Panajachel -2: Lokal Üreticiler, Kakao Birası, Rengi Değişen Sihirli Bitki, Selina Parti Gecesi ve Cevicheli Bira

Beklentisizliğin rahatlığı -çünkü o gün bir Maya Tanrısı ile partilemişiz, bir güne daha sığmasını bekleyebiliriz ki?- ve romun çakırkeyifliği bir arada, avaz avaz şarkılar söyleyerek ahşap teknemiz ile Atitlan etrafındaki yerleşim yerlerinden ikinci durağımıza gidiyoruz: San Juan.

Sokakların tepesine boydan boya süsler asılmış bir kasabaya yanaşıyoruz. Daha karaya ayak bastıktan birkaç dakika sonra, biz iki kişi ekibimizin kalanını ve rehberimizi kaybediyoruz. Hiç endişelenmeden, kimseyi bulma çabasına girmeden, sokaklarda poz veren kalabalık turist gruplarının arasına kaynaşıp poz vermek gibi bir oyun icat ediyoruz kendimize. Bu fotoğrafa baktıklarında “Bunlar da kimdi ya?” diye düşündükleri anı hayal edip kikir kikir gülüyoruz. Biz böyle kendi kendimize eğlenirken rehberimiz bizi buluyor.

İlk durağımız tamamen geleneksel şekilde pamuktan iplik elde eden ve hiç bir şekilde kimyasal boya kullanmadan kumaşları boyayan bir kooperatif. Burada gerçekten pamuğun, hiç bir makine kullanılmadan ipliğe dönüştürülmesini ve tamamen doğal sebzeler ve bitkilerle renklendirilmesini izliyoruz.

Havuç ile turuncu rengi, kömür ile siyah rengi veriyorlar gibi. Asıl enteresan olan mavi rengi veren bitki. Çünkü bu bitki yalnızca dolunayda kesildiğinde mavi renk veriyor, diğer zamanlarda kesilince bu rengi vermiyormuş. Yapay kumaş boyası bulunup kullanılmaya başlanana kadar, bu bölgenin ihracatının temeli bu bitkiye dayanıyormuş, sonra kahveye kaymış.

Dünya tatlısı bir Guatemalalı kız bize bütün bunları yaparak anlatırken, biz Gstaad Guy’ın kelimeleri ve vurgusuyla “wifey fo sho” gibi espriler yapıyor ve sonra kafamızın güzelliği yüzünden kahkahalarımızın önünü alamıyoruz.

Ardından kakao çekirdeklerinden artisan çikolata yapan bir atölyeyi ziyaret ediyoruz. Hayatımızda ilk defa kakao bitkisinin meyvelerini kabuklu ve kabuksuz olarak tadıyoruz, bunların yine hiç bir makine kullanılmaksızın ezilerek çikolata yapımını izliyoruz. Bunların ezilmiş halini tattığımızda bugüne kadar kakao diye aldığımız şeylerin aslında gerçekten kakao olmadığını anlıyoruz, çünkü tadı gerçekten oldukça farklı. Maya dilinde “Dikkat et sıcak” anlamına gelen kelimenin telaffuzunun chocolate’ye yakın olduğunu, sıcak çikolata ikram ettiklerinde bu cümleyi kullanıp durdukları için çikolata kelimesinin yayıldığı gibi eğlenceli hikayeler dinliyoruz. Bizi asıl tavlayan kısım, kakao birası oluyor. Gerçekten çok farklı ve çok lezzetli.

Lokal üretim turumuz bittiğinde hava artık akşam oluyor ve biz yeniden Panajachel merkeze doğru yola çıkıyoruz. Rehberimizin tavsiyesi ile akşam yemeği için bizden başka hiç turistin olmadığı, canlı müzik yapılan bir restorana gidiyoruz. Yemek yemeyi unutup sürekli bira içiyoruz. Sokakta dans ederken, rastgele çevirdiğim her kadının mükemmel dans ettiğini fark ettiğim andan itibaren, sürekli olarak başka başka kadınları dansa davet edip hepsiyle dans etmeye başlıyorum. Bir süre sonra minik kız çocuklarının gelip birlikte dans etmek istediği, insanların videoya çektiği bir aksiyonun başkahramanı olarak buluyorum kendimi. Ekipçe o kadar eğleniyoruz ki orada, restoranın sahibi canlı müziğe ara verilip bir konuşma yaptığında, bizim masayı göstererek “Gecenin en cool masası. Siz neredensiniz?” diye soruyor.

Oradan sonra, o gece kalacağımız Selina’ya geçiyoruz. Panama’daki Selina deneyimimizden sonra, yeniden Selina’da kalacağımız için çok heyecanlıyız. Saat oldukça geç olduğu için, hiç odamıza uğramadan doğrudan bar ve club’ının olduğu kısma doğru yürüyoruz. Panama’daki Selina’da club giriş katında, bar terastaydı; Panajachel Selina ise bu konuda yıkılıyor. Çünkü otel alanından tamamen bağımsız biçimde, sahil kısmında bunlar devasa bir alana konumlanmış.

Bundan sonrasına ilişkin hiç fotoğraf yok, çünkü şarjım bitmişti. Ve biraz etrafı çekmek için Berk’in telefonunu alıp dakikalarca bir şeyler çektiğimi sandığımda, aslında hiç tuşa basmamış olacak kadar da şahane sarhoşmuşum. Yine de ortamı gözünüzde canlandırabilmeniz için, club’ın gündüz halini paylaşıyorum, gece versiyonunu oldukça çok kalabalık ama dans edecek kadar alanınızın olduğu ideal bir ortam olarak hayal gücünüze bırakıyorum.

Önce club’a gidiyoruz. Denizin kıyısında, yerler kum, oldukça güzel çalıyor. Orada ne kadar kaldığımızı bilmiyorum, bir noktadan sonra biz Anisa ile bizim çocukları kaybediyoruz ve bara geçiyoruz. Bar, büyük bir teras şeklide ve şansımıza DJ o kadar iyi çalıyor ki, gecenin geri kalanını barda geçirmeye karar veriyoruz. Mojito’ları ardı ardına devirirken, DJ setin önündeki konumumuzu sabitliyoruz, bir süre sonra mekandaki en güzel kadınlar da bize katılmaya başlıyor.

DJ gittikçe daha iyi çalıyor ve saatlerce dans ediyoruz. O gece, bütün Guatemala seyahatimde en çok dans ettiğim gece oluyor. Dans ettiğim sürece hayat çok güzel, ama sonra bir anda müzik kesildiğinde, iki ayağım üzerinde sabit durmam gerektiğinde ne kadar sarhoş olduğumun farkına varıyorum. Hala çok gülerek andığımız bir an, çünkü yüzümde dehşet bir panik ifadesi ile Anisa’ya, “Benim müziğe ihtiyacım var, yoksa ayakta duramıyorum.” demişim. 🙂

DJ ısrarlar üzerine iki parça daha çaldıktan sonra gece gerçekten bitiyor. Anisa’ya “Hadi gidip odamızı bulalım.” dediğimde küçük bir çocuk gibi omuzlarını silkerek “Hayır! After party istiyorum istiyorum istiyorum.” diyor.

Aslında gündüz Maximon faslından sonra, akşam yemeğinde bol bol dans ettiğimizi düşününce, club faslı after party sayılabilirken, bir de üzerine bar kısmında saatlerce dans etmişken sanırım toplamda altı yedi saat partilemiş after’ın after’ını yapmış durumdayız. Ve ben gerçekten dans etmediğim sürece ayakta durma yeteneğine sahip değilim, o yüzden ondan orada ayrılarak, Selina’ya doğru yürümeye başlıyorum. Gittiğimde otelin kapısını üzerine kocaman bir zincir vurulmuş ve kapalı bulduğumda paniğe kapılıyorum, çünkü hiç şarjım da yok. O sırada aksanlarından Alman olduklarını anladığım iki Selina Tribe üyesi, geceleri bu kapının kapandığını, diğer taraftaki kapıdan giriş yapıldığını söyleyerek, beni otele sokuyorlar neyse ki…

Bizim çocuklar çoktan odaya gelmiş ve uyumuşlar. Çok gülüyorum, genellikle tam tersi olur, bizim bu ekipte kızlar daha gececi, daha dans ve parti meraklısı çıkıyor.

Sabah 06:00 gibi zınk diye uyanıyorum. Az sonra Anisa da kalkıyor, birlikte kahvaltı etmek için havuzbaşındaki cafe’ye gidiyoruz. Avokado tost ve kahve her yerde her zaman leziz olduğu için tercihimiz belli. Sonrasında ben güneş meraklısı olarak, bizimkilerden ayrılıp havuz başında biraz güneşleniyorum. Sonra kendime güneş altında içmek için bir michelada siparişi veriyorum. Servis yapan çocuk sabahın köründe michelada siparişi vermeme oldukça şaşırıyor. “Sen michelada’nın ne olduğunu biliyor musun?” diye soruyor teyit etmek ister gibi. “Evet ve akşamdan kalmalığa çok iyi geleceğini düşünüyorum.” diyorum. Kahkahalar atıyor, “İşte bunda o kadar haklısın ki!”

Michalada da nedir diye soranları şu yazıya alalım.

Tuhaf şekilli ve şaşırtıcı biçimde çok rahat şezlongta güneşlenip, harika şarkılar dinlerken ve micheladamı yudumlarken “Selina’nın gecelerini ayrı, gündüzlerini ayrı seviyorum.” diyorum. Selina bir kere daha yanıltmıyor ve bize harika bir ortam sunuyor.

Öğlene doğru Antigua’ya dönmek için tekrar yola çıkıyoruz. Yolda iki lezzet molası veriyoruz. Birinde guacamole ve acı sos ile yenilen ciceroni (kızarmış domuz derisi) tadıyoruz.

Diğerinde ise piccocita, yani cevicheli bira. Bira kutusunun yarısını boşalttıktan sonra içine ceviche sosu koyup, ağzına da bir karides konduruyorlar. Guatemala’da en sevdiğim şeylerden biri de, sürekli yeni şeyler tatmak ve hepsinin damak tadıma oldukça uygun olmasıydı.

Panajachel -2: Lokal Üreticiler, Kakao Birası, Rengi Değişen Sihirli Bitki, Selina Parti Gecesi ve Cevicheli Bira” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s