Budva’daki ikinci günümüzde kalenin içinde biraz geziniyoruz, bir yerlerde oturup bir şeyler içme niyetindeyiz; ama mekanların çoğu o kadar turistik ki, hiç davetkar gelmiyorlar bize. Sonunda tam aradığımız gibi bir yer buluyoruz; Casper. Onun keyifli bahçe avlusunda oturup, içkilerimizi yudumlarken bir önceki günümüzü anıyor kahkahalarla gülüyoruz.


Karadağ’a gelmemizin temel amacı Sea Dance Festival‘di. Genellikle bir seyahate çıkıldığında, asıl etkinliğe kadar olan günler biraz geçiştirmece akar ve “Hadi o gün gelsin!” diye sabırsızlıkla beklenir ya; biz neredeyse geliş amacımızın festival olduğunu unutmuş durumdayız. Yediğimiz muhteşem yemekler, gittiğimiz harika beachler, kumarhane maceramız, her an aşırı şanslı ve tamamen sürpriz bir şeyin başımıza gelmesi, bütün bunlar olup biterken hayat hakkında yaptığımız keyifli sohbetler derken Karadağ’da geçirdiğimiz günler planlar dahilinde bir festival olmasa bile gayet keyifli bir tatil olurmuş.
Bir markete girip yolluk biralarımızı aldıktan sonra, kumarda kazandığımız paraları bonkörce harcamaya hazır olduğumuzdan hiç hesabını yapmadan festivalin yapılacağı Buljarica’ya gitmek için bir taksiye atlıyoruz. Elimizde biralar, bagajda çadırımız taksiye toplam festival konaklamasından daha fazla para ödeyerek ve bunun absürdlüğüne bira kutularımızı tokuşturup gülerek Buljarca’ya ulaşıyoruz.
Kamp alanına girdiğimizde çadırın paketini açarken eş zamanlı olarak ikinci biralarımızı açıyoruz. Çadır nasıl kurulur ikimizin de hiç bir fikri yok, paketten çıkan parçalara bakıyoruz, birbirimize “Zorlamamıza gerek var mı?” bakışı fırlatıyoruz ve ardından beklenen cümleyi kamp alanında ortaya atıyoruz: “Bize çadır kurma konusunda yardım etmek ister misiniz?”

Böylelikle çadırın hiç bir parçasına dokunmadan, kenarda biralarımızı içerken çadırımız kuruluyor. Çadırı sabitleyen parçaları iyice toprağa saplamak için uğraşan Sırp çocuğa “Bence bu kadar derine girmesi yeterli.” diyorum, gülüyor, “Eski kız arkadaşıma benziyorsun.” Pası havada yakalıyorum, “Çadırdan bahsediyordum.” diye takılıyorum. Hep birlikte kahkahalar atıyoruz ve biz kenarda biralarımızı içip gülerken kurulan çadırımızla festival maceramız başlıyor.
Sea Dance Festival Nedir? Nerede Yapılıyor?
Sea Dance Festival, Sırbistan’da her sene yapılan Exit Festival’in daha küçük ve butik bir organizasyon olarak devamı.
Türk vatandaşlarının Sırbistan ve Karadağ için vizeye ihtiyaçları olmadığı için ve genel olarak diğer Avrupa ülkelerinden de daha ucuz ülkeler oldukları için Türkiye’den de oldukça çok kişinin katıldığı festivaller bunlar.
Sea Dance Festival, Budva yakınlarında Buljarica’da yapılıyor. Burası lokal halkın da yaz tatili ve denize girmek için geldiği küçük bir sahil kasabası.
Konaklama ve Kamp Alanı Nasıl?
Açıkçası Buljarica’da çadır yerine bir otelde kalma ihtimalini düşündüğümüzde, internetten araştırma yapınca festival yakınlarında hiç otel yok gibi görünüyordu – ancak aslında kamp alanı ile festival alanı arasında pek çok otelin de mevcut olduğunu oraya gittikten sonra gördük. Dolayısıyla bu festivale gidiyorsanız, illa ki çadırda kalmak zorunda değilsiniz.
Kamp alanı, festival alanının içinde değil, ama oldukça yakın bir yürüme mesafesinde. Çok lüks bir ortam beklememek lazım, ama temel olarak elektrik, wi-fi, temiz tuvalet ve duşlar gibi temel ihtiyaçların tamamı mevcut burada. Hatta bizden daha sıkı festival katılımcıları buranın Exit’e filan kıyasla çok çok güzel ve temiz bir kamp alanı olduğunu söylüyordu.
Özellikle Sırplar arabalarıyla gelip, inanılmaz profesyonel biçimde birden çok odası olan dev çadırları kurup, buz dolabından, çok rahat yataklara kadar her şeyi yerleştirip kendilerine gerçekten ev konforu yarattılar kamp alanında. Biz bu konforlardan yoksun olmamıza rağmen, kamp alanında konaklamaktan keyif aldık. Kamp alanında kalmanıns en önemli avantajı, kamp alanında diğer festival katılımcıları ile çok daha fazla paylaşım yapıp, gerçekten keyifli arkadaşlıklar kurabiliyor olmak. Zaten her gün o kadar çok dans ettikten sonra, düz zeminde bile uyuyacak kadar yorulduğunuz için çok da pimpirikli değilseniz hiç bir sorun yaşamazsınız.
Festival Ortamı Hakkında Bilgiler – Hangi Bileti Almalısınız?
Türkiye’deki festivallerde genellikle kalabalık rahatsız edici olabildiğinden, biz iki kız olarak bu festivale giderken tercihimizi VIP biletten yana yapmıştık. Yersiz ve boşuna bir endişeymiş ve Sea Dance Festival’in VIP bileti tam bir saçmalık.

Şöyle ki alan oldukça büyük, hiç bir zaman dans edecek alanınızın kalmadığı bir sıkışıklık yaşamıyorsunuz ve insanlar oldukça saygılı. Türkiye’deki gibi sürekli arkadan öne geçmeye çalışan bir güruh yok. Nerede duruyorsanız, hiç kimse sizi itmiyor, sıkıştırmıyor, olduğunuz yerde dans etmeye devam edebiliyorsunuz.
VIP biletin girişi olan yer, ne DJ kabinin arkası gibi bir backstage ne de sahneyi karşıdan görüyor. Sahneye geriden ve sağ taraftan bakan bir bakış açısı sunuyor, ön kısmında da ayrıca rezervasyon gerektiren localar var – dolayısıyla sahneyi görüşü oldukça kısıtlı bir alan. Ayrıca inanılmaz tuhaf bir biçimde, VIP kısımdaki içki fiyatları, aşağıdaki bardan daha yüksek.

Biz VIP biletimiz olmasına rağmen, hiç bir performansı VIP alanda izlemedik. Diğer yandan aşağı kısımdaki tuvaletler rezalet pisken, VIP kısımdaki tuvaletler o kadar güzel, sırasız ve temizdi ki, yalnızca tuvalete girmek için VIP’ye giriş çıkış yaptık. Bu yüzden sürekli olarak VIP’e girip çıkıyor, kapıdaki güvenliklerle dans ederek çak yapıyorduk.
Ne tarz müzik sevdiğinize bağlı değişebilir elbette; ama ana sahnede güzel elektronik ve techno performansların yanı sıra, oldukça çok sayıda o bölgelerin ünlü pop şarkıcıları sahneye çıkıyor. Bu yüzden ana sahnedeki performanslardan genellikle her gün yalnız bir iki tanesi bize hitap ediyordu. Ayrıca ana sahne denizin tam kenarında ve aşırı eğimli minik çakıl taşlarından oluşan bir alan. Müzik aklınızı başınızdan alacak kadar motive etmiyorsa sizi, dans etmek için çok konforlu değil. Burada dinlediklerimden Shouse beklentimin çok üzerinde iyiydi, bir de Mind Against’i çok sevdim.
Diğer yandan ana sahnenin dışında daha küçük bir sahne vardı ki – biz buraya bayıldık. Daha önce hiç duymadığımız ve bilmediğimiz DJ’ler dinledik, ses sistemi ve visuallar çok iyiydi ve burada çalan DJ’lerin çoğu, ana sahnede sabırsızlıkla beklediğimiz pek çok ünlü DJ’den çok daha iyi bir performans sergiledi. Ayrıca burada barın sahnenin hemen yanında olması ve zemininin çok daha rahat dans edilebilecek bir zemin olması gibi avantajlar vardı. Benim müzik zevkime göre festivalden olan beklentimi ve daha fazlasını bu küçük sahne karşıladı.
Festival Dışında Günler Nasıl Geçiyor?
Festival alanının kapısı 19:00’da açılıyor, dolayısıyla akşama kadar gün tamamen sizin. Sahil hattı boyunca dizi dizi beach’ler ve restoranlar var. Festivalde geçen saatlerinizin dışında kalan bütün zamanı yaz tatili yaparak geçirebilirsiniz burada.
Biz gittiğimiz ilk günden itibaren her zamanki şansımızla çok tatlı bir sürü festival katılımcısıyla tanıştık ve olağan bir ritüel oluşturduk. Sabah uyandığımızda, arka tarafımızdaki çadırlarda kalan ve genellikle geceyi çok uzatmadıkları için sabah erken saatte uyanan arkadaşlarımızın yanına gidip onlarla birlikte sabah kahvesi içiyorduk. Ondan sonra bikinilerimizi giyip, sahilde geç bir kahvaltı ederken, yine orada tanıştığımız Türk festival grubu ile kesişiyorduk.


Kahvaltıdan sonra da sahile inip, bütün günümüzü sahilde geçiriyorduk. İlk gün hemen kahvaltı ettiğimiz yerin önündeki sahilde takılmıştık, sonra sahilin ucundaki Nazare Beach Club‘ı keşfedince, “Biz ilk günü emekli plajında geçirmişiz, asıl yerimizi şimdi bulduk.” dedik.
Nazare hem dekorasyon olarak, hem de öğleden sonra başlattığı DJ performansları ile bence o sahildeki en iyi beach club, buraya giderseniz mutlaka aklınızda olsun.
Amsterdam’dan gelen festival arkadaşlarımız gündüzlerini evcil ve yemekler yaparak geçirdikleri için, onlar genellikle akşam üstü bize katılıyordu. Güneş batarken, sahil hattında kalamarı başta olmak üzere bütün deniz ürünleri muazzam lezzetli bir restorana gidip, bir şişe prosecco açtırıp güzelce karnımızı doyuruyorduk.
Yemekten sonra kamp alanına dönüp telefonlarımızı şarj edip, giyinip festival alanına geçiyorduk.

Son günümüzde festivalde tanıştığımız herkesi Nazare Beach’e davet edip, şahane bir gün batımında kapanış ön partisi yaptık. Bu kadar kısa zamanda bu kadar güzel ve birbirinden çok farklı insanla tanışmış olmak ve onların hepsinin bir arada bizimle sahilde dans etmesi müthiş keyifliydi.

Kaybettiğim bir iddianın sonucu olarak, çadırımızı ben topladım. Festival maratonumuzu, daha bronz ve kesinlikle çok daha fit bir vücuda sahip olarak, diğer yandan günlerce şampuan yüzü görmemiş saçlar ve çatal çatal bir sesle; yine de bunlara rağmen kocaman bir “İyi ki” ve gülümsemeyle kapattık.
Interrail yaptığım ve bundan on yaş genç olduğum yıllarda bile yanımda hiç uyku tulumu taşımamış biri olarak, ilk çadırıma bu festival sayesinde sahip oldum. Benim için bir sürü ilk oldu bu festival, çadır ve uyku tulumları ile seyahat ettim, çadırda kalarak bir festivali devirdim, ilk defa Sea Dance Festival’e gittim. Emin olduğum bir şey var ki; insana kalıplarından dışarı çıkmak, yeni bir şeyler denemek her zaman çok iyi geliyor.
Ön yargılı olmadan, yeni bir şeyler deneme fırsatlarına açık olarak kalın!
“Sea Dance Festival ’22” üzerine 2 yorum