değişim zamanı geldi hissi -2: Teos’ta Başlayan Bir Kırılma

Bu yaz Teos’a olağandan çok daha az yolumu düşürebildiğim için, güzel denizime hasretim tavan yapınca, bir hafta sonu yakın bir kız arkadaşımla atlayıp Teos’a gidiyoruz. Deniz her zamanki gibi şahane, annemin sofraları her zamanki gibi leziz, bizim site eşrafıyla incir ağacı altı sohbetleri her zamanki gibi keyifli. Ben Amsterdam‘dan çok eğlendiğim bir festivalden yeni dönmüşüm, iki hafta sonra yeniden bir seyahate gideceğim. Fitim, tenim bronz, hayatımda kalbimi hızlı çarptıran bir adam var. Şirkette güzel işler yapıyorum.

Yani her şey tam benim ideal hayatıma uygun ve tıkırında, fakat ben her zamanki gibi değilim: İçimde bir huzursuzluk var, sıkışık hissediyorum kendimi. Annemle babamın yeni yatırım projelerinde yapmam gerekenler, bana eşlik eden arkadaşımın sevgilisiyle sürekli devam eden tuhaf kavgaları, bu sırada iş yerinde yapması gerekeni yapamayıp konuyu bir sarmala dönüştürüp önüme koyanlara laf anlatma telaşım, yetişmesi gereken şirket işleri filan var evet ortada; ama bunlar benim hayatımda hep var. Ben bütün bunlara takılmadan hep ruh halini koruyan bir insanım normalde. Yaptığım ve yapacağım seyahatler bana bütün bunlarla mücadele enerjisi verir. Vermiyor.

Bu, Teos’un her zaman derinlere süpürdüklerini ortaya çıkartan gizemli enerjisinden mi kaynaklanıyor; yoksa kendimi oraya “dinlenmek ve keyif çatmak için” atmışken ve buna çok ihtiyacım varken, bu beklentime uymayan şeylere tahammülsüzlük mü gösteriyorum bilmiyorum. Bildiğim tek şey; ben hayatımdan normalde olduğu kadar mutlu değilim. Ne olduğunu çözemediğim bir şeyler eksik veya yanlış.

Teos, mitolojik tanrıların toprakları ve ben oraların güzel enerjisine hep inanırım. O harika denizde yüzerken, Teos Antik Kenti’nde güneşi batırırken içimden sürekli aynı cümleyi mantra gibi tekrarlıyorum: “Neleri bilmem gerekiyorsa onları görebilir ve anlayabilir hale geleyim.”

Sonra İstanbul’a dönüyorum, çılgın iş maratonuma geri dönüyorum. Hemen ruh halim dengeleniyor; çünkü iş mükemmel bir uyuşturucu böyle zamanlarda. Onu da bitireyim, bunu da yapayım derken insanın kendine ve içine dönmeye hiç fırsatı olmuyor.

Ki benim gibi herkesin sizi bir kriz veya acil yapılması gereken bir konuyla ilgili aradığı bir iş yapıyorsanız, işinizi iyi ve doğru yapabilmek için kendinizi hep yüksek tutmak zorundasınız. Çünkü sizi arayan kişinin paniğini göğsünüzde yumuşatmazsanız o kriz asla çözülmüyor. Dolayısıyla kendi ruh halimi yüksek tutmayı profesyonel işimin bir parçası olarak, işime karşı da bir sorumluluk olarak görüyorum ben. Beni yorgun, mutsuz, panik içinde arayan herkes telefonu açıp hal hatırlarını sorduğumda veya onlarla şakalaştığımda “Günün her saati bu enerjik sesinizi duymaya bayılıyoruz.” cümlesini kuruyor. Onları düştükleri negatif ruh halinden çıkarttığımda çözümü birlikte buluyor, işleri birlikte çözüyoruz.

Yine de bir gözümü kendi içimde, kendi cümlelerimde tutmaya devam ediyorum. Bana bazen “Sen hiç mutsuz olmuyor musun?” diye soranlar oluyor. Elbette benim de ruh halimde iniş ve çıkışlar oluyor. Diğer yandan ben bu durumlarda eyvah gibi bir telaşa kapılmak veya bunu yok saymak veya hemen sebep olarak faturayı birine veya bir duruma kesmek yerine, makul bir biçimde paniğe kapılmadan daha meraklı bir şekilde kendimi gözlemlemenin daha sağlıklı olduğuna inanıyorum. Kendi kendine meraklı gözlerle bakıp, anlamaya çalışmak için, bir gözünü kendi üzerinde tutmanın…

Birkaç gün sonra dünyanın başka noktalarından İstanbul’a gelmiş iki arkadaşımla Kalpazankaya’nın altındaki salaş mekanda biralarımızı içerken bir oyun oynuyoruz. Birbirimizi en son iki yıl önce Guatemala’da görmüştük. Beş yıl sonra yeniden dünyanın bir yerinde bir araya geldiğimizi varsayıyoruz ve hepimiz hayalimizdeki hayatı yaşıyoruz. O hayat nasıl bir hayat, bunu anlatıyoruz birbirimize.

Benim anlattığım ideal hayat senaryomdaki bir sürü şey, zaten istediğimi bildiğim şeyler. Fakat kurduğum bir cümle bende farkındalık yaratıyor: O ideal hayat senaryomda da hala seyahat ediyorum, ama acelesiz, uzun ve gittiğim yerin kültürünü biraz daha anlayabilecek kadar kaldığım seyahatlerden bahsediyorum idelimi anlatırken. Yani o sıralarda yaptığımın tam aksinden! O günlerde sürekli olarak ardı ardına sıkışık bir sürü seyahat koyup duruyorum. Aceleyle gidiyorum, aceleyle dönüyorum. Bu farkındalığımı alıp zihnimde bir kenara park ediyorum.

Sonra Ohrid‘e gidiyoruz. Bizim hiçbir şey planlamamız ve düşünmemiz gerekmeyen bir seyahat. Canımız Taki, her yere herkese hakim. Havalimanından alıyor bizi, sonraki günlerin tamamında eğlencemizi, yemeğimizi her şeyi en güzelinden ayarlayıp, her aksiliği çözüyor. Bizim tek yapmamız gereken şey, keyfimize bakmak. Orada geçirdiğim günlerde Bego, “Bakışların değişti senin. Çok daha rahat ve sevgi dolu bakmaya başladın.” diyor. Hissiyat olarak hissettiğim bir şeyin dışarı bu kadar net yansımasına şaşırıyorum. Ama gerçekten öyle hissediyorum, çok rahat ve çok keyifli. Orada sadece şirket işlerini halletme sorumluluğum varken ve hatta o günlerde pazar günü bile müdahale etmem gereken bir kriz yaşanırken, çok hafif hissediyorum.

O sırada farkına varıyorum, ben çok fazla cephede tek başıma savaşıyorum. Hiç durmadan. Bir evi çekip çeviriyorum, istediğim hayatı yaşayabilmek için finansmanlarımı yönetiyorum, on bir tane şirketin bir çok sürecine dahilim, oldukça aktif bir sosyal hayat yaşıyorum, bütün bunlar arasında fit kalmaya ve iyi görünmeye çalışıyorum, sürekli seyahatler organize ediyorum ve seyahat organizasyonları sürekli olarak bir sürü araştırma ve planlamayı içeriyor… Uyuduğum saatlerinden dışında sürekli ama sürekli kesintisiz olarak bir şeyleri organize ettiğimi ve yönetmeye çalıştığımı fark ediyorum. Ve birisi üzerimden sosyal hayat organizasyonuna dair sorumluluğu bile aldığında; yani nerede ne yiyeceğiz, nerede güneşleneceğiz, nerede konaklayacağız gibi konuları bile başka birisi çözdüğünde ben hafifliyorum.

Birkaç gün sonra eski bir aşkımla rakı içmek için buluşuyoruz. Birlikteyken çok niyet ettiğimiz ama nedense hiç yapamadığımız bir şeydi baş başa rakı içmek. Birlikte olduğumuz sürede, aramızdaki enerjiden mi yoksa her zaman çok iyi bir dinleyici olmasından mı bilmiyorum; benim kabuğumu kırmış, bir yerlere sakladığım duygularımı ortaya çıkartmıştı. Onunla benim farklı bir versiyonum ortaya çıkıyordu, daha duygusal, daha duvarsız. O gün yine aynı şey oluyor; farkında bile olmadığım kendime dair şeyleri ona anlatırken öğreniyorum: Seyahat etmeyi çok sevdiğimi ama artık bunun çok olağan bir şekilde hayatımın bir parçası haline geldiğini ve artık her istikametin ve her planın beni eskisi kadar mutlu ve tatmin etmediğini; hayatımda artık sayıca çok seyahate ve partiye değil; beni heyecanlandıracak yeni bir şeylere ihtiyacım olduğunu anlatıyorum ona.

Cebimde parça parça farkındalıklar var. Birleşmiyor bunlar bu aşamada. Farklı anlarda, farklı yerlerde, farklı insanlarla keşfettiğim birkaç tespit olarak duruyorlar. Sadece içimde tek bir his çok net. “Hayatımda bir şeyleri değiştirmenin zamanı geldi.” . Ama ne, nasıl, nerede bilmiyorum.

Tam o günlerde üç kişi Untold Festivali’ne gideceğiz, iki arkadaşımın da farklı sebeplerle gelemeyeceği ortaya çıkıyor. İlk hissiyatım gitmekten vazgeçmek şeklinde oluyor. Sonra fikir değiştiriyorum, çok uzun süredir tek başıma vakit geçirmedim ben. Seyahatlerimi hep birileriyle yaptım, evimde kalan misafirlerim oldu, veya iş sebebiyle birileriyle görüştüm. Uzun zamandan sonra tek başıma biraz vakit geçirmek için harika bir fırsat olduğuna karar veriyorum bu seyahatin. Bükreş’e uçmak üzere valizimi toplamaya başlıyorum. O valizi toplarken, el çantama da bir kağıt ve kalem atıyorum. Zihnimden geçenler o deftere dökülsün, oraya dökülenlerle bu tespitlerimi birleştireyim istiyorum.

(Devamı gelecek.)

değişim zamanı geldi hissi -2: Teos’ta Başlayan Bir Kırılma” üzerine 3 yorum

  1. basaktopal dedi ki:
    basaktopal adlı kullanıcının avatarı

    Çok guzel bır yazı olmuş. Teos a gidince benzer şeyleri ben de hissediyorum. Hatta yeni yıl başlangıcımı Agustosta Teosda uzun zamanlar gecırdıgım ve yeni kararlar aldığım zaman olarak belirledim uzun yılladrdır 🙂 New year resolutions starts in Teos 😉

    U.Basak Topal UK Mobile +44 7919 037951 basaktopal@gmail.com

    Beğen

basaktopal için bir cevap yazın Cevabı iptal et