Ben geçen sene yaz sezonunu Türkiye’deki herkesten biraz önce Guetemala Flores‘te açmış, ardından da geri döndüğüm gibi bizimkilerle birlikte Fimi Island’da yapılan Isle of Escape’e gitmiştim. Daha yazın ilk demlerinde her birlikte Göcek’te olmak, günlerce aralıksız dans etmek ruhumuza da vücudumuza da çok iyi gelmişti. Hatta uğurlu geldiğini düşünmüştüm o festivalin, çünkü geçen sene festival sezonunu Isle of Escape ile açtıktan sonra kışa kadar festivalsiz ay geçirmemiştik.

Bunu geleneksel hale getirmek arzusuyla bu sene de Isle of Escape biletleri satışa çıkar çıkmaz “Hadi!” dedik demesine, fakat festivalin yapıldığı yerin otel olduğunu gördüğümüzde biraz tereddüt ettik. Festivallere doğada olmak çok yakışıyor, oteller hep o açıdan biraz yapay ve beton beton kalıyor. Geçen seneki Isle of Escape mekanı Fimi Island festival için şahane bir ortam sunuyordu, Bonjuk Bay‘i ve İstanbul’da Life Park‘ı da çok seviyorum bu açıdan. Diğer yandan geçen sene Fimi Island’da festivalden bittiğinde zaten bizim de bütün enerjimiz bitmişken, önce tekneye, sonra arabaya binerek konakladığımız villaya gitmenin yoruculuğunu hatırlayıp, en azından bu açıdan pratik olur diye avuttuk kendimizi.

İlk gün, festival alanına girdiğimizde ilk önce “Eyvaaah!” dedik. Programda iki ayrı sahne varmış gibi görünmesine rağmen tek bir sahne vardı ortalıkta. Biz alanda tek bir sahne olduğunu görürken, eş zamanlı sosyal medya hesaplarından iki ayrı sahne için program yayınlanıyordu. O tek bir sahne havuzun hemen yanındaydı ve dans edebilmek için oldukça küçük bir alan vardı.
Bundan on beş sene kadar önce Rock’n Coke’ta ilk gördüğümüzde etkilendiğimiz içine para yüklenebilen kart uygulamasının artık 2023 yılında bir festivalde eksikliğini hissetmek bence bir organizasyon skandalı. Her seferinde sahneden ayrılıp, havuz başının bir ucundaki kasaya gidip sıra bekleyip ödeme yapıp, sonra bardan içki almak gerekiyordu.


Diğer yandan ilk başta bize “Eyvah!” dedirten bazı şeyleri sonradan çok sevdik. Oteldeki festivalin en büyük avantajı ise, tuvaletlerin her zaman temiz olmasıydı. Ayrıca, ilk defa bir festivalde, backstage tıklım tıkış doluyken aşağıdaki asıl sahne bomboştu. Biz her zaman DJ’in arkasında değil, karşısında olmayı sevenlerdeniz. Ama aynı zamanda da orada dans edebilecek kadar alanımız olmasını da istiyoruz. Bu festival bu açıdan muazzamdı, çünkü ilk başta gözümüze çok küçük görünen o asıl festival alanı genel olarak boştu – bize tam istediğimiz açıda tam istediğimiz gibi dans alanı sundu.
Müzik çok subjektif bir konu olduğu için ve ben müzik konusunda uzman filan olmadığım için sadece kendi beğenilerim ve tercihlerim bakımından şunu söyleyebilirim: Ben elektronik müziklerde etnik tınıları ne kadar seviyorsam, darbuka sesinden o kadar nefret ediyorum. Özellikle tam deliler gibi dans etmek ve bası içimde hissetmek istediğim saatlerde bana kendimi az sonra biri mikrofondan “ses bir ki üç” diyecekmiş gibi hissettiren müzikler çalınınca DJ’lere gerçekten sinirleniyorum. Festivalin ilk gününde Birds of Mind çalarken de tam olarak bunu yaşadım, dans etme arzum içimde patladı.

Onun dışında müzikler gerçekten güzeldi. Türk DJ’lerden Cüneyt Öztürk, Murat Tokuz, Orkun Bozdemir zaten her zaman severek dinlediklerimizden. Umutcan Genç’i daha önce dinlememiştik, deniz kıyısındaki ikinci sahnenin açıldığı son gün, yukarıda ana sahnedeki performans başlamış olmasına rağmen, onu dinlemeye devam edeceğimiz kadar güzel yakaladı bizim istediklerimizi, daha güneş batmadan saatlerce o bizi dans ettirdi. Ameme ve Moojo’yu da ilk defa bu festivalde dinledik, onlara da bayıldık. Life of Planets ise havalı ceketi, mimikleri ve dansları ile bence sahne performansı en iyi olan DJ’di. En büyük sürpriz ise benim açımdan Avangart Tabldot’tu, kayıtları çok daha yumuşak ritmlerdeyken, bizi gümbür gümbür dans ettiren harika bir performans dinlemiş olduk. “Canlısı kayıtlarından çok daha iyi mi, biz tam festival kıvamına şimdi geldik de bize mi öyle geliyor?” sorusunu sordurlar bize. Geçen sene Isle of Escape’in en çok ilk gününü sevmişken, bu sefer en çok son gününü sevdik.

Öğlenleri havuz başında veya deniz kıyısında güneşlenerek içkilerimizi içip, akşamları dermanımız kalmayana kadar dans etmek, sonra da otel odamıza yürüyerek beş dakikada gitmek konforlu ve pratikti.
Katılımcılar genel olarak festival kitlesi değildi. Daha çok tuvalette sürekli makyaj yapıp, üst baş değiştiren, saçı başı bozulmadan dans ediyormuş gibi yapanlardan oluşuyordu. Onlara da biz çıplak ayaklarla makyajsız suratlarla ve dağınık saçlarımızla hiç durmadan dans ederek tuhaf gelmişizdir muhtemelen.

O yüzden dürüst olayım biz oraya iki kişi gitseydik, bu kadar eğlenebileceğimiz bir ortam sunan bir festival değildi. Diğer yandan biz çok kalabalıktık, müthiş partici ve dünyanın en tatlı delilerinden oluşan İranlı bir grupla birlikteydik, bizden başka hiç kimse olmasa da çok eğlenirdik zaten. Bize güzel müzikler vermeleri yetti, ki o konuda Isle of Escape gerekeni yaptı. Ayrıca, yeni çok tatlı festival arkadaşlarımız oldu.
Böylelikle bu yıl da festival sezonunu çok güzel açtık. Devamı için çok heyecanlıyım! ❤
Dans ederek kalın!

Sezen merhaba, enerjine, stiline bayılıyorum! Uzun zamandir okuyucunum, öyle bir yazmak istedim. Bu arada aynı zamanda bir meslektaşın olarak LinkedIn connection talebimi kabul etmedigin için biraz buruğum 😦 sevgiler 🙂
BeğenBeğen
demet merhaba, çok teşekkür ederim. ❤ pek aktif kullanmıyorum ya ben linkedin'i görmemişimdir buruk olmaya hiç gerek yok. sevgiler
BeğenBeğen