İstanbul’dan gece notları: Festivaller, teraslar, dans ve kokteyl mekanları

Temmuz ayında Ben Böhmer’in geleceğini öğrendiğimde, bizim ekipte en çok festival sayıklayan arkadaşıma yollamış, “Gidelim mi?” diye sormuştum. “Adamı tanımıyorum ama umurumda da değil, ben tamamım, her şeye varım. Hepsine varım. Hemen varım.” cevabını almıştım.

O kadar uzun zaman bir zaman dilimini konsersiz ve festivalsiz geçirmiştik ki; bütün ekip, sonuna kadar motiveydi. “Canlı Ferdi Tayfur > Youtube’dan Solomun” esprisi ruh halimizin müthiş bir özetiydi. Eve kapandığımız, mekanların olmadığı günlerde, özellikle de Cercle’ın Youtube hesabından müthiş yerlerde çekilmiş müthiş setler dinleyerek dans etmiştik -evde koltukların önünde televizyonun karşısında. Ama artık kalabalık istiyorduk artık, canlı dinlemek istiyorduk, kokteylleri kendimiz hazırlamak değil sıraya girip almak istiyorduk. Tuvalet sırası beklemeyi bile özlemiştik!

16:00’da başlayıp 24:00’te biten yeni gece hayatı rutinimizin nasıl olacağını da tam kestiremiyorduk. Çünkü bizim olağan gece hayatı rutinimizde, herkes kendi akşam planını kafasına göre yapar, kimi dinlenir, kimi kafasını güzelleştirir, kimi yemeğe çıkar, biz ancak 24:00 gibi gece mekanlarına ve etkinliklerine giderdik. Şimdi 24:00 başlangıç değil, bitiş saati olacaktı.

Bu düzende iki ay geçirdikten sonra, ben şahane olduğuna karar verdim. Gece planı olduğunda, gündüz etkinlikleri ile güne başlıyoruz. Havuz başı, kokteyl mekanları, evler… Akşamüstü dans etme kıvamına gelip, gece yarısına kadar dans ettikten sonra, eve gelip misler gibi uyumaya zaman ve ertesi günü öldürmeden erkenden uyanmaya enerji oluyor. Veya arkadaşlarımızla çılgınlar gibi eğlendikten sona, aşklarımızın kollarına koştuğumuzda hala makul bir saat oluyor -01:00. 🙂

Bu erken başlayıp biten gece hayatı düzeninde keşfettiklerimle karşınızdayım:

Life Park – Festivaller

Ben Böhmer’i Life Park’ta dinledik. Ben Böhmer’in performansı inanılmaz iyiydi. Life Park da, etrafı ağaçlarla çevrili bir ortamda, müthiş ışıklandırma ile oldukça keyifli bir festival alanı. İçecek standları oldukça çok sayıdaydı, uzun süre beklemeden ihtiyaçları gidermek mümkün. İstanbul’dan çok uzaklaşmış hissi veren, doğanın içinde şahane bir festival ortamı sunuyor. Alan geniş olduğu için, dilerseniz pek kimseye temas edip yakınlaşmadan da bir festival deneyimi yaşayabilirsiniz. Yakın zamanda burada Satori ve Boris gibi pek çok harika performans olacağından, festival özleyenlere şiddetle tavsiye ederim.

Sadece her elektronik müzik festivalinin klasiği olarak, festival katılımcılarının arasında kendi halinde dans eden ve çok eğlenen kişiler kadar, uçmuş bir kafada sürekli yanınıza gelmeye çalışacak veya tuhaf davranışlar sergileyen kişilerin de olduğunu belirtmeliyim. Ben festivalin bir noktasında, Ben Böhmer’in setine ve setten arka tarafımızdaki tepenin üzerine yansıyan rengarenk ışıklara kilitlenmişken, yanımızda kalabalık bir ekibin halay çektiğini gördüğümde uzun zamandır yaşadığım en büyük şaşkınlıklardan birini yaşadım örneğin. Zaman zaman da bize dahil olmak için dibimize giren bazı kişilerden rahatsız olup yer değiştirmek zorunda kaldık.

Klein Garten

Şehrin göbeğinde, birkaç kat asansörle sizi oldukça bohem bir ortama ışınlayan; kapısında tabela filan olmadığı için, bilmeyenin gitmediği, ancak eskisi kadar az bir kitle tarafından bilinmediğinden dolayı, artık daha sıkı bir isim listesi ile çalışan mekan.

Müthiş bir Haliç manzarasına baktığı için, ben burada en çok gün batımı saatlerini seviyorum. Tam Haliç manzarasının önüne konumlandırılmış DJ setinden yayılan etnik elektronik müzikler eşliğinde kokteyl içerek gün batımını izlemek her zaman çok keyifli.

Sonrasında da masalar toplanıyor ve daha dans mekanı haline geliyor. Haftasonları benim için biraz fazla kalabalık ve yaş ortalaması fazla küçük oluyor, ama hafta içi günü güzel bir gün batımı ile kapatıp biraz dans etmek için her zaman ve hala harika bir istikamet.

Monkey İstanbul

İKSV’nin terasından, yine şahane bir Haliç manzaralı gün batımı sunan, kokteylleri gerçekten lezzetli bir mekan Monkey İstanbul.

Biz geçmiş yazlarda, iş çıkış saatlerinde, bir iki kokteyl içip laflamak için giderdik, genellikle de hafta içleri oldukça boş ve ferah olurdu. Artık biraz daha popülerleşmiş, damsız alınmayan, akşam saatlerinde daha club havasında dans edilen ve oldukça kalabalıklaşan bir mekan olmuş. Erken gidip, kenardan kendinize bir alan ayıracaksanız, gün batım saatine kadar şiddetle tavsiye edeceğim bir adres Monkey İstanbul.

Wu Bomonti

Benim son zamanlarda açık ara en sevdiğim mekan. Aslında bir sushi restoranı ve sushi’leri de gerçekten çok lezzetli. Endüstriyel mimari tarzında yapılmış yüksek tavanlı, borular gibi aksamların dışarıda olduğu bir mekan, bolca yeşillik ve eve benzeyen mobilyalarla çok sıcak bir hale getirilerek dekore edilmiş. Akşam saatlerinde DJ başlıyor, ev gibi rahat bir ortamda set önünde dans etmesi gerçekten keyifli.

Buranın müşteri kitlesini genel olarak çok seviyorum, hiç arıza, rahatsız edici, taşkın kimse olmuyor. Ayrıca tamamen spontane gittiğimiz her gece, beklediğimizden daha çok eğlenerek çıktık.

Vibe da yine Bomonti’de yeni açılan mekanlardan. Alt katında bir kokteyl barı var, üst katında da bir club mevcut. Şort ile kabul etmeyen, herkesin topuklu ayakkabılarla süslenerek geldiği bir mekan. Süslenmeyi, şıkır şıkır olmayı özleyenler için iyi bir alternatif. Ayrıca geceyi 12:00’de kapatmak istemediğinizde, sürpriz after party geçişlerine de müsait diye bir dip not düşeyim.

Ben mevsimlerden yazken ve hala Covid ortalıkta gümbür gümbür geziyorken, kapalı mekanlara girmeyi çok tercih etmiyorum. Ancak böyle endişeleriniz yoksa, Kastel de epeyce tercih edilen mekanlardan. Klein Phonix de güzel etkinlikler yapıyor.

Setup Kabataş

Kabataş set üstünde, sokağa atılmış şezlongların üzerinde oturup denizi izleyerek leziz kokteyller içmek isterseniz aklınızda ve listenizde bulunması gereken bir mekan. Doğrudan denize bakmadığı, tramvay ve Kabataş’ın bütün trafik curcunası da önünüzde olduğu için İstanbul ruhunu ve curcunasını koruyor. Sadece herkes aceleyle bir yerlere giderken, siz sokağın ortasında bir şezlonga yayılmış kokteylinizi yudumluyorsunuz. Ben konsepte bayıldım.

Haftasonları, DJ etkinlikleri ile sokağa taşan bir eğlencesi de kulaktan kulağa geziyor, ancak henüz ona denk gelemedik.

İnciraltı Meyhanesi

Dans etmek ve elektronik müzik bana göre değil diyenler için de keyifli bir rakı sofrası alternatifi paylaşalım. Beylerbeyi’ndeki İnciraltı Meyhanesi. Deniz manzarası yok, ama güzel bir arka avlu bahçesi var. Müzik sohbeti zorlaştırmayacak bir seviyede çalıyor, rakı bardakları alıştığımızdan biraz küçük, alt kısmı dantel detaylı. Mezeleri gerçekten çok lezzetli. Ben özellikle safranlı levrek spesyallerine bayıldım.

Keyifle ve keşfederek kalın!

İstanbul’dan gece notları: Festivaller, teraslar, dans ve kokteyl mekanları” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s