Son zamanlarda çok duymaya başladığımız ve muhtemelen daha da çok duyacağımız bir kelime: NFT. Hatta bir kelimeden çok daha ötesi, büyük vaadler içeren yepyeni bir dünya.
Konuya özel bir ilgisi olmayanların dahi yatırım amaçlı olarak kripto paralara yönelmesinden sonra, bu kripto paraları bambaşka bir yatırım amacıyla kullanmaya imkân veren bir dünya sunuyor NFT.
En basit tabiri ile “dijital mülk”ler bunlar. Bir resim, bir şarkı, bir video, üç boyutlu görseller gibi her türlü yaratıcı çalışma NFT’ye dönüştürülebiliyor.
Dürüst olmak gerekirse, bir Y kuşağı bireyi olarak, “Dijital bir sanat eserine niçin dünya kadar para vereyim ki?” şeklinde bir ön yargıya sahip olarak yaklaştım ben bu konuya öncelikle.
Moda markalarının NFT dünyasına girmesi ile hayatımıza “Tech Catwalk” kavramı hızlı bir giriş yaptı. Gucci’nin Superplastic ile iş birliği yaptığı NFT koleksiyonunun taban fiyatı 5,9 ETH – ki bu 18.000 dolar civarında bir rakam yapıyor. Gucci’nin fiziksel olarak sattığı pek çok üründen çok daha değerli olduğu anlamına geliyor. Yaklaşık bir hesapla otuz çift Gucci ayakkabı değerinde en az rağbet gören NFT’si.

Sonra yatırım yapanlar ve araştıranlarla vakit geçirdikçe şunu anladım ki, bu dijital mülkler, fiziki mülklerden farklı olarak yalnız sahip olma arzusundan daha fazlasını sunuyor, “özel topluluklar” da yaratıyor.
Dernek ve kulüp üyelikleri ile mülkiyet hakkını tek bir varlıkta topluyor. En azından şimdilik, esasını bu oluşturuyor. Bunun nerelere ne kadar genişleyebileceğini hep birlikte deneyimleyeceğiz.
Cem Yılmaz’ın satışa sunduğu NFT’lerden biri örneğin yalnızca bir Cem Yılmaz karikatürü dijital varlığı olmasının yanı sıra ömür boyu her yerde 2 kişilik kombine bilet anlamına geliyor.

Eda Zamanpur, Türkiye’nin ilk bireysel sanatçı NFT sergisini olan Animal Babes’te sergilediği eserlerini NFT olarak satışa sundu. Animal Babes sahiplerine özel tasarlanmış cap şapkalar ve yalnızca bu NFT’lere sahip olanlara özel partiler söz konusu.
İstanbul’un yıllardır gece hayatında hâkim duruşunu koruyan Klein Entertaintment Group da Bitexen işbirliği ile Klein Token’ları ön satışa açtı. Klein Token sahiplerine büyük konserlerde backstage ve sanatçılarla tanışma da dahil olmak üzere pek çok avantaj sağlıyor. İzahnamesine göre senenin ikinci yarısında da bir NFT projesi ile bunun ikinci adımı karşımızda olacak.

Dolayısıyla NFT’ler evet bir yatırım aracı olarak dijital bir varlık olmakla birlikte, bunun yanı sıra fiziksel dünyada da VIP olarak nitelendirilen birçok hizmeti ve ayrıca bir özel üyelik kulübü mantığını da bir arada sunuyor. Bütün bunlar “şimdilik”, mantık ve sistem bunun çok ötesini yaratacak gibi.
Bu kapsamda oldukça enteresan bir nokta var. Riskler arasında görülen ve izahnamelerde yer verilen hukuki risk: “İlgili mevzuatın oluşturulması.” Diğer riskler arasında da kripto varlıklar ile ilgili vergilendirme tasarılarının finansal bir vergi riski doğurması sayılıyor. Yani başka bir deyişle burası şu anda yasal düzenlemesi ve vergilendirmesi olmayan bir dünya.
NFT yaratıcılarına, fiziksel dünyadakinden çok daha fazla hak sunuyor.
Diğer yandan marka tescilleri yapılmış markaları içeren NFT’ler marka hakkı sahibi olmayan kişiler tarafından üretilip satıldığında, fiziksel dünyada yaptığımız tescillerle bunlar üzerinde marka hakkı iddiası ileri sürülmesi şu an çok tartışılan konulardan biri. Ben bugün çok bilinen bir markayı veya o markanın bir ürününü üreterek bir NFT üretip sattığımda, tescil edilmiş markayı ihlal etmiş olacak mıyım? Örneğin bir birey, Porshe tasarımı ve markası içeren NFT marka ihlali yapmış mı kabul edilecek?
Ayrıca böyle bir üçüncü kişi müdahalesi olmasa da, NFT’lerin tasarlanması, hazırlanması, kodlanması gibi süreçlerdeki taraf çokluğu sebebiyle, hangi haklara kimin sahip olacağına ilişkin sözleşmelerin doğru ve detaylı hazırlanması, en kritik nokta olarak kabul ediliyor. Hatta daha NFT’ler oluşturulmadan önce ilk aşama olarak, bu sözleşmelerde yaratılan NFT’nin niteliğine göre mutlaka, marka ve halka arz etme haklarının çok detaylı düzenlenmesi gerekiyor.
Konu NFT’ler olduğunda genellikle hukuki sorunlar yalnızca hak sahipliği ve mali konular olsa da; metaverse dünyalarda bir sanal gerçeklik içinde fiziken eylem gösterilen noktada bunların çok daha genişleyeceği hiç şüphesiz. Yatırım dünyasında geçen sene gerçekleşen M&A’lerin 10 milyar doları aşan bir kısmının oyun, arttırılmış gerçeklik ve sanal dünya şirketleri olduğu göz önünde bulundurulursa; ne olduğunu henüz tam kimsenin tamamen anlayabildiğini iddia etmediği yepyeni bir dünya bizi bekliyor.
Ve bu kesinlikle şirketler, devletler, kullanıcılar ve hak sahipleri arasında pek çok hukuki uyuşmazlık ihtimali ve yasal soruları da birlikte getiriyor. Üstelik bu dünyadaki haklar bile bizim bugün kanunlarla düzenlenen gerçek hayatta kullandığımız haklardan çok daha komplike olduğundan dolayı, mevcut kuralları doğrudan buraya adapte etmek de çok mümkün görünmüyor.
Bugün NFT’lerin mülkiyet erişim / mülkiyet hakkı (unitility token) mı yoksa menkul kıymet (security tokens) mı kabul edileceği bile tartışılıyor. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, bugüne kadar kullandığımız hak kavramları bile buraya cuk oturmuyor, çok daha atipik.
İster abartılan bir balon olsun, ister beklenenden çok daha hızlı ve büyük bir bomba, kesinlikle pek çok sektörün iş yapış şeklinin değişeceği kesin.
Mark Zuckerberg’in de dediği gibi: “Bunu anlamanın en iyi yolu onu kendiniz deneyimlemektir, ancak bu biraz zor çünkü henüz tam olarak mevcut değil.”