Ege’den Havadisler: Duvarları resimli Ulamış Köyü, sokakları korkuluklu Barbaros Köyü

Hep birden fazla evde yaşayanlardan oldum ben.

Üniversiteye başlayana kadarki süreçte hafta içlerini Adana’daki evimizde, haftasonlarını Toroslar’daki dağ evimizde geçirirdik. Haftanın en az birkaç günü de dedemle babaannemde kalırdım. Bu evlerin hepsinde bana ait bir odam, kıyafet ve kitaplarla dolu dolaplarım vardı.

İstanbul’da yaşamaya başladıktan sonra da, annemle babamın farklı şehirlerde olması sebebiyle çok ‘evli’ hayatım devam etti.

Sanırım bu yüzden, seyahate gittiğimde, birden fazla gece kaldığım her yerden “ev” diye bahsetmeye başlarım.

Ürdün’deki bir otel odası da, New York’taki bir airbnb evi de, İtalya’daki bir pansiyon odası da, çölün ortasındaki bir çadır da olsa hiç fark etmez; ben ikinci günden itibaren “Evden kaçta çıkarız?”, “Akşam yemeğinden önce eve bir uğrayalım.” gibi cümleler kurarım. Arkadaşlarım bana çok gülerler böyle zamanlarda.

Kendimi bildim bileli, dünyanın hiç bir yerinde, yerimi yadırgadığım için uyuyamadığım tek bir gece bile hatırlamıyorum. Aylarca yollarda olsam da, “home sick” diye tabir edilen özlemlerle dolduğumu da… Kendime bir alan yaratabildiğim her yer geçici de olsa evim olur benim.

IMG_5792.JPG

Yaklaşık beş yıldır, ne zaman fırsat bulsam atlayıp gittiğim Teos da en sevdiğim evlerimden biri. Özellikle yaz mevsimlerinde, hiç bir telaşım olmadan, annemin muhteşem kahvaltılarıyla karnımı doyurduktan sonra, şezlongumda döne döne kitaplara gömülmeye, muhteşem temiz denizde yüzmeye, güneş batarken tuzlu vücudumla eve gelip duşa girmeye, akşam yemeğinden sonra terasta yıldızları izleyerek günü kapatmaya bayılıyorum. Şezlong kapma savaşları olmayan, kahvaltı ve akşam yemeği için rezervasyon yapma çabası gerektirmeyen harika bir yaz tatili alternatifi.

Bu günlerden daha önce şurada ve şurada bahsetmiştim.

Yazlık evlerin, havalar soğuk olduğunda da ayrı bir keyfi olduğunu düşünüyorum. Yazın bütün kalabalığının, hareketinin, curcunasının aksine, diğer mevsimlerde böyle yerler çok sessiz ve huzurlu hale geliyor.

Böyle zamanlarda, Teos’ta kimseciklerin olmadığı upuzun sahilde yürümek, rengini ve şeklini sevdiğim taşlardan toplamak, bir kayaya sırtımı dayayıp denizi dinlemek, kitap okumak, İstanbul’daki hızlı hayatımın bütün yorgunluğunu alıyor üzerimden.

Tahammülsüzlüklerimi azaltıyor, içime biraz daha “Her şey çok güzel olacak.” hissi yerleştiriyor.

Bu yüzden yaz henüz başlamadan, yazlık bir yerlere yolunuzu düşürüp, geride kalan ayların yorgunluğunu ve iç sıkıntısını üzerinizden atmak aklınızın ve planlarınızın bir kenarında olsun.

FullSizeRender 3.jpgIMG_5747.JPGIMG_5857.JPG

Böyle zamanlarda, denize giremediğimiz için, günlerimizi Ege köylerini keşfederek geçiriyoruz. Daha önce Urla’nın Özbek Köyü’ndeki leziz mezeleri olan Akın’ın Yeri‘nden, Gödence Köyü’ndeki Ayda Winery‘den ve İzmir’in meşhur pastanesi Reyhan‘dan bahsetmiştim.

Ege’ye yolunuz düşerse uğramanız gereken, oldukça şahsına münhasır, Avrupa’da olsa inanılmaz konseptlerle çok iyi pazarlanacak iki köyden de bahsetmek istiyorum.

Muhtemelen ikisini daha önce hiç duymadınız.

IMG_5602.JPG

Bunlardan ilki Ulamış Köyü. Bu köyde cumartesi günleri, diğer köylerde olduğu gibi bir pazar kuruluyor. Sıra dışı olan tarafı ise, köyün bütün duvarlarının resimler ve şiirlerle kaplı olması.

IMG_5593.JPGulamış köyü.jpg

Bu köye yolunuz düşerse,  zeytinyağlı gözlemelerle kahvaltı edip, pazarı gezmelisiniz. Mutlaka denemeniz gereken bir diğer şey ise Topan Karakılçık Buğdayı’ndan yapılan karakılçık ekmeği.

Muhteşem güzel bir hikayesi var. Seferhisar Belediyesi’nin “Başka Bir Tarım Mümkün” projesi kapsamında, yerli tohumlar keşfedilerek çoğaltılıyor. Temel amacı, ekolojik tarımı geliştirmek ve üretici pazarları ile yerli tohuma sahip çıkmak. Bu proje kapsamında, artık çok az bulunan Topan Karakılçık Buğdayı tohumu keşfediliyor ve çoğaltılıyor. Köy değirmenlerinde öğütülen buğdaydan, eski reçetelere sadık kalınarak köy kadınları tarafından yapılan karakılçık buğdayı ekmekleri bu köyde satılıyor.

IMG_5623.JPG

Bir diğer köy de Barbaros Köyü. Bu köyde her yıl bir korkuluk festivali yapılıyor ve bütün köylüler, evdeki malzemeleri ile korkuluklar yapıyorlar. Sonra yıl boyu, bu korkuluklar sokaklarda sergilenmeye devam ediyor.

IMG_5681.JPG

Fantastik bir ortam. Her köşe başında, her sokakta, her evin önünde, çok espirili korkuluklar var.

IMG_5626.JPGIMG_5662.JPGIMG_5672.JPGIMG_5667.JPG

IMG_5666.JPG

IMG_5643.JPG

Keşifle ve keyifle kalın!

 

 

 

Ege’den Havadisler: Duvarları resimli Ulamış Köyü, sokakları korkuluklu Barbaros Köyü” üzerine 3 yorum

  1. pelin dedi ki:

    Sezen merhaba, bu aralar canın yazmak mı istemiyor, çok mu yoğunsun…vs bilemiyorum ama bu yazı senın yazdığın yazılardan cok farklı. sankı başkası almış kaleme, senın ruhunu taşımıyor. yada ruhun yorgun bu aralar 🙂 her ne sebebpten olursa olsun topla kendini 🙂 senin yazılarını, buram buram enerjı fışkıran kalemını özledim…. Mine ve volkan da unutuldu yanı …. değinmeden geçemeyeceğim 😉

    Beğen

  2. Sezen dedi ki:

    Sevgili Pelin,

    Sanırım ruh halim kelimelerime yansıyor. Bazen hayata karşı daha şevkli, bazen daha yorgun oluyorum. Ama bunun bu kadar hissedildiğinin farkında değildim! Yaz geldiğinde çok daha fingir fingir enerji dolu yazılar yazacağıma söz veriyorum. Kocaman sevgiler!

    Mine Volkan unutulmadı kesinlikle ❤

    Liked by 1 kişi

  3. Aşına Buyruk dedi ki:

    Ulamış’ı ben de gördüğümde çok sevmiştim. şu aralar tam da gitme zamanı 🙂 gerçi çiçekli avlu’da kışın soba başında haftasonuna kahvaltısı gibisi de yoktur!

    Beğen

Yorum bırakın