Fas – 7: Merzouga’dan Fez’e; Kabile Müziğinden, CousCous Salatasına…

Develerimizin üzerinde çölün bittiği noktaya geliyoruz.
Uçsuz bucaksız pembe kumlar arkamızda, Merzuga Kasabası önümüzde.

IMG_9292.JPG

Çölden çıkmak, çok etkileyici bir rüyadan uyanmak gibi. Hani bazen gece gördüğünüz rüyadan o kadar çok etkilenirsiniz de, sabah uyandığınızda üzerinizde bir tutukluk olur ya; aynen o haldeyiz.

Konuşamıyoruz. Çölün bize hissettirdiklerini ve öğrettiklerini yerli yerine koyabilmek için biraz zamana ihtiyacımız var.

Bu kadar kısa bir zaman diliminde, bu kadar hayata bakışı değiştiren bir deneyim, benim bugüne kadar ayak bastığım hiç bir coğrafyada mümkün olmamıştı.

Hayal meyal hatırlıyorum sonrasını. Bize çölde eşlik eden Hasan Abi ile vedalaşıyoruz. Şoförümüz Benadu ile buluşuyoruz. Hemen çölün bittiği noktadaki otelimize yerleştiriyor bizi. Sıcak suyun altına giriyoruz, kumlar akıyor üzerimizden. Sonra kahvaltı etmek için otelin avlusunda oturuyoruz. Ellerimizde kınalar, yüzümüzde sarhoşmuşuz gibi kocaman birer gülümseme…

Kahvemi yudumlarken, Elif “Bunu gördünüz mü?” diye hayretle sorarak, bir instagram sayfası gösteriyor. Dün gece çölde yanımda oturan adamın profili bu. Netflix ve Fox’ta yayınlanan dizilerin yönetmeniymiş. “Yok artık!” diyip gülüyoruz. “O zaman en kısa zamanda ona misafirliğe New York’a gitmeyi de ekleyelim listemize.”

Valizlerimizi toplamış, tekrar yola düşmek için otelden çıkarken, instagram profilini karıştırdığımız o adamla karşılaşıyorum. Birbirimize sarılırken, “Dün gece o anlar gerçekti değil mi? Ben bu kadar çok seyahat ediyorum, böyle bir şey yaşamamıştım.” diyor. Gülüyoruz. Birbirimize samanyolunu, gece tırmandığımız kum tepeciğini, uçsuz bucaksızlığın ortasında birkaç Berberi ile yürüyüp Berberi müziği dinlememizi hatırlatıyoruz. Aynı şeyleri hatırladığımıza göre gerçekmiş hepsi!

Afrika’da kelimelerle açıklanamayan anlarda kullanılan bir deyiş var: “Well, this is Africa!”

Gözlerimiz parlayarak, “Well, this is Africa!” diyoruz. “Aradan yıllar geçse de, dünkü deneyimi birlikte paylaştığım sizi asla unutamam. Çünkü bunu ne kadar anlatırsak anlatalım, tam olarak anlayabilecek kişiler sadece sizsiniz.” diyor. Kesinlikle aynı fikirdeyiz.

IMG_3392.JPG

Tekrar arabaya bindiğimizde, Benadu, “Kızlar siz Afrika müziğini çok sevdiniz. Ben de sizi çok sevdim. O yüzden sizi, hiç bir turistik gezinin bir parçası olmayan, tamamen buraya özgü bir yere götürmek istiyorum.” diyor. “Aceleniz var mı Fez’e gitmek için?”

Değil acelemiz, herhangi bir planımız bile yok. Çünkü biz yola çıkarken, hep Marakeş ve çölü planlamıştık. Sonrası için ne kesin bir yol haritamız, ne otel rezervasyonumuz, ne de net bir planımız var. Sadece görmek istediğimiz şehirlerin isimlerini biliyoruz.

Normalde panik olmamız, hemen elimize telefonlarımızı alıp otel aramamız filan gerekir. Ama çöl bize bunu öğretti: Sahte güven sınırları çizmeyi bırakın, kendinizi maceraya ve anı yaşamaya bırakın.

İşte o andan itibaren artık Fas seyahatimizin belirsizliklerle dolu kısmı başlıyor.

IMG_9180.JPG

 

Kendimizi Khamlia kasabasında, gelenekleri yaşatmaya karar vermiş bir ailenin evinde buluyoruz.

Geniş bir salonda bize gösterilen yere oturuyoruz, Fas’ta her yerde olduğu gibi merhabalaşma nane çayı içerek oluyor.

IMG_9211.JPG

Sonra geleneksel enstrümanlarını alıp bize olağanüstü güzel bir müzik çalmaya başlıyorlar. Bu müzik, “gnawa” veya “gnaoua” olarak anılıyor. Bambara, Berberi ve Arapça’nın karışımından oluşuyor ve bu müziğin köklerinin Sudan’dan göçüp buraya yerleşenlere dayandığı düşünülüyor.

IMG_9187.JPG

Hipnotize olmuş gibi dinliyoruz onları. Zaten bu müziğin hastalıkları iyileştirdiğine ve diğer dünya ile bağlantı kurmaya sağladığına inanıyorlarmış.

Derken içlerinden biri bizi dansa kaldırıp, Afrika danslarını öğretmeye başlıyor. O kadar gerçek dışı, o kadar güzel bir anın içindeyiz ki yine!

IMG_9223.JPG

Tam süprizler bitti derken yeni süprizler başlayarak, Fez’e doğru yol alıyoruz. 7 saatlik bir araba yolculuğu… O bölgeden çıkarılmış fosilleri inceliyoruz, olağanüstü güzel halılar satan yerlere konuk oluyoruz. Afrika’nın çeşitli yerlerinden toplanmış, muzzzam işlemelere sahip antika kapılara hayranlıkla bakıyoruz. Halılarda ve kapılardaki sembollerin anlamını öğreniyoruz. Berberi çadırlarında molalar verip  bardaklarca nane çayı içiyoruz.

IMG_9236.JPG

IMG_9231.jpg

Fez’e girdiğimizde alışveriş merkezleri, villalar, büyük binalar ile karşılaşıyoruz. Otellerin teraslarında barlar, geniş caddeler, lüks arabalar… Niçin expatların yerleşim yerim yeri olarak Fez’i seçtiğini anlıyoruz; ama biz bunun için gelmedik Marakeş’e. Hele çölün üzerine ihtiyacımız olan son şey şehir hayatı.

Üçümüz birbirimize bakıp “Old Medina’da konaklayıp gezeceğiz. Bunlarla işimiz yok değil mi?” diyoruz. Elbette aynı fikirdeyiz.

Şoförümüz bize bir otel ayarlıyor. Kendisine komisyon alacak belli; ama her türlü söylediği fiyat bizim Booking’den yapabileceğimiz rezervasyondan daha uygun fiyata. Söylediği otelin eski şehrin içinde olduğundan emin olunca, kabul ediyoruz.

Saatlerce yolculuk yaptıktan sonra, yorgunluktan bitmiş bir halde otelimiz Dar Fes Medine’ye varıyoruz. Yorgunluktan daha ağır basan bir şey varsa, o da midemizden gelen gurultular. Valizlerimizi bile odaya çıkarmadan, resepsiyonda bırakıp, otelden çıkıyoruz.

Fez, Marakeş’ten çok farklı. Sokakları çok daha dar, dümdüz Marakeş’in aksine dik yokuşlarla dolu. Somon rengi Marakeş’in aksine, burası soluk bir sarı. Benim aklıma yıllar önce Fas merakını düşüren “Only Lovers Lefs Alive” filmini hatırlatıyor. Tilda’nın bembeyaz deri ceketiyle yürüdüğü sokakları…

Daracık sokaklardan kıvrıla kıvrıla restoranımıza ulaşıyoruz: “The Ruined Garden”.

IMG_9294.JPG

 

 

Yemyeşil bir bahçe, çok keyifli bir mekan. Birer couscous salatası söylüyoruz, somonlu. Kuskus olarak okunan couscous’un bizim kuskus diye bildiğimiz şeyle hiç bir alakası yok. Bildiğimiz bulgur. Somon ise leziz. Garsonlar da çok tatlı ve flörtöz ama o an istediğimiz tek şey karnımızın doyması ve uyku.

IMG_9287.JPG

 

Otele gidip, kendimizi yataklarımıza bıraktığımızda, aklıma o gün öğrendiğim bir bilgi geliyor:

Cennet, “cenna”nın çoğuluymuş. Bir tane cennet olduğu için, cennet demek yanlışmış, “cenna” demek gerekiyormuş. Bu geçiyor aklımdan; ama belki de bizimki doğrudur diye düşünüyorum. Belki de birden fazla cennet vardır, bir tanesini deneyimliyormuş gibi hissediyorum kendimi çünkü.

Fas’ta sonraki günlerde nerelerde olacağımız, nerede kaç gün kalacağımız ve neler deneyimleyeceğimiz hakkında hiç bir fikrimiz olmadan, bize sunduğu her türlü sürprize açık kendimizi uykuya teslim ediyoruz.

Maceraya ve keşiflere açık kalın!

Fas – 7: Merzouga’dan Fez’e; Kabile Müziğinden, CousCous Salatasına…” üzerine 4 yorum

    • Sezen dedi ki:

      Merhabalar, çok teşekkür ederim. İstikametin neresi olduğuna bağlı değişiyor tabii bu. Ucuz uçak bileti bulunabilen bir istikamet olup olmaması tabii çok temel bir etken. Onun dışında seyahatin süresi ve ülkenin para birimi de değişkenlik sebeplerinden. O yüzden 1.000 TL ile kapanan da oluyor (örneğin Kars), 5000 TL’ye vuran (örneğin Montana) da olabiliyor. Spesifik bir istikamet belirtirseniz size kabaca bir bütçe söyleyebilirim.

      Sevgiler,

      Beğen

  1. Bahar dedi ki:

    Sezencim Selam, efsane bir yazı serisi olmuş 🙂 Seneye bize Marakeş planları yaptırdın.. Bütçe için bilgi verebilir misin, bilet hariç olarak seninle aynı rotaları gezsek sence ortalama ne kadar planlamak gerekir?

    Sevgiler,

    Beğen

    • Sezen dedi ki:

      Baharcım merhaba, çok teşekkür ederim. Biz de gezerken inanılmaz keyif aldık, o yansıyor demek ki! Aslında Fas pahalı bir ülke değil, özellikle Avrupa seyahatine kıyasla euro’nun geldiği nokta karşısında gerçekten ekonomik bir istikamet. Ama bütçe konusu, tercihlere bağlı çok değişen bir şey. Biz hiç sokakta satılan şeyleri yemeye cesaret edemeyip, şehrin en iyi lokantalarına gittik. Çöle giderken otobüs kullanmadık, araba ve şoför kiraladık. Bunlar hep maliyeti arttıran şeylerdi. Bir de insan alışveriş yapmadan duramıyor Fas’ta! Günlük 1000 dirhem ferah ferah, hiç bir şeyden kısmadan yetecek bir bütçe olur. Daha fazla alışveriş bunu arttırıp, daha ekonomik bir tutum yarıya kadar düşürebilir.

      Kocaman sevgiler,
      Sezen

      Beğen

Yorum bırakın