Kış ayları benim hayatımda nispeten her şeyin daha yavaş aktığı, işlerin yavaşladığı, miskinlik yapmaya daha çok fırsat bulduğum, evde bol bol vakit geçirdiğim, dolap içlerimi köşe bucak temizlediğim, kitap okuduğum, evcilleştiğim, telefon hafızamı temizlediğim, yazılar yazdığım, listemdeki işlerin büyük bir kısmını sakince temizlediğim dönemler olurdu. Bir nevi daha hızlı geçecek yaz günlerine evimi, iş listemi, vücudumu hazırladığım aylar…

Bu sene ise kış ayları gerçekten çok hareketli geçti benim için. Her açıdan… Bütün bu koşturma arasında keşfettiğim ve yolumu düşürdüğüm İstanbul’dan eğlenmelik, yemelik, içmelik, gezmelik tavsiyelerim karşınızda:
YEMEK İÇİN:
- Evelik Restoran – Balat
Balat sahilde, bir otelin teras katına konumlanmış ve güzel bir Haliç manzarası sunan bir mekan burası. Tarhanalar sade yağlar gibi oldukça geleneksel özler kullanıp, bunlara ilginç dokunuşlar yapıyorlar. Örneğin pancarla fıstık ezmesinin birlikte ne kadar güzel olabileceğini ve bozanın muhallebiye ne kadar yakıştığını ben burada keşfettim.

Yediğim her şey olağanüstü lezzetliydi diyemem, yine de her şey çok şık sunumlu, özenli ve tazeydi. Ayrıca fiyat performans olarak da İstanbul’da alışmadığımız kadar iyi bir mekan burası.
- Müsade Meyhane – Kadıköy
Kadıköy’de şimdiye kadar yediğim en lezzetli mezeleri yediğim meyhane oldu burası. Özellikle sigara böreği şeklindeki karides mantı benim favorim.

Manzara arayışında değilseniz, arkadaşlarınızla sıcak samimi bir ortamda lezzetli mezeler eşliğinde rakı içmek istiyorsanız burası doğru adres. Manzara istiyorsanız, Modalıların favorisi Koço Restaurant olmalı istikametiniz.
- Muutto – Kadıköy
Muutto kendisini Anatolian Tapas Bar olarak tanımlıyor, gerçekten de anadolu lezzetlerinden müthiş lezzetli lokmalar servis ediyor. Oldukça küçük bir mekan, uzun uzun oturmaktansa, hızlıca lezzetli bir şeyler yiyip kalkmak için ideal. Alkol servisi olmaması bence en büyük dezavantajı, çünkü bence o lokmaların yanına bira şahane giderdi.

- Frankie – Galataport
Müthiş bir ambians, müthiş bir servis, müthiş sunum ve her şey lezzetli. Fiyat olarak biraz üst segment kalıyor, yine de tamamen hakkını verdiğini kabul etmeliyiz.


- Biz İstanbul
AKM’nin içinde, çok güzel manzaralı, oldukça yüksek tavanı ile çok ferah bir restoran burası. Geleneksel lezzetleri oldukça esprili sunumlarla servis ediyorlar. Özellikle yurtdışından gelen bir misafire şık bir ortamda, geleneksel lezzetleri tattırmak için en iyi seçenek olarak ben aklımın bir kenarına not ettim burayı.

- Le Curistot Bistro by Chef Carlos – Asmalımescit
Asmalımescit’te çok güzel canlı müzik yapan, dünya tatlısı bir şefi olan bir restoran burası. Gerçekten keyifle bir akşam yemeği yemek için samimi ve güzel bir mekan. Diğer yandan yemekler konusunda yediğimiz midye inanılmaz lezzetli olmasına rağmen, çok methedilen karışık deniz ürünleri tabağının hiç de o kadar matah bir yanı yoktu. Üstelik de Frankie’ye yakın bir hesapla kalktık. Yemek kısmını daha atıştırmalık tutarak, bir şeyler içip keyifli bir Asmalı gecesine başlamak için iyi bir adres olabilir.

İÇMEK İÇİN & EĞLENMEK İÇİN
- LeLabbo – Moda
Moda genel olarak bira içmek için bol bol alternatif sunsa da, kokteyl açısından biraz eksik kalan bir semt. LeLabbo bu konuda müthiş bir açığı kapatan, şahane bir menüsü olan, gerçekten layığıyla kokteyl hazırlayan yepyeni bir mekan olmuş.
Ben kokteyllerinin lezzeti kadar, menü tasarımına da vuruldum.

Burası daha önce bir eczaneymiş ve eczacının kendi yapımı ilaçları için malzemeleri tuttuğu bir dolabı varmış. Dolabın üzerinde “Hafif Zehiler” ve “Kuvvetli Zehirler” şeklinde notlar varmış. Mekanın içindeki tabelalar buna gönderme.

Kokteyl seven herkese şiddetle tavsiye edeceğim bir adres.
- MiniMüzikhol
Uzun zamandır yolumuzu düşürmediğimiz Mini Müzikhol’e bir pijama partisi etkinliği için gittik. Kapıda gerçekten pijama partisine uygun giyinip giyinmediğimizin kontrolünden sonra içeri girdiğimizde, gerçekten İstanbul’da uzun zamandır gördüğüm en iyi konsept partinin içinde buldum kendimi. Mini Müzikhol’ün sosyal medya hesabını da çok severek takip ediyorum, metinlerini kim yazıyor bilmiyorum ama hastasıyım.
- Klein Harbiye ve Ev
Klein Phonix’i hem uzak olması, hem de aşırı büyük olması sebebiyle bir türlü benimseyememiş biri olarak, ilk Klein Harbiye’yi hala ve hep çok seviyorum. Genellikle evde toplanıp kudurduğumuz gecelerin sonunda bir “Hadi” ile kendimizi Klein Harbiye’de buluyoruz. Brezilya’dan getirdiğim Brazilian Kiss isimli shot’ı devirdikten sonra burada Görkem Çay ve Konuralp ikilisinin performansı eşliğinde muazzam bir gece geçirdik.

Klein Harbiye’nin üst katında – eski Flamme’nin yerine- açılan Ev’e de sonunda yolumuzu düşürdük. Ev Harbiye, Türkçe pop çalan bir mekan. Biz Elder Youth’un Günah Gecesi etkinliğine gittik. Hiç bir zaman Türkçe pop çalmayan DJ’lerin Türkçe pop çaldığı günah gecesi etkinliğinin fikri şahaneydi. Günah gecelerinin devamı gelecekmiş, şuradan takip edebilirsiniz.

- Wu Bomonti
Bir kız kıza gecemizde de tercihimizi yine klasiklerden olan Wu Bomonti’den yana yaptık. Leziz sushi ve kokteyllerimizi devirirken sohbetlerimizi etmek, sonra DJ kabinin önünde dans etmek her zamanki gibi keyifliydi. Wu Bomonti’ye gidişlerinizi DJ programını takip ederek planlamanızı tavsiye ederim.

- Corridor – Asmalımescit
Bir klasik. Yalnız geceleri değil, gündüzleri de patates kızartması ve birayla bizim usul “serpme kahvaltı” yapmak için şahane bir adres. Öğleden sonra oturup, geleni geçeni izleyip tanıdıklarla ayak üstü laflarken, yanlışlıkla geceye bağlamak tabii ki bir klasik.
GEZMELİK:
- Fener Rum Lisesi – Balat
Muhteşem mimarisi olan bu binanın içini ben ilk defa bir kermes etkinliği vesilesiyle gezme fırsatı buldum. Gerçekten çok görkemli ve güzel. Bu tip etkinliklerden birini yakalarsanız aklınızda bulunsun. Okul aslında 1454 yılında Fatih Sultan Mehmet’in fermanından sonra eğitime başlamış. Sonra okulun öğrencilerinden olan Moldova Prensi tarafından bağışlanmış ve şimdiki görkemli bina 1881 yılında inşaa edilmiş.

Bunun dışında da bence Balat sokaklarında gezmek hep çok keyifli, aşırı turist akınına uğramış aşırı kalabalık haftasonlarını pas geçmeyi başarırsanız…

- Minoa – Taksim
Mimar Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan 1896 yılında yapılmış görkemli Union Française binasının içinde açılan Minoa, şehrin hiç tartışmasız en güzel kitapçı cafesi olmuş.

- Kurukahveci Mehmet Efendi Sergisi ve Kahve Kitaplığı – Eminönü
Eminönü’nde önünde uzun kuyruklar oluşan Kurukahveci Mehmet Efendi’yi bilmeyen yoktur. Fakat buranın hemen arasından girince, minik bir sergi, tamamen kahve kitaplarından oluşan bir kitaplık ve cafe olduğunu ben yeni keşfettim.

Keşfederek ve lezzetle kalın!

“İstanbul’dan Notlar: Eğlenmelik, Yemelik, İçmelik, Gezmelik Mekanlar” üzerine bir yorum