Tiflis Old Town’dan Tarz Cafeler: PurPur ve Cafe Linville

tiflis_mushaboom8.jpg

Narikala’dan indikten sonra Old Town’u karış karış yürüyoruz.

Binların her birinin mimarisi çok özgün ve güzelken, boyalarının hiç yenilenmemesine, binaların dışındaki oyma ve süslemelerin tamamen yok olmaya bırakılmasına şaşırıyoruz.

Bizi daha çok şaşırtan bir diğer şey de, bu binaların önünde gayet lüks arabaların durması, arabalardan inenlerin bu evlere girmesi oluyor. Şaşkınlıkla anlamaya çalışıyoruz: “Bu insanlar gerçekten bu binalarda mı yaşıyor?”

IMG_3485_Fotor.jpg

Bu sorumuzun cevabını bulamadan, midelerimizin gurultusu, merakımızdan baskın çıkıyor ve artık bir şeyler yememiz gerektiğine karar veriyoruz.

IMG_3640.JPG

IMG_3492.JPG

İlk istikametimiz Old Town’da bulunan PurPur.

Çok eski, yıkık dökük bir binanın içine girip, duvarlarındaki kat kat boyaları dökülmüş koridorda yürüyerek, merdivenlerden yukarı çıkıyoruz. Aklımızda “Gerçekten doğru yere mi gidiyoruz?” endişesiyle.

İçeriye girdiğimiz anda şaşkınlığımız artıyor. Burası, bir cafeden ziyade, birimizin anneannesinin evine gelmişiz hissi veren bir mekan.

Tamamen eski eşyalar kullanılarak ev gibi döşenmiş. Üstelik de o kadar çok eşya ve ıvır zıvır var ki ortalıkta, misafire gitmiş çocuk gibi her köşeyi kurcalayasımız geliyor.

IMG_3509.JPGIMG_3649.JPGIMG_3514.JPG

Gürcistan’ın meşhur mantısı khinkali’den paylaşıp tadına bakmak için bir porsiyon sipariş veriyoruz. Yanına da eşlikçi Gürcü şaraplarımızı seçiyoruz.

Bu arada menüye baktığımızda ilk düşündüğümüz şey “Hani Gürcistan çok ucuzdu?” oluyor. Yarım porsiyon mantı ve bir kadeh şarap 85 TL! Atiye Sokak’ta Casita’da bir porsiyon mantıyı gömüp, karşısındaki cafe’de bir kadeh şarap içsem ödeyeceğimden kesinlikle daha ucuz değil. Hatta Nişantaşı ortalamasından bile pahalı olduğu söylenebilir.

O sırada ellerinde bangır bangır müzik yayan bir teyp ile genç çocuklar hemen karşımızdaki parka giriyorlar ve parkta dans etmeye başlıyorlar. Şaşkınlıkla onlara bakakalıyoruz. Derken başka gençler de onlara katılıyor ve hatta parktan geçen orta yaşlı insanlar da onların müziğine dans ederek karşılık veriyor. Bembeyaz t-shirtundan nefis kolları görünen, yüzü heykel gibi biçimli yakışıklı çocuk, t-shirtunu göbeğine kadar açıp garip danslar yapmaya başladığında kahkahalarımızı tutamaz hale geliyoruz.

IMG_3507.JPG

Ancak o sırada yapmamız gereken başka bir şey daha var: Youtube’dan khinkali yeme videoları izleyerek tekniği öğrenmek.

Bu devasa mantıları çatal bıçakla kesip yemeye kalkarsanız, bütün lezzetini veren sulu kısım içinden akıp gidiyor ve siz elinizde çok kalın bir hamur ve dev bir et parçasıyla kalıyorsunuz. Tamamını tek lokmada yemek de mümkün olmayacak kadar büyükler.

Çıkıntılı kısmı alta gelecek şekilde tutup, içindeki sıvıyı akıtmadan elde ısırarak yemek gerekiyor ki, gerçekten hiç kolay bir şey değil bu. Üstelik de khinkali -en azından burada yediğimiz- o kadar da lezzetli de değil.

En azından midemizden gelen gurultuları bastırdıktan sonra, herkesin “Mutlaka PurPur’un tuvaletini gör!” tavsiyesine uyarak, tuvalete gidiyorum. Ve neredeyse yarım saat çıkamıyorum. Gerçekten hayatımda gördüğüm en garip tuvalet burası.

IMG_3531.JPG

İbiza’daki tuvaletlerde yatak ve koltuklar olmasının bir açıklaması vardı. Eğlence gece yarısı başlayıp, sabahın ilk saatlerine kadar sürdüğünden, kafası şahane güzel olanlar ve dans etmekten bitik olanlar için kurtarıcı oluyordu; ama PurPur’daki koltuğun gizemini çözemedim. 🙂

IMG_3523.JPGIMG_3544.JPG

Bir sonraki istikametimiz de Cafe Linville oluyor. Burası da yine Old Town’da bulunan, yine antika eşyalarla döşenmiş bir cafe.

IMG_3258.JPG

Antika eşyalarla döşenmiş cafe’nin PurPur’a özgü bir konsept olduğunu düşünmüştük ilk önce, ama sonradan anladık ki Gürcistan’da en underground mekanlarda bile mobilyalar hep anneanne evinden gelmiş gibi. Bu belli bir mekana özgü bir alışkanlık değil, şehrin genelindeki bir anlayış.

IMG_3585.JPGIMG_3587.JPG

Bu cafelerin tadını çıkarttıktan, bol bol Gürcü şarabı ve şampanya içtikten sonra, akşam yemeği için tercihimizi Old City Wall‘dan yana yapıyoruz. Puanlarına bakıp, yorumlarını okuduktan sonra, çok şık bir restoran ile karşılaşacağımızı sanıyoruz; ama oldukça standart bir dekorasyonu var.

IMG_3601

Yöresel yemeklerden bir çeşit sebze ezmesi olan Mkhali ve bir çeşit güveç olan Chashushuli‘yi deniyoruz.

IMG_3612.JPG
Bütün et yemeklerinin içine koydukları tadı her şeyi bastıran bir baharat var, ne olduğundan çok emin olamadık; ama bizim Türk mutfağında alışkın olmadığımız bir baharat ve bütün yemeklerde aşırı baskın biçimde yalnızca bu tadı aldık. O yüzden biz Mkhali’yi, Chashushuli’den daha çok seviyoruz.

Gece, bir taksi vakası daha yaşamayı göze alamadığımız için otelimize karanlık ve kimsesiz sokaklarda yürüyerek ve garip alt geçitlerden geçerek dönüyoruz. Genellikle eski binaların olduğu sokaklar insana daha güvensiz ve korkutucu gelir ya; Tiflis’te bunun aksine hiç bir güvensizlik hissetmiyoruz.

Onlarca kilometre yürümüş ve yorgunluktan ölerek otele geldiğimizde, elimize yine Gürcü şarapları ile dolu kadehler tutuşturuluyor. Şaraplarımızı içerken, otelde son gecemiz olduğunu ve sonrasına dair hiç bir planımız olmadığını hatırlıyoruz.

Rahatlığımıza gülüyoruz, bütün gün çektiğimiz harika fotoğraflara bakıyoruz, kadehlerimizi Tiflis’e tokuşturuyoruz.

Tiflis Old Town’dan Tarz Cafeler: PurPur ve Cafe Linville” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s