İstanbul’a 2004 yılında taşındım. Benim hayatımda gerçekten dönüm noktası bir tarih olduğunu düşünüyorum, çünkü hayatımda her anlamda yepyeni bir sayfa açılmıştı: Ailemden ayrı yaşamaya başladığım, yeni bir şehre taşındığım, üniversiteli olduğum, 18 yaşımı doldurduğum yıldı. Hepsi bir arada oldu.
Heyecanlı olduğum kadar kaygılarla da doluydum: Başarılı olacak mıyım, mezun olabilecek miyim, istediğim gibi bir hayat kurabilecek miyim, istediğim hayat standartlarını kendime sağlayabilecek miyim, istediğim gibi bir evde yaşayabilecek miyim…
Beni eskiden beri tanıyanlar veya blogumu okuyanlar bilir: Fakülteyi bırakmaya kalktığım dönemler de oldu, mezun olduktan sonra avukatlık yapmamaya karar verdiğim yıllar da, hadsiz kredi kartı borcuna battığım zamanlar da, işsiz kaldığım günler de… Diğer yandan müthiş aşklar yaşadığım, macera dolu harika seyahatlere çıktığım, harika işler kotardığım, gerçekten üretken ve yaratıcı olduğum dönemler de…
Bu aradan geçen seneleri bazılarına göre “çılgın”, bazılarına göre “aşırı” yaşadım. Hayatımın değişik dönemlerinde değişik şeyleri oldurdum. Çoğu zaman bütün parçaları bir araya toplayamadım. Bir yerini oldursam, başka bir yeri dağılıyordu hayatımın. Bazen bütün parçaları bir araya getirdiğimi sandığımda, hepsinin başıma iskambil kağıdından bir kule gibi yıkıldığını da deneyimledim. Defalarca…

Hayatta bu güne kadar yaptığım bazı şeylere bugünkü aklımla dönüp baktığımda farklı yapardım muhtemelen. Yine de hepsi benim için birer “iyi ki”dir. Çünkü hiç şüphesiz kendime dair en sevdiğim şey, hep istediklerini yapan, ertelemeyen, kafasının dikine giden, başkalarının düşünceleri ve yorumları yüzünden kendini durdurmayan bir kadın olmam.
Evet hepsi umduğum kadar iyi gitmedi, hayal kırıklığına uğradığım zamanlar da oldu, “Hassiktir bu kez sıçtım.” diye paniğe kapıldığım günler de… Fakat “Şunu yapsam ne olurdu?” ihtimalini hiç bir zaman bırakmadım. Mark Twain’in cümlesini çok küçük yaşlarımda zihnime kazımıştım: “20 sene sonra geri dönüp baktığınızda, pişman olduğunuz şeyler yaptıklarınız değil yapmadıklarınız olacak.”
Hayatımı hep sorguladım, hep bir şeyleri denedim. Çanta markası da kurdum, roman da yazdım, türlü türlü eğitim de aldım, beslenme düzenimi, yaşam tarzımı sayısını bilmediğim kadar çok değiştirdim, bana haksızlık yapılan hiç bir ilişki veya işe razı gelmedim, evimdeki eşyaları azaltmak kadar basit işleri bile bir proje ciddiyetiyle ele aldım.

Bu sene yeni yıla başlarken, yapılacaklar listesi oluşturmakta veya yeni kararlar almakta çok zorlandım bu yüzden. Elbette her şeyi yaptım, deneyimledim gibi bir iddiam yok. Diğer yandan hayal ve yapılacaklar listeleri bir sonraki yıllara “yapılacaklar” olarak aktarılmayınca, üstleri çizile çizile geçilince, tozlanmış hayaller ve planlar olmayınca, yepyeni hayaller kurmak gerekiyor.
Varsa sizin yeni yıl kararlarınız arasında sürekli alıp ancak hayata geçirmediğiniz şeyler, lütfen bir durun samimiyetle kendinizle yüzleşin. Bunu gerçekten istiyor musunuz? Yoksa herkes istediği veya birisi sizden beklediği için mi listenizde? Böyleyse, gerçekten siktir edin, hayat kendi tercihlerinizi yaşadığınızda daha eğlenceli. Yok gerçekten istediğinize karar veriyorsanız da, hadi başlayın bir yerinden, telefon başında milletin hayatını izlediğiniz saatlere bir sürü harika çıktı sığar.
Ben geride kalan iki sene hayatımda çok hayalimi gerçekleştirdim, listemden çok yapılacak iş temizledim. Bunların arasında kariyerime, finansal durumuma, yatırımlarıma, yaşam tarzıma, dış görünüşüme dair çok iddialı adımlar da var; roman yazmak, deniz kıyısında aralıksız bir ay devirmek gibi keyfi hayallerim de… İki yıl önce işsiz kaldığım bir dönemde oturup “Ben şöyle bir hayat istiyorum.” dediğim her şeyi iki yılda kurdum. Bunu kendimi övmek için yazmıyorum, pekala olabileceğine ayaklı bir örnek olduğumu göstermek ve size şevk vermek için yazıyorum. Çünkü başkalarının görüşlerini dinleseydim, muhtemelen hiç biri gerçekleşmemiş olurdu.
Açıkçası kendi başıma çok zaman geçirdim bu yılın ilk günlerinde. Yeni yıl kararları almak için…
Kariyerimi, hayatımı, evimi, dış görünüşümü her şeyimi gözden geçirdim. Hepsinde minik dokunuşlar yapabilirim, biraz daha güzelleştirebilirim tabii ki; ama mevcut halleriyle de hepsi içime gayet siniyor. Bir insanın arkasına yaslanıp, “Çok güzel be hayatım.” cümlesini kendisine samimiyetle kurması gerçekten muazzam bir duygu. Bunu söyleyebilince insan, gerçekten iş krizleri de, ülke gündemi de, dangalaklık yapan insanlar da gülünüp geçilebilir oluyor. Ve ben içtenlikle bunu herkesin yapabileceğine inanıyorum, konfor alanından çıkıp, ne istediğini samimiyetle düşünüp, yeniden başlama cesareti gösterirse…

O yüzden bu yıl için gerçekten tek bir karar aldım: Kendimi şımartmak! Bu tuhaf istikametlere seyahatler de olabilir, ne gereği var denilecek müsriflikte lüks bir otelde kalmak da, masaj yaptırmak da, gündüz uykusu uyumak da… O günlerde canım neyi çekiyorsa…

Bunu benim hayatımda zorlaştıracak en büyük faktör aşırı yoğun işim, bunun da dürüstçe farkındayım. İzinli olduğum, patronumun “Kafa izni hak ettin, kapat şalterleri bir süre” dediği bu dönemde bile bir hafta içinde kırk saate yakın çalıştım, nice toplantıya girdim. Haftada 45 saat çalışmayla tamamlanması mümkün olmayacak bir iş yoğunluğum var ve önüme gelen işlerin hiç biri “Amaaan” diyip geçilecek önemsizlikte değil. Bu gerçeğin farkında olarak, yine de kendime en üst düzeyden talimat gelecek alarm seviyesinde bir konu olmadıkça 60 saatlik bir sınır koymaya, hiç bir günümü tamamen bilgisayar başında geçirmemeye ve haftada bir gün iş bilgisayarıma dokunmamaya karar verdim. “Şu da çıksın aradan, ay bu da aklımın bir kenarını işgal ediyor, hadi kızım bunu da bitir.” in asla sonu olmadığını, doğru önceliklendirmeleri yaparak, sınırları koymam gerektiğine karar verdim. Diğer türlüsü burn out’a giden, sürdürülebilir olmayan bir tempo. Ayrıca bu şekilde kendimi ihmal etmiş oluyorum ve hayat işten ibaret olamayacak kadar güzel.
Hayatınızı arada gözden geçirip, minik dokunuşlar yapmayı unutmadan kalın!
“2022’ye notlar ve tek yeni yıl kararım” üzerine bir yorum