Fas 3- Marakeş: Yves Saint Laurent’in ilham bahçesi Le Jardin Majorelle

Marakeş’te ikinci günümüzde planladığımızdan erken uyanıyoruz; ama sokağa planladığımızdan daha geç çıkıyoruz.

Çünkü Fatima bize sıcacık ekmekler, gözlemeler, krepler yapıyor. Tazecik portakal suları getiriyor. Bal çok lezzetli. Termostaki kahvemiz hiç bitmiyor. Avludaki minik havuzun yanındaki koltuğumuzda oturup yavaş yavaş kahvaltımızı ediyoruz. Fatima ile Arapça bildiğimiz kelimelerle şakalaşıyoruz. Abdullah’a bir önceki gece nasıl kaybolduğumuzu kahkahalarla anlatıyoruz. Riada yeni gelenleri karşılıyor sanki yıllardır orada yaşıyormuşçasına Marakeş tavsiyeleri vermeye başlıyoruz.

Sonraki günlerde de deneyimliyoruz bunu, Fas’ın böyle bir büyüsü var. Her şey ama her şey bizim olağan hayatımızdan farklı. Yine de dışlamayıp, eleştirmeyip, merakla kendini ona teslim ettiğinde, inanılmaz ve büyülü bir aidiyet hissi veriyor. Süprizleri ve güzellikleri ile ödüllendiriyor.

HVBJ8530 (1).jpg

IMG_0996 (1).jpg

Riadımızdaki kahvaltı seramonisinden sonra, istikametimiz Yves Saint Laurent’in bahçesi: Le Jardin Majorelle. Marakeş’te en merak ettiğimiz yer.

Otel sahibemiz, bahçenin yürümek için fazla uzak olduğunu belirtip taksiyle gitmemizi ve mutlaka oradaki restoranda yemek yememizi tavsiye ediyor.

Bir gece önce riad’ımıza dönmemiz dört saat kadar sürdüğünden, “bahçeye de yürüyerek gidebiliriz. Bu vesileyle şehirde daha çok sokak keşfederiz.” diye düşünüp, ilk tavsiyesini kulak ardı ediyoruz.

IMG_8004 (1).jpg

Riadımızdan çıkıp, üstü hasır tentelerle kapalı çarşılarda yürürken fark etmiyoruz; ama çarşılar bitip güneşin altında kalınca, havanın ne kadar sıcak olduğunu ilk defa kavrıyoruz. Birer şişe su alıp, sıcağa inat yürümeye devam ediyoruz. Çünkü Marakeş’in sokaklarına, renklerine, kapılarına doyamıyoruz. Daracık sokaklarda onlarca fotoğraf çekiliyoruz, harika butikler keşfediyoruz.

IMG_1238.jpg

Özellikle geleneksel kıyafetler almak isterseniz Diamantine‘de harika parçalar bulabilirsiniz.

IMG_8058.jpg

IMG_7949.jpg

IMG_7932 (1).jpg

IMG_8052.jpg

Tanıştığımız bir antikacı, “Sadece içtiğiniz suya çok dikkat edin. Hepatit oldukça yaygın.” diye uyarıyor.

Marakeş’te içecekler genellikle bizim alıştığımızdan çok daha sıcak servis ediliyor. Dondurucuda beklenmiş bardaklar, bardağı buğlandıran soğuklukta içecekler yok. O yüzden ne içsek “Buz koyun lütfen.” diyorduk. Bu uyarıdan sonra, hayatımıza yeni bir şey süreç ekleniyor: Buzları hangi suyla yaptıklarını sorgulamak.

Sokaklarda fotoğraf çekilerek, karşımıza çıkan herkesle sohbet ederek ve satılan eşyalara karşı koyamayarak saatler geçirdikten sonra, bu şekilde bahçeye asla varamayacağımla yüzleşiyoruz. Havanın da sıcaklığının etkisiyle yürümekten vazgeçip, taksiye binmeye karar veriyoruz.

IMG_8054.jpg

IMG_1178 (2).jpg

Taksici fiyatı 50 dirhemden açıyor, biz “20’den fazla vermeyiz” diyoruz. Uzun bir pazarlık aşamasından sonra, taksici oldukça gönülsüz kabul ediyor, suratı beş karış, “Allah allah” diyerek agresif bir tavırla taksiye biniyor. Biz başlıyoruz, İbrahim Tatlıses’ten: “Allah allah allah bu nasıl sevmek, allah allah allah allah bu nasıl gülmek.” diye ritim tutarak şarkı söylemeye.

Taksici başlıyor kahkahalar atmaya. Hemen YouTube’tan bu şarkıyı açıp, yol boyunca Allah Allah nidaları atarak şarkı söylüyor ve kahkahalar atıyoruz. İndiğimizde taksici çok mutlu, az para ödememizi unutmuş halde. Sevgiyle uğurluyor bizi. Teşekkürler ederek.

ARES5316 (1).jpg

Le Jardin Majorelle, iki buçuk dönümlük, kaktüs dahil egzotik bitkilerden oluşan bir bahçe. Bu bahçeyi sıra dışı yapan şeylerden birisi de, moda dünyasının ilah isimlerinden olan Yves Saint Laurent’in burada yaşamış olması. Bu bahçe satılıp, otel yapılacakken, Yves ve hayat arkadaşı Pierre Berge, varlarını yoklarını seferber ederek burayı satın alıyorlar.

IMG_8118 (1).jpg

Yves Saint Laurent’e burada geçirdiği zaman inanılmaz ilham verici geliyor. Pierre, onun burada geçirdiği günleri “Marakeş’te gün ışığını ve diğer renkleri keşfetmiştin. Caddelerde, duvarlarda, Atlas Dağları kadınlarının giyisilerinde. Belki gençliğinin konusunu da bulmuştun orada.” diye özetliyor.

IMG_8114 (1).jpg

IMG_8256.jpg

Yves Saint Laurent’in küllerinin de serpildiği bu bahçe, Marakeş’e gittiğinizde mutlaka ama mutlaka görmeniz gerekenler listesinin başını çekiyor. (Meraklısı için bahçeye giriş 70 dirhem, içindeki Berberi Müzesi’ne giriş 30 dirhem)

IMG_1372 (1).jpg

IMG_8145 (1).jpg

Bahçeyi büyülenerek ve binlerce fotoğraf çekerek gezdikten sonra, riad sahibimizin tavsiyesine uyup, cafe’sine oturuyoruz.

IMG_8310.jpg

Fas’ın geleneksel yemeği olan tajin yemek için iyi bir yerde olduğuma karar verip, limonlu tavuklu tajin sipariş veriyorum. Tajin, bir çeşit Fas güveci. Karides, tavuk, et, sebze gibi versiyonları var. Çok az yağlı, etin yavaş yavaş piştiği, sulu kaldığı güzel bir seçecek.

IMG_8416.jpg

Fakat orada tattığım asıl olağanüstü şey, Beldi oluyor. Fas’ta yemek kültürü gerçekten çok sağlıklı. Özellikle avokado suyu her yerde bulunan bir şey, benim gibi avokado aşıkları için bulunmaz bir nimet. Ama buradaki Beldi diğer içtiğim bütün avokado sularından kat be kat lezzetli. İçinde avokadonun yanı sıra, süt, badem ve hurma var. Hayatta bir araya getirmek aklıma gelmeyecek, olağanüstü bir lezzet bombardımanı.

Bahçe kapandıktan, herkes gittikten sonra biz de çıkıyoruz oradan.

IMG_8431.jpg

Bahçenin hemen karşısında “33 Rue Majorelle” isimli bir butik var. Muazzam zevkli parçalar satıyor. Sabahlıklara, çantalara aşık oluyoruz. Arapça dağarcığımıza orada yeni bir kelime ekliyoruz: Lebes. Hem “Naber?” demek, hem de “İyidir.” demek.

IMG_8443.jpg

IMG_8463.jpg

Birbirimize değişik vurgularla “Lebes? Lebes.” diyerek, eski şehre Medina’ya yürümeye başlıyoruz. Medina ne kadar rengarenk, satılan eşyalarla büyüleyici ise, Medina’nın dışı o kadar soluk, karmaşık ve pis. Her bir kişi ayrı portre olmasına rağmen, fotoğraflarının çekilmesinden hoşlanmıyorlar. Birkaç azar işitmeyi göze alıp – ki İngilizce bildikleri tek ters cümle “Fuck You” olduğu için genellikle duyduğumuz bu oluyor – birkaç fotoğraf çektikten sonra Medina’ya giriş yapıyoruz.

MXXQ4648 (1).jpg

O sırada instagram’dan mesajlar yağmaya başladığını fark ediyoruz. Çektiğimiz fotoğrafları görenler, ısrarla kendi mekanlarına davet ediyorlar. Marakeş’teki müzik festivallerini yapanlar bizimle tanışmak istiyorlar. Marakeş’i o kadar sevmiş haldeyiz ki, “Buraya yerleşsek sosyal medya ikonu olarak gerçekten güzel güzel yaşayabiliriz, denesek mi?” diye şakalaşıyoruz.

IMG_8485.jpg

Bir şeyler içip dinlenmek için yolumuzun üzerindeki Latitude 31‘e oturuyoruz. Çok güzel müzikler çalıyor, mekan çok keyifli dekore edilmiş, sebze ve meyve suları yine leziz. Biraz sonra mekanın sahibi masamıza gelip, bize ne ikram edebileceğini sorup, geldiğimiz için çok teşekkür ediyor.

IMG_8487 (1).jpg

O zaman farkına varıyoruz, şehirde bizden başka giyimine kuşamına özen gösteren kimse yok. Üçümüz bir arada çok dikkat çekiyoruz. Gerçekten Marakeş’te instagram-star olabiliriz. “Kalsak mı?” gerçeklik payı olan bir espriye dönüşmeye başlıyor aramızda.

Davetlerin tamamına gidebilecek kadar çok zamanımız yok. Bütün mekanları araştırıp, en çok ilgimizi çekenleri programımıza sığdırmak için planlama yapıyoruz.

IMG_8500 (1).jpg

Oradan çıktığımızda hava kararmak üzere, bir önceki gece kaybolmamızdan deneyimliyiz. Riad yakınlarında bir yere gidip o civarlarda takılalım diyoruz. Riad Dar Anika‘nın terasına çıkıyoruz. Püfür püfür esen bir terasta, leziz baharatlı zeytinlerden kımkımlanarak, lokal şarapları tadıyor, kokteyllerimizi yuvarlıyoruz.

IMG_8514.jpg

Güzelleşen kafalarımızla, her geçen gün biraz daha çok sevdiğimiz Marakeş’i tepeden izliyoruz. Gündüzü gecesinden bambaşka, her köşe başı süprizlerle dolu bu şehri çok sevdiğimize karar veriyoruz.

Fas 3- Marakeş: Yves Saint Laurent’in ilham bahçesi Le Jardin Majorelle” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s