Üsküp: Ucuz, eğlenceli, yakın, “joltalı” ve vizesiz bir istikamet

Pegasus’un aylar önceki bir kampanyasından çok uygun bir fiyata tek yön bir Priştine uçak bileti almıştık. Kosova’ya özel bir merakımız yoktu, ama en azından İstanbul’da geçecek bir hafta sonu yerine değişik bir ülkede bir şeyler yer içer, oralarda sohbet ederiz diye düşünmüştük. Havanın çok soğuk olmasına hazırdık. Sokağa çıkamayacağımız kadar soğuk olursa otelde oturduğumuz zamanlarda da kendimize bakım kürü yaparız demiştik, bu işlerin bilirkişisi Bego bize bir valiz kozmetik hazırlamıştı.

Priştine’ye oldukça geç bir saatte vardık, otel odamızda müziklerimizi açmış kendi kendimize eğlenirken, Bego’nun daha önce Akyaka’da tanıştığı bir arkadaşı “Ne işiniz var Priştine’de, atlayın Üsküp’e gelin, burası daha güzel.” dedi. Hiç ikiletmeden, ertesi gün sabah erkenden Kosova’dan bir otobüse binip, bir buçuk saatte Makedonya’ya geçtik. Asıl niyetimiz Üsküp’te bir iki gün geçirip, oradan Belgrad’a geçmekti. Gelgelelim Üsküp’te o kadar rahat ve keyifli vakit geçirdik ki, Sırbistan planını iptal edip, orada planladığımızdan çok daha uzun kaldık.

Üsküp’te vakit geçirmek, İstanbul’un bir semtinde vakit geçirmek gibi. Doğru bir konumda kalırsanız her yere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Oldukça güzel restoranlar, barlar ve gece eğlenceleri var ve fiyatlar İstanbul’a kıyasla çok ucuz. Ve genel olarak insanlar oldukça cana yakın, gittiğiniz her yerde yeni arkadaşlar ediniyorsunuz.

Bir de şehir genel olarak çok büyük olmadığı için aynı insanlarla karşılaşıyorsunuz gittiğiniz yerlerde. Biz daha ilk gecemizde kafanada tanıştığımız kişilerle, sonrasında gittiğimiz club’ta karşılaştık. Bir de insanlar oldukça samimi olduğu için, gittiğiniz mekanlarda masalar birleşiyor, muhabbetler ediliyor, özel bir çaba harcamanıza gerek kalmadan hemen bir arkadaş çevreniz oluşuyor.

Kadınlar oldukça bakımlı ve özenli; takma kirpiği ve jel tırnağı olmayan kimseyi görmedim. Mekanlarda genel olarak yakışıklı erkek ortalaması da İstanbul’dan daha yüksek. Erkekler uzun boylu keskin yüz hatlı ve gittiğiniz her mekanda en az bir tane karşısına oturup saatlerce izleme isteği duyacağınız kadar yakışıklı bir adamla karşılaşıyorsunuz. Ve kadınlara çok nazikler, özlediğimiz bütün centilmenliklerle dolular, sizi mutlu etmek için bir sürü plan önerileriyle geliyorlar. Dolayısıyla biz Üsküp’te dişi enerjinin zirvesine vurduğumuz, ışıldadığımız günler geçirdik.

Makedonya’nın para birimi aslında Makedonya Dinarı ama bakkal dahil her yerde euro geçiyor. Yalnızca euro verdiğinizde para üstü olarak Makedon Dinarı alıyorsunuz. Kredi kartı geçmeyen yer çok çok az.

Sabahtan akşama kadar sokaklarda gezmek üzere giderseniz Üsküp’ü iki günde bitirirsiniz. Diğer yandan uzaktan çalışırken, İstanbul’da olmaya kıyasla çok daha konforlu ve ucuz bir seçenek.

Üsküp’te (Bego’nun arkadaşı Taki’nin muazzam etkisi var tabii ki bunda) daha ikinci günümüzde uzun süredir orada yaşıyormuş gibi hissetmeye başladık. Evimiz çok güzel bir konumdaydı. Sabahları uyanıp, işlerimizi yapıyorduk. Etrafımız şahane cafelerle dolu olduğu için, aklımıza estiğinde bir ulaşım derdine düşmeden civardaki cafelerden birine gidip geç bir kahvaltı yapıyorduk. Bazı akşamlar arkadaşlarımız bize güzel yemekler alıp eve geliyordu, bazı akşamlar ise akşam yemeği için dışarı çıkıyorduk. Geceler hep çok danslı geçiyordu. Ertesi sabah uyanıp bir gece önce ödediğimiz hesaba baktığımız her seferinde “Biz İstanbul’da tam olarak ne yapıyoruz ya?” diye düşünüyorduk.

Üsküp’teki turistik aktivitelerin başında Taş Köprü, Alexander Meydanı ve Türk Çarşısı geliyor. Bunların hepsi birbirine oldukça yakın olduğu için yürüyerek hepsini gezebilirsiniz. Heykelleri ile ışıklandırmasıyla özellikle akşamları çok güzel.

Ancak konaklamanız için tavsiye edeceğim bölge, bu turistik alan değil – yine de çok uzağında yer almayan- Debar Mau. Barlar sokağı, kafana olarak adlandırılan meyhaneler, oldukça cool cafeler hepsi bu bölgede.

Makedonya’da içmeniz gerekenler meşhur Makedonya birası skopsko. İçimi kolay, tadı güzel, tam tiryakisi olmalık.

Jolta adı verilen rakija, ancak diğer bildiğimiz rakijalardan farklı jolta, daha çok viski gibi tadı. Çok tatlı tatlı çarpıyor, iki rakija sonrası çok eğleneceğiniz garantili.

Bir de Makedonya şarapları da hiç fena değil. Dönüşte duty free’den aldığım Makedonya prosecco’su da gerçekten çok lezzetliydi.

BKW Hybrid Bar: Bizim Üsküp’te ilk gittiğimiz ve meşhur Makedonya birasını içtiğimiz ilk yer burası oldu. Şahane güzel retro bir barı olan oldukça keyifli bir bar.

Kafana Debar Maalo: Canlı müzikli keyifli bir gece eğlencesi için akşam yemeğine gitmeniz gereken mekan burası. Türk olduğunuzu anladıklarında Sezen Aksu’dan şarkılar da döktürmeye başlıyorlar. Gece boyunca değişen tarzlarda ve farklı enstrümanlarla gerçekten eğlenceli canlı müzikli bir gece geçirebilirsiniz burada. Peynirli patates ve sarımsaklı peynirli ekmek muazzam lezzetli.

Hemen karşısındaki Gradska Kafana Skopski Merak canlı müziği olmayan, diğer yandan mezeleri çok daha başarılı bir diğer kafana.

Gece eğlencesi için şehrin en hip mekanı Intermezzo. Gitmeden önce programını instragram hesabından kontrol etmenizi tavsiye ederim. Bazı geceler canlı müzik var, bazı geceler DJ performansları. Genel olarak oldukça güzel bir dekorasyonu ve kitlesi olan bir mekan. Bizim arkadaşlarımız sağolsun bize şahane bir bistro ayarlamışlardı. Oldukça kalabalık bir mekan, gitmeden yerinizi rezervasyonunuzu yaptırın derim.

Lokaller arasında çok popüler olan bir gece klübü de Klüp 12:12. Genel havası club’tan ziyade bir bar gibi. Ancak Dj performansları ile oldukça eğlenceli bir mekan. Orası açılmadan önceki saatlerde de hemen alt katındaki Three Kitchen Bar çok güzel bir restoran bar.

Şehirde özellikle turistler arasında en popüler olan ve sıkça diğer ülkelerden iyi DJ’ler de getiren bir diğer mekan Stanica 26.

Kahvaltı için Silbo‘nun börekleri ve hamurişleri muazzam lezzetli. Zaten önünde genellikle upuzun kuyruklar var. Onun dışında da DeBar Maalo’daki cafelerin hepsinde çok güzel kahveler içtik (özellikle evimizin köşesindeki Coffee Factory çok iyiyidi) , Paname‘nin hem tatlı hem tuzlu kruvasan sandiviçleri de lezizdi.

Kafanalardan sıkılırsanız Kantina, dünya mutfağından yemekler yiyip, güzel şaraplar proseccolar içebileceğiniz güzel bir mekan.

Bir de Taki’nin bize eve getirdiği köfte ekmekler ve hamburgerler vardı ki, onları nereden alıyordu bilmiyorum aşırı ama aşırı lezzetlilerdi.

Matka Kanyonu, şehir merkezinden yarım saatlik bir yol giderek ulaşabileceğiniz bir doğa harikası. O kadar kısa bir mesafede, bu kadar güzel bir yerle karşılaşacağımızı hiç tahmin edememiştik açıkçası. İsterseniz etrafında yürüyüş yapabileceğiniz bir yol var, ancak asıl harika manzarayı, kanyonda kano yaptığınızda görüyorsunuz. O yüzden Üsküp’e giderseniz mutlaka yapmanız gereken şeyler listesinin başını Matka Kanyonu’na gidip kanoya binmek çekiyor.

Biz Üsküp’ü gerçekten çok sevdik. Havalar ısındığında da Üsküp’ün yanı sıra göl etrafındaki partilerini, şarap evlerini ve doğasını deneyimlemek yeniden yolumuzu Makedonya’ya düşürmek aklımızın ve kalbimizin bir kenarında. ❤

Yorum bırakın