Daha önce Bolonya’ya bundan uzuuuun yıllar evvel gitmiştim. Üniversiteden henüz mezun olduğum, bir çok arkadaşımın Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yüksek lisans veya erasmus yaptığı, bu sayede bir sürü noktada kalabileceğim evlerin ve arkadaşlarımın arkadaşları sayesinde hemen aralarına katılabildiğim eğlenceli gruplarla etkileşimim olan yıllardı. Euro, Türk Lirasına böyle fark atmamıştı ve Sabiha Gökçen’den çok ucuz fiyatlara Avrupa’ya uçulabiliyordu. “Europe is our playground!” dediğimiz, neredeyse her hafta sonu bir yerlere uçup, her yerde genç gruplarla partilediğimiz yıllardı.
Yemekler, restoranlar veya mimari bu seyahatlerimizin odağımızda değildi. Yemek, hızlıca geçiştirilen fiziksel bir ihtiyaçtan ibaretti. Biz tamamen barlar, partiler, clublar peşindeydik. Bu yıllarda Bolonya ziyaretimden aklımda kalan “küçük ve sempatik bir şehir, öyle çok hareketli bir gece hayatı yok.”tan ibaretti.

O yüzden oldukça promosyon bir Bolonya uçak bileti yakaladığımda da, Bolonya’yı sadece bir başlangıç noktası olarak kurgulamıştım: “İtalya’ya uçuş noktamız olur. Zaten küçük bir şehir, bir gün orada kalır, sonra Floransa’ya geçeriz.” demiştim.
Aradan geçen yıllarda insanın ilgisini çeken ve seyahatlerinde ihtiyaç duyduğu şeyler ne kadar değişebiliyormuş. Bolonya’ya ayak bastığım anda portikolu binalara, binaların renklerine ve dolayısıyla sokaklara aşık oldum. Öylece amaçsızca sokaklarında yürümekten bile gerçekten çok keyif aldım. Bütün şehir merkezini portikolar sayesinde, delice yağmur yağsa bile hiç ıslanmadan gezebilme fikrine bayıldım.

Şehrin göbeğindeki Residenza d’Epoca‘da çok güzel bir terası olan bir odada kaldık. Her yere yürüyerek birkaç dakikada ulaşabilmek, özellikle uzaktan çalıştığım dönemlerde şarjımın bitmesi, daha güçlü internet bağlantısına veya toplantı için sessiz bir ortama ihtiyacım olması anlarında hayat kurtarıcı oluyor. Aynı şekilde bu mevsimlerde üşüyünce sıcak bir duş için hızlıca uğrayabilmek de konfor sağlıyor.
Bolonya’da iki gün geçirdikten sonra şunu söyleyebilirim ki, evet küçük bir şehir. Yine de şehirdeki her bir mekan, her bir restoran, tratorria ve cafe ve şarküteri o kadar güzel ve her birinde ayrı ayrı oturup saatler geçirilerek o kadar lezzetli şeyler yenilebilir ki…
Çılgınca partilemek için değil, ama şahane binalarla dolu sokaklarda gezinip güzel sohbetler eşliğinde lezzetli yemekler yemek için, yormayan ve keyifli bir istikamet olarak yepyeni İtalya favorim oldu Bolonya. Her promosyon uçak bileti yakaladığımda gitmek isteyeceğim yeni favori bir istikamet.

Yolunuz düşerse diye Bolonya tavsiyelerim karşınızda:
- Simoni
Şehrin en popüler şarküterisi. Çok turistik olduğunu söyleyerek burun kıvıranlar halt yesin demek istiyorum, lokallerin de oldukça sevdiği ve tercih ettiği bir mekan. Şimdiye kadar yediğiniz bütün parmesan ve mortadellaları unutun.

Burada kocaman bir şarküteri tabağı sipariş verip, her bir parçayı ağzına attığında mutlulukla “mmmm” sesleri çıkartarak chianti şaraplarını devirmeyen bizden değildir.
- Osteria dell’Orsa
Bildiğiniz gibi Bolonya, bolonez sosun (ragu) da ana vatanı. Osteria dell’Orsa, el yapımı makarnaları ve 0 kilometre uzaktaki organik sebzeleri ile rezervasyon kabul etmeyen kapısında sıra bekleyerek girilen bir makarnacı.

Leziz makarnalarla birlikte, litreyle sürahide köpüklü şarap söyledikten sonra bir akşam nasıl kötü geçebilir ki?
- Agricola e Vitale
Burası aslında bir osteria, ancak bizim otel sahibimiz bize kokteyl içmek için uğramamızı tavsiye etmişti. Gerçekten sadece bu mekan değil, bu mekanın olduğu meydan akşamüstü saatlerinde bir şeyler içmek için çok güzel bir meydan.
Ben burada tercihimi negroniden yana yaptım. Negroni’nin Floransa’dan çıktığı rivayet edilse de, burada bir portiko altına yerleştirilmiş masada İtalya’ya başlangıç geceme çok uyduğunu düşünüyorum.
- dal Biassanot
Biassanot kelimesinin anlamını da çok sevdim, Bolonya bölgesine özel diyalekt bir kelimeymiş; gece erken yatmayı sevmeyen, geceleri dolanan kediler gibi arkadaşların, iyi yemeğin ve içkinin peşinde koşanları ifade ediyormuş. Burası frapan bir dekorasyonu olmasa da lokallerin çok sevdiği, gelen turistlere biraz burun kıvırılan bir restoran. Burada fıstıklı makarnayı çok sevdik, carpaccio’ya da kavrulmuş bademin ne kadar yakıştığını keşfettik.

- Forno Brisa ve Terzi
Forno Brisa bir cafe zinciri. Gerçekten çok leziz kahvesi ve hamur işleri var. Sabah için çok iyi bir istikamet olabilir.

Bolonya’da en meşhur cafe Terzi olmakla birlikte, evet oldukça tarihte ışınlanmış hissettiren dekorasyonu ve incecik bir koridorda bir sürü kişiyle birlikte burada kahve içmek iyi bir deneyim olsa da, açıkçası bence Forno Brisa lezzet olarak Terzi’den çok daha iyi.
- Bottega Portici
Tam karşısında şimdi adını hatırlamadığım çok meşhur, önünde çok uzun kuyruklar oluşan bir cafe’ye geldiğimizde tesadüfen keşfettik burayı. Muazzam leziz kruvasanlar ve prosecco ile kahvaltı yapmak için müthiş bir adres. Burası aynı zamanda bir yemek okulunun restoranı olduğu için, bir yandan da taze makarna yapımı eğitimi alan öğrencileri de izleyebiliyorsunuz.

Ben genellikle çalışmak için burayı tercih ettim. Yediğimiz her şey çok lezzetliydi, cam kenarlarına konumlanıp arada gelip geçeni izleyerek çalışmak da güzeldi.
Çok methedilen bir sürü yerin ve tavsiyenin ise altının çok boş olduğunu düşünüyorum. Mesela Imperro’nun tiramisusu bence çok matah değildi. Artık başkalarının çok tavsiye ettiği şeylere hiç güvenmiyorum. Çünkü bilmiyorum; onu tavsiye eden kişi daha önce ne kadar gezdi, nerelerde ne yedi, damak zevki ne kadar iyi, bir kişi çıkıp çok iyi dedi diye onu kaç kişi takip etti…

Yine de Bolonya’nın İtalya’nın diğer bir çok turistik şehrine kıyasla fiyat ve performans olarak çok iyi olduğunu net biçimde söyleyebilirim. 30 ile çarpmanıza rağmen gelen hesaplar üzmüyor, hala İstanbul’a kıyasla makul bir seviyede kalıyor ve Bolonya’da genel olarak nerede ne yerseniz yiyin standardın çok üzerinde iyi yemek yiyorsunuz.


Ve tabii kredi kartlarınızı cüzdanınızdan gereğinden çok çıkartmadan, muhteşem vitrinlerin ve mağazaların tadını çıkartmayı unutmayın.
Keşfederek ve lezzetle kalın!

“Yeni İtalya Favorim: Bolonya” üzerine 4 yorum