Gaziantep – 1: Katmerci Zekeriya Usta, Orkide Pastanesi, Küşlemeci Halil Usta, Tahmis Kahvesi ve Elmacı Pazarı

Bütün hafta çılgıncasına yoğun bir tempoda çalışıp, akşamları da mba dersine girip yorgunluktan perişan olmuş mantıklı bir insan ne yapar?

Cumartesi günü şöyle öğlene kadar güzel bir uyku çekip kendine gelir. Alarmsız uyanır, yatakta döne döne kahvaltıda ne yesem diye düşünür, dinlenir, enerji toplar, özlediği arkadaşlarıyla görüşür filan.

Tabii ki ben, hala plan yaparken “mantık” değil “cazibe” ölçütünü kullanan biri olarak, sabahın 5:00’inde çalan alarmla sürünerek yataktan kalkıyorum. Dışarısı zifiri karanlık ve hava buz gibi. Kesinlikle yataktan çıkmak kötü bir karar gibi görünüyor o anda.

Ama neymiş, THY kampanya yapmış, biletler çok ucuzmuş! Neymiş Antep’e gidip, yemek yiyecekmişiz!

“Gün ölmesin diye sabahın körüne alınmış bir uçak bileti yüzünden benim öldüğüm bir gün daha.” diyerek kendime gülüyorum. Sanırım asla uslanmayacağım. Şirketten arkadaşlarım ile Antep uçağına biniyoruz, daha uçak kalkmadan ben yeniden uykuya dalıyorum.

IMG_0027.JPG

Uçaktan iniyoruz, valiz beklemeden hemen Havataş’a biniyoruz, ben yine uykuya dalıyorum. Derken otobüsün içindeki anons ile daldığım uykudan uyanıyorum: “Perilikaya.”

“Ne tuhaf bir semt adı.” diye düşünürken, ikinci durak adı geliyor: “Şehreküstü.”

Lezzetli olduğu kadar da şiirsel bir şehir.

Bir sonraki durakta iniyoruz. Durağın adı bambaşka; ama bizim için “Zekeriya Usta” durağı. Uçaktaki sandiviçi bile yemedik, Antep usulü, katmer yiyerek güne başlayacağız.

Pasajın içine giriyoruz, elimizdeki telefonlarda harita açık. Pasajda oturan abiler, “Şu taraftan.” diye bize sesli navigasyon yapıyor. “Nereye gideceğimizi biliyor musunuz ki?” diye soruyoruz. “Katmarciye” diye cevabı yapıştırıyorlar anında.

katmerci zekeriya usta_antep_mushaboom8IMG_9991.JPG

Zekeriya Usta, işin sosyal medya kısmını çözmüş. Masamıza oturup, sipariş verdiğimiz anda gelip, “Katmer yapılışını izlediniz mi?” diyerek bizi mutfağa götürüyor. Tezgahın başına da bacak kadar bir usta yerleştirilmiş, hamuru incecik açıyor büyük bir ustalıkla. Her şey “instagramlanabilirlik” koşulunu sağlıyor ortamda.

katmerci zekeriya usta_antep_mushaboom8IMG_9993.JPG

Hayranlıkla katmerin hazırlanışınız izliyor, ardından da önümüze gelen muazzam lezzetli katmeri müthiş bir iştahla mideye indiriyoruz. O an, tek başına o an aldığım haz bile, yorgunluğuma, sabahın köründe kalkmama ve Antep’e gelmeme değiyor.

antep_mushaboom8_IMG_0011.JPG

Katmerin verdiği enerjiyle, otelimize yürüyor, eşyalarımızı atıp, tekrar yürümeye başlıyoruz. İkinci durağımız kahvaltısı ile meşhur Orkide Pastanesi. Burada da tercihimizi zeytin kavurmadan yana yapıyoruz.

orkide pastanesi_antep_mushaboom8.JPG

Bir sonraki yemek durağımıza gitmeden önce, yediklerimizi biraz hazmetmeye ihtiyacımız var. Bu yüzden şehri boylu boyunca yürüyerek, otoyolları ve üst geçitleri kat ederek Zeugma Mozaik Müzesi’ne yürüyoruz.

antep_mushaboom8_IMG_0142.JPGantep_mushaboom8_IMG_0018.JPG

Yol boyunca, gözüme takılan her bir kişi ayrı bir portre. Kameramı getirmediğime ve telefon ile yetinmek zorunda kaldığıma biraz pişman oluyorum. Çünkü kibarca “Fotoğrafınızı çekebilir miyim?” diye sorduğumda, memnuniyetle kabul ediyorlar. Ve asla duruşlarını bozup, bizim alıştığımız gibi poz vermiyorlar, oldukları gibi durmaya devam ediyorlar. Antep, bir yemek istikameti olduğu gibi pekala fotoğraf istikameti de olabilir, aklınızda bulunsun.

zeugma müzesi_antep_mushaboom8_IMG_0050.JPGzeugma müzesi_antep_mushaboom8_IMG_0061.JPG

Zeugma Mozaik Müzesi’ni köşe bucak gezdikten ve “Keşke o Helenistik villalar hala dursaydı ve bu mozikleri gerçekten oralarda havuzların diplerinde, avlularda görebilseydik.” diye hayıflandıktan sonra, hemen müzenin arka tarafında bulunan küşlemesi ile meşhur Halil Usta’ya gidiyoruz.

Halil Usta, aslında eski bir kasapmış, sonra eşe dosta et pişirmeye başlamış, sonra bu kulaktan kulağa yayılmış, orası bir restorana dönüşmüş, sonra daha çok yayılmış, şimdiki kocaman halini almış. Cem Uzan’ın bile rezervasyon talebini geri çevirmesi herkesin anlatmayı çok sevdiği bir hikaye. Kesinlikle rezervasyon kabul etmiyor.
Halil Usta da, restoranın üst katında yaşıyor. Dükkanının başından asla ayrılmıyor. Oradan yalnızca pazar günleri ava gitmek için ayrılıyormuş.

halil usta_antep_mushaboom8_IMG_0076.JPG

Mekan öğle saatlerinde tıka basa dolu. Boşalan yere, masadaki hiç tanımadığınız insanların yanına oturuveriyorsunuz. Siz kalktığınız anda da, sizin yerinize başkaları oturuyor. Oldukça salaş bir mekan. Küşlemesi ve kuşbaşısı gerçekten leziz.

Bir de salatası – adı “kaşık salatası”ymış – da bunlarla kapışacak kadar lezzetli.

Tatmadan önce, “Salatası muazzam.” diyenleri anlayamamıştım. Salata ne kadar farklı olabilir ki diye düşünmüştüm, ancak tadına baktığımda anladım. Şiddetle tavsiye ediyorum.

halil usta_antep_mushaboom8_IMG_0146.JPG

Oradan kalkıyoruz, hemen bir taksiye atlıyoruz. “20 lira versen yeter, biz İstanbul taksisi deyilek.” diyen çok matrak, çok sempatik aksanlı bir abi ile merkeze dönüyoruz.

İstikametimiz Tahmis Kahvesi. Buradaki menengiç kahvesi çok lezzetli. Kahve kadar cazip bir diğer şey ise, canlı müzik olması. Öğleden sonra, kahve içerken fasıl dinleme fikrine bayılıyorum.

antep_mushaboom8_IMG_0099.JPG

Burada bizim şirketteki diğer gurme gezgin ekiple de kesişiyoruz. Bahçede biraz yemek molası verip, sohbet ettikten sonra, alışveriş faslı için Almacı Pazarı’na yol alıyoruz. Her bir dükkanın dışı baharatlarla, fıstıklarla, kurutulmuş patlıcan, kabak ve biberlerle dolu. Tam bir renk cümbüşü.

 

antep_mushaboom8_IMG_0125.JPGantep_mushaboom8_IMG_0120.JPGantep_mushaboom8_IMG_0144.JPGantep_mushaboom8_IMG_0139.JPG

Her ne kadar İmam Çağdaş için, “Uzak durun, çok jenerik, çok fabrikasyon oldu.” deseler de, önünden geçerken karşı koyamayıp, tek bir lahmacun yemek için içeri dalıyoruz. Herkes porsiyon porsiyon etleri gömerken, yalnızca bir tanecik lahmacun yiyor olmamız biraz garip kaçıyor; ama midemizde daha fazla yer yok. Fabrikasyonu, jeneriği bilmem; ama lahmacun gerçekten çok lezzetli. Sanırım Antep’te zaten lezzetsiz et yok.

antep_mushaboom8_IMG_0141.JPGantep_mushaboom8_IMG_0145.JPG

Hava kararırken, “yemek yeme yorgunu” olarak, kendimizi otele atıyoruz. Akşam planlarını yapmadan önce, sıcak bir duşa ve biraz uzanmaya ihtiyacımız var.

Antep’teyken kurulabilecek son cümle “Çok acıktım.” olacaktır muhtemelen. Çünkü her köşe başında o kadar lezzetli bir durak var ki, insan acıkmayı bekleyemiyor.

Üstelik bütün bir gün boyunca yediklerimizin maliyetinin kişi başı yaklaşık 100 TL olduğunu söylersem, belki hemen Antep bileti bakmaya başlamanız konusunda daha da şevklendirebilirim.

Lezzetle kalın!

antep_mushaboom8_IMG_0082.JPG

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s