Peru’nun Şifa Ritüelleri: Mancha Pacha, Ayahuasca ve diğerleri

Pisac‘ta, şifa ritüellerine “sıcak çadır” ile başlayacağımız gün, yazı ve sıcağı çok seven bir Adanalı olarak, “Ben sıcak ortamları severim.” genişliğinde, tam olarak neyle karşılaşacağımı bilmeden alana gidiyorum. Hatta saunaya gider gibi terliklerimle evden çıktığım ve terliklerimin altı çok kaygan olduğu için çoraplarımla ve arkadan itilerek alana ulaşmayı başarıyorum.

Alana gidip de, on beş kişi içine gireceğimiz çadırı görünce -Burning Man’de tek başıma kaldığım çadırın büyüklüğünde- “Hepimiz bu çadıra nasıl sığacağız ki?” diye sormaya başlıyorum. Sadece on beşimizin değil, ayrıca bu ritüeldeki rehberimiz ile yardımcısının ve ayrıca çadırın önünde yanan ateşte ısıtılan kızgın taşların da çadırın içine gireceğini öğrendiğimde, bütün o rahatlığım uçup gidiyor; açılan ağzımı kapatabildiğimden de emin değilim: “Neee?!”

Ant kozmolojisinde üç evren var ve bu ritüelde üç evreni de deneyimleyeceğimiz açıklanıyor: Birincisi şimdiki dünya, şimdiki zaman. İkincisi yer altı, kutsal ruhlar, atalarımız ve karanlık yanımız. Üçüncüsü ideal benliğimiz.

Çadırın içinde hepimizin bir çember oluşturarak oturacağı, çadırın kapısının bu üç evreni sembolize etmek üzere, toplam üç kere açılacağı, ateşte ısıtılan ve Peru’nun enerjisi oldukça yüksek noktalarından gelmiş taşların her kapı açıldığında yenilerinin içeriye konulacağı bilgisi paylaşılıyor.

“Zihniniz size oyunlar oynayacak. Burası tehlikeli, diyecek, nefes alamıyorsun diyecek. Amacımız zihni devre dışı bırakmak. İçerisi son derece güvenli olacak. Nefes alamadığınızı düşündüğünüz an, kafanızı toprağa yaklaştırın, toprakta her zaman hava vardır.”

Biz dışarıdaki ateşin başında soyunup, coco yapraklarına niyetlerimizi üfleyip, kutsal dağları selamladıktan sonra teker teker çadıra giriyoruz. Bir daire oluşturacak şekilde, birbirimize değecek kadar yakın oturuyoruz. Bizim ortamızdaki çukura da kızgın taşlar yerleştiriliyor, çadırın kapısı da kapatılıyor, kızın taşların üzerine de su dökülüyor. İçerisi sıkışık, zifiri karanlık ve gerçekten zor nefes alınıyor.

O sıcak, o karanlık, o sessizlik inanılmaz rahatsız edici. O sırada bir arkadaşımız “Ben yapamayacağım, çıkmak istiyorum.” diye bağırarak hepimizin iç sesini dile getiriyor. Hepimizin zihni aynı şeyi bağırıyor o sırada, “Çık git buradan burası güvenli değil.”

Halbuki seremoninin amacı tam olarak da bu zihin kontrolünden çıkmak zaten; zihni kapatmayı öğrenmek ve karanlık yanlarınla yüzleşmek. Rehberimiz çeşitli müziklerle, taşların üzerine sürdüğü otlarla bize yol gösteriyor. Bir yandan da enstrümanlarla müzik çalınıp şarkılar söyleniyor. Bir noktada biz de hep bir ağızdan şarkı söylemeye başlıyoruz, ki seremoninin en duygusal anlarından biri: Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece.

Önce “Burada ne yapıyorum ben? Ne kadar saçma!” diye düşünüyorum. Minicik bir çadırda zorla nefes alarak karanlıkta otururken… Hepimizin terleri, nefesleri, göz yaşları, fısıltıları birbirine karışırken…. Ne zaman ki teslimiyeti seçiyorum, zihnimin yargılarından çıkıyorum, imgeler ve yüzleşmeler aşaması başlıyor. Toplamda üç saat kadar sürüyor.

Çadırdan çıkış yeniden doğumu temsil ediyor. O kadar karanlık, sıkışık ve sıcak bir alanda o kadar uzun süre oturduktan sonra çıkmak gerçekten yeniden doğuş gibi. Hepimiz çadırdan çıkmadan önce, orada bıraktıklarını ve yeniden doğarken yanına almayı seçtiklerini dile getiriyor: Ben oyuncu ruh, sevgi ve sağlık alıyorum yanıma yeniden doğarken.

Çadırdan çıkıyoruz, nefes alıyoruz doya doya, rüzgarı tenimizde hissediyoruz.

O akşam çadırdan çıktıktan sonra eve gidene kadar hiç birimiz konuşamıyoruz.

Kendi gölgelerimizle barışmadan, gerçek bir dönüşüm mümkün değil ve bazen, en karanlık yerler, en parlak aydınlığa açılan kapılardır.

Bunun dışında tabii ki Peru’ya gidince olmazsa olmazlardan Ayahuaska seramonisine de katılıyorum. Ayahuaska’nın da çok çeşidi var- bizim deneyimlediğimiz DMT ile hazırlanan Ayahuaska Sky oluyor. “Ayahuaska nasıl bir şey?” sorusunun cevabını vermek veya bu deneyimi açıklamak gerçekten çok zor. Çünkü bu güne kadar bildiğim ve denediğim hiç bir şeye benzemiyor. Ayrıca kimsenin deneyimi de diğerininkine benzemiyor.

Ayahuaska (“büyük anne”) bir bitki, onu içmek bir bitki zekasıyla kavuşma anlamına geliyor. Zihnimizin hiç alışkın olmadığı bir yolculuğa çıkartıyor ve kelimelerle açıklanması çok zor deneyim yaşatıyor. O yüzden de bu deneyimi olağan şekilde kelimelerle anlatmak gerçekten çok güç.

Söyleyebileceğim tek şey, bunu gerçekten iyi bilen şamanların rehberliğinde yapmak çok önemli. Ben hayatımda daha önce hiç görmediğim müzik aletleri çalarak, müthiş sesleri ile oldukça güzel şarkılar söyleyen iki rehberin eşliğinde bu deneyimi yaşadım. Yaklaşık olarak altı saat sürdü etkisi. Çok güçlüydü, çok farklıydı.

Bu seremonideki niyetim; “hayatta aşkla, bereketle, sağlıkla ve mutlulukla yaşamak için ne yapmam ve ne yöne gitmem gerektiğini anlamak” idi. Çıktığımdaki yüz ifademi de paylaşabilirim:

Hala o deneyimimi %100 yerli yerine oturtabildiğimi ve anlayabildiğimi söyleyemem, zaten her şeyin yerli yerine oturmasının da en az altı ay sürdüğü söyleniyor. Etkileri aylar boyunca yerleşiyor ve hayatın farklı alanlarında yavaş yavaş görünür hale geliyormuş. Bunu başardığımda ayahuaska deneyimim hakkında çok daha uzun ve detaylı bir paylaşım yapmayı da isterim.

Şimdilik sadece şunu söyleyebilirim ki, seremoni bittiğinde rehberimiz bize, “Matrix filmindeki gibi artık kırmızı hapı aldınız ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” dedi. Bunu gerçekten deneyimliyorum, o günden beri her şey biraz farklı akıyor hayatımda.

Bunların ikisi Peru’da deneyimlenebilecek en güçlü iki şifa ritüeli olmakla birlikte, yalnız bunlarla sınırlı değil. Ayahuaska’nın dişil enerjiyi temsil eden öğretici büyük anne olması gibi, bir de koruyucu olan ve ata bilgeliğini temsil eden büyük baba olarak San Pedro kaktüsü var. Peru’da ayrıca “huachuma” olarak da anılıyor. Ayahuaska seremonilerinin kapalı ve karanlık ortamlarda yapılmasının aksine, San Pedro dağlarda, doğada, gündüz deneyimleniyor. 3.000 yıldan uzun süredir şamanlar tarafından şifa, vizyon ve rehberlik için kullanılıyor, içinde doğal bir psikedelik olan meskalin var.

And Şamanlarının deyişiyle: Ayahuaska sana kim olduğunu gösterir, San Pedro sana yaşamı nasıl seveceğini öğretir.

Bunların yanı sıra, benim orada olduğum sürede çeşitli tedavilerden yeni çıkmış olmam sebebiyle deneyimleyemediğim iki şey daha var, Peru’ya gitmeden önce hakkında bilgi sahibi olmak isteyebileceğiniz…

Bunlardan biri Peru ve Amazon bölgelerinde çok sık rastlanan bir şifa pratiği: Kambo. Amazon’un dev kurbağasından alınan bir salgı, tende yanık delikleri açılarak bu noktalara sürülüyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiğine ve vücudu toksinlerden arındırdığına inanılıyor.

Diğeri de burundan üflenmek suretiyle uygulanan bir toz tütün ve bitki karışımı olan Rape / Hape. Zihinsel berraklık ve odaklanma sağladığı söyleniyor ve törenlerden önce hazırlık amacıyla kullanılıyor.

Bu şifa ritüellerinin bir çeşit “kestirme” olduğuna inanıyorum ben. Aylarca sürecek psikolog seanslarından kurtarabilecek bir yanları var. Halının altına süpürüp yokmuş gibi yaptıklarınızı, derinlere sakladıklarınızı çat diye ortaya çıkartıyor, sizi duvardan duvara vurarak sarsıyorlar – bu açıdan çok güçlü ve sertler. Tam da bu yüzden doğru ortamlarda iyi rehberlerle deneyimlenmesi gerçekten önemli. Diğer yandan teslim olmayı tercih ettiğinizde de muhteşem hislerle sizi sarıp sarmalıyorlar ve her yolun sevgiye çıktığını harika bir şekilde hatırlatıyorlar.

Bu seremonilerde kullandığımız bazı cümleler vardı: “Güvendesin, seviliyorsun, her şey yolunda.”

Çok ilginç bir şekilde, Peru’dan döndükten çok sonraki günlerde, İspanya’da, bilincini kaybettiği için panik yaşanan, tanımadığım birinin yanına gidip kulağına, “Sana dokunmama izin verir misin?” diye sordum. Kafasını salladı. Ona sarılarak, kulağına “You are safe, you are loved. Everything is exactly as it should be.” diye fısıldadım. Gülümsemeye başladı ve gözlerini açtı. Çok mucizevi, çok derin, çok ilginç bir andı.

Ve o günden beri çeşitli anlarda ve durumlarda deneyimliyorum; sevgiyle sarılmak ve dokunmak aslında muazzam bir his ve düşündüğümüzden çok daha etkili bir bağlantı sağlıyor. Kelimelerle aslında hep biraz yanlış veya eksik anlaşıyoruz. Anlaşılamadığımızda daha çok kelimelere başvurmamız belki de aslında her şeyi daha da zorlaştırıyor. Kelimeler olmaksızın kurabildiğimiz bağlantılar aslında kelimelerle olanlardan çok daha kuvvetli belki de…

Peru’daki ailemden sevdiğim biri döndükten sonra bir cümle yazmıştı. Bence bu deneyimi müthiş bir şekilde özetliyor: Aslında çok basitmiş; fakat bu kadar basit olduğunu hatırlamak karışıkmış.

Sevgiyle kalın!

Peru’nun Şifa Ritüelleri: Mancha Pacha, Ayahuasca ve diğerleri” üzerine 2 yorum

Yorum bırakın