Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel Bir Hayat

Yaşamınızın dayanıksızlığını kabullenme yolculuğuna hazır mısınız? Durumunuzun sürekli değişen ve asla kesinliği olmayan gerçekliğine aşık olmaya hazır mısınız?

Buraya yolu düşenler, benimle hayat hakkında sohbet edenler pekala bilir; ben yaklaşık bir senedir “belirsizlik” konusuna kafayı takmış durumdayım.

Bütün hayatımı planlayabileceğimi düşündüğüm, “Şöyle bir ilişki istiyorum.”, “Böyle bir iş istiyorum.” gibi yargılara varıp durduğum bir senenin sonunda, sırf macera olsun diye çıktığım Fas yolculuğunda çölde geçirdiğim gecede “çadır metaforu” ile girdi hayatıma “belirsizlik” merakı.

“Ya bütün sınırları kaldırmayı başarırsak? Ya arkadaşlarımızdan, hayatımıza giren insanlardan taahhütler istemeyi bırakırsak nasıl olur?” diye düşünmeye başladım.

Bütün hayatımızı netleştirmeye ve böylece kendimize güvenli alanlar kurmaya çalışırken, aslında tam tersine bizi ve etrafımızdaki sevdiğimiz insanları mutsuz edecek bir şey yapıyor olabilir miydik?

Belki de gerçekten kalıcı zevkler ve kalıcı güvenceler bulma çabalarımız, her şeyin ve herkesin gelişim süreci içinde olduğu dinamik bir sistemin parçası olduğumuz gerçeği ile çatışma halindeydi.

51a508e9ebddd8441324ae68c5081ea4.jpg

Budizm’de bu sabit kimlik mefhumuna “egoya yapışma” deniliyormuş. Bu yapışma, sürekli değişen bir dünyada ayaklarımızı sabit bir zemine basma çabamızmış. Dolayısıyla da hayatımızda planlamadığımız şeyler olmaya başladığında, dünyamızın başımıza yıkıldığını hissediyormuşuz. Aslında yıkılan şey sabit kimliğimizmiş ve bu kutlanması gereken bir şeymiş.

b9cb205684d07192b8ca31202a347b51.jpg

Şunları yapar ya da bunları yapmazsak güvenli, güvenilir ve kontrol edilebilir bir yaşama ulaşacağımızı düşünüyoruz. İşler planladığımız gibi gitmediğinde ise büyük hayal kırıklığı yaşıyoruz. Halbuki belki sadece canımızın istediğini, içimizden geleni yaparsak, her şey planladığımızdan bile daha güzel olabilir. Belki hayatın, sizin için sizin tasarladıklarınızdan daha farklı ve güzel planları vardır?

Hayatınızdaki pek çok güzel şey “hiç beklemediğiniz bir anda” olmadı mı? Hiç düşünmediğiniz gibi gelişmedi mi?

IMG_6458.jpg

Okuyunca hoşunuza gitmiş olabilir. Ben de ilk düşündüğümde bu fikre bayılmıştım. Etrafı çadırlarla çevrili olmayan çölün heyecanını, bütün hayatıma taşıyabilme fikri beni büyülemişti. Üzerinden bir yıl kadar zaman geçti. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, bu insanın bugüne kadar bütün bildiklerine, toplumun beklediklerine baş kaldırmayı gerektiriyor. Her belirsizlik karşısında, içinde yükselen panik dalgasına karşı koyacak kadar hislerini tanımasını da…

Çünkü sözlere, taahhütlere, vaadlere ihtiyaç duyuyoruz. İstiyoruz ki, sevdiğimiz insanlar bize hep yanımızda olacaklarının sözünü versinler. Bir daha onları ne zaman göreceğimizi, birlikte neler yapacağımızı bilelim. İşimiz belli olsun, kazancımız düzenli. Bu örnekler listesi sonsuza dek uzayıp gidebilir.

Kendinizi bir gün boyunca gerçekten gözlemlerseniz, ne kadar çok “güvence” talep ettiğinize, “güvenli sınırlar” inşaa etmek için çaba harcadığınıza şaşırabilirsiniz.

Bir yıla yakın süredir, bu konuda kendimi eğitmeye çalışıyorum. Yüzde yüz başarılıyım, diyemem. Tökezlediğim, paniğe kapıldığım zamanlar oluyor.

Buna rağmen, kendimi bu konuda eğitme çabam, bugüne kadar kendi hayatım için yaptığım en güzel şeylerden biri. Bu sürede, hayatta karşıma çıkan her zorluğa bir “deneme” gözüyle baktım. Güvenli sınırlar yerine, ilk başta mantıksız gelen ve beni heyecanlandıran seçeneklerin peşinden koştum. İşyerinde bölüm değiştirdim, terfi aldım, çok harika bir projede çalışma şansı yakaladım,arkadaşlarımla ilişkilerim çok farklı paylaşımlara dönüştü, kendime dair büyük farkındalıklar yaşadım.

74efd3ffd7357f5e1804b7540fc82c29

Bu konudaki deneyimlerimi heyecanla aktarmak istediğimde, yakın kız arkadaşlarım, “İş filan tamam da, peki ya duygusal konularda bunu yapabiliyor musun? Ben olsam mutsuz olurum.” diye itiraz ettiler. Bu sorularla farkına vardım, kendisinden hiç bir taahhüt istemediğim bir adamla, bugüne kadar bana pek çok söz ve vaadde bulunmuş adamların hepsinden daha sık görüştüğümün, daha çok sohbet ettiğimin, kendimi “yanlış anlar mı” diye kaygılanmadan daha rahat ifade ettiğimin…

Belki de kaos içinde kendimizi bulmaktan korktuğumuz için, asıl kaosları biz yaratıyorduk?

IMG_6279.jpg
Bu konular hakkında çok konuştuğum dönemlerde, yol arkadaşım bir kitap adı ile karşıma çıktı. Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel Bir Hayat.

IMG_3287.JPG

Kitabın baskısı bitmişti, hiç bir yerde bulamıyorduk. “İyi o zaman yayınevine gidelim. Onlarda varsa, oraya gitmişken okuruz.” diye uçak biletlerimizi aldık. İstikametimiz Muğla olacaktı.

Kitap okumak için Muğla’ya gitme fikrine de bayılmıştık. Yollar bizi yeni yollara çıkartıyordu.

Bizim Muğla seyahatimizin tarihi gelmeden, kitap elime geçti. Okudum, bitirdim, bayıldım. Instagram’dan paylaştığım sayfalardan sonra, onlarca mesaj aldım: “Bu kitabın adı ne? Harika görünüyor.” diye soruldu hep.

Kendinize bir güzellik yapın, bu kitabı alın. Aşırı gelen tarafları olacak, anlattığı her şeyi benimsemek zorunda değilsiniz. Ama hayata bakışınızdaki ufak bir değişiklik gerçekten mucizeler yaratabiliyor.

Kitaptan en sevdiğim kısımlar her zamanki gibi karşınızda:

Shenpa, olan bitenden rahatsızlık duyduğumuzda deneyimlediğimiz o çıkmazda olma hissi, o sıkışma, kapanma ya da geri çekilmedir. Bir taraftan da bu duygulardan kurtulma amacıyla bize keyif veren şeye yapışma dürtüsüdür. Bir şeylerin daha uzun sürmesini ya da bitmesini istediğimiz için yaşadığımız bu rahatsızlık, bu tetiklenme duygusu, insan olmanın kaçınılmaz muğlaklığının hissedilen içgüdüsel deneyimidir. Bu bağımlılığımız, yani shenpamız, genellikle istemsiz olarak, kendimizi güvende hissetmediğimiz durumlarda alışkanlık haline gelmiş bir tepki olarak ortaya çıkar.

Fiziksel hissin kendisi iyi ya da kötü değildir. Onu iyi ya da kötü yapan bizim yorumumuzdur. (Spor veya seks sonrası hissedilen ağrıya olumlu anlamlar yüklemek gibi.)

Öfke gibi otomatik bir tepki olan duygu tetiklendiğinde sadece doksan saniye sürer ve biter. Sadece bir buçuk dakika. Bundan daha uzun sürerse, ki genellikle sürer, bunun sebebi bizim onu tekrar alevlendirmeyi seçmiş olmamızdır. Bir duygu hissettiğimizde bunu düşüncelerimizle besliyoruz ve bir buçuk dakika sürmesi gereken şeyi on ya da yirmi yıl uzatabiliyoruz. Hikayeyi sürekli geri dönüştürüp duruyoruz.

Uyanma, kendimizi inşa etme değil, kendimizi bırakma sürecidir. Bu ortada paradokssal, muğlak, potansiyel dolu, yeni düşünme ve görme biçimleriyle dolu o orta yerde durup, bundan sonra yaşanacaklarla ilgili hiçbir garanti olmadan rahat olma sürecidir.

Hayatınızı bir deney gibi yaşayın. Olaylara “Bu durumda neyin faydalı olacağından emin değişim ama şunu deneyeceğim.” tavrıyla yaklaşın. Bazen sonuç, “Avy be, gerçekten işe yaradı.” olacaktır. Ama böyle olmasa bile, bir şey öğrenmiş oluruz ve artık başka bir şey deneyebiliriz.

Mutlu olduğunuzda mutlulukla uğraşmayın. Üzüldüğünüzde üzüntüyle uğraşmayın. Sadece bunun farkında olun.

Hayat şu ya da bu şekilde olmak zorunda değildir. İleri ya da geri zıplamak zorunda değiliz. Kalp kırıklığı ve neşe, başarı ve başarısızlık, istikrarsızlık ve değişim; önümüze ne çıkarsa çıksın, onunla birlikte güzel yaşayabiliriz.

Belirsizlikleri severek kalın!

Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel Bir Hayat” üzerine 2 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s