Kendilerine dair her konuda çok keskin ve net biçimde konuşabilen insanlar var. Asla açık kapı veya muallak bir nokta bırakmadan… “Bunu çok severim, bundan nefret ederim, asla şöyle bir işte çalışmam, hayatta en sevdiğim spor bu.”

Bu kişiler benim asla ulaşamadığım bir “kendini tanıma” seviyesinde mi; yoksa önyargılarıyla aslında zaman içinde değişebilecek yanlarını keşfetme serüvenlerinden kendilerini mahrum mı bırakıyorlar diye düşünürüm. Bu yüzden de burun kıvırıp aşağılasam mı (“Canım üç yılda hayatında bunlardan bir tanesi bile değişmediyse hiç yeni bir şey denememişsin demektir gidip hayatını bir sorgula istersen?”), yoksa imrensem mi (“Ben acaba bir gün kendimi bu kadar tanıyabilecek miyim?”) emin olamıyorum.

Benim yolum genel olarak deneme ve yanılma.

“Ben asla şunu yemem, bunu hiç sevmem, şöyle şeyler giymem.” gibi keskin cümleler ve yargılarla deneyimlerimin önünü kapatmak istemiyorum. “Ben yumurtanın tadını çok sevmiyorum, ama bir çatal tadabilirim.” demeye çalışıyorum.

Gerçekten de asla anlaşabileceğimi düşünmediğim adamlarla müthiş keyifli ilişkiler yaşadığım, kesinlikle kısa bir süre sonra huzursuzluk çıkacağını düşündüğüm iş yerlerinin aslında ne kadar içime sinebildiğini deneyimlediğim, asla yemem dediğim yiyeceklerin farklı bir şekilde hazırlandığında afiyetle yediğim oldu. Oluyor.

Beslenme konusunda da temel prensiplerimi belirledikten sonra (bu yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.) evde geçirdiğim yanımda yemek taşıma derdi olmadan farklı beslenme biçimleri denemeye karar vermiştim. Ketojenik beslenme ile başladım.

• Ketojenik Beslenme Nedir? 

Bu konuda çok fazla yanlış bilgi dolanıyor ortalıkta. Limitsiz protein tüketilen ve tatlandırıcıyla hazırlanmış tatlıları destekleyen bir beslenme biçimiymiş gibi…

Ketojenik beslenmede kesinlikle devre dışı kalan besin grubu karbonhidratlar. Her türlüsü: “Doğal un, iyi tahıl veya sağlıklı karbonhidrat yoktur.” Evet yanlış okumadınız tahıllar dahil.

Tek sağlıklı karbonhidratın lif olduğu savunuluyor. Dolayısıyla ketojenik beslenmede tek karbonhidrat kaynağı sebzeler. Sebzelerde de kök sebzeler (patates, pancar, havuç, enginar, kereviz) yüksek karbonhidrat içerdiği için tüketilmemesi gerekenlerden. Yeşil yapraklılar, sınırsız yiyebileceklerinizden. Diğerleri (patlıcan, karnabahar, soğan vs) abartmadan tüketilmesi gerekenlerden.

Ketojenik beslenme yağ tüketimini destekliyor. Sade yağ, zeytinyağı, hindistan cevizi yağı gibi doğal yağlar olması şartıyla.

Sınırsız protein tüketilmesi gibi bir durum yok. Kadınlar açısından kilonuzu 0,6 ile çarpıyorsunuz tüketmeniz gereken protein gramını bulmak için.

Vücut ketojenik beslenmeye başladığında şeker arayışında olacağından dolayı, ilk otuz günlük alışma evresinde süt ürünü de tüketilmemesi tavsiye ediliyor.

• Ketojenik Beslendiğimde Neler Hissettim? Neler Öğrendim? 

Yorgunluk: İlk günlerde kendimi gerçekten yorgun hissettim.  Karbonhidrat ve şeker tüketmeye alışmış vücudum bu beslenme tarzına açıkça isyan etti. Sevgilisinden yeni ayrılan aşık kız gibi, sürekli gözümün önüne tatlılar gelmeye başladı. Üstelik de normalde o kadar da düşkün olmadığım tatlılar!

“Sakin ol bebeğim, bu da geçecek birkaç güne.” diye avuttum kendimi. Gerçekten de önce tatlı isteğim geçti, ardından da vücudum bir hafta içinde çok hızlı biçimde ketosize geçti.

Vücudumun ürettiği keton miktarındaki artışı ben idrar testi ile takip ettim. Ama test yapmasam da anlayabilirdim, bir anda zaten vücudunuzun bir sürü alışkanlığı değişmeye başlıyor. Daha çok susuyorsunuz, tatlara daha duyarlı hale geliyorsunuz…

Açlık Hissinin Yok Olması: Fark ettiğim şey şu oldu; beslenme düzeninde karbonhidrat olmadığında bir anda mideye giren kıramplar ve aşırı acıkmalar da olmuyor. Karbonhidrat bizi gerçekten tok tutmuyor, daha hızlı acıkmamıza neden oluyor. Artık bundan eminim.

Karbonhidrat tüketmediğimde, acıkma hissi hiç bir zaman o kadar rahatsız edici ve midenin kazınması hissi verecek şekilde olmuyor. Daha sakin, daha arka planda bir his olarak kalıyor. 

Omletler ve Sebzeler: Bu dönemde sanırım en az kırk yumurta yemişimdir, ki ben oldukça nadir yumurta yiyen biri olduğumdan bu benim geçmiş üç yılda tükettiğim yumurta sayısından bile çok olabilir. Adaçaylı, pastırmalı, ıspanaklı, kabaklı, mantarlı, her şeyli omlet yaptım.

Aynı şekilde mutfağımda daha önce hiç pişirmediğim her türlü sebzeyi de pişirdim. Bütün zeyntin yağlıları hazırlamanın aynı mantığa dayandığını ve aslında aşırı kolay olduğunu öğrendim bu dönemde. Bir hafta boyunca beni doyururmuş gibi görünen devasa pazı ve ıspanakların piştiğinde avuç içi kadar kaldığını da…

Tek oyun bozanlığı yoğurt ile yaptım. İlk otuz gün süt ürünü tüketilmemesi tavsiye edilmesine rağmen, her türlü sebzeye çok yakıştığı için ben yoğurt tükettim.

• Ketojenik Beslenme Zayıflatıyor mu?

Açıkçası bu noktada benim açımdan kesinlikle anlam veremediğim bir şey oldu. Ben ketojenik beslenme kurallarına olmama ve vücudum keton üretmesine rağmen bu bir ay içinde 600 gram aldım. Üstelik de vücudumdaki yağ oranını arttırarak.

Ketojenik beslenmeye başladığımda değerlerim şu şekildeydi: Kilo: 50,6 // Yağlılık oranı: 19,3 // Kas yüzdesi 38,9 // Kemik 13,6 // Su Oranı: 55,5

Kapattığımda 600 gram almıştım.

Bunun üç ayrı sebebi olabilir: Birincisi evdeyim, olağan düzenime göre hiç hareket etmiyorum. İkincisi sigarayı bıraktım. Bunun bir dönem metabolizmanın çalışmasını azalttığı bir gerçek. (Hem evde hem sigarayı bırakmışken bir ayı 600 gram ile atlatmak karlı bile sayılabilir.)

Son olarak ise, belki de ketojenik beslenme bana uygun değildir. Ben bir muz ve kahve ile kahvaltı yapan ve gayet mutlu olan bir insanken, bir anda yumurtalar filan olağandan fazla beslenmiş olabilirim.

• Ketojenik Beslenmeye Devam Edecek Miyim? 

Ketojenik beslenme, kısa dönemli bir rejim değil. Bir beslenme biçimi. Bunun bana o kadar da uygun olmadığına kadar vererek paskalya çöreği ve güllaç ile kapanışı yaptım.

Bir akşam canım delicesine nohut ve avokadolu bir kase yapmak istedi. Nohut ketojenik değil diye durdurdum kendimi. Onun yerine bir tencere ıspanak yedim. Canım hala nohut istiyordu. Canımın istediği şey de baklava değil yani altı üstü nohut.

Bıraktıktan sonra bir gün boyunca badem ve muz yedim. Dünyanın en mutlu kadınıydım. Ben tahılları ve meyveleri seviyorum. Bunları tamamen hayatımdan çıkartmaya hazır değilim.

• Sırada Ne Var? 

Ketojenik beslenmede öğrendiğim şey şu oldu. Ben ekmeği tamamen hayatımdan çıkartabilirim. Bir gün olsun yokluğunu hissetmedim.

Aynı şekilde meyve ve kuruyemişim olduğunda tatlı olmasa da olur.

Kendime nefis bir risotto hazırlayarak, karbonhidrata bir selam çaktım.

Ve yarın itibarıyla yeni beslenme denememe başlıyorum. Bu sefer laktoz intoleransımı test edeceğim. 15 gün boyunca hiç bir şekilde süt ve süt ürünü tüketmeyeceğim. Yoğurt, peynir ve hayvansal süt olmayacak. Badem veya fındık sütü kullanacağım.

Yapay şeker de olmayacak. Beslenmemi temel olarak yeşillikler üzerinden kurgulayıp, proteinimi de temel olarak tahıldan almayı planlıyorum. Ama doğrudan vegan bir beslenme biçimi olmayacak. – O bir sonraki deneme olur belki.

Başlıyoruzzz!