Not Defterim: Zamanda Yolculuk, Careem, Girl Boss, Coconut Mambo, Sankofa ve devamı.

Günlerden cuma…
Cuma günlerini severim, kendine has bir enerjisi, tatlı bir pervasızlığı vardır. Seyahate çıkmadan önceki son saatleri anımsatır bana.

O cuma ise benim için apayrı keyifli. Çünkü MBA yüksek lisansımın bir dönemini daha kapatmışım. Hayatımda son bir senedir, işteki sorumluluklarımın yanı sıra, sürekli bir ödev teslimi, proje sunumu, vize veya final sınavı vardı. Özellikle de son ay, dönem sonu sebebiyle bütün bunlar çok ardı ardına gelmişti. Seyahatlerin arasında bunları yetiştirme çabası da, gerçekten yorucu ve stresliydi.

IMG_6110.jpg

O cuma, bunun bitmiş olmasının hafifliği ile bu sürecin yorgunluğunu birlikte taşıyorum. Üzerimden bir deve kalkmışçasına rahatlamış haldeyim; ama diğer yandan, ardı ardına Bükreş, Kapadokya ve Fas seyahatleri arasında iş günleri ve MBA finalleri sebebiyle uykusuzluktan ve yorgunluktan bitik haldeyim.

KTIT1908.jpg

Sabah kahvelerimizi içerken, “Uzun zamandan sonra İstanbul’da bir haftasonu. Ne yapmayı planlıyorsun bugün?” diye soranlara, “Eve gidip, Kapadokya veya Bozcada şarabımı açıp, kitap okuyarak yayılmayı. Bugün dışarı çıkmam.” diye cevap veriyorum.

Beni iyi tanıyanlar gülüyor, “Akşam üstü bambaşka bir fikrde olacağından eminim.” diyorlar. “Yok yok diyorum, biliyorsunuz son zamanlardaki curcunamı.”

Derken yıllardır -ama gerçekten yıllardır- görüşmediğim ve son zamanlarda iletişime geçip, bir gün buluşmaya karar verdiğimiz ilkokul arkadaşım, “Kutluyor muyuz bu akşam MBA dönem kapanışını?” diye soruyor. Üstelik de, “İş çıkışı buluşup, bir şeyler yaparız.” belirsizliğiyle değil, “İnari’de sushi yemek” önerisiyle geliyor.

Yirmi yıldır görüşmediğin ilkokul arkadaşınla görüşme fikri çok keyifli değilmiş gibi, sunduğu plan da çok iyi. Seçimi şahane!

Uykuyu yorgunluğu unutup, işten çıkışta direk Kuruçeşme’ye bağlıyorum.

Akşama ortamızda trfülü sushiler ve wasabili kokteyller ile başlıyoruz. O kadar komik, o kadar keyifli ki!

Yirmi yıl önce, üzerimizde mavi üniformalarla kovalamaca oynayan iki kişinin karşılıklı oturmuş, harika müzikler dinleyerek, leziz şeyler yiyerek sohbet etmesi…
Yemek bitiyor, Arnavutköy mekanlarını sıradan geçiriyoruz. Bizimle dalga geçer gibi, Hudson’da ilkokul yıllarımızın şarkıları çalıyor. Kaset aldığımız, MTV Top 100 listesini izlemenin çok havalı ve çok cool bir etkinlik olduğu yılların şarkıları: Madonna’lar, Michael Jackson’lar… Zamanda yolculuk yapıyormuş gibiyiz. Gin tonic kadehlerimizi tokuştururken, kahkahalarımızı engelleyemiyoruz.

Aradan saatler geçiyor, mekanlar müzikler değişiyor, kadehler doluyor, kadehler boşalıyor. Bir sürü sohbet arasında, ilkokul mezuniyet töreninde, onun benim kavalyem olduğunu hatırlıyoruz. Bir gün bulunması gereken fotoğraflar arasına giriyor onlar…

Sabah 6:00’ya doğru Mini Müzikhol’den çıktığımızda, o kadar keyifliyim ki! İçinde bulunduğum anın gerçekliğini sorguluyorum, o kadar gerçek dışı ki: İlkokul mezuniyet kavalyem ile, MiniMüzikhol’de sabaha bağlanmış bir gece! Hayatın ne kadar süprizlerle dolu ve keyifli olduğunu bir kere daha hatırlıyorum. Bizim aklımıza gelebileceğinden çok daha iyisini sunabileceğini…

Ona çok teşekkür ediyorum. Yalnızca içimden mi ettim, ona gerçekten bunu söylemeyi başarabildim mi emin olamasam da…

Fas yazılarına elbette geri döneceğiz; ama şimdilik not defterim karşınızda:

IMG_6148.jpg

1) Careem

Uber’in Dubai versiyonu diyebiliriz. Türkiye pazarına henüz girmiş oldukları için, şu anda bilinir olma çabası içinde akıl almaz kampanya ve promosyonlar yapıyorlar. Bu indirim ve promosyonlar bittikten sonra ne kadar avantajlı kalır bilmiyorum; o yüzden şimdiden yakalayın derim.

Geçen haftalarda, Romanya vizesi peşinde koştururken, defalarca İkitelli’deki şirketimden Etiler’deki konsolosluğa gitmem gerekti. Bu angaryanın bana en büyük faydası bu Careem keşfim oldu. Çünkü sabahtan yaptığım rezervasyon ile tam belirttiğim saatte bir Mercedes Vito beni İkitelli’den alıp Etiler’e götürdü. Toplu taşıma ve taksi ile uğraşmamak bana hem inanılmaz zaman kazandırdı, hem de inanılmaz ekonomik oldu.

Sonra da İstanbul’daki hayatımın vazgeçilmezi oldu. Sabah servise mi geç kaldım, Sabiha Gökçen’e mi gitmem gerekiyor, öğle molasında halledip şirkete dönmem gereken bir iş mi var, hemen elim Careem’e gidiyor.

Neden alternatifleri değil, Careem derseniz; çünkü çok ucuz. Etiler – İkitelli arasını defalarca 35 TL’ye gittim; Beşiktaş’tan Sabiha Gökçen’e de 35- 40 TL’ye…

Arka koltukta yayılarak, halletmem gerekenleri yaparak veya uyuyarak bu uzun mesafeleri kat etmek ve kredi kartıyla ödeme yapıp nakitle uğraşmamak harikaydı.

Her dönem farklı promosyon kodları oluyor, bu kadar uygun fiyatlara kullanabilmek için o kodları takip etmeniz gerekiyor. Bunu da belirteyim. Benim davetimle üye olursanız da, 20 TL’lik indirim kazanıyorsunuz. Üyelik linki için tık!

2) Akın Sevgör 

Şu an herkesin dilinde olan Fi dizisinin jenerik müziği var ya hani; işte onun arkasındaki isim Akın Sevgör. Şahane bir müzik yapıyor, hala keşfetmediyseniz, buraya buyrunuz!

3) Girl Boss

Nasty Gal’in kurucusu Sophia Amoruso’nun hayatını anlatan kitaptan uyarlanmış bir dizi.

Ev kirasını ödeyemediği bir dönemde, ikinci el bir butikten aldığı ceketi eBay’den satmasıyla başlayan girişim hikayesini anlatan bu dizi, 30 dakikalık bölümlerden oluşuyor.

Özellikle kendi işinizi kurmak konusunda biraz şevke ihtiyacınız varsa, harika bir ilham olabilir. Yoksa da keyifli zaman geçirmek için iyi gidiyor.

p13812616_b_v8_ab.jpg

3) Sankofa – Kozyatağı

Benim gibi kahve sever biri için, şehirde son yıllarda gerçekleşen en güzel şeylerden biri, kahve zincirlerini sollayıp geçen butik kahveciler.

Kozyatağı’ndaki Sankofa’yı da tesadüfen keşfettim. Yeşilliklerin içinde, çok güzel minicik bir bahçesi, o civarda yaşayanlardan oluşan bir müdavim kitlesi var. Kahvesi ve Alman pastası leziz. Çalışanları cana yakın.

IMG_3743.jpg

O civarlara yolunuz düşer de, soluklanmaya ihtiyaç duyarsanız, Sankofa doğru adres.

4) Coconut Mambo

Birlikte okuma yazma öğrendiğim en eski en yakın arkadaşımın girişimi. İkitelli’de geçirdiğimiz klasik bir iş gününde, gelen hindistan cevizleri günümüzü ve ruhumuzu şenlendirdi.

Bizi işyerinden, on saniyede tropik bir adaya ışınladı.

Bizim markette satılanlardan oldukça farklı bir hindistan cevizi Coconut Mambo, içinde gerçekten epeyce su var. Malum hindistancevizi suyu da çok faydalı bir şey.

Daha güzel yanı, bunların üzerine istediğinizi yazdırabiliyorsunuz. İster instagram fotoğraflarınız için harika sloganlar uydurun, ister aşkınızı ifade edin, isterseniz düğün davetiyesi olarak coconut gönderin. Çok iyi değil mi?

Sipariş ve daha fazla bilgi için tık!

IMG_6498.jpg

 

IMG_6475.jpg

IMG_6350.jpg

5) Sağlıklı Tarifler

Fas yazılarına ara vermiş olsam da, bu yazının da içine illa ki bir Fas detayı eklemezsem olmaz tabii ki 🙂

Fas’ta çok yaygın bir şey avokado suyu. Adı “avokado suyu” olsa da, aslında içinde süt ve avokado bulunan bir smoothie bu.

IMG_1086.jpg

Hazırlaması çok kolay, tadı leziz ve inanılmaz tok tutuyor.

Olgunlaşmış ve yumuşamış yarım avokado, bir büyük bardak süt ve ne kadar tatlı olmasına istediğinize bağlı olarak biraz balı, blender veya smoothie makinenize koyuyorsunuz ve hazır!

7) Akrilik Boya

Dünyanın en pratik boyası, her yüzeyi boyuyor. Gerçekten yeni oyuncağım olabilir.

Evi arındırmayı bu sefer gerçekten kafama koydum. Mutfak dolaplarını ayıklarken, tek kalmış veya sanırım hediye gelmiş hiç benim tarzım olmayan bardaklar buldum. Hepsini tek renge boyadım.

 

IMG_4475.jpg

Çirkin Türk kahvesi fincanları mumluk, tek kalmış bardaklar vazo oldu.

Örneğin öncesi:

IMG_4328

Sonrası:

IMG_4393 (1).jpg

Ortancaları koyduğum bu vazo da, bildiğimiz cam su bardağıydı. Akrilik boya ile boyayınca seramik gibi görünmeye başladı.

IMG_4487.jpg

8) Mushaboom Dükkan

Fas fotoğraflarında üzerimde görüp, nereden aldığımı sorduğunuz her şeyi de yavaş yavaş dükkana yüklüyorum.

Bu aralar bazı üretim yerleri gördüm, bir günde ne kadar kıyafetin atıldığını ve bunların çevreye zararlarını anlatan onlarca TedTalks dinledim. O kadar etkilendim ki; bu konudan başlı başına bir yazı olarak bahsedebilirim.

Ben artık almıyorum, var olanları da dönüşüme açıyorum. Hadi gelin kendi üzerimize düşeni yapıp, daha az şeye sahip olalım, daha çok şey yapalım!

Keyifle, keşifle, güneşle kalın!

Not Defterim: Zamanda Yolculuk, Careem, Girl Boss, Coconut Mambo, Sankofa ve devamı.” üzerine 2 yorum

  1. gamze dedi ki:

    Sezen bişi söyliyim mi; o çirkin türk kahvesi fincanı sanırım el boyaması, tanesi 100-150 tl arası satılıyor :))) Ama tabi ne olursa olsun önemli olan senin seveceğin hale bürünmesi.Güzel haftalar…

    Beğen

  2. Derya dedi ki:

    Şu akrilik boya görüntüsünü bulmak icin,okudugum tüm yazilarini tekrar okudum.bayiliyorum sana.her yazinin altına birseyler yazmak istiyor fakat blog sapığı olmak istemiyorum.yine de aşırı motivasyon kaynagimsin.kendi ajandami yapmaya kalkip bir kenara ittirsem de soyleminle eyleminle varligin yeter!

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s