Tomorrowland Brazil ’23 (1)

Son bir senedir festivallere gitmek kadar ruhumuza, vücudumuza ve psikolojimize iyi gelen ikinci bir şeyin daha olmadığını fark ettik. Festivale gitmek, insanı olağan gündelik alışkanlıklarından ve kalıplarından çıkartıyor, dans etmek vücudu forma soktuğu kadar, gündelik hayatta omuzlara yüklenmiş kalbi yormuş bütün yükleri de atmayı sağlıyor, hatta eğer sağınızda solunuzda kimlerin olduğu, nasıl dans ettiğiniz ve nasıl göründüğünüz umurunuzda olmayacak kadar kendinizi akışa bırakırsanız muazzam da bir spiritüel deneyim sunuyor.

Bu sene Türkiye’de ardı ardına seyahatlere giderken, bir anda karşımıza Tomorrowland Brazil tanıtımı düşmüştü. Biletin satışa çıktığı tarihin alarmını kurmuştuk ve ben bir toplantı için vapurla karşıya geçerken, iskelede bilgisayarımı açıp tamamen Portekizce bir siteden biletimi almıştım. Daha nisan ayındaydık, festival ekim ayında yapılacaktı.

Geleceğe yatırım anlayışıma çok uyan bir yatırım yapmanın mutluluğunun ve yaz biterken Brezilya’ya gidecek olma hissinin beni geri kalan her şeye daha çok tahammül etme gücü vermesinin keyfini çıkarttım.

Ve festival zamanı geldiğinde biz elimizde festival biletlerimiz, valizimizde çadırlarımız, yalnızca Brezilya’da ilk gece için bir konaklama rezervasyonu yapmış olarak Sao Paulo’ya uçtuk. Herkesin çok tehlikeli olduğunu iddia ettiği ülkeye, açık ve net bir planımız olmadan, “Önce bir festivalimize gidelim, gerisine sonra bakarız artık.” diyerek… İki kız… İddialı bir açılımdı.

Bugün şunu söyleyebilirim ki, gerçekten “lifetime experience” kategorisinde bir deneyim oldu. Beklentimizin çok üzerindeydi genel deneyimimiz ve “Eğer bu festivalse bizim bugüne kadar gittiklerimiz festival filan değilmiş.” dedirtti. Hayatımıza yeni bir amaç ekledi, online kayıtlarını dinlediğimizde o kadar da muazzam gelmemesine rağmen, neden Tomorrowland’in Tomorrowland olduğunu, senelerdir bütün biletlerinin satışa çıktığı an tükendiğini anlamlandırmamızı sağladı.

Bu yüzden ben gerçekten herkese bu deneyimi şiddetle tavsiye ederim. Üstelik de uçak biletinin gerçekten pahalı olmasını saymazsak – Brezilya hiç kampanyaya girmeyen bir istikamet ve uçak biletleri üç asgari ücret kadar tutuyor – festival deneyiminin tamamı (festival bileti ve alanda üç gün yiyip içtiklerimiz) bu sene Türkiye’de gittiğimiz Isle of Escape veya Beyond‘dan daha ucuza mal oldu. Gerçekten! Artık Türkiye’deki festivallere gitmek yerine, rotamızı dünyanın değişik yerlerindeki festivallere çevirmeye karar verdik.

Size hem bizim deneyim ve hikayelerimizi anlatıp, hem de Tomorrowland’e gidecekseniz işinize yarayacak bazı bilgileri paylaşmak isterim.

Hangi bilet tipini almalısınız?

Tomorrowland çok fazla farklı bilet tipi satışa çıkartıyor ve bu biraz kafa karıştırıcı. Öncelikle Tomorrowland festivallerinde iki ayrı alan söz konusu: Festivalin ana ve yan sahnelerinin olduğu alan ve konaklama seçeneklerinin konumlandığı DreamVille alanı.

Bilet tiplerinden ilki yalnızca festival alanına girişe izin veren – DreamVille’yi kapsamayan biletler. Ki Tomorrowland alanı şehrin dışında konumlandığından, bence festivalin hakkını vermek için DreamVille’de konaklayacağınız bir bilet almalısınız.

Ayrıca şöyle önemli bir detay daha var: DreamVille yalnızca konaklama alanlarından oluşmuyor, private party sahneleri, yeme içme sosyalleşme alanları da içeriyor.

DreamVille’de ise üç ayrı konaklama seçeneği var. Bunlardan ilki bungalovlar, en havalı ve en pahalı bilet tipi. İkinci segment onların size hazır kurulmuş çadırlardan verdiği, sizin çadır taşımanıza gerek olmadan çadırda kaldığınız seçenek. Üçüncüsü de kendi çadırınızı kurduğunuz seçenek. Konaklama seçeneklerinin en ucuzu bu.

Onların verdiği çadırlar son derece uyduruk ve konforsuz çadırlar olduğu için, ben size bu kategoriyi tercih etmenizi önermem. Biz kendi çadırımızla gittik ve festivalin sonunda, bundan sonra her festivale en havalı bungalov segmentinde gitme dileğimizin sembolü olarak çadırımızı festival alanında bıraktık. 🙂

Festival maceramız aslında çok fazla aksilikle ve zorlukla başladı.

Upuzun bir uçak yolculuğu yapmışız, Sao Paulo’ya gece ayak basıp doğrudan otelimize gitmişiz, sonraki birkaç gün bilgisayarlarımız yanımızda olmayacağından krizleri önlemek için oturup çalışmışız. Sao Paulo’da ilk günümüze başladığımızda şehre dair hiçbir şey görmeden, kahvaltımızı ediyor, festival alanında ihtiyacımız olmayan her şeyi resepsiyona bırakıyor, çadırımız ve ikimiz için tek bir kabin boy bagajla festival alanına giden shuttle’ların kalktığı yere gidiyoruz Uber ile.

Dadaaam ilk süprizle burada karşılaşıyoruz. Shuttle biletleri tükenmiş! Ve Tomorrowland, şehir tabelası gibi otoyolda kendi tabelalarının olduğu şehir dışında bir şehirde yapılıyor. Biz Türküz ya, o noktanın civarında korsan shuttle’lar vardır kesin ya diyip dışarıda bir tur yürüyoruz. Yok! Daha da fenası “Biz oraya nasıl gidebiliriz?” diye sorabileceğimiz İngilizce bilen biri de yok. Epey uzun süren bir sürenin sonunda bize İngilizce bulan biri bulunuyor, o da Uber ile gitmekten daha iyi bir çözüm bulamıyor.

Uber’in tuttuğu rakam makul, Uber’i çağırıyoruz, korkunç trafikli bir otobana giriyoruz. Yarım saatlik yolu iki saate yakın sürede gidiyoruz. Deli gibi bir yağmur başlıyor. Daha da fenası biz festival alanına nereden gireceğimizi bir türlü bulamıyoruz. Uber kullanan abi İngilizce bilmediği gibi, festival görevlisi olarak yerleştirilmiş kimse de İngilizce bilmiyor ve internetimiz çalışmıyor. Aynı alanda defalarca dolandıktan sonra ve DreamVille’in girişini asla bulamadıktan sonra, “Tamam diyoruz, normal festival alanına gidelim. En azından alanın içinde dünya kadar yol yürümemiz gerekirse de, kokteylimizi içerek, etrafı izleyerek, festival ortamında mola vererek yürürüz.”

Tek şeritli bir yoldan 1,5 saat sonra festival alanı otoparkına vardıktan sonra da, yarım saat kadar yaya olarak bütün yüklerimizle yürüyoruz. Açız, sususuz, yorgunuz, ıslağız!

Kapıya gelince seviniyoruz ama dadadaam ikinci sürpriz burada. Bizim festival bilekliklerimiz, Dream Ville girişindeymiş, o yüzden oradan giremezmişiz! Ben artık orada da İngilizce bilen tek bir görevlinin olmaması, nereye nasıl gideceğimizi dahi anlayamamamız karşısında ağlamak üzereyim. Hayır siktir et festivali geri dönelim bile diyemiyoruz, olduğumuz yere Uber çağıramıyoruz, en az yarım saatlik yolu geri yürümemiz lazım ve delice bir yağmur yağıyor.

Tomorrowland Brazil, hiç Güney Amerika dışından birinin geleceği ihtimalini öngörmemiş. Herkes ya Brezilya’lı, ya da komşu ülkelerden Arjantinli, Şilili filan. Dolayısıyla hepsi İspanyolca – Portekizce anlaşıyor. Biz kimseyle anlaşamıyoruz. İletişim dahi kuramamaktan yorulmuş olarak, karşımdaki görevliye sonunda ağlamak üzere, ellerimi emoji gibi birleştirip “Lütfen bize yardım et.” diyorum. O çaresizlik işe yarıyor, bizim bilekliklerimiz getirtiliyor, biz DreamVille’e bir golf arabasıyla götürülüyoruz. Festivalin ilk günü saat 16:00. DreamVille’de kalanlar çoktan çadırlarını kurup festival alanına eğlenmeye gitmiş. Biz çadır kuracak boş bir alan dahi bulamıyoruz. En sonunda bir alan buluyoruz, çadırımızı oraya kuruyoruz. Bu çadır kurma merasimimiz de uzun sürüyor, çünkü biz o çadırı kurmakta gerçekten çok zorlanıyoruz. Ben bu çadırla daha önce Sea Dance de devirdim, ama orada bir kenarda biz biralarımızı içerken Sırp çocuklar her şeyi hızlıca halletmişti – bu yüzden ben o çadırın çok kolay kurulduğunu sanıyordum. 🙂

Tam çadırımızı kurma operasyonumuz bitiyor, oturup bir soluklanalım derken görevliler geliyor. Bir şeyler söylüyorlar, bu kez anlamamak daha çok işimize geliyor, anlamıyoruz diyip kestirip atıyoruz. İngilizce bulan birini getirip, paratonerin tam altına kurduğumuzu, bunun çok tehlikeli olduğunu, havanın da yağmurlu olduğunu güvenlik sebebiyle buna izin veremeyeceklerini söylüyorlar.

“Valla biz bir daha çadır kuramayız, zaten yer de yok. Siz hallediyorsanız bize uyar.” diyoruz. Bizim çadırı görevliler sırtlanıp mükemmel güzel, gece bulması kolay, nispeten daha sessiz bir yere yerleştiriyorlar.

Yağmur çizmelerimizi, yağmurluklarımızı giyip, önce DreamVille’in içindeki barlardan birinden bir içki alıyoruz, yavaş yavaş festival alanına doğru yürüyoruz. Artık festivalin başladığı saatler DreamVille’de kimsecikler yok, o yüzden biz oldukça sessiz sakin bir alandayız o sırada.

Yorgunluk, jet-lag, yaşadığımız aksilikler filan derken daha ne kadar büyük bir festivale geldiğimizi de tam kavrayamamış durumdayız. Ana sahneyi daha uzaktan gördüğümüz an kalp atışımız zirveye çıkıyor, yüzümüze kocaman bir gülümseme yerleşiyor, bütün yorgunluğumuz uçup gidiyor. Muazzam dev bir sahne, ışıkları efsane, ses sistemi muazzam, milyona yakın insan delicesine dans ediyor. El ele tutuşup, kalabalığın içine doğru koşmaya başlıyoruz.

İşte bizim Tomorrowland maceramız aslında tam olarak o an başlıyor.

Devamından ve festivalin detaylarından da bahsedeceğim; ama özetle şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’den Brezilya’da başka hiçbir şey görmeyip sadece o festivale gitseymişiz bile harcadığımız paraya da, enerjiye de sonuna kadar değermiş.

Dans ederek, önümüzdeki günler için festivaller planlayarak kalın!

Tomorrowland Brazil ’23 (1)” üzerine bir yorum

Yorum bırakın