Beyond Festival 2023 @Babakamp

Babakamp çok uzun zamandır radarımızda olan bir yerdi. Tam bayram tatili ile kesişen Beyond Festival karşımıza çıkınca “Hadi!” dedik. Bayram tatillerinde sahil hatlarının aşırı kalabalık ve çocuklu olmasından hiç hoşlanmayanlar olarak, dağda herkesten uzakta bir etkinliğe gitme fikrine bayılmıştık.

Giderken ben yanıma Superbox modemimden, bilgisayarıma, kahve aparatlarımdan, masaj aletime kadar her şeyi almıştım. Çünkü Babakamp’ta geçireceğimiz bir hafta boyunca gündüzlerimizin çok boş olacağını sanıyorduk; akşamları parti başlayana kadarki zamanlarda yoga ve masajlar yaparız, biraz bekleyen işleri temizleriz, akşamları da dans ederiz diye düşünüyordum. Hatta gündüzleri aklımıza estikçe sahil hattına iner, Ölüdeniz, Kelebekler Vadisi filan geziniriz diyorduk.

Orada yedi gün geçirdim, götürdüklerimin hiçbirini kullanmadım. Çünkü bungalovumuzda priz yoktu, elektrikli aletleri kullanmak mümkün değildi. Diğer yandan modemi ortak alanda prize taksam dahi internet çekmedi. Yolu ise gerçekten gerekli bir sebep olmadıkça -ki olmadı- öyle kafa değişikliği olsun diye aşağıya inilemeyecek kadar zorlayıcı bir yol olduğundan, sahil hattına da hiç inmedik. Babadağ’a pazartesi günü giriş yaptık, pazar günü festival bittikten çok sonra çıktık oradan.

Mümkün olduğunca objektif biçimde her şeyi anlatmaya çalışacağım. Hoşumuza gitmeyen, çok özensiz bulduğumuz, imkanların yeterince değerlendirilmediğini düşündüğümüz çok şey oldu; hem Babakamp işletmesine dair, hem de Beyond Festival organizasyonuna dair. Ancak bütün bunlara rağmen, yine de bütün festivale toplu bir deneyim olarak bakarsak, biz orada muhteşem bir hafta geçirdik. Basit rutinlerin ne kadar keyifli olabileceğini, zamanın akışının göreceliliğini, telefonsuz bir hayatın keyfini deneyimledik.

Her sabah uyandığımızda kahvaltı alanına gidiyorduk, kahvaltı zamanı gün içinde en çok sosyalleştiğimiz saatler oluyordu. Sabah 08:00’deki yogaya gitmenin alanda yapılabilecek en çılgın şey olduğu yönünde espriler yaparak tanıştığım adam Nhii, müslimi kaşıklarken “İtalya’dan burayı nasıl bulup gelmiş olabilirsin?” diye sorduğum adam Makossa çıktı örneğin. Festivalleri İstanbul’daki bir etkinlikten daha çok sevmemin asıl sebebi de tam olarak bu, DJ’lerle gündelik hayatı da birlikte geçirmek, onlarla bir bağ kurmak ve sonra onları dinlemek hep çok daha güzel bir deneyim oluyor.

Kahvaltıdan sonra çeşitli work-shoplar yapılıyordu, o günkü keyfimize göre bunlara katılıyor veya katılmıyorduk. Maske boyama, Sema dönüş workshopı gibi gerçekten keyif aldıklarımız da oldu içlerinde. Etkinliklere katılmıyorsak, kendi küçük ekibimizle birlikte havuz başında takılıyorduk genellikte. İçiyor, sohbet ediyor, gülüyor, daha çok içiyorduk. Orada havuz başında yatarken, karşımda uzanan dağ manzarasını izlemek bile çok büyük bir keyifti benim açımdan.

Gün batım saatinden önce duşlarımızı alıp giyiniyor, gün batımını izlemek için ormanın içinden alanın en ucuna gidiyorduk. Burası internetimizin çektiği tek noktaydı, ancak ikinci günden sonra kimsenin attığı mesaj da ilginç gelmemeye başladı gözümüze, internetimiz çekse de bunlara hiç bakmaz olduk.

Ve Babakamp’ın bu noktasında izlenen gün batımı gerçekten her gün muazzam güzeldi.

Gün batımından sonra, sahneye iniyor ve saatlerce dans ediyorduk. Sonrasında bazen festivalden bungalova DJ kaçırıp bungalov avlumuzda gün doğana kadar kendi after partimizi yapıyorduk; bazen yorgunluktan sürünerek bungalovumuza dönüp on saniye içinde uykuya dalıyorduk.

Her gün benzer bir rutini yaşarken hiç sıkılmadık, internetimiz yokken habersiz kaldığımız şeyleri hiç merak etmedik, müthiş bir hafta geçirdik. Ancak bunda benim birlikte gittiğim ekibin etkisi azımsanamayacak kadar çoktu, onlarsız gitseydim bu kadar güzel bir deneyim olmazdı.

Bana Babadağ ve festival hakkında en çok sorduğunuz bütün soruların cevapları da karşınızda:

Babakamp Neresi? Nasıl Gidiliyor?

Babakamp, yamaç paraşütlerinin yapıldığı Fethiye Babadağ yakınlarında konumlanmış, deniz seviyesinden 1700 metre kadar yüksekte ormanın içinde kocaman bir alan.

Gitmek için illa ki arazi aracına, jeep’e filan ihtiyacınız yok. Otomobille de gidebilirsiniz, ancak asfaltı filan olmayan toprak ve epeyce virajlı dar bir yoldan gidiliyor, o yüzden çok kolay bir yolu olduğunu söyleyemem. Ama gittiğinizde o yola değen bir doğa sizi karşılıyor.

Etkinlikler dışında da yalnızca konaklamak için gidebilir miyiz?

Burada birbirinden oldukça farklı tarzda bir çok etkinlik yapılıyor, etkinlik dışında da yalnızca doğada konaklamak için gidebileceğiniz bir yer.

Bana sorarsanız, benim etkinlik yokken gitmeyi tercih edeceğim bir yer değil. Mümkün olduğunca objektif olmaya çalışacağım; müthiş bir doğanın içinde yetersiz ekiple ve konumundan kaynaklı olarak sınırlı imkanlarla çalışan bir işletme şeklinde özetleyebilirim. Denize uzak, yemek seçenekleri çok sınırlı, servis çok yavaş (bir hamburger için min. 45 dakika herhangi bir içecek için min. 30 dakika bekledik her seferinde) , bungalov odalar bakımsız (duş başlığımız, sifonumuz vs. hepsi arızalıydı), çalışanlar genel olarak sürekli köşelerde dedikodu yapacak kadar mutsuz…. Diğer yandan muhteşem güzel bir doğanın içinde konumlanmış durumda, akşamüstleri dağın yamacından her gün bambaşka ve her seferinde nefes kesici güzellikte bir gün batımı izleyebiliyorsunuz, gün içinde her köşesinde uzanabileceğiniz, oturabileceğiniz bambaşka konseptlerde alanlar var. Dolayısıyla bir ‘glamping’ konsepti sunmuyor; ama doğanın içinde sınırlı imkanlar da bana göre derseniz, burayı etkinlik olmadan da seversiniz.

Ben oradayken de tam olarak şöyle ifade etmiştim bu durumu: “Festival için geldiğimden bungalova sadece ihtiyaçlarımı almak, üst değiştirmek veya uyumak için dönüyorum ve bu aksaklıkların hiçbirine takılmıyorum. Odanın dışındaki alan çok ama çok güzel bir doğaya sahip. Ancak sevgilimle filan doğa içinde romantik bir tatil için Babakamp’a gelmiş olsaydım, dev bir hayal kırıklığı yaşardım.

O yüzden instagram sayfalarından etkinlikleri takip ederek, size göre bir etkinlik bulduğunuzda, Bonjuk Bay gibi filan olanaklar beklemeden gitmenizi tavsiye ederim. Odalarda priz yok, yalnızca telefon şarj etmek için usb çıkışları var. Ve internet yalnızca gün batımı izlemek için gittiğiniz uçta çekiyor, gün içinde internet erişiminiz yok. İnternet erişimsizliğini biz çok sevdik, bize tamamen dünyadan uzak bir haftalık bir süre bağışlamış oldu. Ancak uzaktan çalıştığım bir dönemde gitseydim, muhtemelen daha adım attığım gibi geri dönmek zorunda kalırdım.

Beyond Festival Nasıldı? Tavsiye Eder Misin?

Bir önceki sene de festivale gelmiş olanlar için bu seneki müthiş bir hayal kırıklığıydı. Çünkü bir önceki sene gün batım alanında ayrı bir sahne, ormanın içinde ayrı bir sahne, barın orada ayrı bir sahne varmış, ışıklar ve atmosfer muazzammış. Biz bir önceki seneki versiyonunu görmediğimiz için böyle bir karşılaştırma yapamayacağım.

Çok iyi müzisyen ve DJ’lerin çok yanlış ve özensiz bir line-up ile bir araya getirildiği bir etkinlikti diyebilirim. Müzik tarzlarına göre değil, sanatçıların orada olabilecekleri saatlere göre oluşturulmuş bir line-up vardı.

Çok dans ettiren bir DJ’in ardından, akustik gitarla şarkı söyleyen biri çıkabiliyordu sahneye. Gün batım saatlerinde çalsa çok sevebileceğimiz bu müzik o anda dans etmek isteyen bize çok “mıy mıy” geliyordu.

Hatta bir gece sahnedeki akışa korsan müdahale yapıp, sahnede şarkı söyleyen adamın arkasında çalması için Makossa’ya hayır diyemeyeceği kadar çok ısrar ettik – bence festivalin en iyi performanslarından biri oldu. ❤

Bizim normalde dinlediğimizden farklı tarzlarda çok iyi müzikler dinledik, çok güzel yeni keşifler yaptık. Line-up daha doğru düzenlenmiş olsaydı ve set geçişleri arasında uzun sessiz zamanlar olmasaydı gerçekten muazzam güzel bir festival olurdu.

Bu festivalde keşfettiğin şarkılar ve DJ’lerden tavsiyelerin var mı?

Sallasana Mendilini diye bildiğimiz parçanın Anatolian Sessions Remix’ini ilk sıraya koyarım net. Türk olmayan bir DJ sahnede gümbür gümbür çalarken, bir anda “Sallasana mendilini mi o?” diye şaşkınlıkla kaldığımız anı hiç unutmayacağım, o günden beri neredeyse her gün dinliyorum bu parçayı.

Derun çok eğlenceli herkesi dans ettiren bir performans sergiledi. Hatta bir ara ben “Düğün DJ’imi buldum.” dediğimde abim gülmekten kırıldı, “Sezocum tek eksik o değil sanki, ne dersin?” diye.

Landikhan, ertesi gün “O renkli pijama pantolon giymiş çalan DJ kimdi, onun adı lazım bana!” diye peşine düşeceğim kadar iyiydi. Makossa her seferinde çok eğlendirdi bizi, dinleyenlerin nabzını tutarak, dans edenlerin isteğini anlamak konusunda çok yetenekliydi. Ayrıca sahne geçişlerini muazzam yapan tek DJ oldu, seti bitince müziği kesip sessizlik yaratmadan, kendisinden sonra çalacak canlı performanslara uygun geçişler yaptı. i.am.nada ve soundsofzaia, yalnız yaptıkları müziği değil, kendilerini de çok sevdiğimiz bir çift oldu. Tulum setini şuradan dinleyebilirsiniz.

Majnoon, yalnız bir müzik performansı değildi, transa geçmenin ne demek olduğunu deneyimletti bizi. Bittiğinde hepimiz birbirimize bakarsak “Bu neydi?” diye sorduk. Canlı bir performanslarını yakalarsanız mutlaka gidin.

Electro Dervishes, bu festivaldeki tek daha önce de dinlediğimiz ekipti. Yine muazzamlardı. Kara‘nın “Aşk” diyen sesi günlerce kulağımızdan gitmedi. Ali Deniz Kardelen’in gitar çalışı bambaşka bir seviyeydi. Onun yaptığı gitar çalmaksa, bugüne kadar dinlediklerimiz neydi diye düşündüm.

Bu festivalden geriye yepyeni müzik keşifleri, hep anarak güleceğim bazı diyaloglar, çok dans, müthiş gün batımları kaldı geriye. Bir de “Bizim her ay mutlaka bir festivale gitmemiz lazım.” kararımız…

Dans ederek, keşfederek, aşkla kalın!