Ben Tunus’tan döndükten sonra inanılmaz yoğun bir iş haftası geçiriyorum. Annem de yazlık evin bahçe ve mutfak yönetiminden yorgun. İkimizin de sakin bir dinlenme kaçamağına ihtiyacı var.
Seçeneklerimizi değerlendirdiğimizde ikimizin de içine en çok sinen istikamet Midilli oluyor. Arabayla gidelim, canımız istediğinde deniz kıyısında güneşlenir kitaplarımızı okuruz, uzun akşam yemekleri yer, bir yerlere gitmek istediğimizde de hiç yorulmadan arabayla gezeriz, diyoruz. Benim için kritik konu internetin ve çalışmama elverişli bir ortamımın olması. Annem, “Otelleri seç, planı sen yap, ben arabayı ayarlar, planlarına uyarım.” diyor.

İşte biz böylece bir cuma sabahı Ayvalık’ta buluşuyoruz ve proseccolarımızı yudumlaya yudumlaya öğlen feribotuyla Midilli’ye geçiyoruz. Midilli’de dört dolu dolu gün geçiriyoruz. Hiç öyle tek bir noktada kalıp da bütün günü miskince devirmiyoruz, sürekli aklımıza bir şey geliyor, onun peşinden yollar yapıyoruz, adanın farklı noktalarındaki üç farklı otelde kalıyoruz.
Yine de Midilli’yi bitiremiyoruz. Midilli gerçekten büyük ve yapılacak keşfedilecek şeyi çok bol bir ada. Türkiye’den ulaşımı da gerçekten çok pratik. Üstelik de euro kurunun geldiği noktaya rağmen, Türkiye’den hala çok ama çok ucuz. Sadece önemle vurgulamış olayım; artık Yunan adalarında kapı vizesi uygulaması yok, Shengen vizeniz olması gerekiyor.

Adanın dört bir yanından şahane tavsiyeler içeren bir Midilli rehberi ile karşınızdayım:
Plomari: Ayvalık – Midilli feribotlarının yanaştığı merkezden yaklaşık 40 kilometre kadar uzakta, adanın güneybatı kısmında kalan bir kasaba. Yol boyunca müthiş ormanların içinden daracık yollardan ve evleri şahane köylerin içinden gittiğiniz için oldukça keyifli bir yolculuk vaadediyor.
Midilli merkezde çok fazla sayıda Türk ile karşılaştığınız için kendinizi Yunan Adası’na gelmiş hissetmemeniz çok olağan, onun yerine buram buram Yunan Adası ruhu isterseniz, tam deniz kıyısına konumlanmış bu kasaba bunu size sağlayacak olan yer.



Kasaba merkezinden yürüyerek ulaşabileceğiniz güzel plajlardan biri Ammoudeli Beach. Belli bir ücret karşılığında şezlong ve şemsiye kiralayabilir ve bütün günü burada keyifle geçirebilirsiniz. Ben sahildeki yeşil taşlara da bayıldım burada.
Vaktiniz bol ise, Plomari’den arabayla ulaşabileceğiniz, Melinda, Agia Varvara, Vatera ve Tarti gibi plajlara da göz atabilirsiniz.
Hemen Ammoudeli Beach’in üst kısmında bulunan ve denize tepeden bir bakış sunan restoranlar arasında en popüleri Mama Katerina. Güler yüzlü ve etine dolgun sahibesi her masa ile birebir ilgileniyor. Kabak kızartması ve patates kızartması, adanın diğer yerlerinde yediklerimize kıyasla vasattı; ama adada yediğimiz en lezzetli domates soslu karidesi burada yedik. Beklentilerinizi çok yükseltmeden, sahilde geçen zamanlarınızda lezzetli bir şeyler yemek için yakın, ucuz ve lezzetli bir adres.

Kasabanın çıkışına doğru olan yol, turistler arasındaki en popüler mekanlardan oluşan yol. Burada dizi dizi restoran ve cafe bulabilirsiniz. Seven Seas Taverna ve Platenelli Restaurant bunların arasındaki en popülerleri. Yine de bana sorarsanız, Plomari’deyken bunları boşverin, lokallerin arasında onların tercih ettiği yerlerde takılın: Kasabanın meydanında.

Hemen kasaba meydanın ortasındaki iki cafe, gündüzleri kıraathane gibi görünse de, geceleri sokağa attıkları masalarla bir anda meyhaneye dönüşüyor. Yaşlı çiftleri oraya gelmiş, keyifle ouzolarını içip akşam yemeklerini yerken izlemek müthiş keyifli. Ayrıca yine gündüz burada oturup frappe içmenizi de tavsiye ederim.
Biz Plomari’de Platanos House‘ta konakladık. Yunan Adalarında otellerin hep biraz döküntü olmasının aksine, çok çok iyi malzemeler kullanılarak jilet gibi yenilenmiş bir apart burası. Nespresso makinesinden, buzdolabına ve çamaşır makinesine kadar içinde her şey mevcut. Pekala uzun dönem konaklama için de çok iyi bir tercih olabilir.

Akşamları ise şiddetle tavsiye edeceğim istikamet Serafino Cafe Bar. Bu mekanın da bulunduğu meydanda akşamları canlı müzik yapılıyor. Lokaller yemeklerini yiyip içerken, meydanda Yunan dansları ederek eğleniyorlar. Avaz avaz söylenen şarkılarla, danslarla, tokuşan kadehlerle gümbür gümbür bir Yunan gecesi ruhu yaşanıyor.
Diğer yandan Plomari aynı zamanda adada ouzo üretimiyle ünlü bir bölge. Bu bölgede üretilen ouzolar adanın en tanınmış ve lezzetli ouzolarından kabul ediliyor.

Plomari’ye geliyorsanız, yolun üzerindeki Barbayani Müzesi de mola verebileceğiniz noktalardan biri. Merkezden yalnızca bu müzeyi gezmek için buraya gelmenize değmez; ama eğer ki Plomari’ye kadar geldiyseniz yolunuzun üzerindeki bu müzeye de uğrayın.
Rakıya en çok benzeyen ve bu nedenle Türkler arasında en sevilen ouzo olan mavi Barbayani sebebiyle, Barbayani biz Türklerin en iyi bildiği ouzo. Bu müzeyi gezip tarihini görmek keyifli oluyor.
En popüleri Barbayani olsa da, Plomari’de üretilen ve bir çok kişi tarafından en iyi ouzo kabul edilen ise başka bir ouzo. Adını herkes bambaşka telaffuz ettiği için, adını değil şişesini paylaşıyorum sizinle:

Yıllar önce tekneyle Yunan adaları turu yaparken, tekneyi Leros’ta demirlediğimizde birisi zodyakla bize paketlenmiş birkaç yemek getirmiş, “Bunları akşam Mylos’a gelirseniz yiyeceklerinizin bir girişi olarak kabul edin.” demişti. Ayıp olmasın diye açtığımız paketlerden çıkanları aklımızı kaybederek yemiş, akşam da hiç tereddütsüz o restorana gitmiş ve oraya özgü istridyeler, safranlı carpacciolar, çeşit çeşit soslu balıklar, midyeler, saksı şeklinde tiramisular eşliğinde zevkten ölmüştük. Şef Yorgo, bize Barbayani’nin turist saçmalığı olduğunu söyleyerek, “En iyi ouzo bu.” diyerek bir şişe ouzo hediye etmişti. O sırada Leros’taydık, ama onun da en iyi ouzo diyerek bize verdiği de bu Plomari ouzo’suydu.
Denemenizi şiddetle tavsiye ederim, hatta tercihen su karıştırmadan, buzla, Yunan usulü küçük ouzo bardaklarında. Biraz sert gelebilir, ama tadını ala ala için.
Kasaba hayatından sıkılıp, güzel bizim Ege kıyılarındaki gibi bir beach club isterseniz bunun için size tavsiyem Plomari’den bir saat, merkezden on beş dakika kadar uzaklıktaki havalimanının olduğu bölgedeki Bracciera Beach Bar. Nispeten diğer beach’lere kıyasla daha az esinti aldığı için daha dalgasız ve düz bir deniz sunduğu gibi, müşteri kitlesi ve dekorasyonu ile adadaki en iyi beach clublardan biri.


Şahane bir ortamda proseccolu bir kahvaltı yaparak, bütün günü deniz kıyısında geçirmek için harika bir adres. Üstelik günü birlik adaya geliyor ve merkezden de çok uzaklaşmaya fırsatınız olmuyorsa da, burası yine de planlarınıza ekleyebileceğiniz mesafede bir adres.

Yine merkezden çok uzak olmayan bir bölge de Skala Loutron. Adanın doğu kıyısında yer alan ve tarihi bir kaplıca kasabası olan bu bölgedeki en gözde otel Zaira Otel. (Veya Google Maps’teki adı ile Elia kai Thalasa.) Türkler arasında da oldukça popüler olan otellerden biri burası.


Eski bir zeytinyağı fabrikası olan bu bina, çok modern bir iç dekorasyon ile yenilenerek çok güzel bir butik otele dönüştürülmüş. Deniz açısından beklentilerinizi çok yükseltmeyin, kaplıca kasabası olan bu bölgede deniz de sıcak ve daha kahverengi. Otel adadaki diğer otellere kıyasla fiyat olarak daha yüksek ve daha lüks bir otel izlenimi verse de; sahile servis bile yapmayan, servis açısından öyle bir lüks beklentisini karşılamayan bir otel. Yine de genel ambiansı, dekorasyonu, sessizliği ve verdiği huzur ile kesinlikle gitmeye değiyor. Bize en iyi gelen, dinlenmiş hissettiren yer burası oldu adada.


Akşam yemeği için otelden çıkıp civarda biraz yürümenizi tavsiye ederim. Biz oldukça salaş görünen bir restorana oturduk burada, niyetimiz birer bira içmekti. Sonra etrafımızdaki masalara gelen yemekleri gördükçe niyetimiz değişti. Meğerse burası merkezden bile yemek yemeğe gelenlerin olduğu Flisvos Tavern‘miş. Adada yediğim en iyi kızarmış lokal peyniri burada yedim, yediğimiz diğer her şey de oldukça lezzetliydi ve komik sayılabilecek bir hesap ödedik gecenin sonunda. Şiddetle tavsiye ederim.
(Devamı gelecek…)
Lezzetli sofralarda sevdiklerinizle oturmaya zaman ayırarak kalın!

“Midilli Rehberi -1: Ouzo’larıyla ünlü Plomari Kasabası, En İyi Beach Club Bracciera, Eski Zeytinyağı Fabrikası olan en havalı otellerden Zaira Otel ve salaş ama leziz bir taverna Flisvos” üzerine 3 yorum