Lara aynadaki yansımasına gülümsedi, “Yeniden bekarlar dünyasına hoşgeldin.” diye mırıldandı kendi kendine.
Üzerindeki sabahlığın önünü açıp önce karnına göz attı, sonra arkasına dönüp poposunu inceledi, aynaya yaklaşıp çeşitli mimiklerle kırışıklıklarını kontrol etti. Daha iyi göründüğü günler olmuştu, ama yeniden bekarlar dünyasında tam bir özgüven ile salınmasına engel bir şey gözüne takılmadı.
Genellikle yaşadığı ilişkilerin bitişe yaklaştığının kokusunu önceden almakla övünürdü, fakat bu sefer ters köşe olmuştu. “Galiba onunla uzun seneler birlikte ve mutlu olurum.” dediği sevgilisiyle, hiç düşünmediği ve beklemediği bir anda ayrılmışlardı. Üstelik büyük dramalar ve olaylar bile yaşanmamıştı. Ayrılık kararlarından bu yüzden daha emin olmuştu aslında; çünkü o büyük tutkular istiyordu ve bal gibi biliyordu ki büyük tutkular, büyük kavgaları ve ruhsal iniş çıkışları da beraberinde getirirdi. O kadar sakince ayrılık konuşması yaptıkları an, ayrılmaları gerektiğinden emin olmuştu.
Eskiden bir ayrılık yaşadıktan sonra, günlerce yemek yiyemez, yer ayağının altından kayıyor gibi hissederdi. Kendini suçlayacak sebepler bulurdu, “Şunu daha farklı yapsam ne olurdu?” olasılıkları arasında boğulup giderdi birkaç hafta.
Eski sevgililer listesindeki isimlerin sayısı çoğaldıkça, ayrılıklar da “Ben bu filmi daha önce izlemiştim.” hissi veriyordu.
Şimdi onu özlüyordu, ne yaptığını merak da ediyordu, ama biliyordu ki bunlar her geçen gün azalacaktı. Hep öyle olmuştu, yine öyle olacaktı. Ayrıldığında nefes alamıyormuş gibi hissetmesine neden olan adamlar bugün hiç umuruda bile değildi. Bunu bilmek her şeyi kolaylaştırıyordu.
“Deneyimler duyguları azaltıyor mu acaba?” diye düşündü. Bu fikri hiç sevmedi. Büyük ve güçlü duygular istiyordu hayatında. Bu duygular beraberinde dramalar ve göz yaşları getirecek olsa bile…
İster istemez eli bazen telefona gidiyordu, eski sevgilisinin instagram hesabına giriyor, takip edilenler arasına yeni kimleri eklemiş bakıyordu. Fakat her baktığında asabı bozuluyordu, çünkü adam ardı ardına inanılmaz vasat ve varoş kadınlar ekliyordu arkadaş listesine. Hiç bir zaman eski sevgililerinin yanında güzel ve havalı kadınlar görmekten rahatsız olmamıştı, tam aksine kendisinden sonra ucuz görünen kadınlarla takılmalarından rahatsız olurdu. “Bu kadar zevksiz ve bu varoş karıların peşine düşecek kadar aç olamazsın ya!” diye isyan etmesine sebep oluyordu eski sevgilisinin eklediği kadın profilleri.
Eline telefonu almıştı ki, kendisini durdurdu. Telefonu sakince bir kenara bırakıp squat yapmaya başladı. Her ilişkisinden sonra kendi kendine oynadığı oyunu oynamaya başlamıştı, ne zaman eski sevgilisiyle mesajlaşsa, onun instagramına bakıp stalklama isteği duysa veya arkadaşlarına onunla ilgili bir şey anlatsa, on beş squat yapıyordu. “Eski sevgilimin yeni aşklarıma hediyesi; daha iyi bir popo!” diye düşünüp kendi kendine gülmek böyle anlarda çok iyi geliyordu.
Tam o sırada telefonuna bir mesaj geldi, ekrana baktı, Cem’dendi. Bir anda yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti, ne zamandır görüşmemişlerdi ve onu çok özlemişti.
Hayatında nereye koyacağını, hangi sıfatla tanımlayacağını bilmediği bir adamdı Cem.
Çok uzun yıllardır tanışıyorlardı, ne zaman görüşseler ve birlikte vakit geçirseler, çok eğlenen fırlama bir ikiliye dönüşürlerdi. Yine de hiç bir zaman çok düzenli görüşen iki arkadaş olmamışlardı. Cem’in sabit olarak Türkiye’de olmamasının da etkisi vardı elbette bunda, ama her geldiğinde de aramazdı Lara’yı.
Birlikte vakit geçirdikleri zamanlarda etraflarındaki herkes “Birbirinize çok yakışıyorsunuz.”, “Siz harika bir çift olursunuz.” gibi yorumlar yaparlardı. Dışarı çıkıp sabaha kadar dans ettikleri gecelerin sonunda aynı yatakta sarmaş dolaş uyudukları da çok olmuştu. Birbirlerini beğeniyor, birbirlerine dokunmaktan da hoşlanıyorlardı. Yine de arkadaşlık sınırlarını tam olarak hiç geçmemişlerdi.
İkisi de oldukça çapkın ve flörtöz karakterde iki kişi olarak, karşı cinste çok nadiren yakalayabildikleri bu dostluğu bozacak hiç bir adım atmamaya sessiz bir söz vermiş gibiydiler. İkisi de kendisine güvenmiyordu sanki, birlikte olmaya başlarlarsa diğer tarafın tadını kaçıracak bir şeyler yapacaklarını biliyor; ama bunu birbirine yaşatmak istemeyecek kadar da çok seviyorlardı birbirlerini. Böylelikle Cem, Lara’nın hayatında onu hiç bir zaman yormayan, birlikte çok eğlendiği, sevgi dolu bir arkadaşa dönüşmüştü.
Yine de tam olarak arkadaşlık olarak da adlandıramıyordu aralarındaki ilişkiyi, çünkü yaydıkları farklı bir enerji olduğunu biliyordu. En son sevgilisiyle birlikte dışarı çıktıkları bir gece Cem ile karşılaşmışlardı. Yalnızca beş dakika ayak üstü hal hatır sormuş olmalarına ve eski sevgilisi hiç kıskanç bir adam olmamasına rağmen, Cem’e takmış, bütün gece Lara’ya, “O adamla aranda tam olarak ne var?” diye sorup durmuştu. Lara “Çok sevdiğim ve birlikte harika anılarım olan yakın bir arkadaşım.” dese de, inatla buna inanmayı reddetmişti. “Birbirinizle konuşurken beden dilleriniz hiç arkadaş gibi değildi.” dedikten sonra surat asarak o gecenin bütün tadını kaçırmıştı.
Ve şimdi Cem mesaj atmış, “Ben Türkiye’ye geldim. Hadi görüşelim.” yazmıştı. Tam ihtiyacı olan Cem’i görmekti. “Hadi, hemen, nerede buluşuyoruz?” diye sordu.
Yarım saat kadar sonra Cem’in kiraladığı müthiş bir yalının önündeki şezlonglara uzanmış, harika bir manzaraya karşı şarap kadehlerini birbirine tokuşturup, gülüşerek sohbet ediyorlardı. Cem’in etrafında olmak hep böyle flörtöz ve keyifli hissettiriyordu.
Rafine zevkleri olan bir adamdı. Bir kaç gün İstanbul’da kalmak için nefes kesen bir ev kiralamış, Lara’nın bilmediği şahane Türk şaraplarını bulup almış, semtteki en güzel şarküteriyi keşfedip harika tabaklar hazırlamış ve anında sanki hep orada yaşıyor gibi uyum sağlamıştı.
Geniş omuzlarına çok yakışmış beyaz keten gömleği, yanık teni ve kocaman güzel gülümsemesiyle yakışıklı bir adamdı da… Bugün bir yerde karşılaşsa “Ooo ne hoş adam!” diyeceği türden bir adamdı Cem; ama tuhaf bir biçimde tanıştıkları seneler boyunca Lara onunla sevgili olmayı hiç zihninde canlandırmamıştı. On yıl sonra da, yirmi yıl sonra da hep bir yerlerde harika görünen ve çok eğlenen bir ikili olarak hayal ediyordu ikisini.
Lara bunları düşünürken, Cem çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi doğrularak, “Bu arada, Türkiye’de yalnızca birkaç gün geçireceğim için, görüşmek istediğim birkaç arkadaşımı daha çağırdım buraya. Sorun olmaz değil mi senin için?” diye sordu.
Lara güldü, “Böyle dikleşip konuşmaya başladığında bana çok enteresan ve şok olacağım bir şey söyleyeceksin sandım. Aşkolsun sanki beni tanımıyorsun! Ben yeni insanları her zaman severim.” Sonra muzipçe gülerek ekledi: “Aralarında aynı ortamda bulunmam sorun olacak biri mi var yoksa?”
Cem kolunu uzatıp, ona sevgiyle ve biraz haşince sarıldı, “Unutuyorum seninle bu kadar benzediğimizi. Hiç birini tanıdığını sanmıyorum, ama hepsini seveceğinden eminim.”
Birbirlerine daha sıkı sarılarak kadehlerini tokuşturdular. Birbirlerini sıkıca sarmalamış halde manzarayı izlerlerken, Lara ikisinin aynı ritimde nefes alıp verdiklerini fark etti. Çok mutluydu o anda.
“Acaba biz bir hata mı yapıyoruz? Gerçekten mutlu bir ikili olabilecekken kendi çapkınlığımızdan korkup bunu harcıyor muyuz?” diye düşündü.
Biraz sonra kapı çaldı. Cem kapıyı açmak için kalktı, Lara güzel manzarayı izleyerek kendi kendine şarabını içmeye devam etti.
Cem’in yanında olduğu sürece kimin geldiği kimin gittiği çok umurumda değildi, eğleneceğinden emindi.
Devamı gelecek ❤