Konumuz İlişkiler: Bağlanma

Birbirinden tamamen farklı adamlarla birlikte olduğunuzda bile, ikili ilişkilerinizde tekrar eden döngüler var mı? Kendinizi aynı sorunu tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hissediyor musunuz?

Tanıdığınız iki kişinin birbirini sevdiklerinden emin olmanıza rağmen, ilişkilerini yürütememelerine tanık olup, şaşırdığınız oluyor mu?

Bu örnekleri çok daha arttırabiliriz aslında. Gelgelelim hali hazırda, pek çok somut ilişki örneği üzerinden, bunlara yepyeni bir bakış açısı sunan kitap hali hazırda var: Bağlanma – Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları.

Rol yapma, başkası gibi davranma şeklinde öğütler içeren her türlü ilişki kitabını tek kaşı havada okuyanlardan biri olarak, ilişkilere ilişkin tavsiyeler içeren kitaplara biraz önyargılı olduğumu itiraf etmeliyim. Bu kitabı ise, hayata bakışını sevdiğim birkaç kişi tavsiye ettikten ve bir arkadaşımın da psikologunun ona ödev olarak verdiğini öğrendiğimde, ön yargılarımı bir kenara bırakıp okumaya başladım.

Açıkçası güvenli, kaçıngan, kaygılı bağlanma tiplerini daha önce duymuştum. Ancak kitabı okuyup, pratiklerini yapıp, testlerini çözdükten sonra “Evrekaaaa! Evrekaaa!” anları yaşadım. Tespitlerimi paylaşmadan önce, konu hakkında genel bir bilgi vermek isterim.

Her ne kadar bambaşka ilişki deneyimlerimiz ve hayatlarımız olsa da, hepimiz temel olarak üç bağlanma davranışı sergiliyoruz. Bunlar sabit değil, bir kişi hayatının farklı dönemlerinde farklı bağlanma tiplerinde davranışlar da sergiliyebiliyor:

  • Bunlardan ilki kaygılı bağlananlar. Partneri ile sürekli yakın olmak, bağlantı kurmak isteyenler ve karşısındaki biraz mesafe koyduğu anda suçu kendisinde aramaya başlayıp, ne olduğuna ve neyi yanlış yaptığına ilişkin kafa patlatanlar. İstediğini alabilmek için karşısındakini ayrılmakla tehdit eden veya kıskandırmaya çalışanlar.
  • İkincisi kaçıngan bağlananlar. Mesafe koymaya çalışanlar, yakınlık hissettiklerinde kaçanlar, kendi doğru bildiklerini herkese kabul ettirmeye çalışanlar ve hayatındaki kişiyi sağlıksız bir iletişim yöntemiyle aşağılayıp eleştirenler. İlişkiyi özgürlüğünü sınırlandıran bir şey olarak nitelendirip, duygusal ihtiyaçlarını bastıranlar. Kiminle birlikte olursa olsun, hep o hayalindeki harika kadını / adamı özlemeye devam edenler.
  • Sonuncusu da güvenli bağlananlar. Kendi ihtiyaçlarını asla geri plana atmayan ancak hoşlarına gitmeyen bir durum olduğunda da bunu doğru bir iletişim ile ortaya koyup, partnerlerinin mutluluğunu da göz ardı etmeyenler.

Bu özet, genel bir çerçeve çizmiştir diye umuyorum, ancak gerçekten her şeyin yerli yerine oturması için konu ilginizi çektiyse kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Benim tespitlerime gelince, Türkiye’deki pek çok kadın kaygılı bağlanma tipine ve pek çok erkek kaçıngan bağlanma tipine sahip. Dolayısıya etrafımda dinlediğim pek çok ilişki sorununda, sorun olarak dile getirilenler bambaşka detaylar olsa da, ilişkinin özündeki sorun taraflardan birinin kaygılı, diğerinin kaçıngan olması. Adamın kaçıngan davranışları, kaygılı kadının alarm sistemini harekete geçiriyor, daha çok aramaya, daha çok sormaya başlıyor. Bu da kaçıngan adamı delirtiyor ve arkasına bile bakmadan kaçmaya başlıyor.

Bu kadar uç davranışlar sergilemeyen kaygılı – kaçıngan partner eşleşmelerinde ise, kaçıngan ilgi gösterdiğinde kaygılı taraf bir anda mutluluğun zirvesine tırmanıyor ve sonra kaçıngan kendi hayatına döndüğünde kaygılı dibe vurup neyi hatalı yaptığını düşünüyor. Daha da fenası bu ruhsal iniş çıkış roller-coaster’ı aşk sanılıyor. Oysa ki bu aşk değil, harekete geçmiş bir alarm sistemi.

Ben kendimi bildim bileli, ilişki yaşamayı da, hakkında konuşmayı ve yazmayı da (bkz: Aşk Peşinde Masallar) tespitler ve analizler yapmayı da çok seven bir kadın oldum. Ve buna rağmen aslında gözümün önünde somut bir biçimde duran döngüleri hiç görmediğimi fark ettim.

Genel olarak ben ağırlıklı biçimde güvenli bağlanan profilde bir kadınım. Konuları kişiselleştirmem, karşımdakinin ihtiyaçlarına -özel alanını korumak dahil- saygı gösteririm, açık iletişim kurarım. Özellikle de bir adamla ilk görüşmeye başladığım dönemde, hayatımı aynı şekilde yaşamaya da devam ederim. Kız arkadaşlarımla planlarımı yaparım, kendi başıma seyahatlere çıkarım, karşımdaki adamın tuhaf davranışları karşısında “Ben neyi yanlış yaptım?” diye sorgulamam, “Kötü bir gün geçirdi herhalde.” derim.

Kendi eski sevgililerime baktığımda biri hariç tamamının kaçıngan bağlanma stiline sahip adamlar olduğunu fark ettim. Bu adamların en uzun ilişkilerini yaşadıkları ilk veya -bazen daha kötüsü- son kadın ben oldum. Bunu hep beni daha çok sevmelerine bağladım tabii ki her kadının hep inanmak istediği gibi – ancak konu bu değildi. Konu benim kaygılı bağlanma stiline sahip kadınlardan farklı davranarak, onları panikletmememdi. Kaygılı davranışlar sergilemediğim için, kaçıngan adamlar benimle görüşmek konusunda daha rahat oluyor ve kendilerini tehdit altında hissetmiyorlardı muhtemelen.

Gelgelelim aradan zaman geçtikten ve uzun bir süre birlikte olduktan sonra, ben artık aramızdaki paylaşımın ve yakınlığın artmasını beklemeye başlıyordum. Karşımdaki ise kaçıngan bağlanma tipinde bir adam olduğu için, hiç bir zaman o duvar ve sınırını indirmiyor, onun istediklerini yapmadığımda geri çekiliyor veya beni eleştirmeye başlıyordu. Tuhaf olan şu ki, ben bu noktada artık güvenli bir bağlanma stilinden çıkıp, kaygılı bağlanma stiline geçiş yapıyordum.

Güvenli bağlanma stilinde kalabilsem, daha doğru iletişim kurup, karşımdakinin isteklerine boyun eğmeyebilecekken; kaygılı bağlanma stili ile popüler cümlelerimden biri olan “İlişkimizin heyecanı kayboldu. Bana artık eskisi gibi davranmıyor.” demeye ve endişelenmeye, bir şeyleri düzeltmek için çaba harcamaya ve tepkisel davranışlar göstererek her şeyi yıkmaya başlıyordum.

Aslında asıl sorun, benim için doğru olmayan, bana iyi gelmeyen bir bağlanma stiline sahip bir adamla ilişki içinde olmamdı. Her seferinde… Ve ben karşımdaki adamın kaçıngan bağlanma stiline sahip olduğunun farkına ancak daha yakın bir ilişki kurmak istediğimde yani genellikle adamla en az altı ay geçtikten sonra varıyordum.

Daha da fenası, bu noktada “Aaa bu adam kaçıngan bağlanma stiline sahipmiş.” gibi bir analiz yapacak bilgiye de sahip olmadığım için, durumu düzeltmeye ve değiştirmeye çalışıyordum. Oysa ki, artık bal gibi biliyorum ki – insanlar ancak kendileri istediklerinde değişir, kimse kimseyi değiştiremez.

Bu kitabı okuduktan sonra, bağlanma stili analiz etme ve bunu daha en başından ayırt etme bilgisine sahibim. Ve benim yapı olarak, yapıcı eleştiriden uzak biçimde küçümseyen bir üslubu olan, yakınlık kurmak konsunda tereddütleri bulunan ve kendi isteklerini bana dayatmaya çalışan bir adamla birlikte mutlu olamayacağımı çok net anladım. Yani kaçıngan bir adamla. Kaygılılar bile şans hak edebilir, ancak kaçıngan bir adam kokusu aldığım anda şeridimi değiştirmem gerektiğini artık biliyorum.

Kitaptan sevdiğim cümlelerle kapanışı yapalım:

  • Flört ettiğinizde “Beni seviyor mu?” sorusundan, “Bu kişi duygusal yatırıma değer mi? Bana ihtiyacım olanı verebilecek mi?” sorularına geçiş yapacaksınız.
  • Bir ilişkide mutlu olmak için, saldırıya ya da savunmaya geçmeden bağlanma ihtiyaçlarımızı ifade etmenin yolunu bulmalıyız. Etkin iletişim, aylarca görüştükten sonra öğrenebileceğiniz bir şeyi beş dakika içinde ortaya çıkartabilir. Karşı taraf ihtiyaçlarınızı anlamak konusunda içten bir isteğe sahipse, ilişkiniz gelecek vaad ediyor demektir.
  • Bağımsızlık ve mutluluğa giden yola çıkmak isterseniz, öncelikle bağlanmak için doğru insanı bulun ve bu yolculuğa onunla çıkın.

(Bağlanma, Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları – Amir Levine ve Rachel Heller, Aganta Kitap, 239 sayfa)

Güvenli bağlanarak kalın!

Konumuz İlişkiler: Bağlanma” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s