Yeni yaşa merhaba eşliğinde, benden çıtırlara hayat dersleri

Bundan tam bir sene önce, hayatım boyunca yüzümde kocaman bir gülümsemeyle anacağım kadar harika bir ev partisiyle yeni yaşıma başladıktan sonra, evi polislerin basması neticesinde soluğu Mini Müzikhol’de almış; sabaha kadar dans ettikten sonra, o zamanlar ayağımı yerden kesen adamı koluma takıp Adana’ya uçmuştum. Çok sevdiğim insanlarla, kahkahalar atarak, dans ve seyahat ederek başlayan yaşımın güzel geçeceğinden zaten hiç bir şüphem yoktu. Yine de bu kadar dolu dolu olacağını tahmin edemezdim.

Sayısından emin olmamakla ve şimdi oturup saymaya üşenmekle birlikte, tahmin ediyorum ki, en az 15 ülkeye gittim. Bu sırada bir kariyerimi ve işimi tamamen değiştirdim. Yönetici MBA yüksek lisansına başladım. Harika insanlarla tanıştım. Aldığım kararların hepsinin arkasında duramadım, her şeyi harika yapamadım, her şeye birden yetişip süpersonik bir kadın olamadım; ama hayatımda en çok partilediğim, en çok konsere gittiğim, en çok uçtuğum ve en çok bekar zaman geçirdiğim yaşım oldu. 20’lere daha iyi veda edemezdim!

Bu sene ise “Doğum günümde ne yapsam?” derdine düşmeme bile gerek olmadı. Çünkü biletlerimizi aylar öncesinden almıştık, istikametimiz Kıbrıs’tı. Muhteşem bir haftasonu geçirdikten sonra -bundan daha sonra detaylı olarak tabii ki bahsedeceğim- yeni yaşıma uçakta başladım. Yeni yaşımın ilk günleri de, şirket – MBA dersleri arasında koşturarak ve yaz sezonunu kapatırken Çeşme’de tanıştığım ve bir daha ömrümün sonuna kadar görmeyeceğimi düşündüğüm yaz aşkımın bu haftasonu beni görmeye İstanbul’a geliyor olmasının heyecanı içinde geçiyor. Haliyle bu yaşımdan da beklentilerim oldukça yüksek! 🙂

Hayatımı bazen karmaşıklaştıran, bazen beni cadaloz bir kadın yapan; ama aynı zamanda bütün renkleri de hayatıma katan çelişkilerim ile dengesizliklerim hala benimle sapasağlam. O yüzden biliyorum ki, hayatımda hiç bir şey değişmeyecek. Hiç bir şey tamamen düzene girmeyecek, ben hep bir gecede bütün hayatını değiştirme ihtimali olan bir kadın olacağım.

IMG_8634.jpg

Geçen sene “Yirmili yaşların başındaki çıtırlara hayat dersleri” listesi yapmıştım. O listeyi güncelleyerek ve biraz geliştirerek tekrar paylaşıyorum. Mutsuzluk içinde size toplum kurallarını dayatmaya çalışanlara gözününüzü, kulağınızı kapatın, bu listeyi defalarca okuyun, benimseyin, kendinize uyarlayın:

1) Bir adam yüzünden üzülüyor ve ağlıyor olabilirsin. O adamın hayatının aşkı olduğunu, onsuz asla yaşayamayacağını da sanıyor olabilirsin; ama inan ondan çok daha harika adamlar tanıyacaksın. Yine de şimdi sabah gitmek zorunda olduğun bir iş olmamasının ve depresyona girebilmenin tadını çıkar. Yağlı saçların ve dizi çıkmış eşofmanınla aç Sezen Aksu’ları, aç şarapları ağla ağlayabildiğin kadar.

Birkaç sene sonra, mutsuzluktan ölsen de sabah kalkıp hiç bir şey olmamış gibi gitmen gereken bir işin olacak, tiril tiril görünerek gülücükler saçmak zorunda kalacaksın.O yüzden şimdi vurabilecekken vur o melankolinin dibine.

2) Okuyabildiğin kadar çok kitap oku,  izleyebileceğin kadar çok film izle. İleride pek çok insanı anlamanı, her şeyi ve herkesi daha kolay yönetmeni sağlayacak bunlar. Mümkün olduğunca çok seyahat et. Bu, daha açık fikirli, daha kolay iletişim kuran bir insan olmanı ve “her şeyle başa çıkabileceğini” düşünmeni sağlayacak.

3) Hiç bir konuda “Yeterince param yok.” bahanesinin arkasına sığınma. Kimsenin her şeyi yapacak kadar çok parası yok. Yapmak istediğin her neyse, araştır, burslara bak, indirimleri kovala, deneyimli insanlarla konuş. Paran olduğunda da yeterince zamanın olmayacak, bunu unutma.

IMG_1099.jpg
4) Bir şey yapmak istediğinde, etrafındaki herkes yapmak istediğin şeye “saçma, zaman kaybı, ayıp” dediğinde, sakın vazgeçme. Çok biliyor olsalardı, bu kadar mutsuz bir toplumda yaşamazdık. O çok bilenler, aslında her şeyi yanlış biliyorlar ve mutsuzluğun dibindeler. Sen kendi doğrularını keşfet. Elbette yanıldığın, boka battığın, “Hassiktir şimdi sıçtım.” diyeceğin zamanlar olacak. Bunların hepsi sonra yıllarca “Yapsaydım ne olurdu acaba?” diye düşünmekten iyidir.

5) Asla ve asla sana kendini değersiz hissettiren ve istikrarlı biçimde seni mutsuz edip enerjini emen bir adamı hayatında tutma. Bazen somut biçimde ne olduğunu tanımlayamasan da, adam kağıt üzerinde ideal koca olsa da, yaşadığın ilişkinin içine sinmediği olacak. Boşuna uzatma. Ve resti çekiyorsan da, verdiğin kararın arkasında dur. İki gün sonra pişman olup adama tekrar sarma.

6) Şimdi hayalini kurduğun ve sana uzak görünen şeyler var ya, hepsini yapabilirsin. Umutsuz olma, kendine güven ve farklı ol. Kimse senden daha mükemmel değil. Sadece o televizyon denilen boktan vazgeçsen harika olur, çok fazla zaman kaybı. Ona harcadığın zamanla harikalar yaratabilirsin. (Mesela benim bu blogu iş ve seyahatler arasında ne zaman yazdığımı merak edenler var; ben yıllardır hiç ama hiç televizyon izlemeyerek çok zaman tasarruf ediyorum.)

IMG_8764 (1).jpg

7) Hayatın boyunca bir işin olsun, para kazan. Ne iş olduğu, ne kadar para kazandığın çok da önemli değil; ama kimseye hesabını vermeyeceğin kendi kazandığın paran olması hareket kabiliyetini arttırır, özgürleştirir. Her zaman bir kenarda, her şey berbat gittiğinde sana bir ay yetecek kadar para bulundur. Kendine saygı duymanı ve seni ‘para’ ile tehdit etmeye kalkacak insanlara gerekli tavrı koymanı sağlar.

8) Hiçbir şeyi üniversiteden mezun oluncaya erteleme. “Mezun olunca yaparım.” diye ertelediğin hiç bir şeyi mezun olduğunda yapamayacaksın. Ayrıca, kimse dört senede üniversiteden mezun olup, hemen koşa koşa mesleğinizdeki kariyer basamaklarını tırmanmaya başladığın için, gelip seni muhteşem bir hayatla ödüllendirmeyecek. Üç beş kuruş fazla para kazanmak için, bu güzel yıllarını heba etme, fırlamalık yapma fırsatlarını kaçırma. Valizler topla, aşık olduğunu san, ağlamaktan öl, saçma işler yap. İnan bana, ileride korkunç günler yaşadığında, bu maceraların hatırası seni ayakta ve keyifli tutacak.

9) Her zaman yapmadıkların için, yaptıklarından daha çok pişman olursun. Hayatının geri kalanında “O adamın yanına dünyanın bir ucuna gitseydim ne olurdu?”,  “Ona onu ne kadar sevdiğimi açıklasam ne olurdu?”, “Arkadaşlarıma o seyahatte katılsaydım neler yaşardım?”, “Tek başıma trenle Avrupa’yı turlasam başıma bir iş gelir miydi?” gibi şeyleri düşünmek yerine, bunların hepsini yap, en kötüsü kısa dönemli pişmanlıklar yaşarsın. Rezil olduğun her anı ileride büyük kahkahalarla anacaksın, rezil olmaktan korkma.

10) Yeni insanlarla tanışmaktan asla çekinme. Ömrünün sonuna kadar yanında olacağını düşündüğün insanların çoğuyla bir yerde kopacaksın, hiç ummadığın insanlarla çok yakınlaşacaksın. O yüzden yeni insanlar tanımaya açık ol, biraz güleryüzden, birkaç tanımadığın insana merhaba demekten kimseye zarar gelmez.

11) Kız arkadaşlarınla birlikteyken, her çeşit içkiyi – hatta merakın varsa kafa yapıcı her türlü maddeyi- iç, sınırlarını ve bunların bünyendeki etkisini öğren. Yarın öbür gün elin adamının yanında, absürd ortamlarda ilk defa deneyimleme bunları.

11) Ailenle en az zaman geçirmek istediğin dönemler bunlar, gayet normal. Senin dinlediğin müzikleri dinlemiyorlar, geleceğin hakkında endişelenip seni sıkıştırıyorlar. Yine de telefonda nemrut nemrut konuşma onlarla ve mümkün olduğunca fazla vakit geçir. Daha sonra, bunları yaptığın her anı “iyi ki” diyerek anacaksın. Yapmadıklarına ileride fazlasıyla pişman olacaksın.

12) Yüzyıllardır olan kural hala geçerli: Sen mesaj attığında cevap yazmayan, aradığında açmayan adama bir daha sakın sakın sakın sakın hiçbir şey yazma ve bir daha arama. Onun yerine elin ne zaman telefona gitse, en yakın kız arkadaşını taciz et. Sokağa çık flört et, flört etmenin ne kadar büyük bir yaşam enerjisi verdiğini keşfet.
IMG_5354.jpg

13) Vücuduna iyi bak. Yürü, pilatese git, bol bol seviş, yüz, ne yaparsan yap yeter ki bir şeyler yap. Genel kriterleri, sıfır beden takıntısını boşver, yalnızca kendi estetik algına göre “çıplak halini kıyafetli olandan daha çok seveceğin” bir kıvamda kalmayı esas al.

14) Evli olmadığın sürece, hayatındaki erkeğin mallık seviyesi ile senin kaltaklık seviyen eşit orantılı olmalı. Hayatındaki adamın mal gibi davrandığı, seni üzdüğü zamanlar elbette olacaktır. Adamı seviyorsan ve seni anlayabileceğini düşünüyorsan ne hissettiğini açıkla ve bekle uygulamada hayata geçiriyor ve kendini afffettiriyor mu diye. Ama adam anlamıyorsa, bil ki ne ona trip atman, ne cadolozluk yapman, ne de kendi kendine gözyaşı dökmen bir şeyleri yoluna koyar. Adam sana istediğin gibi davranmıyor mu, alternatiflerle zaman geçirme hakkına sahipsin. Adam seni hayatında istemiyor mu, bu senin kötü veya eksik olduğun anlamına gelmez. Yalnızca birbiriniz için doğru insanlar olmayabilirsiniz, gereksiz yere kendini hırpalama sakın.

15) Bir hobi edin. Gerçekten zevk aldığın şeyi keşfedene kadar türlü türlü kursa git, bir şeylerle uğraşan arkadaşlarına katıl. Hayatında her şey ters gittiğinde veya tek başına kaldığında,  başına oturduğunuzda dünyayı unutacağın bir uğraşın olması kendine yapabileceğin en büyük iyilik. Bunu bulana kadar değişik şeyler denemeyi unutma.

16) Kız arkadaşlarına yatırım yap ve onlarla mümkün olduğu kadar çok anı paylaş.  Bir sevgilin oldu diye, bir işe başladın diye onları ihmal etme. O adamdan ayrıldığında, patronun ağzına sıçtığında, pantolonunun içine sığamadığında seni kahkahalarla güldürebilecek ve her şeye rağmen senin tarafında duracak olanlar onlar.

17) El çantanda mutlaka diş fırçası ve yedek iç çamaşırı olsun. Bunların insana nerede ne zaman lazım olacağı belli olmaz, bir ay boşuna taşırsın, sonra bir gün gelir gününü kurtarırlar. Kuru şampuan denilen mucizeyle tanış. Lazere yatırım yap.

18) Tarzın ne olursa olsun, mutlaka giydiğinde kendini çok seksi hissettiğin bir sabahlık ve vücut tipine yakışan siyah bir elbise edin. İnternetteki milyon tane yol gösterici yazıyı okumaya ve doğru sütyen bedenini bulmaya zaman ayır. Topuklu ayakkabı giy, bunları vücudunun bir parçasıymışçasına rahatlıkla taşımayı ve hangi tip ayakkabılarla rahat ettiğini şimdiden öğren. Daha sonra topuklulular üzerinde yalpalayarak korkunç görünen veya harika gecelerde ayakları acıyor diye bir kenarda oturan kadınları gördükçe, bunun önemini daha iyi anlayacaksın; parlayacaksın.

IMG_5051.jpg
19) Not tutma ve ajanda kullanma alışkanlığı edin. İngilizceni geliştir, başka yabancı diller öğren. Çok klişe gibi görünen bu tavsiyelerin ileride inanılmaz işe yarayacağı aklının bir kenarında bulunsun. Hayatının her döneminde, kendini geliştirecek bir şeyler yaptığından emin ol.
20) Bu yazı da dahil olmak üzere, hiç kimsenin verdiği aklı, doğru dediğini hemen kabul etme. Fakat ön yargılı da olma, sana saçma gelen bazı şeylerin ne kadar işe yarayabileceğini deneyimlediğin zamanlar da olacak. O yüzden, dinle, araştır, sonra dene, sorgula, kabul edip etmemeye ondan sonra karar ver.
Merhaba 30 yaş!
Birlikte ve keyifle kalalım!

Yeni yaşa merhaba eşliğinde, benden çıtırlara hayat dersleri” üzerine 7 yorum

  1. Arzugül dedi ki:

    Ne güzel bir yazı olmuş, keyifle okudum. Yaşım 46 şöyle dönüp bir düşündüm ve gerçekten de 8. ve 9. maddeyi uygulayabilen daha keyifle devam ediyor bu hayata ben de keşkelere yer vermemiştim 20 li yaşlarımda🙋🏻

    Beğen

  2. bohemiyav dedi ki:

    Günaydın,

    Kahvemle ben, keyifle okuduk yazını. geçen sene yine senin yeni yaşa merhaba yazınla, ben de kendi yeni yıl kararlarımı almıştım. Ondan bir önceki yıl da aynını yapmıştım hatta. Bu yılsa, akışına bırakmaya, bir de, tüketmemeye karar verdim.

    Bir yıl ileriden takip ediyorum. Sen 30, ben 31, ah pardon, #forever29

    Bu yazının geleceğini biliyordum, o yüzden, bir ay önce, kendi doğum günümde, oturup, 30 yaşında bekar kadın yazısı yazmıştım.

    Onu burada paylaşmak istiyorum. Bu da, blogun yeni halindeki, ilk aşırı uzun yorumum olsun diye ^^

    “30 yaşının son gününü yaşayan bekar bir kadın olarak, hakkında biraz konuşmak istediğim kadındır.

    yalnız kadındır. yalnızlığının farkındadır ve bu yalnızlık, ona başka hiçkimse ya da hiçbir şeyin vermediği bir yaşam alanı / kendini tanıma fırsatı sağlar.

    30. yaşıma bastığım gün, yani bundan 1 yıl önce, bir karar almıştım. çok okuyacak, çok gezecektim. 1 yılın sonuna geldiğimde, dünyanın farklı yerlerinden 12 şehir görüp, farklı yazarlarından 37 kitap okudum.

    bir kitabı okurken, bir yandan o kitabın geçtiği sokaklarda dolaşma, o sokaklarda dolaşırken kaybolma, benimle aynı anda aynı kitabı okuyan afrikalı bir kadınla bir hostelde saatlerce kitap hakkında tartışma, kelimelerin ve farklı coğrafyaların arasında büyülenme fırsatım oldu.

    kilometrelerce yol gittiğim, o kilometrelere kelimeler serpiştirdiğim, insanlara, kültürlere, dillere aşinalığımın arttığı bu bir yıllık yolculuğun ucu içime çıktı. kendimi tanıdım.

    30 yaşındaki bekar kadının, 30 yaşındaki evli kadından en temel farkının bu olduğunu düşünüyorum. bekar kadının, kendini tanıma fırsatı oluyor.

    bekar kadın istemezse çamaşır yıkamıyor misal. ev dediği yere günlerce girmeyebiliyor. ev dediği yerde günlerce hiçbir şey yapmadan da yaşayabiliyor. 30 yaşındaki bekar kadından beklentisi olan kimse yok. koca yok. çocuk yok. belki kedi var sadece.

    kendini tanıyan kadın, toplum normlarından sıyrılıyor sonra. ne istediğini çok iyi bildiği için, toplum tarafından dayatılanları da kabul etmiyor. kendim diyor. bireysel oluyor. o iyi bildiği ve öğrendiği isteklerini elde etmek konusunda başarılı oluyor. sanırım en çok da bu yüzden korkuluyor 30 yaşındaki bekar kadından. o istediğiniz boyunduruğa girmenin yanından bile geçmediği için, gözünüz korkuyor, sayfa sayfa entry’e dönüşüyor bu korku.

    ilim kendin bilmektir der yunus emre.

    kendini bilince bir kez. kendinden başkasına ihtiyaç duymuyor 30 yaşındaki bekar kadın.

    kendini biliyor. kendini dinliyor. kendini olduğu gibi kabul ediyor.

    onu olduğu gibi kabul etmeyecek hiç kimseyi de, yakınına yanaştırmıyor.”

    Uzun lafın kısası, benim 30’umda öğrendiğim, çıtırların da daha önce öğrenmesini istediğim en önemli şeyin bu olduğuna karar verdim: kendinizi tanıyın, kendinizi sevin, kimseye ihtiyacınız olmadığını fark edin ve yalnızlığınızın sizi ne kadar güzel bir şekilde güçlendirdiğinin farkına varın.

    Ve Sezen,

    İyi ki doğmuşsun. İyi ki varsın. 30’lar çok daha güzel, hoşgeldin! ❤

    Sevgiler,
    Sevgican

    Beğen

  3. Müge dedi ki:

    Gerçekten iyi ki doğmuşsun Sezen,yine harika bir yazı,keşke seni 20 li yaşlarımda tanısaydım, ama olsun 30 yaşlarıma da ilham veriyorsun.
    Doğum günün kutlu olsun,gelen yıl senden yana olsun!!!

    Beğen

  4. pelin dedi ki:

    İyiki Doğdun Sezen….
    Her yaşında hiç yaşlanmadan kalman dileğiyle…
    şahane bir yazı olmuş, bu kadar iyi özetlenebilirdi.
    senden birkaç ay önce gidiyorum 30 lara hoş geldin 🙂

    Beğen

  5. Ayse dedi ki:

    30’lu yaşlarda evli ve çocuklu biri olarak bildiriyorum 😂
    Hayatınızı yaşayın🙃

    Sezen sana da çok eğlenceli bir yaş daha diliyorum..
    Sen eğlen ben takipteyim 😘

    Beğen

Yorum bırakın