Büyüme Panikleri, Nohuttan Muffin, Karnıbahardan Pizza

Cevaplanması gereken yüzlerce mail, katılınması gereken toplantılar derken, nasıl başladığı, nasıl bittiği belli olmayan bir iş gününün sonunda eve geliyorum.

Haftanın henüz çok başındayız, dans etme motivasyonundan çok uzakta…

Spotify’dan haftalık keşif listemi açıp, portakal suyunda pişmiş zeytinyağlı kereviz hazırlamak için soğanı zeytinyağı ile kavurup, dilimlediğim havuç ve kerevizleri içine atıyor, üzerine portakalın suyunu sıkıyorum. Tencerenin kapağını kapatıp, kendimi duşta sıcak suyun altına bırakıyorum.

Çıktığımda yemeğim hazır. Kendimle gurur duyuyorum o sırada.

Yemeksepeti’ni açıp, ne yiyeceğime kadar vermeye çalışacağım sürede, evde kendime sağlıklı yiyecekler hazırlayabildiğimi fark ediyorum. Hem 15-20 dakikada hazırlanıyorlar, hem sağlılıklılar, hem de lezzetli. Üstelik de en güzel malzemeden, tam istediğim gibi. Daha ne olsun!

kereviz.jpg

Fotoğrafını çekip, instagram’a yükleme ritüelimi gerçekleştirdikten sonra, yanına bir de soğuk bira açıyorum. O sırada Mr. Papyon arıyor. Hem hasta, hem de toplantıdan yeni çıktı; yoğun ve yorucu bir gün geçirdi biliyorum. Yine de o akşam değil, ertesi gün akşam buluşmayı teklif ettiği anda, bir panik dalgası bütün vücudumu sarıyor.

Kucağımda duran ve on dakika öncesine kadar “gurur kaynağım” olan kereviz, o an “olmaktan korktuğum kadın” sembolüne dönüşüveriyor.

Ben ne zaman haftanın hangi günü olduğuna bakmadan partileyen bir kadından, evde yemek pişirip, her hücresiyle arzuladığı adam ile kavuşmayı bekleyen -ve kavuşamayan bir kadına dönüştüm?!

Hayatım boyunca kendime söz verdiğim bir şey vardı: Klasik kadın rolünü reddetmek! Hayatının hiç bir noktasında, eğlenmeyen, oyun oynamayan; sorumluluklarını, kariyer hırsını ön plana alan bir kadın olmamak! Ve o an, havluya sarılmış saçlarım, kucağımda zeytinyağlı kereviz ile kendimi o kadına çok yakın hissediyorum.

Oldukça lezzetli olmasına rağmen kerevizi çöpe döküyor, biramı hızlıca içiyor, saçımı kurutup yatıp uyuyorum.

Ertesi gün öğle yemeğinde bir iş arkadaşıma büyük bir dürüstlükle bu hislerimi anlatıyorum. “Yapma Sezen!” diyor. “Benim hayatımın olağan bir parçası bu ve o kadar kötü bir şey değil. Ben mesela kocam eve gelip bulaşık makinesini boşaltarak bana sevgisini gösterdiğinde gerçekten mutlu oluyorum. Senin zihninde bir kodlama olabilir mi bu paniğinin kaynağı?”

Kesinlikle öyle.

“Bu akşam bir kuaföre filan git, iyi gelir.” diyor.

saç kesim.jpg

O gün iş çıkışında, koşa koşa Makas Nişantaşı’nın yolunu tutuyorum. Her zaman harika saç kesen İsa’ya kendimi teslim ediyorum. “Saçında çok fazla farklı boy var. Şuraya kadar kısaltmalıyız. Uzattığın kahküller çene hizana geldiğinde de, saçını söyle atıp çene hattını ortaya çıkartmalısın.” diyor.

Önümüzdeki altı ay için saç planımı yapıyor. Adeta bir şirketin stratejik planı; kesime gideceğim tarihler bile belli.

Beni kahküllüyken Briget Bardot gibi gösterdiği günler olmuştu, ona güveniyorum. O yüzden saçımın yarısını kesip atmasına gıkımı çıkartmıyorum. Dans ederek saç kesimini tamamlıyoruz.

Mr. Papyon’dan mesaj geliyor: “Hellooo. İyileşmiş güzel kollar Alara ile görüşmek ister. Alara için de uygun mudur?”

“Kısa saçlı Alara’ya hazır mısın?” diye cevap yazıyorum.

Birkaç saat sonra, oldukça kısalmış saçlarımla, ellerimizde pek sevdiğimiz Urla şarapları kadehlerimize doldurulmuş olarak onun güzel kolları arasında yatıyorum. Mutluyum. Ona bir önceki gün yaşadığım duygusal krizi anlattığımda, kahkahalar ayarak takılıyor bana: “Duyan da aylardır evde yemek yapıyorsun ve beni bekliyorsun sanacak. Bütün haftasonunu birlikte geçirdik. Kaç gün yemek yaptın?” diye soruyor her zamanki mantıklı ve anlayışlı yaklaşımıyla.

“Sanırım iki gün.” diye cevap verirken saçmaladığımı fark ediyorum. Onun, ben saçmaladığımda, garip triplere girmek yerine, bana gülebilmesini çok seviyorum.

“Saçlarını yalnızca kestirdin mi, yoksa ışıltı filan da mı attırdın?” diye soruyor. Kahkahalarla gülüyorum. Çünkü saçımı filan boyatmadım, yalnızca fönlü. Ve o beni aylardır yalnızca sarhoş gecelerde, akşamdan kalmalıklarda, yataktan kalkıp beş dakikada işe koştuğum zamanlarda, birlikte bütün günü miskince sarılarak yattıktan sonra delirmiş saçlarımla gördü. Bir kere bile saçlarım makyajım muntazam çıkmadım karşısına.

IMG_3850.PNG

Ertesi gün, işten çıkışta pole dance dersine gidiyorum. Son zamanlarda haftamı çok keyiflendiren aktivitelerden biri. Sporun olabilecek en eğlenceli formatı!

Akşam eve geldiğimde uzun zamandır bekleyen Mine & Volkan yazılarının bir yenisini yazıyorum. Her zamanki gibi harika tepkiler alıp, evin içinde kendi kendime dans ediyorum.

Zihnimdeki şartlandırmaları nasıl yok edebilirim; veya gerçekten yok etmeli miyim bilmiyorum. Ben dans ettiğimde, fingirdeştiğimde, gezip tozduğumda mutlu oluyorum. Evde yemekler pişirdiğimde değil.

Yine de hepsi o kadar lezzetli oldu ki; geçtiğimiz günlerde mutfağımda pişen, çok pratik ve sağlıklı yemekleri de burada paylaşmadan geçemeyeceğim:

Nohuttan Muffin:

Kulağa çok saçma geldiğini biliyorum; ama unsuz, yapay şekersiz, oldukça doyurucu ve lezzetli bir tarif bu.

FullSizeRender 6.jpg

Bir karıştırıcıda 1/2 su bardağı yulaf ezmesi, yarım paket kabartma tozu, biraz tuz, 1 olgunlaşmış muz, 250gram konserve nohut (Çok hamaratım diyenler nohutu haşlayıp da kullanabilirler tabii ki. Burada işin püf noktası, nohut tadını kaybetmeleri için iyice süzülmüş ve kuru olmaları.), 2 yemek kaşığı fıstık ezmesi ve tatlı tercihine göre balı karıştırıyorsunuz. Gerçekten tatlı bir şeyler yemek isterseniz kuru üzüm, dokusunu daha una benzer yapmak isterseniz dövülmüş ceviz de ekleyebilirsiniz.

Sonra bu karışımı muffin kalıplarına doldurup, 170 derece ısınmış fırında 20 dakika kadar pişiriyorsunuz.

Çok sağlıklı, çok doyurucu ve gerçekten lezzetli. Vicdan azabı çekmeden kahvaltıda muffin yuvarlamak için olabilecek en iyi tarif. Üstelik de hazırlaması çok kolay.

nohut muffin.jpg

Karnıbahardan Pizza: 

Bir Adanalı olarak vegan beslenmeye geçebileceğimi hiç sanmıyorum; ama vegan beslenme yaygınlaştıkça, sebzelerin alıştığımızdan çok farklı kullanımlarının karşımıza çıkmasına bayılıyorum.

IMG_7622.JPG

1 bardak karnıbaharı rondodan geçirip un kıvamına getiriyorsunuz. Ardından buna 1 yumurta ve 2 yemek kaşığı kepek unu ekliyorsunuz. Hepsini güzelce karıştırdığınızda pizza hamurunuz hazır. Hiç yağ eklemeden, fırın tepsisine bir yağlı kağıt serip bu karışımı dibine yayıyorsunuz. 170 derece fırında 20-25 dakika kadar pişiriyorsunuz.

FullSizeRender 23.jpg

O pişerken üzerine keyfinize göre koyacağınız malzemeleri hazırlıyorsunuz. Ben soğan, sarımsak ve domatesi rondodan geçirip, güzelce pişirerek domates sosumu hazırladım. Pişen karnıbahardan pizza hamurunun üzerine bu domates sostan ince bir tabaka sürdüm. Üzerine kaşar peyniri ve dolapta ne varsa koydum.

Tadı alıştığımız pizza gibi değil tabii ki; ama gerçekten beklediğimden bile lezzetli oldu.

Karnıbahar Tabule:

Yukarıda pizza hamurunu hazırlarken olduğu gibi karnıbaharı rondodan geçiriyorsunuz veya rendeliyorsunuz. Bol bol yeşilliği, nane ve maydonoz olmazsa olmaz tabii, incecik doğruyorsunuz. Akşam kimseyle öpüşmeyecekseniz, elinizi korkak alıştırmayın bolca da taze soğan doğrayın. Yeşil zeytin ve ceviz de çok yakışıyor. Bunların hepsini güzelce karıştırıp, zeytinyağı ve limondan oluşan bir sosla taçlandırıyorsunuz. Çok sağlıklı, çok lezzetli.

IMG_7344

Hurmalı Chia Pudding:

Evde çok chia pudding yaptım. Muzlu, tarçınlı olan versiyonu da çok seviyorum; ama benim en favorim hurmalı ve cevizli olan!

Chia pudding yapmak için, chia tohumu ile sütü karıştırıp akşamdan buz dolabına atmanız gerekiyor. Sütü çok fazla koyarsanız, pudingten uzak oldukça sıvı bir karışım oluyor. O yüzden bence sütü az koyun; çok katı olursa, sabah daha çok süt ekleyip çırparak sulandırabilirsiniz.

Sonra buna taze hurma, ceviz ekleyip, üzerinde birazcık bal gezdirin. Leziz bir kahvaltı!

hurma puding.jpg

Yeşil Mercimekli Somon Salata:

IMG_5071.JPG

Bu tarifte tek dikkat edilmesi gereken şey, yeşil mercimekleri nasıl haşlayacağınız. Haşlamaya başlarken tuz koyarsanız, bu mercimeklerin pişme süresini uzatıyor. Bu yüzden biraz piştikten sonra eklemeniz gerekiyor tuzu. Biraz da sirke eklerseniz, renklerini kaybedip dağılmıyorlar. Sonra haşlanmış nohut ve hazır somon füme ile karıştırıyorsunuz. Zeytinyağı eklediniz mi, leziz ve doyurucu salatanız hazır!

Sağlıkla ama hamaratlığı çok abartmadan kalın!

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s