Bonjuk Bay – Sound of Utopia

Hani deniz kıyısında geçen yaz günlerin çok tatlı bir anı vardır ya; denizden otele dönmüş, duştan henüz çıkmış, üzerinde havlunla balkonda biraz oturursun. Bir kahve veya bir bira içersin, biraz telefonuna, biraz manzaraya bakarsın, akşam ne giysem diye düşünürsün… Tam böyle bir anda karşıma çıktı Sound of Utopia. Benimkiyle Kaş’taydık, etkinlik de yazın sonundaydı ve daha aylar vardı – ama yazı hep birlikte bir festivalle kapatma fikrine bayılmıştım, hem de ne zamandır aklımızda Bonjuk’a gitmek vardı; hemen bizim grupla paylaştım. Hepimiz önden doldurulması gereken formu doldurduk ve sonra bunu tamamen unuttuk.

Aradan aylar geçti, bir sürü şey oldu bitti, bir gün bizim gruptan birisi “Ön ödeme için bu gün son günmüş.” dedi. Ödemeyi de öyle kredi kartıyla bir linkten yapamıyorduk, bir form doldurup, doldurduğumuz forma cevaben e-postamıza düşen cevapta bulunan açıklamayı takip ederek havale yapmak gerekiyordu. Bu ödemenin bilet ücreti olmadığı, festival biletini orada alacağımız açıklaması vardı. Ne ödediğimizi çok da anlamadan ödedik, zaten festivale de daha bir aydan uzun zaman vardı.

Bu konu aramızda bu bir geyiğe dönüştü; kalabalık bir ekip olduğumuz için yaptığımız ödeme hatırı sayılır bir tutardı ve biz ne ödediğimizi, konaklama seçeneği olarak ne işaretlediğimizi bile bilmiyorduk. “Devre mülk peşinatı mı yatırdık?”, “Yok ya, bence sezonluk abonmanlık aldık.” gibi şakalar yapıp duruyorduk. Ve sonunda gitme günümüz geldi ve gecenin 4:00’ünde arabayla yola çıkıp Bonjuk Bay’e ulaştık.

Hayat ne tuhaf, yıllar önce yazdığım Bonjuk Bay yazısının – ki o yazı arama motorlarından en çok yönlendirme alan yazı olarak senelerdir hep rekorda- başlığını “Milliyetsiz bir Ütopya: Bonjuk Bay” koymuştum. Ve bu sefer adı gerçekten de Utopia olan bir etkinlik için Bonjuk Bay’deydim.

Giderken amacım sadece yazın sonunda sevdiklerimle, Bonjuk Bay’in harika atmosferinde bir festivale katılmaktan ibaretti. Şimdi ise büyük bir içtenlikle şunu söyleyebilirim ki; Utopia bu sene gittiğim en iyi festivaldi, Türkiye’de de deneyimlediğim şimdiye kadarki en iyi etkinlikti.

Bunun sebeplerinden ilki tabii ki Bonjuk Bay’in sunduğu harika ortam.

Onların glamping çadırlarında kaldığınızda, hem doğanın içinde çadır deneyimini yaşıyorsunuz, hem de elektrik, konforlu bir yatak gibi temel konforlardan da mahrum kalmıyorsunuz. Glamping çadırında konaklamanın bedeli çok soruluyor, o yüzden burada onu da belirteyim. Geceliği 1.400TL ve buna üç öğün yemek dahil. Yemekler günün belli saatlerinde servis ediliyor ve orada kalan herkes aynı anda yemek yiyor – ki benim çok sevdiğim bir uygulama bu. Bir sürü kişiyle tanışma ve sohbet etme fırsatı sunuyor. Yemekler, gerçekten çok iyi. Tamamen taze ve doğal ürünler kullanılarak hazırlanıyor, sebze ağırlıklı ve kesinlikle doyurucu. Biz hiçbirimiz normal düzeninde üç öğün yemeyenler olarak, yemeklerin lezzetine karşı koyamayıp orada kaldığımız günler boyunca her gün üç öğün yedik. Hala oradaki salatalarda kullanılan tahin ile badem sütü ve limon karıştırılarak hazırlanan salata sosunu evde yapmaya devam ediyorum.

Sabah herkes keyfine ve vücut ritmine göre çadırında uyandıktan sonra, uyananlar çimlerin üzerinde uzanmaya gidiyordu. Orada buluşup, hep birlikte kahvaltımızı ettikten sonra, o günün aktivitelerine katılmaya başlıyorduk. Burada tekrar bir dip not düşeyim, Utopia festivaline özel Bonjuk’un olağan günlerinden farklı ve daha çok etkinlik vardı. Yoga, ses meditasyonu, kakao seromonisi…

Böylece saat 10:30 civarı, müthiş bir kahvaltı etmiş, spiritüel etkinliklerimizi yapmış, kocaman gülümseyen keyifli insanlara dönüşmüş oluyorduk.

Sonra herkes kafasına göre takılıyordu. İşi olan bilgisayarını alıp uzun masada toplantılarına katılıyor ve işlerini hallediyordu. Burada çok komik anlarım var – ben bir ihale için dilekçe hazırlarken mesela, en favori DJ’imin yanımda oturmuş beyaz gömleği ile zoom toplantısı yapması gibi. Denize girmek isteyen denize giriyor, güne erken başlangıç yapmak isteyen bara dadanıyor, sahilde minderlerde yayılmak isteyen orada takılıyordu…

Sonra deniz kıyısındaki halının önündeki sette müzik başlıyordu. Herkes yavaş yavaş orada toplanıyor, güneş arkamızdan harika bir şekilde batana kadar – ki bu yemek saatine denk geliyordu – dans ediyordu. Akşam yemeğinden sonra, güneş gittiği için hava biraz soğuduğundan önünde varillerle ateş yakılan kapalı alanda parti devam ediyordu.

Benim bir sabah bir olayı anlatırken, “Sıradan bir akşamdı aslında. Kapalı alandaki etkinlik bitmişti, biz after için sahile inmiştik, orada bizim DJ çocuklarla takılmıştık, saat 6:00 gibi çadıra dönüyorduk. Tam o sırada…” dememe abim saatlerce gülmüştü. “Sezen buna sıradan bir akşam diyemezsin!” diye. Ama gerçekten bu orada geçirdiğimiz bir hafta boyunca sıradan bir akşamımızdı ❤

Çadırların aynı yerde olması, canı isteyenin istediği kadar dans etmesi, hiç bir transfer ulaşım, otele dönme derdi olmaması, yorulanın sahilde biraz takılıp dans etmeye geri dönmesi, uykusu gelenin hızlıca çadıra ulaşması o kadar pratikti ki…
Bütün enerjimizi eğlenmeye harcayabiliyorduk ve sanırım ömür boyu güleceğimiz bir sürü an yaşandı bu gecelerde.

İkincisi Utopia’nın DJ seçkisi ve DJ performanslarının çokluğuydu.

Şöyle düşünün öğle saatlerinden tekrar sabah saatlerine kadar sürekli farklı bir DJ performansı dinleyebiliyorsunuz ve dinlediklerinizin yarısından çoğu gerçekten çok iyi.

Çadıra uyumaya gitmiş bir arkadaşımızın, üzerinde pijamasıyla “Koduğumun çocuğu bu kadar iyi çalınmaz amaaaaaa!” diye bağırarak ve dans ederek tekrar dans pistine geri geldiği anlar da yaşadık; iki kişi birbirimize “Ben biraz barda oturacağım.”, “Ben de şurada uzakta biraz çalışacağım.” diyip birbirimizden ayrılıp iki adım attıktan sonra çalmaya başlayan DJ’in ikimizi de gideceğimiz istikametlere doğru üç beş adım atmışken geriye dönüp koşarak dans pisti olan halının üzerine çıkıp deli gibi dans etmemize vesile olduğu anlar da…

En iyi DJ’ler kimdi listemizi bugüne kadar gittiğimiz her etkinlikte kolayca 3 performansla sınırlayan biz, burada bunu asla yapamadık.

Bir de gün boyu birlikte vakit geçirdiğimiz herkesin aslında DJ olduğunu fark ettik. Sabah yanımdaki matta yoga yapan adam da DJ çıkıyordu, tuvalette diş fırçalarken günaydınlaştığım kadın da… Bir noktadan sonra “Sanırım DJ’ler kendi aralarında festival yapıyorlarmış, buraya DJ olmadan gelen tek insanlar da tesadüfen bizmişiz.” diye düşünmeye başladık.

Ve bunun en harika tarafı şuydu, asıl performanslar başlamadan, birlikte deneysel şeyler yapıyorlardı. Birlikte çalıyorlardı, yeni bir şeyler deniyorlardı ve bazen bunlar gerçekten onların planlı performanslarından çok daha büyüleyici ve etkileyici oluyordu. Mesela cuma akşamüstü Berlin ekibinden üç kişinin birlikte sergilediği performansı ben hiç unutmayacağım.

Aynı şekilde onlar da eğlendikleri için, etkinlikler bittikten sonra, deniz kıyısında kurulmuş ve muhteşem ışık yerleştirmeleri ile masalsı güzellikte olan alanda, sabaha kadar çalmaya da devam ediyorlardı.

Son olarak da her şeyin bir arada olması, muazzam güzeldi.

Deli gibi partilerken, aynı zamanda aynı gün içinde sağlıklı besleniyor, yoga yapıyor, yüzüyorduk. Gündüz saatlerinde işlerimizi temizlerken, akşamüstü saatlerinde hep tatildeymiş hissi ile deniz kıyısında muazzam bir gün batım manzarası izliyorduk.

Dolayısıyla gerçekten her gün bittiğinde, “Ne kadar güzel bir gündü.” diyorduk, çünkü hiç bir şey eksik kalmamış oluyordu.

Cüzdanların, telefonların ortalıkta gezindiği; ne kadar kıymetli bir eşyanızı kaybederseniz kaybedin, ertesi gün lost&found sepetinde bulmanın güveni ve rahatlığını zaten kelimelerle anlatamam.

İçtiğimiz kokteyllerin çokluğu ile gerçekten oldukça kabarık hesaplar ödedik ve burada geçirdiğim dört gün, benim boydan boya Karadağ’ı kat edip bir de Sea Dance Festival’e katılmamdan daha maliyetliydi örneğin; yine de bugün bir seçim şansım olsa saniye düşünmeden yine de giderim.

Biz bu etkinlikten geriye döndüğümüzde, birkaç gün İstanbul’daki olağan hayatlarımıza adapte olmakta gerçekten zorlandık. “Bir yerlerde, deniz kıyısında hep böyle bir hayat süreceğimiz bir koloni yaratabilir miyiz?” sorusunu içtenlikle kendimize sorduk ve sormaya devam ediyoruz.

Karşınıza çıkan deneyim fırsatlarını pas geçmeden kalın!

Reklam

Bonjuk Bay – Sound of Utopia” üzerine 3 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s