Shankra Festival-2: Sıfır Kaygı Deneyimi

Bir yer düşünün.

Bir vadi.

Kafanızı yukarı doğru her kaldırdığınızda, sizi selamlayan yemyeşil ağaçlarla dolu dağları görüyorsunuz.

IMG_6053-005.jpg

Ayakkabıya da ihtiyacınız yok burada. Ayaklarınız her daim çimlerin üzerinde, istediği büyüklükte adımlar atabilir.

Canınız yürümek veya koşmak isterse koskocaman, yemyeşil ve tertemiz alanlar var bunun için. Ama sadece canınız isterse…

IMG_6229.JPG

Yoksa vadinin neresinde olursanız olun, yakınınızda mutlaka soğuk bira alabileceğiniz bir bar ve uzun dakikalar sıra beklemenizi gerektirmeyecek sayıda çok tuvalet var. Üstelik bira, o ülke sınırları içinde içebileceğinizin en ucuzu, tuvaletteki kağıt peçete de hiç bitmiyor.

IMG_6266.JPG

Vadinin üç ayrı noktasında üç ayrı sahne var.

 

Bir tanesinde, kocaman pofidik minderler var, yakınlarında da altına girmek isterseniz gürül gürül akan bir şelale. Her zaman yumuşak, meditasyon müzikleri çalıyor. Şelalenin sesi ile müzik birbirinden ayırt edilemeyecek gibi iç içe geçiyor. Burada yoga yapan da var, minderlere kendisini atmış uyuyan da, içinden geldiği gibi dans eden de…

IMG_6053.jpg

IMG_6269.JPG

 

IMG_6054-011.jpg

 

Diğerinde kocaman bir çim alanın ortasında ağaç gövdeleri, göğe yükselecek şekilde toprağa saplanmış. Gün boyunca, en çok güneş alan ve en yakıcı sıcak sahne burası olmasına rağmen, en kalabalık, en çok dans edilen sahne de burası. Sahnenin yalınlığının inadına, ortamın enerjisi inanılmaz yüksek.

IMG_6235.JPG

IMG_6270-001.jpg

IMG_6226.JPG

Sabahın 09:00unda gidin, üstelik de bünyeye kahve dışında hiç bir şey girmemişken gidin, beş dakika sonra kendinizi dans ederken buluyorsunuz. Üstelik de sağa sola sallanıp ritim tutmaktan bahsetmiyorum, normalde ancak saat 04:00 sularına yakışacak şekilde gerçekten dans etmek kastettiğim.

 

Üçüncüsü, ana sahne. Rengarenk bir tentesi var. Rüzgarla birlikte dalgalanırken, üzerindeki şekiller hareket ediyor, vuran güneşle birlikte renkler değişiyor, izleyenin gerçeklik algısını bozuyor.

IMG_6057.JPG

Ön taraflara gittikçe dans eden kalabalığın arasına karışıyorsunuz, arka taraflara geldikçe çimlerin üzerine yatmış tenteyi izleyerek hayal dünyasına ışınlanmış olanların…

IMG_6055.jpg

IMG_6296.JPG

Bu bir ütopya değil, bu İsviçre ile İtalya’nın sınırına yakın bir vadide yapılan Shankra Festival.

Müziği de, dans etmeyi de, seyahat etmeyi de seven biri olarak bu güne kadar bir çok festivale ve konsere gittim. Üstelik bunlar, Ibıza’da Solomun’dan; Polonya’da Pearl Jam’e kadar farklı müzik tarzlarında, aslında tamamen farklı kitlelere hitap eden ortamlardı. Ve hepsi hayatımın olağanüstü keyifli anlarıydı.

Yine de Shankra Festival benim için bunların hepsinden bambaşka bir deneyim oldu.

Çalan DJ’lerin büyük bir çoğunluğunu hayatımda daha önce hiç duymamış olmama rağmen…

Çünkü bu güne kadar gittiğim her festivalde, elimizde bir line-up, “Şu saatte şu başlıyor, hadi!” diyerek o sahneden o sahneye koşuyorduk. Dolayısıyla şehirdeki kontrol alışkanlığımız devam ediyor; line-up ve saati kontrol ediyorduk, istemsizce…

Burada ise saate hiç bakmadım. Hatta telefonumun şarjı bittiği için bir günü aşan bir zaman diliminde, yalnız saate değil, telefona bile hiç bakmadım.

IMG_6074.JPG

Kararlarımızı tamamen keyfimiz belirledi. Bir sahneden ayrılma sebebimiz ya çıkan DJ’i sevmemememiz oldu, ya acıkmamız, ya da canımızın ortam değişikliği istemesi.

Hiç bir şeyi kaçırma kaygımız olmadı. Canımız uyumak istiyorsa uyuduk. Dans etmek istiyorsa dans ettik. Güneşlenmek istiyorsa güneşlendik. Çünkü müzik gün boyu yalnız 16:00-17:00 arasında kesiliyordu, bu bir saatlik zaman dilimin dışında kalan 23 saat boyunca üç sahnede de kesintisiz müzik vardı.

Sabah 10:00?! Müzik ve dans eden insanlar var.
Akşamüstü 18:00?! Müzik ve dans eden insanlar var.
Gece 03:00?! Evet yine müzik ve dans eden insanlar var.

“Gece eve nasıl döneceğiz?” kaygımız da olmadı. Çünkü tam sahnelerin orta noktasında kurulu çadırımız, ihtiyacımız olan her şeyle – uyku tulumu, şişme yastık, sweatshirt, mat…- bizi bekliyordu.

IMG_6094.JPG

Eşyalarımıza bir şey olur mu kaygısına da hiç kapılmadık. Çünkü kıymetli olan tek şeyimiz pasaportumuzdu ve hep yanımızdaydı. Üstelik çadıra gittiğimizde, değil bir şeylerimizin kaybolması, başkalarının bize şişe şişe su bıraktığını bile gördük şaşkınlıkla.

Nasıl göründüğümüz ise hiç kimsenin umurunda değildi. Hayatımda uzun zamandır gördüğüm en yakışıklı adam ile yanyana dans ederken bile, ne bir ruj sürme refleksine kapıldım, ne darmadağınıl saçlarımı düzeltme… Çünkü herkes bu kaygısızlıkta zaten çok güzeldi.

IMG_6287.JPG

“Nasıl görünüyorum?”, “Eve / otele nasıl döneceğim?”, “Bana mesaj atmış mı?”, “Her şeyim güvende mi?” biçiminde sonsuza uzatılabilecek, varlığının bile çoğu zaman farkında olmadığım kaygıların yokluğunu ben hayatımda ilk defa deneyimledim.

Hayatımda ilk defa hiç bir şey için kaygılanmadığım o saatlerde, aslında olağan hayatımda ne kadar kaygı yükü taşıdığımla yüzleştim. Ve onlarsız ne kadar hafif, ne kadar güzel olduğumla…

Bütün varını yoğunu bir çadıra sığdırabilen, ve hatta bazıları çoluklu çocuklu hippi ailelere baktım. Bizim mutlu olmak için sahip olmamız gerektiğini sandığımız hiç bir şeye sahip değillerdi. Diğer yandan bizim sahip olmak için yırtınıp, sonra da onları kaybetmekten duyduğumuz endişeyi taşımıyorlardı.

Bu güne kadarki spiritüel maceralarımın hiç birinde bir türlü ulaşamadığım bir yüksekliğe ulaştım ben orada dans ettiğim saatlerde. Nice yoga matı üzerinde harcanan saatte yapamadığım derinlikte meditasyonlar yaptım çimlerin üzerinde delicesine dans edip dağları izlerken.

IMG_6274-001.jpg

“An’da kalabilmenin” ne kadar muhteşem bir duygu olduğunu deneyimledim.

Orada dans ettiğim saatlerde, bilinçaltımın kıvrımlarından nice geçmiş an çıktı karşıma, farkında olmadığım onlarca kırgınlık, bastırılmış öfke…

Bugüne kadar okuduğum kitaplarda bahsedilen ve türlü türlü yöntem önerilen, deneyip deneyip “tam bi saçmalık” olduğuna karar verdiğim, “topraklanma”yı sanırım ben orada yaptım. Zihnimdeki ve ruhumdaki ağırlıkların hepsini o sahnede dans ederek attım vücudumdan. Müziği dinledim, vücudumu nasıl istiyorsa öyle hareket etmeye bıraktım. Sonra da güzel hayaller kurmaya başladım.

IMG_6274-003.jpg

Büyük bir beklentiyle gitmiş olsam “etkileyici olmayan bir line up, bolca hippi, bolca yeşillik” diyebilirdim. Ama gidiş amacım uzun zamandır görmediğim arkadaşımla festival atmosferinde zaman geçirmekten ibaretti ve Shankra Festival bana olağanüstü şeyler yaşattı.

IMG_6316.JPG

Festivalden sonra…

Birkaç saat sonra İstanbul’da olmam gereken saatlerde, tren istasyonunda uyku tulumunun üzerine oturmuş, İstanbul’a dönmek için alternatif bir yol bulmak için telefonumu şarja taktığımda, ardı ardına düşen mesajlar inanılmazdı.

“Hayat benimle dalga geçiyor olmalı.” mı desem, enerjinin gücüne bir kere daha mı inansam karar veremedim.

IMG_6338.JPG

O gün hayatımdaki en sıra dışı günlerden biri oldu, İsviçre’de uyandım, Milano’da sabah kahvemi içtim, Roma’da bukettoyla buluşup öğle yemeği yedim, akşam yemeğinde ise İstanbul’daydım.

IMG_6383.jpg

IMG_6369.JPG

IMG_6378.JPG

Hippi olarak başladığım haftasonunu, elimde şarap dolu bardağımla jetsetter olarak kapattığımda, yorgunluktan ve keyiften ölüyordum.

IMG_6380.JPG

Dans ederek ve adını sanını duymadığınız festivallere şans vererek kalın!

Shankra Festival-2: Sıfır Kaygı Deneyimi” üzerine 2 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s