Moda Hukuku Söyleşisi – Moda Hukuku Enstitüsü

Yıllar önce Özgür Kızın Hayat Rehberi isimli bir kitap okumuştum. Kitaptaki en temel tavsiyelerden biri, ekonomik şartlar ve eğitim durumu ne olursa olsun, “her özgür kızın” bir iş sahibi olması gerektiğiydi:

“İster borç içinde olsun, ister loto zengini, Özgür Kız’ın dünyayı festhinde ilk sıçrama tahtası herhangi bir iştir. Çalışmak, gününüzü bir amaçla doldurmak, aynı zamanda sizi hayatınız üzerinde gereğinden fazla düşünmekten alıkoyar. Bir gelir de sağlar. Ve kabul edelim, para hepimize lazım.”

Geçen sene bir ay boyunca raporlu olduğum dönemi, yıllık izinlerimi ve resmi tatilleri saymazsak ben yedi yıldır hiç aralıksız çalışıyorum. İş yeri değişikliklerimin arasındaki boşluklar bile hiç bir zaman birkaç günden uzun sürmedi. Her sabahın köründe sıcacık yatağımı, hatta bazen güzel kolları bırakıp işe gitmek hiç keyifli değil, kabul ediyorum. Diğer yandan, yoğun bir tempoyla çalışmanın “kadın triplerimi” azalttığına ve cadalozluk kotamı işyerinde doldurmamın özel hayatımda beni çok daha neşeli bir kadın yaptığına inanıyorum. Ayrıca  ben her çalıştığım işin önümde yepyeni ufuklar açmasını gerçekten çok seviyorum.

Yakın zamanda da Moda Hukuku Enstitüsü ile yollarımız kesişti. Moda Hukuku Gazetesi ile yaptığımız söyleşinin, samimi ve matrak olmasını arzulamıştım. Bence amacına ulaştı.

Moda hukuku alanında çalışmak isteyen çıtır meslektaşlarımdan da bu konuya ilişkin pek çok mesaj alıyorum. Tavsiyler isteyenler, işlerin nasıl yürüdüğünü merak edenler oluyor. Bu yüzden bu söyleyişiyi burada da paylaşıyorum, bence merak edilenlerin hepsini cevaplıyor.

Ayrıca bir sürpriz olarak Moda Hukuku Enstitüsü’nde moda sektöründe sıkça karşılaşılan sözleşme ve uyuşmazlıkların eğitimini de vereceğim, bekleriz. 🙂

FullSizeRender.jpg

1-)Öncelikle bize kısaca hukuk kariyerinizden bahseder misiniz? Hangi okul mezunusunuz, moda sektöründe avukat olmaya nasıl karar verdiniz?

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Üniversite sınavında başka hiçbir bölüm tercihi yapmayıp, gerçekten isteyerek hukuk okuyanlardandım.

Fakülteye başladığım yıllarda çok popüler bir film vardı: Legally Blonde. Mezun olduktan sonra, pembe tayyörlerimizin altına Jimmy Choo çizmeler giyip mahkeme salonlarında havalı ve gizemli davalar çözeceğimizi sanıyorduk.

reese-witherspoon-legally-blonde-elle-woods-2.jpg

Gelgelelim karşılaştığımız gerçekler hiç de öyle olmadı. Adliyelerde kimse moda dergilerinden fırlamış gibi görünmüyordu. Hukuk bürolarındaki sonu gelmeyen uzun mesailer ise gittikçe daha yorgun ve bakımsız görünmemize sebep oluyordu.

O yıllarda “moda hukuku” henüz bilinen bir alan değildi Türkiye’de. Hatta hukuk fakültesinden, marka hukuku dersi bile almadan mezun olmuştuk. Dolayısıyla bir süre hukuk işim; moda ilgi duyduğum bir alan olarak kaldı. Bunların ikisinin bir araya gelebileceğini bilmiyordum bile.

Mezun olduktan sonra, hukuk bürolarında, şirketler hukuku alanında; şirket birleşmeleri ve devralma projelerinde çalıştım.

Marka ve moda hukukuyla ilk defa İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Ekonomi Hukuku yüksek lisansı yaptığım dönemde tanıştım. Sonrasında her şey kendiliğinden gelişti. Avukatlığın avantajlarından biri de bu; hangi sektöre ilgi duyarsanız, o sektörde çalışma imkanı bulabiliyorsunuz.

2-)Türkiye’de önemli bir pazara sahip bir moda markasında avukatsınız. Avukat olarak çalışma alanlarınız nelerdir? Marka ihlalleri nedeniyle bir davanın tarafı olduğunuz oldu mu?

Türkiye’de ilgili pazarda en büyük ikinci paya sahip olmanın yanı sıra, yurtdışında da 26 ülkede faaliyet gösteriyoruz. Yalnızca tasarım yapan bir şirket değil; tekstil perakendecisiyiz. Vizyonumuz “wow dedirten global bir moda markası” olmak. Değerlerimizden biri de “farklı düşünüp hızlı koşmak.” Zaten oldukça kapsamlı bir operasyonu gerektiren perakendecilik, sürekli değişen bir moda beklentisinin yanı sıra, hız ve büyüme hedefleri ile de birleştiğinde, doğal bir sonuç olarak, avukat olarak çalışma alanımız da oldukça geniş. Online marketplace anlaşmalarından, mal ve hizmet alımlarına; yurtdışında şirket kuruluşlarından, kira sözleşmelerine; iş hukukundan moda hukukuna; iştirak şirketlerin kurumsal işlemlerinden, inşaat sözleşmelerine kadar çok fazla hukuki konuyu kapsıyor.

Sınai hak ihlallerine gelince… Sosyal medyanın da etkisiyle, senede dört sezona yönelik koleksiyon çıkarmanın yerini, oldukça hızlı değişen trendler aldığından ve tüketiciler her hafta yeni ürünler görmek istediğinden beri, marka ve tasarım ihlalleri de bambaşka bir boyut aldı.

0810-ctm-fashionlegalbattle-jacobson-1372086-640x360.jpg

3ee33a54adc148d6a6b5d46968ac63d3.jpg

Bildiğiniz gibi bir tasarımın tescil edilmesi zaman alan bir süreç. Tescil süreci tamamlanana kadar, çoktan o tasarım trendden düşüyor ve hatta satıştan kalkıyor. Bu sebeple günümüzde, fast-fashion sektöründe faaliyet gösteren şirketler, tasarımlarının tescilini bekleyip, ürünü tescilden sonra pazara sunamıyor. Haliyle, sokak modasının ve sosyal medyanın yön verdiği trendleri takip eden moda şirketlerin hepsinin, birbirine benzer ürünleri piyasaya sürmesi kaçınılmaz bir durum. Bunun bir sonucu olarak da, bu sektörde faaliyet gösteren diğer bütün şirketler gibi tasarım ihlali iddiaları ve hukuki süreçlerle karşılaşıyoruz.

Ancak Türkiye’de bu konuda gerçek bir bilinç henüz oturmadı. Çoğu zaman ortada yeni veya ayırt edici niteliklerine sahip bir tasarım yokken, “Karşımızdaki şirket büyük, bundan faydalanalım.” gibi bir yaklaşımla ihlal iddiası ileri sürülüyor. Burada önemli olan gerçekten bir tasarım ihlalinin ortaya çıkmasını engellemek. Bu konuda da zaten Moda Hukuku Enstitüsü ile işbirliği içinde eğitimler düzenleyip, şirket genelinde bilinci artırmaya çalışıyoruz.

3-)Defacto gibi sektörün önde gelen fast fashion markasının şirket avukatı olarak çalışmanın artıları ve size hukuken kattıkları nelerdir?

Hukuk bürosunda çalışan avukatlar arasında yaygın bir espri vardı: Şirket avukatlığına geçen meslektaşlarımıza “Anne olmaya / evlenmeye karar verdin galiba.” diye takılırdık. Hukuk bürosunda, çok sayıda müvekkile hizmet sunarak, oldukça yoğun bir tempoda çalıştıktan sonra, şirket içinde çalışmanın hep çok daha yavaş, monoton ve aynı işlerin tekrar tekrar yapıldığı bir döngüden ibaret olduğu algısı vardı. Nitekim pek çok şirket açısından da doğru bir tespit bu.

img_7706.jpg

Gelgelelim Defacto “hız” ile ön plana çıkan bir şirket. Kuruluşundan itibaren yalnızca on dört yıl geçti, pazarın en büyük ikinci oyuncusu. Hiçbir zaman hiçbir konuda “Tamam çok güzel, yeterli.” demeden hep yeni fikirlerin olduğu bir yer. Genel merkezde yaş ortalaması 25 olan yaklaşık 1.500 kişi ile birlikte dinamik bir ortamda çalışıyoruz. Haliyle bu oldukça yoğun bir tempo, her gün yeni projeler, yepyeni deneyimler demek. Bunun en büyük artısı, her gün yeni bir şeyler öğrenmek. Bu şirkette çalışmaya başlayana kadar yalnızca hukuki bilgisi olan bir avukattım. Aradan geçen üç yılda, hem şirketin imkanları ile MBA yüksek lisansı yaptım, hem de gündelik operasyonlara yakın olarak, tekstil sektörü ve perakendecilik hakkında çok şey öğrendim.

4-)Bu sektörde dikkatinizi çeken en ilginç moda hukuku davası nedir ?

Bu alandaki uyuşmazlıkların hepsi oldukça dikkat çekici. Üstelik de yalnızca tasarımların kopyalanması ile de sınırlı değil bu uyuşmazlıklar. Biliyorsunuzdur bir moda markasının billboardları geçen ay sosyal medyada epeyce konuşuldu. Bir kazak reklamıydı ve fotoğrafın üzerine “Kazak X TL” yazıyordu. Ancak fotoğraftaki modelin de Kazak kökenli olması, reklamın ırkçılık eleştirilerine maruz kalmasına neden oldu.

doklantxkaa5lhr

Şimdi de Dolce & Gabbana, bir reklamında chopsticklerle pizza yemeye çalışan bir Çinli model kullandığı için benzer suçlamalara maruz kalıyor. Uluslararası pazarda faaliyet gösterirken, hem yaratıcı olup, hem değerlere saygı göstermek hiç kolay değil. Bir yerde komik bulunan, diğer yerde ırkçı olarak algılanabiliyor ve marka itibarına zarar verebiliyor.

1488804999018.jpg

Davalar arasında ise, Adidas’ın bugüne kadar çeşitli markalara başlattığı “üç çizgi” davaları en dikkatimi çeken. Çünkü moda hukuku alanında hangilerinin ihlal olup olmadığı konusunda da çok farklı görüşler ortaya çıkabiliyor. Çizgi sayısının artması veya renklerinin değişmesi ihlali ortadan kaldırır mı gibi. Sonuçta bir pantolonun yanında çizgi gördüğümüzde aklımıza Adidas geliyor; ancak çizgi kadar jenerik bir şeyi tek bir markanın tekeline bırakmak da tasarımcılar açısından oldukça sınırlayıcı. Daha önce Adidas ile çizgiler yüzünden bir dava süreci geçiren Forever21’a bu günlerde de Gucci yeşil-kırmızı-yeşil çizgiler sebebiyle bir dava açtı. Farklı yorumların ortaya çıkması sebebiyle en çok bu çizgi uyuşmazlıklarını oldukça ilginç buluyorum.

5-)Moda Hukuku Enstitüsü’nün takipçilerine ve hukuk öğrencilerine kariyer başlığı altında ne tavsiye edersiniz?

Elbette ki ilerlemek istenen alanda, konuya hakim kişilerden temel eğitimi almak ve erişim alanını genişletmek amacıyla yabancı dile yatırım yapmak şart.

Diğer yandan, “Çok çalışkan olmanın” ve “işine odaklanıp, diğer konuları boş vermenin” prim yaptığı dönemlerin çok eskilerde kaldığını düşünüyorum. Yalnızca bir konuyu çok iyi bilmek artık fark yaratmak için yeterli değil. Her şeyin çok hızlı değiştiği bir dönemdeyiz.

marakec59f.jpg

Yeni bakış açıları ortaya koyabiliyor, doğru iletişim kurabiliyor ve isteklerle ihtiyaçları doğru analiz edebiliyor olmak da gerekiyor. Bu yüzden klasik öğütlerin hepsini bir kenara bırakıp meraklı olmalarını, seyahat ederek, okuyarak, yeni insanlarla tanışarak ufuklarını mümkün olduğunca çok genişletmelerini tavsiye ederim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s