Cape Town’a gitmek, yalnızca bir şehir seyahatinden ibaret değil, birbirinden tamamen farklı konseptlerde yapılabilecek bir çok aktivite sunuyor. Özellikle doğayı sevenler için bu açıdan muazzam bir istikamet.

Hout Bay: Sempatik bir balıkçı kasabası. Şehirden keyifli bir sahil yolculuğu ile kısa sürede gelinen ve kısa mesafesinin aksine sizi şehir hayatından tamamen kopartan bir yer. Buradan kalkan teknelerle, fokların doğal yaşamı olan adaya gidebiliyorsunuz. O kadar çok foku bir arada, suda oynarken ve güneşlenirken izlemek oldukça keyifli.

Ayrıca sahilde de buradaki balıkçıların evcil hayvanı haline gelmiş foklar var. Güzel deniz ürünleri yiyebileceğiniz salaş güzel mekanlar da var. Denizin hemen dibindeki dağlarla manzara da şahane.

Hout Bay’a kadar gelmişken buranın yakınlarındaki gecekondu bölgesi Imizama Yetho‘yu da gezebilir, Cape Town’un havalı hayatının sahne arkasını da görebilirsiniz. Buranın ayrıca meşhur futbol yıldızlarının keşfedildiği bölge olduğunu da, yetenek avcılarının buralarda gezindiğini de dip not olarak düşeyim, meraklısına.

Şarap Bağları: Cape Town’da şarap konusunda sonsuz seçeneğiniz var. Şaraba meraklıysanız bu şehirde başka hiçbir şey yapmadan bir hafta boyunca şarap evlerini gezebilirsiniz. Bunun için farklı şarap evlerine uğrayan tren turları ve otobüs turları da var. Büyükler için bir nevi Disneyland.

Ben tercihimi en popüler şarap bölgesi olan Kirstenbosh’tan yana yaptım ve buradaki en merak ettiğim Beau Constantia‘da şarap tadımı yaptım.

Muazzam keyifli bir deneyimdi. Ayrıca bütün bu şarap tadımı sırasında masanızdaki şaraplara eşlikçi peynir ve şarküteri tabaklarına talip babunların arasında olmak da çok matrak. Her fırsat bulduklarında masaya atlayıp beğendiklerini kapıyorlar. Şiddetle tavsiye ederim.

Ayrıca tadımın 150 Güney Afrika randı fiyatında olduğunu, şarap kadehlerini dolu dolu doldurduklarını göz önünde bulundurunca, Türkiye’deki şarap bağı tadımlarından hem daha ucuz, hem daha güzel atmosferli, hem de daha leziz şaraplar eşliğinde olduğunu da söylemeliyim.

Safari Turu: Güney Afrika’da gerçek bir safari için doğru istikamet aslında Cape Town değil, Johannesburg civarı. Ancak oraya geçmeye fırsatınız yoksa, Cape Town’dan üç saat kadar uzaklıktaki Aquila size bir safari deneyimi yaşatmak için iyi bir seçenek.

Burası aynı zamanda güzel bir otel, big five (aslan, fil, gergedan, afrika bufalosu, leopar) arasındaki safari turunun yanı sıra, otelin bahçesinde takılmak da oldukça keyifli.

Burada çalışan bir adam hem beni hem Aslıpan’ı eşi olarak alma ve bahçemizde aslanlar beslemek gibi bir hayale kapılarak, bize bu hayallerini anlatırken sürekli olarak çantamıza köpüklü şarap şişeleri koyduğu için bizim safarimiz biraz torpilli ve kahkahalı geçti.

Ümit Burnu: Bir kere senelerce bizi coğrafya derslerinde kandırmışlar, Ümit Burnu, Afrika kıtasının en güney ucu değilmiş. Yine de bu bilgi bile oranın güzelliğini gölgelemiyor. Hop on hop off otobüslerin buraya giden turları var – onlara katılmanızı tavsiye ederim. Yalnız Ümit Burnu’na değil, aynı zamanda penguenlerle dolu bir beach olan Boulders’a da uğruyor ve rehberler yol boyunca Güney Afrika hakkında bir sürü şahane bilgi veriyor.

Bizim için Ümit Burnu, Güney Afrika seyahatimizin hiç unutmayacağımız bir parçası oldu. Çünkü buralardan yürürken, yalnızca muazzam güzel manzaralar izlemekle kalmadık biz, muhtemelen hayatımız boyunca hep gülerek anacağımız pek çok an yaşadık. Şansımıza ❤

Dip Not: Bir de Masa Dağı’na yürüyerek veya teleferikle çıkıp oralarda bütün şehre tepeden bakarak yürüyüşler yapmak Cape Town’daki en popüler etkinliklerden. Ancak bunu yapmaya niyetlenirseniz gitmeden önce mutlaka rüzgar durumunu kontrol etmeniz gerekiyor, rüzgarlı havalarda teleferik çalışmıyor. Diğer zamanlarda da şehirdeki en turistik aktivitelerden olduğu için VIP bilet almazsanız gerçekten çok uzun bir sıra beklemeniz gerekiyor. Ben bu sırada bir saat bekledikten sonra ve daha birkaç saat daha beklemem gerektiğiyle yüzleşince, sıra bekleyip yürüyüş yapmak yerine, şarap evine gidip şarap içmeyi tercih ettim. Tercihlerimden asla pişman değilim. 🙂

Aklınızda uzaklar, zihninizde şahane manzaralarla kalın!