Not Defterim: Atatürk Arboretum’u, Batard, Pilevneli Gallery Depo, Yaşar, Dünyada Aşk ve daha fazlası…

Ben her kış biraz miskinleşirim. Bronz vücuduma bir elbise geçirip sokağa çıkabildiğim, kırmızı bir ruj ile harika göründüğüm günler bittiğinde, kıyafetime mont uydurmaya üşenmeye başlarım. Apartman kapısından dışarı çıktığım anda yüzüme vuran soğuk hava karşısında içimden gelen tek şey, büyük bir hızla merdivenleri çıkıp tekrar eve girmek olur.

Elimde olsa seve seve bütün kışı bolca kitap, dergi ve şarap stoklayarak evden hiç çıkmadan geçirmeyi tercih edebilirim.

Yaz boyunca hiç üşenmeden o plandan bu etkinliğe koşarken, kış geldiğinde giyinmeye ve soğukla yüzleşmeye üşenip söz verdiğim planları ekmeye başlarım. Yaz boyu göbeği açık her gece dans eden zibidinin yerini, kış gelince, hayattan bütün beklentisi kedisi ve battaniyesi olan bir kadın alır.

Bütün bunlara rağmen, bu kış günlerinde, harika planlarla beni evden çıkmaya ikna edenler sayesinde, geride kalan haftalarda çok da evcil takıldığım söylenemez. Bu sırada keşfettiklerim karşınızda:

IMG_8501.JPG

İstanbul’da Kış Tatili Hissi İçin…

“Sonbahar bitmeden bir haftasonu Sapanca’ya mı gitsek?” diyip dururken,  sonbahar ruhunu yaşayamadığımızdan yakınırken, çözümün burnumuzun dibinde olduğunu fark ettik: Atatürk Arboretum‘u…

IMG_8334_Fotor.jpg

İstanbul’un içinde, içindeyken İstanbul’dan çok uzakta hissettiren bir yer burası. Kocaman, yemyeşil! Çeşit çeşit ağaçlar, bitkiler, göletler ve kuğular ile içinde birkaç saat geçirene, tatile dönüp doğaya kavuşup geri dönmüş hissi vermesi garantili.

IMG_8365.JPG

İstanbul’da yaşayıp buraya hiç yolunuzu düşürmediyseniz, bir gün sımsıkı giyinip, kendinizi yürüyüş parkurlarına atmanızı, sonra da göletin etrafında natürmort tablosu gibi bir manzaraya karşı dinlenmenizi şiddetle tavsiye ederim.

 

IMG_8433.JPG

IMG_8434.JPG

Bir Doz Sanat İçin…

Atatürk Arboretum’undan sonra, Sarıyer’de yürüyerek verdiğiniz kalorilere güvenerek güzel bir börek mideye indirmeyi “olmazsa olmaz” kabul edebiliriz. Börekle işim olmaz, diyenleri bloody mary eşliğinde daha frapan kahvaltılar için MSA’nın Restoranı‘na alabiliriz.

IMG_8387_Fotor.jpg

Karnımı değil, ruhumu doyurmak isteyenlere,  Sakıp Sabancı Müzesi ve Perili Köşk‘ün dışında Sadberk Hanım Müzesi‘ni tavsiye ederim.

IMG_8393_Fotor

Türk İslam Eserleri bölümündeki Osmanlı dönemi geleneksel kadın kıyafetleri oldukça güzel olduğu gibi, arkeoloji bölümünü de dikkatli gezerseniz oldukça ilginç detaylar yakalayabilirsiniz. Mesela daha henüz doğru düzgün baltalarının olmadığı dönemde dahi, kadınlar takılar takmaktan eksik kalmamışlar. Ayrıca, altından, ağız ve göz bantları gibi seksi detaylar da var.

IMG_8416_Fotor.jpg

“Ay oralar çok uzak” diyen üşengeçler için, şu anda İstanbul’da kaçırılmayacak sergilerden biri Mecidiyeköy’de Fairmont’un en alt katındaki Pilevnevli Gallery’nin Deposunda. Bu karma sergi, sırf Daniel Firman’ın devasa fili ve Refik Anadol’un hipnotize eden videosu için bile gezilir.

IMG_1201.JPG

Giriş ücretsiz, sergi de 27 Ocak 2019’a kadar devam ediyor. Kesinlikle kaçırılmamalı.

IMG_1207

IMG_1188

IMG_1194.JPG

Keyifli Akşam Yemekleri İçin…

batard3.jpg

Harika hamburger ve sosislileri ile bildiğimiz sokak lezzetlerinin kralı  Zula ile her zaman muhteşem yemekler servis eden havalı Spago’nun bir noktada kesiştiğini düşünün. Hatta düşünmekle kalmayın, direk deneyimleyin. Zula ekibi ile Spago’nun şefi Cihan Kıpçak, Bomonti’deki Batard‘da kesişmiş.

IMG_9050_Fotor.jpg

Yuvarlak minik masaları, camındaki mat kaligrafisi ile buram buram Paris kokulu bu mekanda, seçenekler arasında kaybolmayacağınız bir menü sizi bekliyor.

Biz her şeyi denedik, dana kaburgayı tek geçtik.  Kokteylleri de gerçekten lezzetli.

batard2.jpg

batard.jpg

Fransa’dan İtalya’ya hızlı bir geçiş yapmamız gerekirse, Nişantaşı’nda büyük bir İtalyan mutfağı artışı söz konusu son zamanlarda. Biz bir akşam tercihimizi Glens‘ten yana yaptık. İçerideki ambians, özellikle de tam yılbaşı konseptli süslenmiş camekan alanın dekorasyonu şahaneydi. Servis korkunç kötü, kitle aşırı karışık, yemekler ise beklentileri aşmayan lezzetteydi. O yüzden burayı şiddetle tavsiye edemeyeceğim. Yine de ambians her şeydir, diğer detayları boşverebiliriz, diyorsanız bir şans verebilirsiniz.

glens.jpg

IMG_0872.JPG

Zorlu’daki Zanzibar‘da da çarşamba geceleri Yaşar çıkıyor. Herkesin ulaşımının oldukça kolay olduğu bir noktada olması en büyük artısı. 90’lar Türkçe Pop dediğimizde, pas geçemeyeceğimiz Yaşar’ı dinlemek de oldukça keyifli.

zorlu.jpg

Şahsen ortaokulda ilk aşkımla o kadar çok Yaşar dinlemiş, birbirimize o kadar çok Yaşar’ın şarkı sözlerini sms olarak yollamıştık ki, her şarkısını ezbere bilirim. Onu dinlemek ve izlemek, çok eskilerde kalmış bir arkadaşı görüp, birlikte geçirdiğimiz güzel zamanları gülerek anmak, ne kadar yaşlanmış olduğuna şaşırmak hisleri yarattı bende.

Alkol hariç kişi başı fiks menü için 350TL ödüyorsunuz. Bunun tamamını Yaşar dinlemek için veriyormuşsunuz gibi düşünebilirsiniz, yemeklerde çok matah bir şey yok çünkü.

Evde Geçen Zamanlara Keyif Katmak İçin…

Koca bir yılı yalnızca bir kaç film izleyerek geçirdikten sonra, bu ay gerçekten Netflix’e inanılmaz kapıldım.

Peru’da geçen, gerçekten çok komik sahneleri olan, çekimleri harika bir film izlemek isterseniz Aşk Acısıyla Başetmek çok tatlı bi kadın filmi. Bence yalnızca filmin çoğu sahnesinin geçtiği evin muhteşem dekorasyonu için bile izlenir.

Zac Posen’ın hayatını, nasıl patladığını, nasıl çöktüğünü, tasarımcı olmanın aslında ne kadar zor bir iş olduğunu anlatan House of Z, moda ile ilgilenen her kadının seveceği bir film. Filmi izledikten sonra, bu seneki büyük ikramiyeyi kazanırsam, hemen New York’a uçmaya, orada yaşayan en eski arkadaşımla hasret gidererek günler geçirirken, Zac Posen’a drapeli akılları baştan alan bir elbise tasarlatmaya ve şirkete istifamı vermeye bu elbiseyle gitmeye karar verdim. Hatta bu elbiseyle bir ay boyunca gece kulüplerine, kahvaltıya, sergilere, akşam yemeklerine gitmeye… 🙂

2018 yılının best of‘ları listesine koyduğum Sex and Love Around the World ise şiddetle tavsiye edeceğim, şimdilik yalnız altı bölümden oluşan birinci sezonu yayında olan bir belgesel dizi. Her bölümünde, bir şehirdeki aşk ve seks hayatını konu alıyor. Hem geleneksele, hem de uçlara yer veriyor.

Mesela Japonya’da insanlar ve hatta sevgililer öpüşmüyor ve kucaklaşmıyormuş. Bu yüzden kadınların bu duygusal ihtiyaçlarını gidermek için para vererek gittikleri kulüpler var. Burada aldıkları hizmet kesinlikle cinsellik içermiyor. Yalnızca sohbet ediyorlar, öpücük alıyorlar, prenses gibi kucaklanıyorlar. Ve bunun için ciddi paralar ödüyorlar.

Delhi’de “date” kavramı Tinder ile birlikte gelmiş. Daha öncesinde bir kadınla bir erkeğin, buluşup birlikte bir şeyler yiyip içerek tanışması gibi bir alışkanlık yokmuş.

Gana’da metres olmak, sevgili olmaktan daha prestijli bir konum demek.

Üstelik izlerken o ülkenin kültürü hakkında da bir sürü bilgi ediniyorsunuz. Şiddetle tavsiye ederim.

İstanbul’da Kaçamak Yapmak İçin…

Kaçamak denildiğinde herkesin aklına gizli kapaklı bir şeyler geliyor. Ortada yasak bir aşk yoksa, kaçamak da yapılamazmış gibi.

IMG_8962_Fotor.jpg

Bence kaçamak her türlü ilişkiyi güzelleştiren bir konsept. Şehirden olmasa bile rutinden çıkmak, iş çıkışında market yerine, Body&Shop’a gidip banyo köpüğü bile almak insanın bütün ruh halini değiştiriyor.

Bir cuma günü, jakuzili ve manzaralı bir otel odası fotoğrafı eşliğinde, “Küvetten deniz manzarası olan odamız hazır. Cumartesi de 16:00’da masaj randevumuz var.” mesajı alan bir kadının mutluluktan uçmaması düşünülemez.

IMG_9048_Fotor.jpg

O yüzden neresi olduğu fark etmez, arada bir kendinizi şımartmanızı, rutininizden çıkmanızı, nefis bir manzara eşliğinde şarap kadehlerinizi tokuşturmanızı, küvet keyfi yaptıktan sonra üzerinizde bornozlarla oda servisiyle gelen kahvaltının keyfini çıkarmanızı şiddetle tavsiye ederim. Çünkü neden olmasın?

Yeni yılda görüşmek üzere, keyifle ve keşifle kalın!

 

Not Defterim: Atatürk Arboretum’u, Batard, Pilevneli Gallery Depo, Yaşar, Dünyada Aşk ve daha fazlası…” üzerine 2 yorum

  1. Sezen dedi ki:

    Sevgili Yelda, çok teşekkür ederim. Not defteri yazıları, benim yazmayı en sevdiklerimden, hem telefonumdaki fotoğrafları arşivliyorum, hem neler yapmışım göz atıyorum. Ufacık da olsa ilham veriyorsa, ne mutlu bana! Mutlu cumalar!

    Beğen

Yorum bırakın