Yeni keşifler peşinde yollara düşmek, içinde bulunduğum ortamı değiştirmek, gözlem yapacak ortamlara girmek, deneyimlemek benim hayata karşı motivasyonumu arttırıyor. Kendimi bildim bileli, nereye gitsem, “Etrafta keşfedilecek neler var?” diye araştırmaya başlarım. Keyifle güneşlendiğim yerden veya bir romana gömülmüş miskinlik yaparken beni olduğum yerden kaldırabilecek tek cümle: “Etrafta yeni yerler açılmış, gidip bir bakalım mı?”
Mayıs ayında mekanlar kapalı olduğundan ve sokağa çıkma yasakları devam ettiğinden orada oldukça sakin bir ay geçirmiştim. O da çok iyi gelmişti, bol bol uyumuş, kitap okumuş, yüzmüş, güneşlenmiş, bütün ruhsal iniş çıkışlarımı dengelemiş, birikmiş işlerimi temizlemiş ve İstanbul’a dönmüştüm.
Evim ve işim İstanbul’da olmasına rağmen, artık sabit biçimde İstanbul’da kalmayı mantıklı bulmadığımdan ve arzulamadığımdan bahsetmiştim, hala da aynı fikirdeyim. İstanbul’daki evrak işlerimi ve toplantılarımı toparlar toparlamaz, her fırsatta havalimanının yolunu tutuyorum. Özellikle aşı olduğumdan beri kendimi psikolojik olarak çok daha rahat hissediyorum.
En son yazımdan bugüne kadar kaşla göz arasında Urla, Antalya, Kaş seyahatleri devirdim. Bu seyahatlerimden notlarımı ve keşiflerimi elbette sizle paylaşacağım. Urla’dan başlayalım.

Urla keşiflerimize Urla Merkez’deki Sanatçılar Sokağı ve civarından başlıyoruz. Burada çok keyifli bir avlusu olan İstifçi’nin sahiplerinin elinden çıktığını düşündüğümüz, oranın dekorasyonu ile aynı tarz ürünler satan çok keyifli iki butik açılmış: Lodas Concept. Hem mobilya, hem de pamuklu kumaştan çok şık yazlık kıyafetler satıyorlar.
Urla’ya yolunuz düşmüşken alışveriş yapmayacak bile olsanız, gezmenizi tavsiye derim, gözünüzü gönlünüzü açan iki dükkan olmuşlar.

Kahve için Baristocrat‘ı tercih ediyoruz. Oldukça ferah, şık dekorasyonlu, hem kahve, hem de bira satan ve kahvesi gerçekten lezzetli bir adres.
Karnımız acıkmaya başlayınca, adını duyduğumuz merak ettiğimiz restoranların hangi bölgede olduğuna baktığımızda, istikametimiz belli oluyor: Kuşçular. Şarap bağlarının da büyük bir kısmının konumlandığı bu bölge, hem Teruar Urla’nın, hem de Manej’in de bulunduğu bölge aynı zamanda. Kuşçular sapağından girdiğiniz anda bir anda, tarz değişiyor, Toskana havası geliyor. Şarap bağları, çok şık binalar, upuzun yeşil alanlar…

“Ne kadar güzel bir bina.” diye uzaktan dikkatimizi çeken bina da Teruar Urla çıkınca, “Hadi buradan başlayalım.” diyoruz. Terurar Urla, hem bir butik otel, hem de lokal üreticilerden toplanan ürünlerle bir şef restoranı var. Şef Osman Serdaroğlu’nun kurduğu bir restoran.
İçeri girdiğiniz anda kendinizi harika hissediyorsunuz. Çok şık bir bina, üzerine bembeyaz minderler ve koltukları atılmış çimlerle çevrili. Bahçeye açılan kısmına da masalar yerleştirilmiş. İçerideki müşteri kitlesi çok iyi. Zaten 15 yaş altı misafir kabul etmiyorlar.
Yalnızca tadım menüsü servis ediyorlar. Menü yazılı değil, fiyat hakkında hiç bir bilgi verilmiyor, menüye nelerin dahil olduğunu da garson sözlü olarak sayıyor. Önünüze yalnızca şarap menüsü geliyor. Bundan hiç hoşlanmıyoruz, çünkü hepsini aklımızda tutamayıp, “Bu neydi?” diye düşünüyoruz çoğu zaman.

Çok lezzetli bir carpaccio ve enginar yatağında enginar ile başlıyor tadım menüsü. Ardından kum midyeli makarna ve bezelye püresi ve çıtır mercimek ile servis edilen ahtapot geliyor. Ana yemek olarak da iki seçeneğiniz var: Et ve kılıç balığı. Birden çok kişi olduğumuz için ikisini de tatma fırsatımız oldu. Kılıç balığı biraz fazla pişmiş olmasına ve yanındaki karnıbahar püresi gereğinden çok şekerli olmasına rağmen lezzetliydi. Et ne yazık ki, yiyemeyeceğimiz kadar vasatlık seviyesindeydi. Hatalı kesilmiş, hatalı pişirilmiş oldukça sert ve kesinlikle pişmemiş bir et geldi masaya. Tatlı olarak da bir sorbe servis ediliyor.

Yediğim her şey lezzetli ve çok şık sunumluydu ama “Vaaay be!” dedirtecek farklılıkta değildi. Özellikle çok radikal bileşenlere kapalı olan kişiler için iyi bir tadım istikameti olabilir. Şaşırmak, büyülenmek isteyenlere aradığını vermez. Basit ve lezzetli olarak özetleyebilirim.

Bu tadım menüsünün fiyatı 425 TL, içerisinde içki ve hatta su bile yok. Suyun ekstra yazılmasına ben her zaman karşı olanlardanım. Kadehi 70TL’ye verilen Urla Vourla’nın kadehe abartmıyorum gerçekten bir parmak koyulması da beni kaybettikleri nokta oldu. İki adım ilerideki şarap bağından alınmış şarabı, makul seviyede bonkör servis etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Hesapta tadım menüsünün zaten dahilinde olan sorbelerin ekstradan tekrar yazılması bence kabul edilemez bir hataydı. Sonradan bunun için tatlılıkla özür dileseler de, bu standartta bir mekanda yukarı yönlü şişirmeye giden hesap hatası asla olmaması gereken bir şey.
Denediğim için mutlu olduğum, keyifle vakit geçirdiğim ancak bir kere daha gitmek için arzu ve motivasyon duymayacağım, yeni menüsü çıkmış hadi onu da tadalım diye yollara düşmeyeceğim bir mekan Teruar Urla. Umarım o harika binanın ve mekanın hakkını vererek, bu basit hataları en kısa zamanda düzeltirler.

İkinci istikametimiz hemen biraz ilerisindeki Manej oluyor. Manej’in içinde hem bir otel, hem bir binicilik alanı, hem de bir restoran var. “Karnımız tok, yalnızca bir şeyler içeceğiz.” dememize rağmen, bizi gerçekten güzel bir masaya yerleştirmelerine bayılıyoruz; işte aradığımız misafirperverlik bu. Manej Masa, kocaman bir bahçe içinde, ağaçların gölgesinde masaları olan bir alan. Öyle Teruar Urla veya Odurla gibi lüks bir deneyim alanı beklentisiyle gitmemeniz gerektiği konusunda uyarayım. Menüsü biraz karışık, her şeyden biraz var. Bana sorarsanız bir şişe şarap ve bir peynir tabağı ile şık bir piknik akşamüstü geçirmek için harika bir istikamet olabilir.

En sonunda daha önce gidip bayıldığımız Odurla‘nın yolunun tutuyoruz. Dev zeytin bahçesinin içinden geçip, bostanlarındaki çeşitliğe hayran kalarak, Chefs Table’a yerleşiyoruz. Açık mutfaktaki çalışmayı izlemek büyüleyici, yediğimiz yeşil elma ile servis edilen tartar gerçekten çok lezzetli.

Benim buradaki favori kokteylim acılı, tekilalı olan Pancho, hala çok iyi. Hem yazılı menü olmasını, hem de servis edilen her şeyin detayının büyük bir özenle açıklanmasını seviyoruz. Kokteyl servisinden sonra bile barmen masanıza gelip, tek tek anlatıyor. Teruar Urla’da abartısız bir parmak doldurulmuş lokal şaraba 70TL verdikten sonra, burada muhteşem hazırlanmış bir kokteyle 100TL verince, fiyat / performans böyle olmalı diye düşünmeden edemiyorum.
Odurla’da tadım menüsü kişi başı 465TL. Ancak tadım menüsünde ikram edilenler de Teruar’a kıyasla oldukça daha çok fazla sayıda yiyecek içeriyor.
Hepimiz aynı fikirdeyiz, bu bölgedeki en iyi işletme hala açık ara OdUrla. Hem hissiyatıyla, hem ortamı ile, hem yaşattığı deneyimle. Şef Osman Sezener’e çıkarken içtenlikle teşekkür ediyoruz: En son keşif mekanımız olarak bize harika bir kapanış yaşattığı için.
Bir daha Urla’ya gittiğimizde, istikametimizin neresi olacağı konusunda hemfikiriz: Odurla’nın içinde açılan, Asya ve Ege mutfağı kombinasyonu sunan deniz ürünü ağırlıklı olduğunu düşündüğümüz Ma Urla.
Keşfederek kalın!
Bu bölgedeki daha önceki bir keşif yazıma da göz atmak isterseniz:
EGE’DEN KEŞİFLER: AKIN’IN YERİ, AYDA BAĞLARI, URLA SANATÇILAR SOKAĞI, RESSAM KÖYÜ VE ALAÇATI PAZARI
çok sabırlı bir toplulukmuşsunuz! teruar urla’da ben olsam daha ne ödeyeceğimi bilmediğim anda hiççç devam etmek teşekkür edip ayrılırdım. siz hakikaten sabırlı bir grup olarak bütün her şeye rağmen oturmaya devam etmişsiniz. ki sanırım onların da güvendikleri bu istanbuldan gelen, iyi harcayan kitle. nasılsa bir daha gelmez, kim gider 425 liraya bir tabak makarna bir parmak şaraba!? e işte bir kere gelse yeter:)
BeğenBeğen