“Ben çok saçma bir saatte olay yerindeyim.” dedi güneşi birayla selamladı!

Yakın ve samimi kız arkadaş şifası diye bir şey gerçekten var. Bir de o kız arkadaşların algısı keskin, travmatik deneyimi bol, hayat ve ilişkiler hakkında kafa patlatmışlığı çok, sevgileri bonkör ve mizah anlayışı sıkıysa, başına ne gelmiş olursa olsun, ne kadar dibe batmış, ne kadar kaybolmuş olursan ol kurtarırlar seni oradan.

“Yakın” ve “samimi” olmaları oldukça önemli, çünkü çok denk geliyorum, birbirine çok yakınmış çok can ciğermiş gibi davranan bir sürü kız arkadaş grubuna; sonra biraz yanlarında vakit geçirince dehşete kapılıyorum: Birbirlerine -mış gibi yapmalar, aşırı yüzeysel sohbetler, hasetli yorumlar, tuhaf bir rekabet hali…

Benim bahsettiğim, yanlarındayken aklına gelen her şeyi sesli söyleyebildiğin, hatta bazen böylelikle kendine bile itiraf etmediğin bazı şeylerin su yüzüne çıkmasına vesile olan, yani gerçekten filtresiz konuşabildiğin arkadaşlar. Ve ne anlatırsan anlat, ne hissedersen hisset, ne yapmış olursan ol, yanında olacaklarını bildiğin; diğer yandan manasızca bir robotik dürtüyle sürekli “Sen haklısın.” demeyecek, yeri geldiğinde, “Dur bir saniye burada saçmalıyorsun.” veya “Bu yaklaşımın beni endişelendiriyor”. diyebilecek, oturup sohbete başladığında farklı deneyimlerin, kitaplardan alıntıların, psikolojik bilgilerin döküleceği ve sen aşamadığın şeyleri aşana kadar aynı meseleyi seninle paylaşacak arkadaşlıklar.

Ben defalarca yaşadım geçmişte oradan bal gibi biliyorum: Çok sert, tuhaf ve seni yaralayan ayrılıklar yaşadığında özellikle bu kız arkadaş grubu, başka hiçbir şeyin hiç kimsenin yerini dolduramayacağı bir rol oynar.

Her şey ortaya dökülür, analiz edilir, gerekirse ağlanır, sonra biri bir espri patlatır, kahkahalarla gülünür, içilir, asıl konu unutulur bir cilt bakım ürününden bahsedilmeye başlanır, diğeri başka bir aşk macerası anlatır, sonra manzaraya dalınır, bir yemek tarifi verilir, karınlar acıkır dışarıya çıkalım denir, asıl konu unutulur bu aralar kilo almış olmak asıl mesele haline gelir, bu sırada dünya saçması bir şey gruptan birine eski bir aşkını anımsatır, o adamla ilgili bir hikaye anlatılır, birinin keşfettiği harika renkli bir ruj sürülür topluca, bu sırada birisi çıkıp müthiş isabetli bir tespit veya analiz yapar, viski shot siparişi verilir, on saniye sonra avaz avaz şarkı söylenir…

Böyle bir döngü içinde sen içini dökmüş, anlam veremediğin her şeyi derin derin tartışmış, kendinle ilgili yeni bir şeylerin farkına varmış, üzerinde çalışman gereken bir kaç döngünle yüzleşmiş ve aşk acını atlatmış olursun. Hayatı yeniden seversin, bir sürü “iyi ki” bulursun, kırılan parçalarını toparlarsın.

Japonların kırılan şeyleri tamir ettiği “kintsugi” sanatına benzetiyorum ben bunu. Hiçbir şey yaşanmamış gibi olmuyor ama bu kız arkadaş kürü, seni ve parçalarını yepyeni bir şekilde birleştiriyor.

Ben hayatım boyunca hep büyük aşklar yaşadım, büyük olaylar ve ayrılıklar da… Hep kızların yanımda olduğu dönemlerdi bunlar. Her seferinde bir telefon veya mesajımla belirdiler karşımda. Dinlemeye, yorumlamaya, sarılmaya, analiz etmeye, her şeye çeki düzen vermeye hazır halde. Hayatımda bir kere, yıllar önce bütün kız arkadaşlarımdan çok uzakta olduğum bir yerde, benim için tuhaf ve travmatik bir ayrılık yaşadım ve yer ayağımın altından çekildi. Ne yapacağımı, ne hissedeceğimi bilmeden çaresizce kalakaldım. Sonrasında ne zaman ki kendimi yakın kız arkadaşlarıma teslim ettim, her şey yerli yerine oturdu, dengemi ve düzenimi buldum.

O günden beri, kulağa çok saçma gelen bir sebepten dahi olsa, bir kız arkadaşımın kalbi kırıldıysa, işi gücü her şeyi bırakır giderim.

İşte tam olarak böyle bir çağrı üzerine Kaş’a gitmek için uçak bileti aldım. Şirkette bir toplantıya girmem gereken bir gün olduğu için, 20:00 öncesi uçağına yetişemezdim. 20:00 Dalaman uçağına binmek demek, Dalaman – Kaş transferi ile birlikte gece yarısı 01:00 gibi Kaş’a varmam anlamına geliyordu. Akşam yemeği için de, gece eğlencesi için de geç bir saat. O yüzden “Ben çok saçma bir saatte olay yerindeyim.” diyip duruyordum.

Gelgelelim uçağım defalarca rötar yaptı, ben Kaş’a planladığımdan daha saçma bir saatte; gece 04:30’da vardım. Gündemimizde bir ayrılık hikayesi varken, uyuyup sabahı bekleyecek değildik, 04:30’da balkona yerleştik. “Bir birayı bölüşelim.” dedik. Kız arkadaşımın anlattığı hikaye o kadar vurucuydu, her şeyi yaşadık artık ukalalığına sahip bizler için bile o kadar yeniydi ki, bir birayı bölüşmek yetmedi. Biz biraları ardı ardına içerken, güneş doğdu. Güneşi birayla selamladık.

Sonraki günlerde kah Türkçe pop şarkıları “Bu şarkı sana bu şarkı bana.” diye fal yaptık, kah çok derin analizlere girdik, kah erkekleri unuttuk çok eğlendik. Ben destek ekibi olarak gittiğim olay yerinde, yeri geldi içini döken, “Kendine gel, bu sen değilsin.” diye azarı işiten, hayatında tekrar eden bir döngüyü fark eden oldum.

Yine bir kız arkadaş şifası paketi oldu o günler hepimize. İçimizdeki fırtınaları dindirdik, zihnimizin kıvrımlarında gezinenleri ortaya döktük, dans ettik, güldük, içtik, daha iyi hissederek ayrıldık.

Yakın ve samimi kız arkadaşlarınızın kıymetini bilerek kalın!

“Ben çok saçma bir saatte olay yerindeyim.” dedi güneşi birayla selamladı!” üzerine 2 yorum

erhancailetiler için bir cevap yazın Cevabı iptal et