Ben genellikle yeni yılın ilk haftalarını sakin geçirmeyi tercih ederim. Yıl boyunca yapacaklarımı planlamak ve hayaller kurmak hoşuma gider. O nedenle de bu yıla başlarken de ajandamı oldukça boş tutmuştum.
Annem arayıp da kentsel dönüşüme giden evini boşaltmayı ve bir hafta bende kalmayı planladığını söylediğinde, güzel olur, annemle de biraz İstanbul’da birlikte gezip tozarız diye düşünmüştüm. Annemle bu planda anlaşıp telefonu kapattıktan bir kaç saat sonra, çok sevdiğim Burning Man çadır komşumdan bir mesaj geldi: “Çarşamba İstanbul’a geliyorum. Biletimi aldım.” diye. Onunla Burning Man’de ve San Francisco’da harika zaman geçirmiştik, şimdi sıra İstanbul’daydı. Annemle aynı haftaya denk gelmeleri çok isabet olmasa da başa çıkabilirim, diye düşündüm. Ardından da patronumdan mesaj geldi: “Güzel dinlen, önümüzdeki hafta organizasyon şemasında değişiklikler yapacağız, uzun toplantılarımız olacak.”

“2025 bebeğimmm, sence de biraz hızlı gitmiyor muyuz?” diyerek ve kendimi uykusuzluğa hazırlayarak başladım haftaya. Yoğun ve sıkışık ajandalara alışkın benim için bile fazla iddialı bir hafta devirdim. İş ceketlerimin altına gündüzden geceye bağlanmak için crop-top giydim, el çantalarımın içine toplantıdan çıktıktan sonra topuklularımın yerine giymek için spor ayakkabılar attım.

Gece 01:00’de şirketten çıkıp, hiç eve uğramadan BM komşumla Mini Müzikhol’e gidip sonra yeniden toplantılara bağlandığım da oldu; yalnızca öğle yemeği saatinde boş olduğum için toplantı arasında misafirimle Boğaz hattına inip Feriköy Lokantası’nda yemek yiyip toplantılara geri döndüğüm de…
Birisiyle Burning Man’den tanışmanın ne kadar muazzam ve farklı olduğunu fark ettim o günlerde. Birbirimizin toza toprağa bulanmış veya aşırı akşamdan kalma hallerini o kadar çok gördüğümüz için, birbirimizin yanında her halimizle çok rahat hissediyorduk. Çok yakın ve mutlu hissettiğimiz bir anda, “Bunun hayatımızda aslında daha ikinci görüşmemiz olduğuna ve birlikte daha önce sadece on gün filan geçirdiğimize inanabiliyor musun?” diye sorduk birbirimize. Gerçek olmasına rağmen çok absürd ve saçma geliyordu ikimize de, çünkü birlikte çok fazla anımız ve çok fazla ortak arkadaşımız vardı, birbirimizin mimiklerini bile tanıyorduk, çok uzun yıllardır tanıştığım bir sürü kişiyle yapmadığım kadar çok derin sohbet etmiştik.
Bu inanılmaz hızlı haftadan keşiflerim ve notlarım:
Asmalımescit’teki TapRoomX kendi biralarını yapan, sıra dışı, samimi ve cool bir mekan. BM komşuma, İstanbul’a ayak bastığı gece, TapxRoom’da başlayan, sonra Asmalımescit barlarında gezilen, İstiklal’i boydan boya yürüdükten sonra, ıslak hamburgerle kapanış yapılan bir gece yaşattık.
Uzkeba‘yı henüz keşfetmediyseniz, kendisi müthiş keyifli ve öğretici eğitimler verdiği gibi, sürprizlerle ve keyiflerle dolu, paylaşmayı çok seven güzel bir adam. Mesela o günlerde, onun eski bir öğrencisi olarak kendi harmanladığı viskiyi tatma fırsatım oldu.

Annemle de Tunç Balık‘tan taratorlu sandiviç, füme ve karidesler alıp evde pratik ve leziz masalar kurduk. Benim özellikle füme balık konusunda çıtam yüksektir, buradaki çok ama çok iyi.

Taksim meydanı yakınlarındaki Lokalist, manzarası ve konumuyla İstanbul’a gelen misafirleriniz için güzel seçim olacak bir otel.

Yokuştan aşağı hızla koşmaya başladıktan sonra, durmak çok zor olur ya, aynı şekilde çok hızlı geçen bu hafta bittikten sonra, onu takip eden haftalar da oldukça yoğun geçti.
İstanbul’un çeşitli yerlerinde toplantılar, çözülen krizler gibi iş yoğunluğunun yanı sıra sosyal planlar da ardı ardına geldi. Bu süre boyunca evde kendime sağlıklı yemekler hazırlayıp, bilgisayar başında işleri toparlarken karnımı doyurdum, ikinci pasaportumu çıkarttım, biten Schengen vizemin yerine yenisini aldım, planlar arası mekik dokudum.


Kore’nin geleneksel içkisi Soju ile tanıştık. Biranın yanında shot yapılarak içilen ve oyunları çok eğlenceli olan Soju’yu ben daha önce hiç içmemiştim. Bilenler için Türkiye’ye gelmesi en güzel müjdelerden biri.


Work&Travel maceramdan Los Angeles’tan tanıdığım bir arkadaşımla nostaljik mekanlara gitmeye niyetlendiğimiz ancak evde halının üzerinde çok dans edip çok eğlendiğimiz bir gece geçirdik. O gecenin sonunda ilk defa dinlediğim, Yüzyüzeyken Konuşuruz’un KaşII şarkısı inanılmaz çok sevdiğim ve çok fazla dinlediğim bir şarkı oldu. BAŞKA ARAYIŞLAR DA SEVDAYA DAHİL SAYILIR!
Önder Ocakbaşı‘nda akşamüstü rakısı yuvarlayıp, ardından Any‘de canlı müzik dinlemeye gitmek hala çok iyi pazar planlarından biri. Bir de burada mastika likörü ile kahve likoründen yapılan Skinos Dark‘ı denedik, shot olarak harika gidiyor.

Çok ama çok eski yıllardan tanıştığın arkadaşlarınla buluşmak hep çok başka bir keyif. Geçmiş yılları anıp atılan kahkahalar, her türlü sataşma özgürlüğü, aradan geçen sürelerde keşfedilenlere ilişkin paylaşımlar, kesinlikle yanlış anlaşılmayacağını bilmenin rahatlığı…

Yılın ilk ayını bu kadar hızlı geçirmişken, sonra birkaç ay boyunca yatacağım ve hiç sosyalleşmeyeceğim tabii ki hiç aklıma gelmezdi.
Hastalık ve tedavi sürecinden konuyu dramatik hale getirmeden, ama hem merak edenlerin merakını gidermek hem de benzer süreçlerden geçebilecek olanlara yalnız olmadıklarını hatırlatmak için bahseden yazılar yazacağım. Ama şimdilik şunu not düşmek isterim ki; bir gerekçe bulma çabası içine girerek, “Eee sen de çok geziyordun, çok yoruluyordun, çok çalışıyordun. “ şeklinde hastalığın sebebi olarak bu çok verimli ve keyifli geçirdiğim günleri gösteren çok kişi oldu ve oluyor. Bu bana hastalığı yakıştırmadıkları için iyi niyetle yapılan bir yorum biliyorum; ama açıkçası hoşuma gitmiyor bu.
Çünkü böyle bir matematik yok bebeklerim, hiç çalışmayan, hiç gezmeyen kişiler de yakalanabiliyor. Açıkçası ben tam aksine, çok ağır ve zorlayıcı olan tedavi sürecini, tam da bu yüzden daha iyi bir psikolojide atlattığımı düşünüyorum.
Yapmak istediği her şeyi gelecekte bir güne erteleyenler, bütün hayatını askıya alması gereken ve ne kadar süreceği meçhul bir süreçle karşı karşıya kaldığında çok daha isyankar ve depresif oluyor bence.
O yüzden sağlığınız yerindeyken, gezin, tozun, sevdiklerinizle ağız dolusu güldüğünüz sofralarda oturun, yapabildiğiniz kadar güzel işler ortaya koyun, derim ben. Ben hala bu noktadayım. Hayat sıkılmak ve tek düze yaşamak için çok kısa!
