Sizin de zaman algınızda bir bozulma oldu mu? Evden dışarı çıkar çıkmaz sokak çok karışık ve sesli geliyor mu size de?
Abartıyormuşum gibi oluyor böyle söyleyince farkındayım.
Gelgelelim oldukça ciddiyim; ben böyle bir sendrom yaşıyorum. Hiç bir şeye yetişemiyorum, aklımdaki işleri bitiremiyorum ve sokağa çıkmaya aşırı üşeniyorum.
“Ya biz nasıl her gün işe gidip, akşama kadar şirkette o kalabalığın içinde çalışıp, akşam da arkadaşlarımızla buluşup, gecenin bir yarısı eve gelip duşumuzu alıp ertesi güne hazırlanıyormuşuz?” diye soruyorum kendi kendime.
Şimdi birkaç saat kesintisiz bilgisayar başında oturduğumda, vücudumu bir eğip bükerek esnetmeye ihtiyaç duyuyorum. Hazır yiyeceklere bakmaya bile katlanamıyorum, kendime bol zerdeçallı, kimyonlu ve kişnişli sebzeler hazırlamaya bayılıyorum. Sokaktan eve geldiğimde, bir süre uzanıp kitap okumaya ihtiyaç duyuyorum.
Belki de bunları her zaman istiyordu ruhum ve vücudum, fakat ben o koşturmaca içinde farkına varmıyordum. Kimbilir?
İstanbul’a beş günlüğüne geldim. Morlu pembeli, güllü, tam venüs retro’ya uygun defterime de İstanbul’da yapacaklarımı listelemiştim. Dördüncü günün sonundayız. Yalnızca iş ile ilgili olan listede hedefime uygun gidiyorum.
Onun dışında okumayı planladığım kitaplar, yazmaya niyetlendiğim yazılar, görmek istediğim çok özlediğim insanlar hepsi bir sonraki İstanbul ziyaretime kaldı.
Bu curcuna arasında keşfettiklerim, düşündüklerim:
1- Bara gitme mahçubiyeti
Tam Covid nedeniyle evlere kapanmamızdan önceki cumartesi günüydü. Joker’de buluşmuştuk. Birbirimize sarılmış, elli kollu şakalar yapmış, aynı şişeden biralar içmiştik. Yaz planlarından bahsetmiştik.
Araya aylar girdikten sonra neredeyse aynı ekiple yine Joker’de buluştuk. Bu sefer her şey farklıydı. Ateş ölçümüyle mekana girdik, maskelerimizi taktık. Dışarıda ve bir mekanda fotoğraf çekip koymaya ilişkin bir çekince yaşadığımızı fark ettik. “Yeterince hassas davranmıyor gibi algılanır mıyız?” Sonra sokağa çıkma yasağını Alaçatı’da geçirmeye karar verdik. Covid’de bu ironilerimizi kaybetmemek güzel. ❤
2- Şeftali Mevsimi
Benim açık ara en sevdiğim meyve olabilir şeftali. Hazır mevsimiyken harika bir kahvaltı ve canınız tatlı bir şeyler çektiğinde sağlıklı alternatif önerisiyle geldim. Activia ile yulafı karıştırın. (Türk markaların yulafları sunta gibi, yalnız sütle pişirince veya bekletince yenilebilir kıvama geliyor. O yüzden cimrilik yapmayın, iki katını verin, ithal versiyonlarını alın. Gerçekten aradaki fiyat farkına değiyor.) Üzerine dilediğiniz boyda şeftali dilimleri, onun üzerinde de biraz bal gezdirin.
İlla ki renkli instagramlık bowllardan yapmak istiyorsanız, activia’yı matcha ile karıştırıp yeşil yapabilirsiniz.
3- İlikli Kemik Suyu –Suppla (Kemik Suyu Barı)
Kolajen tablet veya toz takviyelerine bir tık mesafeliyim ben. Ama artık yaşım kolajen desteği alma yaşı olduğundan, bu konuda yaptığım her araştırma beni ilikli kemik suyuna çıkartıyordu. Denediğim hiç bir markanınkini içmeyi de başaramadım. Tadı ve kokusu beni çok zorladı. Derken şiddetli tavsiye üzerine Suppla’yı keşfettim.
Suppla, kemik suyu barı. Evet evet yanlış okumadınız, Türkiye’de bir tek. Kahve bardağı gibi karton bardaklarda take away kemik sularını, müthiş sunumlarını bir süre takip ettikten sonra, eve kavonoz kavonoz kemik suyu stokladım.
Gerçekten hiç zorlanmadan içebiliyorum ve çok seviyorum. Benim gibi kolajen takviyesini doğal yollarla almak isteyen herkese buraya bir şans vermesini tavsiye ederim.
4- Ahali Evde – Mesafeli Meze
Evet, evde oturduğumuz günlerde yemek yapmaya başladık, kendimizi oldukça geliştirdik ama her şeyi de kendimiz yapacak değiliz ya!
Benim paket servis ile ilgili en büyük sıkıntım, paketlemenin bütün iştahımı kaçırması. Fotoğraflara bakıp söylenen yemeklerin, korkunç paketlerde ve sıkıştırılmış gelmesine tahammül edemiyorum.
Bugüne kadar Bodrum Mantı’nın cırt cırtlı karton paketlemesi favorimdi bu konuda.
Şimdi bir de Ahali eklendi. Gerçekten hem kutuları hem de sunumları çok şık. Evde keyifli bir rakı ziyafetini çok pratik hale getirebilir. Yemeksepeti’ne de eklenmişler, aklınızda bulunsun.
(Ben post-covid dönemde bütün restoranların paket servise yönelmesini bekliyorum. Böyle çok havalı, asla paket servis yapmaz diyeceğimiz üst segment restoranlar da dahil olmak üzere. Bakalım bakalım.)
5- Her gün düzenli ne yapıyorsun? Kahve içiyorum.
Evde kahveye dair her şeyimin bozulduğu bir dönemdeyim. Hangi kahve makinesini almalıyım gibi bir araştırmaya da ruhum yetmedi. Geçtiğimiz üç ay boyunca sürekli google’a “….. nasıl yapılır?” sorusunu (Maske nasıl dikilir? Sarımsak nasıl soyulur? Market alışveriş hijyeni nasıl olmalı? Patlıcan nasıl közlenir? Maya maskesi nasıl yapılır? ….) sorarak yaşadıktan sonra, artık yeni bir şey araştırmayı reddediyorum. 🙂
Tesadüfen aldığım kahvelerden Kronotop No:33’e bayıldım. Bu aralar göçebelik hazırlıklarımda bana eşlik ediyor.
Sizin favori kahveniz ne? Hangi aparatları kullanıyorsunuz kahve demlerken? Bu konuda tavsiyeleriniz var mı?
6- Yoga Uzmanlık Programı
Planladığımdan çok geriden tamamlayabildiğim bir uzmanlık programı var. Bir ayda eğitimin bir modülünü bitirebildim.
Olağan koşullarda ben bunun için streslere girer, ajandamda alan açar, gerekiyorsa uykumdan kısar her gün birkaç derse girerdim. Sanırım aldığım eğitim -Mindfulness beni böyle konularda daha sakin bir insan yaptı.
Bir şeyi yetiştiremediğim için panik olduğumda, bu hissimi yakalıyor ve kendime şu soruyu soruyorum: “Bunu bugün yapmazsan bir şey kaybedecek misin? Veya bunu bugün yaparsan bir şey daha iyi olacak mı?”
Bazen cevabım evet oluyor. “Yarım saatte halledip aradan çıkartabileceğim bir şeyi yapılacak iş listemde taşımaya değmez.”, “Bunu gerçekten bugün bitirip yollamam lazım.” gibi.
Bazen ise kendime şöyle diyorum: “Bu keyif almak için yaptığım bir şey. Strese girmek için değil. Daha sonra da yapabilirsin.”
Bunun hiç bir şey yapmadan günleri geçirmeye dönüşmemesine özen gösteriyorum. O günümde yeteri kadar iyi çalıştıysam, sevdiğim şeylere zaman ayırdıysam geri kalanına “Siktir et be, senden kıymetli mi?” demeyi yavaş yavaş öğreniyorum.
Uzun zamandır not defteri yazısı yazmamıştım. Keşifler hep kendi içimdeydi. Bu hafta sonu da sokağa çıkma yasağı olmasaydı bu yazıdan sonra normale döndüğümüze inanabilirdim. 🙂
Sağlıkla ve keşifle kalın!
değil ithal – ki onu da aldım rossmann mağazasından, meyveli falan bir yulaf ama yok tadı yok! – zenginlere özel:) bilemedim sabah sabah başka tabir yapılanı da olsa yulaf yulaf! yoğurt koy, muz dilimle badem koy ayhhhh bitiremedim bir kutuyu en son kardeşimin ev,ine götürdüm gözümüm önünden kaybolsun diye.
kahve çok denedim, tchibo, monarch bilinen market kahveleri, çektirip aldım, hazır aldım vs. son zamanlarda metro markette satılan riboa favorim. gayet tok ( sert) bir kahve. evde çok basit bir filtre kahve makinası var, kağıt filtre kullanmıyorum, kendi filtresi yetiyor. içme suyu ile yapıyorum ama yavaş yavaş musluk suyuna geçeceğim. bir de pandemi döneminde en çok espresso içmeyi özlediğimden makinayı da yenileyeceğim. ama kapsullü değil çekmeli bir az süt segment bir ev modeli bakıyorum. bakıyorum dediysem lafın gelişi avm gezmiyorum. internetten de almam eylülde ancak gezerek bakara.
günaydın
BeğenLiked by 1 kişi