– “Ben o tarihlerde yokum, Karadağ’a gidiyorum.”
– “Ne zaman döneceksin?”
– “Bilmem, henüz bir dönüş biletim yok.”
– “Nerede kalacaksınız?”
– “Onu da ayarlamadık henüz.”
– “Yok artık, ciddi misin?”
– “Evet, sadece tek yön bir uçak biletimiz, bir de festival biletimiz var o kadar. Bir de orada şirket kurmak gibi de bir niyetimiz.”
– BAD_REQUEST (400) 🙂
İnsan ne kadar çok seyahat ederse, o kadar rahat ve kaygısız seyahat etmeye başlıyor. Hayatımda ilk defa gideceğim ve hakkında pek bir şey bilmediğim ülkeye gideceğim günün sabahına kadar da elimde yalnızca tek yön bir uçak bileti, bir de festival bileti vardı. Uçak bileti de, festivalden birkaç gün öncesi içindi; arası boş ve plansızdı. Ayrıca uçak bileti Tivat’aydı ve festival ülkenin bambaşka bir yerindeydi.
Hikaye şöyle başladı; canım Aslıhan bizim ortak grubumuza Sea Dance Festival‘in bir instragram storysini paylaşarak, “Hadi gidelim!” dedi.
Bizim o grupta genellikle Aslıhan ile ben, her plan programa hevesli olan ikiliyiz. Konu yeni bir restoran denemek de olsa, sanatsal bir etkinlik de, seyahat de, festival de fark etmiyor; işlerimizle ilgili buna engel bir durumumuz yoksa ikimiz de bütün bu planlara dünden gönüllüyüz. Geri kalanların sağı solu belli olmuyor. Eskiden herkese uymasını beklerdik ve bu yüzden de çok daha az şey yapıyorduk. Bu sene Isle of Escape planıyla fark ettik ki, biz ikimiz bileti aldıktan sonra genellikle diğer bebeklerimiz de sonradan ekleniyor. O yüzden artık herkese uymasını beklemeden, biz ikimiz plan programları yapıp diğerlerine haber vermeye karar vermiştik.

Sea Dance Festival’in tarihlerine baktım, ajandamda çakışan hiç bir şey yoktu, Karadağ vize istemiyordu, hemen onunla kendime bilet almak için sitesine girdim. “Normal bilet mi alsak, VIP mi?” diye düşündüm sadece. Sonunda iki kız gideceksek, hiç bilmediğimiz bir ülkede, hiç bilmediğimiz bir parti ekibinin arasında rahatsız edici bir ortamla karşılaşırsak biraz daha konforlu olabilmek adına VIP’den yana tercih yaptım. Instagram’dan da story olarak festivali paylaştım.
Bu seneki pek çok fantastik seyahatimin bir instagram story ile başladığı gibi çok eğlenceli bir gerçek var. Senenin başında da “Bu sene şöyle tuhaf, uzak, farklı bir yere gitme planı olan var mı?” diye sormuştum, bir kaç gün sonra elimizde Panama uçak biletlerimiz vardı. Berk’in deyişiyle instragram storysinden üç ülkelik Latin Amerika gezisi çıkartmıştık.
Bu sefer de ben festivali paylaştığım anda çok uzun zamandır görmediğim bir çocukluk arkadaşım tam aynı tarihler olmasa da ona yakın tarihlerde Karadağ’da olmayı planladığını, seyahat tarihleri konusunda esnek olduğunu ve festivale gelebileceğini söyleyen bir mesaj attı. Böylece o da festival biletini aldı ve bizim festival ekibimiz üç kişiye çıktı.
Daha doğrusu biz üç kişiye çıktığımızı sandık. Aslıhan pasaportunun süresinin altı aydan az kaldığını fark etti, gerçekten bazı ülkelerde bu girişte sorun yaratıyor bilgisi üzerine hemen pasaport başvurusu yaptı. “Çip krizi var, pasaportlar aylarca gelmiyor.” dediler, buna hurafe gözüyle baktık. Daha festivale bir ay kadar zaman vardı. Elbet yetişirdi.

Sonra bunun üzerine biz İstanbul’da festivallere gittik, yoğun çalıştığımız dönemler oldu, ben benimkini uğurladım, Teos’a gittim, geldim, derken günler ardı ardına geçti ve festivale yalnızca bir hafta kaldı. Aslıhan’ın hala ortada pasaportu olmayınca, biz Sevgican ile gidiş uçak biletlerimizi aldık. THY ile Air Montenegro arasında oldukça yüksek fiyat farkı vardı, o yüzden ucuz uçak bileti sevenler olarak THY’yi eledik. Air Montenegro’nun business biletiyle ekonomi bileti arasında o kadar uçurum bir fark yoktu, “Boşver ya, duty free’den içki alırız o farka.” dedik, ekonomi sınıfı bilet alıp yalnızca 5 euro fark vererek koltuklarımızı seçtik.
Ben bir düğüne gitmek için beni alacak arkadaşımı Akmerkez’de beklerken, Decathlon’a girip, ayağımda topuklular, üzerimde şıkır şıkır elbisem, “Bize şöyle kolay kurulacak bir çadır lazım.” derken buldum kendimi. Düğüne de gerçekten festival çadırım elimde gittim. 🙂

Benim “Her şey hallolur.” yaklaşım ve rahatlığıma, Sevgican’ın da “Hallederiz ya.” rahatlığı eklenince, biz uçak biletimizin olduğu günün sabahı, uyku tulumlarımız ve çadırımızla tek yön uçak biletimizle Tivat’a uçmak için havalimanında buluştuk.
Check-in görevlisi de “Dönüş biletiniz olması lazım, yoksa ülkeye girişte zorluk çıkartırlar.” diye ısrar ettiği için, formalite icabı bir bilet ayarladık. Sevgican bize konaklamamız için en azından ilk geceki evimizi Airbnb’den ayarladı, duty free’den ganimetlerimizi topladık ve uçağa bindik.

Dadaaam! Business class’ta oturuyorduk, uçak değişikliği olmuştu ve bizim 5 euro fark verip aldığımız en ön sıra uçak biletleri, business’a kaymıştı. Hiç sesimizi çıkarmadan kocaman gülümseyerek birbirimize baktık, kadehlerimizi tokuşturduk, İstanbul’dan Dalaman’a uçuyormuş kadar kısa bir uçuş da olsa keyfini sonuna kadar sürdük.
Bu rahatlığımız, her şeyi akışına bırakmamız, ne olursa onun keyfini sürmemiz de, gerçekten muazzam bir enerji yarattı, seyahat boyunca her ama her konuda en az bu 5 euro farkla business upgrade’imiz kadar şanslı olduk.

Bu seyahat aşırı keyifli bir seyahat olmasının yanı sıra, bana bir kere daha “Aslında her şeyi planlayıp kaygılanarak zaman kaybetmeye gerek yok, en gerekli olan şeyleri yap, gerisini akışına bırak.” mantığının ne kadar doğru olduğunu hatırlattı.
Rahat ve keyif sürerek kalın!
Heyecanla gerisini bekliyoruz karadağa taşınma gibi bir durumumuz var güzel mesajlar iyi gelebilir şuan bana
BeğenBeğen
ooo ben çok sevdim ülkeyi. ❤️🔥 bütün izlenim ve gözlemlerimizi uzun uzun yazağım en kısa zamanda. yolunuz açık şansınız bol olsun!
BeğenBeğen
Festival izlenimlerinizi de heyecanla bekliyorum ^.^
BeğenBeğen
geliyor en en kısa zamandaa ❤️🔥❤️🔥
BeğenLiked by 1 kişi