Wordsworth, yetişkin bir adam olarak çiçekler ve doğa üzerine şiirler yazdığı için ilk başta eleştirmenler tarafından epeyce dalgaya alınmış, “çiçek böcek edebiyatı”nın genç kadınların işi olduğu eleştirileriyle karşı karşıya kalmış. 1800’lü yıllardan bahsediyoruz. Şimdiki gibi bir büyük şehir koşturmasından ve sosyal medya bombardmanından eser olmayan o dönemlerde inatla “Kuşları, nehirleri, nergisleri ve kuzuları bünyesinde barındıran doğanın, şehir yaşamının yol açtığı psikolojik yaralara deva” olduğunu iddia etmiş, “Doğaya yapılacak düzenli seyahatler, şehrin olumsuz yanlarıyla başa çıkmada vazgeçilmez bir panzehirdir.” demiş.
Her hafta düzenli olarak doğaya kaçmaya fırsatım yok, ben de bir kere daha Toprak Elementi yogasına başladım. Bugüne kadar istikrarlı ve kesintisiz bir biçimde kırk gün boyunca yapmayı henüz başaramamış olsam da, denemekten vazgeçmiyorum. Gün içinde yalnızca kendime ait bir otuz dakikalık zaman ayırma pratiği olarak bakıyorum buna.
Zamanın akış hızı inanılmaz, 2022’nin ikinci ayını bile geride bıraktık. Yetiştirmeye çalışılan işler, toplantılar, aciller arasında, benim için bir diğer panzehir de bilgisayarı yanımda götürmediğim etkinlikler. Şubat ayında Adana kaçamağım dışında notlarım ve keşiflerim karşınızda:
Turkcell Geyikli Park – Off Road
Sarıyer’de şehirden mesafe olarak çok uzaklaşmadan, konsept olarak uzaklaşmayı sağlayan bir alan Turkcell Geyikli Park. Ormanın içindeki cafesi kahvaltı için popüler istikametlerden, ormanın içinde şezlonglara uzanıp keyif çatmak için de güzel bir adres. Haftasonları diğer her yer gibi biraz fazla kalabalık, çoluk çocuk içeriyor; o yüzden kitabımı alıp kafa dinleyeyim derseniz hafta içi için daha keyifli bir seçenek olabilir.

Kahvaltı dışında burada deneyimleyebileceğiniz harika etkinlik ise, offroad eğitimi. Önce teknik ve teorik bilgilerin aktarımı ile başlayan eğitim sonrasında Turkcell Geyikli Park’ın içindeki uygulama alanında devam ediyor. O kadar küçük bir alanda o kadar güzel bir deneyim sunacak park planlamışlar ki, yanal geçiş için gerçekten eğimli parkurlar da, dışarıdan bakınca 30 cm filandır derinliği diyip camlara kadar suya gireceğiniz su birikintileri de var.
Sabah kahvesinden daha güçlü bir ayıltıcı tur yapacağınızı garanti edebilirim.
Benden direksiyonda oturacak bir offroad çılgını çıkmaz sanırım, o direksiyonun ne kadar hızlı dönüp kontrolden çıkabileceğini gördüm. 🙂 Diğer yandan işi gerçekten bilen birinin yanında bunu deneyimlemenin muazzam zevki de kanıma girdi.
Havalar hala soğukken, ortalık çamur içindeyken deneyimlemek için şahane bir etkinlik bu eğitim.

Mubi Filmleri
Çok uzun zamandır hep Netflix yapımları izleyenlerden biri olarak, Mubi’ye ilk giriş oldukça tuhaf oluyor. Amerikan yapımlarında herhangi bir noktayı kaçırmak imkansız olacak kadar anlaşılır ve net biçimde her şeyin defalarca anlatılmasının aksine, bu filmler anlaşılmak derdinde değil tam aksine muzipçe kafanızı karıştırıp olasılıklar arasına atıyor sizi.

Abbas Kiarostam’ın Aslı Gibidir’ini izlerken kaç kere “Ohaa bu bunun gerçekten kocası mıymış?” ile “Yok canım, öyleymiş gibi yapıyorlar.” arasında gidip geldiğimi bilmiyorum. Kieslowski’nin Veronique’ın İkili Yaşamı’nı izlerken de son sahnelere kadar “Ben bu filmden şu dakikaya kadar asla bir şey anlamadım.” dedim. Yoran, şaşırtan ve büyüleyen filmler arayışındaysanız Mubi’yi şiddetle tavsiye ederim. Şuradan üye olursanız 30 gün ücretsiz deneyebilirsiniz.

Özellikle Kieslowski’nin Fransa bayrağının renklerini temsil eden üç renk serisini şiddetle tavsiye ederim. Bu güne kadar izlememiş olduğuma mı üzülsem, o filmlerin hepsini birden bir haftada izleyip bitirdiğime mi emin olamıyorum. Hala izlemediyseniz kendinize bir güzellik yapın bu üçlemenin içine dalın.
Yekta – Nişantaşı
Türkçe pop eşliğinde rakı içmek bizim çok sevdiğimiz etkinliklerden biri. Mahallemizdeki Yekta’ya da ilk defa yolumuzu düşürdük. Oldukça büyük ve çok fazla kişi alan bir mekan olmasına rağmen, kat kat yapılmış konsepti ile sempatik ve küçük bir alan hissini koruyan bir alan olmuş.

Soğuk mezeler uzun zamandır böyle bir fiks menü konseptinde yediklerimizin en lezzetlisiydi. Dansöz ve darbuka şovlar da oldukça keyifli. Sadece pek kimse dans etmiyor, çoğunluk oturduğu yerden şarkılara eşlik ediyor. Niyetiniz masaların üzerine çıkmak değil de Türkçe popa doymaksa, aklınızda olsun mekanlardan biri.
Buradan sonra biz kurtlarımızı dökmek için Efendi’nin yolunu tuttuk. İnce uzun mekanda, barın etrafında mahallelilerle birlikte tıklım tıkış olunan, benim “metrobüs partisi” dediğim ama yine asla vazgeçemediğim eğlencelerden biri için olmazsa olmaz bir Teşvikiye istikameti.
Ece Aksoy Doğum Günü
Benim İstanbul’a başlangıç noktamdı Ece. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazanıp İstanbul’a taşındığım ilk yıllarda onun Cihangir’deki muhteşem evinde kalmıştım. Anneannemin kız kardeşi; büyük teyzem. 18 yaşlarındaki bir genç için akrabanın yanında kalmak kabus iken, benim için Ece kadar renkli biriyle yaşamak çok ufuk açıcıydı. Gerek onun evinde, gerek o yıllarda Kuruçeşme’deki Ece Bar’ında gazeteciler, şarkıcılar, mekan işletmecileri, mankenler çok renkli kişileri misafir ederdi. Yıllardır Asmalı’da 9 Ece Aksoy’u işletmeye devam ediyor. Bu minik ve lezzetli nokta, hala çok renkli kişiler ile dolup taşıyor. Özellikle sushi şeklinde asma yaprağına sararak servis ettiği kısır ile dünyanın en küçük zeytinyağlı sarmaları benim değişmeyen favorilerimden.

Bu hafta Ece’nin doğum günüydü. Herkes Ece saçlarına benzeyen örgü şapkalar taktığı ve sokakta avaz avaz şarkı söylerek dans ettiği gece gerçekten keyifliydi.

Şubatı burada kapatıyoruz. Hoşgeldin Mart!
Benim için son diş sıkma ayı. Hem soğuk seyreden havalar için, hem de hadsiz sayılabilecek uzunlukta çalışılan günler için. Daha mobil olabileceğim bir iş düzeni resmiyet kazandı. Nisan ayında çok uzaklara giderek daha mobil, daha az İstanbul’da dönemimi başlatıyorum. Ayrıca dünyanın en güzel kumaşları ile şahane fikirlerim de var. Martı atlatalım, çok daha renkli bir döneme başlayacağız, söz! ❤
Keyifle kalın!