Hiç bir şey başarı kadar başarısız değildir. Amacına ulaştın ama bu sırada bütün yaşamın ellerinden kayıp gitti. Başka hiç bir şey için zamanın kalmadı. Düzgün bir şekilde nefes almak, gülmek, sevmek için bile… Nasıl bir hayat sürdün böyle? Robot gibi mekanik bir yaşam sürdün ve şimdi arzuladığın hedefe ulaştın ve varlığında muazzam bir hayal kırıklığı var. Çünkü ortada hiç bir şey yok.
Yukarıdaki cümleler Osho’nun Bize Aşktan Söz Et isimli kitabından. Osho’nun kitaplarını okuduysanız biliyorsunuzdur, çeşitli konular odağındaki konuşmalarından derlemeler şeklinde yayınlanıyorlar. Bu kitap da Lübnan asıllı Amerikalı şair ve filozof Halil Gibran’ın baş yapıtı kabul edilen Ermiş’in yorumlaması.

Eğer aşıksan ve bir şeyleri arzulayacaksan şunları arzula:
Erimeyi ve geceye şarkılar söyleyerek akan bir dere gibi olmayı
Çok hassas olmaktan kaynaklanan acıyı
Kendi aşk anlayışın tarafından yargılanmayı ve kanını isteyerek akıtmayı
Kanatlanmış bir kalp ile tan ağırırken uyanmayı ve aşk dolu yeni bir gün için şükretmeyi
Öğle saatlerinde dinlenmeyi ve aşkın verdiği üstün mutluluk duygusuyla meditasyon yapmayı
Gün batarken minnettarlık içinde eve dönmeyi ve sonra sevdiğin kalbindeyken dudaklarında övgü dolu bir şarkıyla uyumayı arzula.

Yukarıdaki gibi Halil Gibran’ın dizelerinin yanı sıra, Osho’nun bunlara yorumlarını içeriyor. Aşk, özgürlük, tutku gibi hayata dair başlıklardan oluşuyor. Durup hayatınız hakkında biraz düşünmek için harika bir vesile olacak nitelikte bir kitap. Şiddetle tavsiye ederim. Benim çok sevdiğim bir kaç cümle de karşınızda:
- Bir çoğumuz bir çelişkinin içinde yaşıyoruz. Bir yandan özgürlük istiyoruz, diğer yandan bir şeylere tutunmaya devam ediyoruz.
- Herkes kendisine aşk verilmesini istiyor. Peki herkes dileciyken aşkı kim verecek? İnsanlar yürüyen cesetler haline geldiler ve ellerindeki dilenci kaseleriyle aşk, sıcaklık, şefkat arar oldular.
- Eğer kalbinin içinde dans etmek istiyorsan ve ruhunun içinde barışın bulunmasını arzuluyorsan, eğer daha bilinçli ve uyanık olma isteğine sahipsen elinde bulunanların hepsini ver. İnsanlar önce bir şeylere sahip olmalı, bunların tadını çıkartmalı. Sonra zekasıyla onları terk etmeli. Sürekli daha fazlasını isteyip duruyorsan yoksulsun demektir.
- Ölmek ve yeniden doğmak seni her zaman taze tutar, her zaman akışta tutar. Sadece yaşlanmazsın, yıllanırsın.
- Her söz sorun yaratır, çünkü basit bir gerçekliğin farkında değilsin: Gelecek kesin olarak bilinmezdir. Asla söz verme. Açık ol, “Ben geleceğin sahibi değilim.” de.
- Fiyatlar söz konusu olmazsa, değerler ortaya çıkar.

Başlığı aşklı kondurmuşken, bir diğer tavsiyem de Anna Laudel Gallery’deki LOVE OVER ENTROPY sergisi. Bu yazıda yukarıda yer alan fotoğrafların tamamı, bu sergiden.
Bankalar Caddesi’ndeki eski PTT binası yenilenerek şahane bir sergi alanı haline getirilmiş. Covid önlemleri kapsamında yalnızca online randevu alarak sergiyi gezebiliyorsunuz. Giriş ücretsiz, ancak öncesinde HES kodunuzu girerek randevu almış olmanız şart. Şuradan randevu alabilirsiniz. Gezmesi oldukça keyifli modern bir derleme sunuyor.

Gitmişken, evde oturulan günlerin acısını çıkartmak için, Beyoğlu’nun ara sokaklarına dalmanızı da şiddetle tavsiye ederim.

Benim gibi uzun zamandır evden çalışan ve “Hazır evdeyken şunu da yapayım aradan çıksın.” diye diye günlük çalışma saatlerini gece yarılarına kadar taşıyanlardansanız, Galata’nın ara sokaklarında gezirken telefonunuza değil etrafınıza bakarsanız çok keyifli ve keşifli bir yürüyüşe dönüşeceğini garanti edebilirim.

Fransızlar, her zaman sanatsal aktivitelerin kişinin ışığı ve güzelliği için önemli olduğunu söylerler. Uzun zamandan sonra işlerden başımı kaldırıp, kendime biraz zaman ayırmak beni daha güzelleştirdi mi bilmiyorum ama ruhuma şahane geldiğini tüm hücrelerimle hissedebiliyorum.
Sanatla ve aşkla kalın!