Aşk Peşinde Kadınlar – 2

(Bir önceki yazının devamı...)

Zihinsel kodlamalarımızı da, toplumun bizden beklentilerini de bir çırpıda değiştiremeyeceğimiz, bir sabah bambaşka bir dünyaya uyanamayacağımız apaçık bir gerçek.

Bu yüzden, toplumsal kodlamalar bir yana, ben en çok biz kadınları eleştiriyorum. İşte gerçekten ağır şartlarda, hatta bazen mobbing sayılabilecek baskı altında çalışmayı kotarıp, konu ilişkiler olduğunda  duygusal buhranlara sürüklendiğimiz için.

coffee.jpg

Etrafımdaki kadınları gözlemlediğimde görüyorum ki, ya birlikte olduklarında mutlu olup olmayacakları hakkında hiç bir fikirleri olmayan bir adamı, kafalarındaki “ideal erkek” profiline uygun görüp, ona kilitlenip kalıyorlar.

Ya da “artık bir ilişki yaşamamın zamanı geldi” diyerek, hayatlarındaki diğer her şeyi çaba harcayarak elde etmenin verdiği alışkanlıkla bir ilişki yaşamak için “çalışmaya” başlıyorlar.

enhanced-buzz-13260-1382635800-28.jpg

Çokbilmişlik yapıyor gibi algılanmak istemem; ama hayatının yetişkin dönemini gerçekten çok keyifli anlar ve mutlu ilişkiler içinde geçirmiş bir kadın olarak inatla anlatmak istediğim bir şey var: Hayatımdaki hiç bir ilişkim, planlayarak, çabalayarak veya bir adama platonik biçimde kafayı takıp umutla bekleyerek başlamadı.

Ha, bunları hiç mi yapmadım? Tabii ki, yaptım; ama sonucunda o adamların hiçbiri beni mutlu eden, bugün keyifle andığım ilişkilerimden birinin başkahramanına dönüşmedi.

“Şu anda hayatımda bir ilişki lazım” diye arandığım, çabaladığım dönemlerde de karşıma çıkan adamların hiçbiri ile sürdürülebilir bir şey yaşamadım. Aksine, büyük beklentilerim, büyük hayal kırıklıklarına dönüştü.

enhanced-11110-1402244243-27.jpg

Ben harika adamlarla hep en kendime döndüğüm zamanlarda tanıştım.

Hiç bir arayışımın ve beklentimin olmadığı, aksine, “Ay, yok istemiyorum aşk, ilişki filan, yoruldum, yeter.” diye isyan ettiğim dönemlerde…

Kendimi işe adamaya karar verdiğimde, iş için gittiğim bir seyahatte beni çok eskiden beri okuyanların en iyi bildiği erkek kahraman Mr. Prozac ile yolum kesişti örneğin…

“Ay yaz başlıyor, ne ilişkisi, hadi konsere gidelim, içelim, dağıtalım.” diye dışarı çıktığım bir gece tanıştığım adamla hayatımın en uzun ilişkisini yaşadım.

“Erkek çağırmak yasak, bu hafta sonu kız kıza olacağız.” diye arkadaşlarım üzerinde baskı kurarak gittiğim bir seyahatte, kız arkadaşlarımla baş başa yalnız bir saat geçirdikten sonra, tatilin geri kalanını tanıdığım en romantik adamın kucağından onlara el sallayarak geçirdim.

Oldukça uzun bir ilişkinin ayrılık konuşmasının hemen ardından, bir süre kendi başıma kalmam gerektiği konusunda kesinlikle kararlıyken, kendimi kör kütük aşık ve bulutların üzerinde buldum.

Hatta Mr. Papyon ile de ameliyattan sonra raporlu dönemimin son günlerinde, kızlarla meyhaneye gittiğimiz bir gece, gerçekten sarhoş biçimde, uzun vadeli bir şey yaşamayı aklımın hiç ucundan geçirmezken tanıştım. Ve neredeyse bir yıldır, bana varlığından umudu kestiğim her şeyin aslında gerçek olabileceğini deneyimletiyor.

059fbfe95b2d59ee023dc8a4ae76f76c--city-quotes-movie-quotes.jpg

Duymuşsunuzdur bunun gibi hikayeleri… Hatta muhtemelen sizin de başınıza gelmiştir.

İster enerjisel, spiritüel bir açıklama yapın, isterseniz kaderin cilvesi diyin. Bu hiç değişmeyen bir hikayedir: O hep arzuladığınız şeyi, “beklenti bombası” şeklinde ısrarla ararken bulamayacaksınız.

En beklemediğiniz anda, en beklemediğiniz şekilde karşınıza çıkacak ve eski büyük aşklarımdan birinin cümlesiyle, “Ulan ben hep yanlış şeyi arıyormuşum.” dedirtecek size.

İstediğiniz ayaklarınızı yerden kesen, dengenizi bozacak yoğunlukta duygular değil, şirket kurar gibi mantıkla planlanarak yapılacak bir evlilik ise, o ayrı. Bunun daha mı iyi olduğu apayrı bir tartışma ve apayrı bir yazı konusu olur.

d6a49e522d929ca2e75068e7d1114482.jpg

Ama siz “aşk”, “kalp çarpıntıları”, “tutku” peşindeyseniz, bu sene dileklerinizde, platonikçe aşık olduğunuz adamla bir şey yaşamayı dilemeyin. Dileklerinizi belli bir kişiye yöneltmeyin. Bir his dileyin, istediğiniz ilişkiyi tanımlayın ve bunu dileyin. Birini değil.

Hatta daha da güzeli, dileklerinize hiç bu konuyu karıştırmayın. Kendinize daha keyifli, daha keşifli, dolu dolu bir yıl dileyin, yapmayı ertelediklerinizin gerçekleşmesini dileyin, zihninizin gerilerinde tozlandırdığınız hayallerinizi canlandırın.

superthumb.jpg

Çünkü ne zaman ki içtenlikle “Ben mutluyum.” diyeceksiniz, bir adamın hayatınıza girip sizi mutlu edeceği beklentisinden kurtulacaksınız, hayatınızda hiç gereği olmayan enerji sömürücüsü adamları “Yalnız kalırsam ne yaparım?” korkusuyla hayatınızda tutmaktan vazgeçeceksiniz, hayatınızda hiç kimse olmasa da her şeyin yolunda olduğunu düşünmeye başlayacaksınız, işte tam o sırada olanlar olacak.

image

Bir adam çıkacak ve sizi hissedebileceğinizi hiç düşünmediğiniz, varlığından bile haberdar olmadığınız duygularınızla tanıştıracak. Bir dokunuşuyla çok boktan hayatınızı harika hale getirmeyecek, fakat zaten güzel olan hayatınıza yepyeni mutluluklar ekleyecek.

images (1).jpeg

Hep böyle olmuştur, oluyor, olacak.

Ayrıca kaybedecek hiç bir şeyiniz yok. Kendinize odaklanmak, sonradan pişman olunacak sonuç doğurabilecek riskli bir bir hamle değil sonuçta. En kötü senaryoda bile kendi hayatınız biraz daha güzelleşmiş olur. En iyi senaryoda, bana muhteşem güzel bir teşekkür mesajı atarsınız.

“O” adamı değil, kendi mutluluğunuzu arayarak kalın!

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s