Haftaiçi bir gün. Saat 22:00. Metrodayım. Elimde ne zamandır okumak istediğim bir kitap var; ama okumaya halim yok. Bütün gün şirkette çalıştıktan sonra, MBA dersine girmiş olduğum için beynimin her hücresi yorgun.
O an hayattan bütün beklentim eve ulaşıp, sıcacık bir duş aldıktan sonra, en sevdiğim ev kıyafetlerini giyip, mis kokulu bir kahve içmekten ibaret.
Metrodan çıkıyorum, yürürken bir aynaya gözüm takılıyor.
Biraz kilo mu aldım son zamanlarda? Bütün bir günümü geçirdiğim şirkette yediğim sağlıksız abur cuburlar, litrelerce tükettiğim kahve, akşamları derse girmeden önce ayak üstü yuvarladığım sandiviçler gözümün önünden geçiyor. Vücudumu nelerle dolduruyorum ben? Üstelik spora da gitmez oldum. Haftanın dört günü MBA dersi buna gerçekten hiç zaman ve enerji bırakmıyor.
Neyse ki giyim kuşamım hala düzgün, kalıcı fön sağolsun – son aylarda yaptığım en iyi yatırım gerçekten- saçlarım biçimli. Gözlerim yorgun bakıyor sadece. Yapmaya çalıştığım makyaj, bunu gizleyememiş, hatta gözümdeki kalem biraz altlara akıp daha da yorgun bakışlı yapmış beni.
Bir anda içimden yaptığım bir tespite kahkahalarla gülmeye başlıyorum: Türkiye’deki en ucuz kıyafet markalarından biri için çalışıyorum, üzerimdeki kıyafetlerin değeri ise kazanmak için bu kadar yorulduğum bir aylık maaşımdan fazla.
Güldükçe içinde bulunduğum durum, fıkra gibi görünmeye başlıyor bana. Ne yapıyorum sahi ben? Gecenin bu saatinde metroda ne arıyorum?
Kariyerimde yükselmek mi istiyorum? Kariyerimde yakın zamanda büyük bir değişim yapmış olduğumdan, bu gittiğim yeni yolun nerelere varabileceğini bilmiyorum henüz. Diğer yandan benden daha üst pozisyonlarda çalışanlara ve hayatlarına bakıyorum, bana cazip gelen bir şey bulamıyorum. Daha uzun mesailer çalışıyorlar, işleri hayatlarının neredeyse tamamını kaplıyor. O toplantıdan bu toplantıya koşarken, etraflarındaki hiç bir şeyi görmeyecek, hiç bir anın tadını çıkarmayacak kadar şimdiki andan kopuklar. Geçelim.
Daha fazla para kazanmak mı? Fena olmayabilir. Ama karşılığında nelerden vazgeçildiği oldukça önemli tabii ki. Bunu harcayabilecek zaman bu kadar kısıtlıyken ne anlamı var? “Daha büyük eve taşın, daha lüks araba al.” döngüsünün kimseyi mutlu etmediğini henüz üniversiteyken keşfetmiştim zaten.
Ölçüp biçiyorum. Hayatımda “sorun” veya “eksiklik” olarak belirleyeceğim hiç bir şey bulamıyorum. Kesinlikle mutsuz değilim. Yaptığım işi seviyorum. Yaşadığım hayat harika insanlarla, çok keyifli anlarla dolu.
Sadece “Yaşamak istediğim hayat tam olarak bu mu?” sorusuna “Kesinlikle evet!” diyemiyorum.
Metrodan eve yürüyene kadar kendimi ve hayatımı didik didik ediyorum. Evet zaten ben bir süredir hayatımda bir şeyleri değiştirmeye çalışıp duruyorum. #dahaiyiben projesi icat edip, daha düzenli olmaya filan karar veriyorum. Peki ya değiştirmek istediğim daha düzenli olmaktan daha derin bir şeyse?
Olur ya bazen, tam zamanında, tam ihtiyacın olan bir şey çıkar karşına. Tesadüf olarak nitelendirmeye için el vermez, daha derin bir anlam ararsın arkasında. “Truman Show’un başkahramanı mıyım ben, bu ne yahu?” dersin. Tam olarak öyle bir şey oluyor. Çakmak ararken, vakti zamanında birinin bana şiddetle tavsiye ettiği, ancak henüz okumaya vakit bulamadığım bir kitap çıkıyor karşıma: “Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın.”
Hemen kahvemi demliyor, koltuğa yayılıyorum. “Tasarım, var olan kısıtlamaları tespit etmek ve bu kısıtlamalar çerçevesinde yeni ve daha iyi çözümler bulmaya çalışmaktır. Yaşam da bir tasarım sorunu gibi kısıtlarla doludur: zaman, para, yaş, konum, koşullar… Her şeye sahip olamazsınız. Daha fazlasını istiyorsanız, ihtiyaçlarınızın ve isteklerinizin bir arada var olmasını nasıl sağlayabileceğiniz konusunda yaratıcı olmanız gerekir. Bu tasarımcı gibi düşünmeyi gerektirir.”
Günler boyunca, her fırsatta bir elimde kitap, diğer elimde kalem, bu kitaba gömülüyorum. Büyükler için bulmaca kitabı gibi bir kitap. Sürekli bir şeyler çiziyorsunuz, yazıyorsunuz, karalıyorsunuz. Önce ciddiye almıyorum, yalnızca eğlenceli geliyor.
Ta ki farkında olmadan, şimdiki hayatımın metaforu olarak metro treni çizdiğim ana kadar. Sürekli bir yerlere gidiyor, sürekli kalabalık, sürekli bir renk ve hareket var; ama aslında hep aynı hattın üzerinde gidip geliyor. Tekrarı ve angaryası yüksek miktarda.
Yaşamak istediğim hayatın metaforu ise, özel bir jet. Nereye gideceğini ben belirliyorum, yalnızca özel bir seçim oldukça tekrar ediyor. Daha özgür, daha bağımsız, gerçekten hareket ediyor. Durmadan değil, aynı hatta değil. Ben ne zaman nereye istersem.
Büyük bir aydındanma yaşıyorum o saniye. Daha büyük bir şevkle, hayatımı parçalarına bölüyorum, bakıyorum, yeniden oluşturuyorum. Yazıyorum, çiziyorum, karalıyorum, yine çiziyorum.
Kitap bittiğinde yaşamak istediğim hayat karşımda duruyor. Hayatımdan çıkarmak istediklerim, hayatımda daha fazla yer vermek istediklerim de…
Tam olarak oraya ulaşıp ulaşamayacağımı bilmiyorum; ama en azından nereden başlamam gerektiğini ve hedefimin ne olduğunu biliyorum.
Detaylarına şimdilik girmeyeceğim; ama hemen bir çırpıda yapılabilecek bir şey olmadığını söyleyebilirim. Kendime koyduğum hedef 2017 yılının sonu. İlk adımım da bağımlılıklarımdan arınmak olacak. Eşyalar ve kredi kartı borçlarım gibi pek çok şey içeriyor bu arınma… Umarım ki hayatımda çok köklü değişimler yapacağım, bütün süreci de buradan paylaşıyor olacağım.
İşte ben uzun bir süredir bu yüzden yoktum. Beynim başka şeylerle meşguldü, kelimelerimi toparlayamıyor, kendimi ve hayatımı didikleyip duruyordum. Ama blog ve daha genel bir deyişle “yazı yazmak” kesinlikle hayatımda olmasını gerçekten istediğim bir şey, bunu da daha net görmüş oldum. O yüzden burayı başı boş bıraktığım dönem bitti. Aradan sonra yine merhaba! 🙂
Hayatınızda değiştirmek istediğiniz bir şey varsa da, bu kitabı şiddetle tavsiye ederim. Roman gibi başlayıp hoop okunup bitirilecek bir kitap değil. Zaman ayırmanız, kendi başınıza kalmanız gerekiyor. Bittiğinde de hayalinizdeki hayata kavuşmak için açık bir reçete, herkes için geçerli genel bir çözüm tutuşturmuyor elinize. Sadece hayatınıza daha iyi bakmanızı sağlıyor ve arzuladığınız hayatı nasıl tasarlayacağınızı anlatıyor. Gerisi size kalmış.
Sevdiğiniz hayatı tasarlayarak kalın!
Sezincim umarım amaçlarını tek tek gerçekleştirirsin.Bu arada o yorgun gözüküyorum dediğin fotoğrafta çok güzelsin, gözlerin ışıl ışıl…
BeğenBeğen
Gamze çok teşekkür ederim, hepimizin hayallerini gerçekleştirmek için şansı büyük olsun. Bu aralar çok sevdiğim bir sözü de paylaşayım: Be stronger than your exuses! :)) Kocaman sevgiler
BeğenBeğen
Sezen, tüm yazılarını çok seviyorum ama en çok bu hayatını irdeleme, tazeleme, değiştirme, iyileştirme ile ilgili olanları sanırım! Bu anlamda bakış açılarımız çok örtüştüğünden olsa gerek, hep kafamı ‘aynen, evet evet’ dercesine sallarken buluyorum kendimi. Manifestona 100% katılıyorum ve 2017’deki gelişmeleri merakla bekliyorum!
BeğenBeğen
Yaa sanırım ben de en çok bunları yazmayı seviyorum. :)) Ne kadar mutlu oldum bu yoruma, anlatamam. Umarım ki bu sene şimdiye kadarkinden çok daha istikrarlı biçimde hayatımı tasarlayacak, hayatım için çalışacak ve bu yazılardan bol bol yazacağım. Umarım 2017 bize harika bir sene olsun. En en kocaman sevgiler,
BeğenBeğen
lutfen yaz, hep yaz, buraları boşlama sakın.. öyle ilham vericisinki ben hep umudumu yesil tutuyorum yazilarini okurken.. varlığın ne guzel..
BeğenBeğen
Bütün gün çalıştım, MBA dersine girdim, oldukça uykusuz şu an eve girdim. Kahvemi içerken bu yorumu gördüm, nasıl keyiflendim. Çok ama çok teşekkür ederim. Bu yorum da yazmaya devam etmek için bana gerçekten ilham ve şevk verici oldu. Kocaman sevgileeer, en keyiflisinden bir haftasonu olsun şimdiden! 🙂
BeğenBeğen
Yazılarınıza bende bayılıyorum, verdiğiniz tavsiyelerinizi not ediyorum, seyahat önerileriniz, yaşam önerileriniz hepsi çok keyifli 🙂 Umarım hedeflerinize en kısa zamanda ulaşır ve daha da mutlu olursunuz.
BeğenBeğen
Çok mutlu ettiniz beni çok teşekkür ederim. Umarım hepbirlikte kendimize daha sevdiğimiz bir hayat yaratırız . Kocaman sevgiler,
BeğenBeğen