Mimar bir baba ve yaşadığı her yere objelerle ruh katma konusunda becerikli bir annenin kızı olarak, hep müthiş alt yapılara sahip ve güzel döşenmiş evlerde yaşadım.
Mutfakla salonun yerini değiştirmek gibi durumlarda bütün alt yapıyı kurgulayıp hayata geçirebilmek gibi teknik konular babamın uzmanlık alanı. Şimdi yaşadığım evdeki minicik mutfağı çok fonksiyonel hale getiren ve salondaki küçük ve kullanışsız bir alandan çok güzel bir çalışma köşesi yaratan da babamdı.
Evimi boyamak istiyorum dediğimde aklımdakini anlayıp, grinin doğru tonlarını bulup, bütün operasyonu üstlenen de annem oldu.
Ben ev dekorasyonu konusu ile hayatım boyunca pek ilgili olmadım. Çünkü hiç ihtiyaç duymadım. Ne zaman ki 100 gün projesine başladım ve evimle ilgilenmeye başladım, evimdeki bazı alanların aslında güzel görünmesine rağmen, hiç beni yansıtmadığını fark ettim.
Skillshare‘den (Buraya gömülmüş linke tıklayarak iki aylık ücretsiz premium erişim sağlayabilirsiniz. Bu karantina günlerinde de bu kıyağımı unutmayın!) dekorasyon dersleri aldıktan sonra, yatak odamı baştan aşağı düzenledim. Çok keyif aldığım, çok içime sinen bir alana dönüştü. Elbette birkaç saatlik ders ile bu konuda büyük bir uzmanlık kazandığımı iddia edecek değilim; ama benim çok işime yarayan bazı püf noktaları sizinle paylaşmak istiyorum.
Pinterest’te beğendiğiniz odalardan ve eşyalardan bir board oluşturun. Aynısını yapmak için değil, hepsinde ortak beğendiklerinizin ne olduğunu anlamak için.
Bundan bir hafta önce dekorasyon konusunda sohbet etmiş olsak, bohem dekorasyona bayıldığımı söylerdim muhtemelen.
Pinterest’te oluşturduğum panoda da bol bol bohem döşenmiş odalar vardı. Sonra ortak noktalarına baktığımda, aslında ben bambu yatak başlıklarını değil, bu odalarda bulunan ahşap ile aynı renk olan çiçekleri sevdiğimi fark ettim. Bu farkındalık beni aslında çok sevmeyeceğim 3.000TL’lik bambu bir yatak başlığı alıp odama koymaktan kurtardı. 100TL’ye aldığım pampas çiçeklerle istediğime kavuştum.
Pinterest’te beğendiğiniz her şeyi kaydettikten sonra panonuzu inceleyin. Tekrar eden objeler neler? Renklerini mi seviyorsunuz, ruhunu mu? O fotoğraftaki belli bir objeyi mi? Pinterest’te pano oluşturmadan ve kendinize dair bu analizi yapmadan alışveriş yapmaya başlamayın.
Mesela ben pofidik nesnelerin hissine ve görüntüsüne bayıldığımı fark edip, yatak örtümü polar bir yatak örtüsü ile değiştirdim ve yumuşacık üzerinde yatmaya bayılacağım beyaz bir halı siparişi verdim. Evimin geri kalan her yerine de postlar ve yumuşak halılar eklemeyi planlıyorum.
Dekore edeceğiniz odayı hangi amaçla kullanacağınızı belirleyin. Bu odanın nasıl bir ruha ve enerjiye sahip olmasını istiyorsunuz?
Bu odada gerçekten ne yapacaksınız? Hiç oturmayacağınız halde sırf hoşunuza gidiyor diye bir koltuk yerleştirmeyin. Aslında uyumak için kullanacağınız bir odayı, bu rengi seviyorsunuz diye cart turuncuya boyamayın. Renk paletine ve objelere karar vermek için öncelikle fonksiyon ve arzuladığınız ruh haline karar vermeniz gerekiyor.
Örneğin, ben yatak odamda uyuyorum, meditasyon yapıyorum ve kitap okuyorum. Dolayısıyla yatak odasında oturacak bir şeye ihtiyacım yok. Ama kitap okurken genellikle bir şeyler içtiğim için başucumda bir sehpa olması önemli.
Ayrıca, yatak odamın dinlendirici, sakin ve basit hatlı ama otel havası vermeyecek kadar benden bir şeyler taşımasını istiyordum.
Bunları tespit etmek beni aklımda planladığımdan bambaşka bir yola götürdü. Otellerde ve mekanlarda bohem dekorasyonu seviyordum ve genellikle otel tercihlerimi bu tip dekore edilmiş odalardan yana yapıyordum; ama her gece uyuyacağım kendi yatak odamda her köşeden bambular, bitkiler, etnik desenler fışkırmasını yorucu ve basıcı buluyordum. Böylelikle, bohem bir şey planlarken, aslında istediğimin daha İskandinav olduğunu fark ettim.
Bu tespitleri yaptıktan sonra bu odada bulunması gereken nesnelere ve renk paletinize karar verip kollayı sıvayabilirsiniz.
Odanın bir “focal point”i olması ve bunun tamamen sizi yansıtması gerekiyor.
Ayrıca temel kurallar: Seçtiğiniz tarz ve renk paletinden sapmamak, göze üçgen çizdirecek renk tekrarları eklemek, yaratıcı bir görüntü için objelerin hep tekrar eden hatlarda olmadığından emin olmak.
Odaya birisinin ilk girdiği anda göreceği noktanın neresi olacağını tespit ederek, bu kısımdan başlamanız gerekiyor.
Ben yatak odamın focal point’inin yatağın yarısının arkasında kaldığını ve dolayısıyla yatağı odada oldukça yanlış bir şekilde yerleştirdiğimi fark ettim. Böylelikle öncelikle yatağın yerini değiştirdim. Sonra focal point’ime odaya seçtiğim enerjiye ve renk paletine uygun beni yansıtan objeler ekledim.
Pampasların durduğu vazoyu Dolapdere Bit Pazarı’ndan almıştım. Dergili İncirlik’ten alınmış bir mermi kutusu aslında. Sehpanın üzerindeki porselen bebek en son Berlin seyahatimden. Posteri de ilk New York seyahatimde Metropolitan Müzesi’nden almıştım. Hepsi beni yansıtan, hikayeleri olan ve aynı renk paletinin içindeki nesneler. Bu sayede şık bir otel odasından ayrılıp, “bana özgü” bir alan oldu.
Burada uyguladığım iki teknik püf noktayı da belirteyim. Dikkat ederseniz çerçeve, yatak başlığı, sehpa hepsi köşeli. Dolayısıyla yumuşatmak için farklı formda objeler ekledim. Vazo, mumlar ve hasır altlık yuvarlak; çiçekler ve bebeğin saçları dağınık. Onlar da köşeli nesneler olsaydı, burası bir yatak odası için fazla sert hatlı bir köşe olacaktı.
Bir de gözün tercihen bir noktaya takılmak yerine zıplıyor olması gerekiyor. Bunu yaratmanın yolu da farklı yükseklik ve yerlerdeki renk tekrarları. Fotoğrafa baktığınızda yatak başlığı, bebeğin saçları, hasır altlık, dergilik, çiçek farklı yüksekliklerdeki renk tekrarları. Aynı şekilde tablodaki maviler sehpanın üzerinde mum ve bebeğin elbisesinde devam ediyor.
Yatağımın üzerinde de beyaz yastık kullanarak, halı ve sehpanın beyazlığını da orada devam ettirmeyi planlıyorum.
Nesneleri tek bırakmamak gerekiyor. – Things needs friends.
İdeal kuralın üçlemek olduğunu söylüyorlar. Ayrıca balans sağlamak için, bir yerde kullandığınız renkleri odanın diğer taraflarında da tekrar etmek güzel bir yöntem.
Bir şeyi kaldırdığınızda eksiklik hissetmiyorsanız, onun yeri orası değil. Kaldırın, başka bir odada daha doğru bir yeri olabilir.
Hiç bir mobilyanın arkasının görünmemesi lazım. Yatağınızın koltuğunuzun arkası görünür şekilde kalıyorsa, oraya bir bench yerleştirmeyi deneyin. Bütün havası değişecektir.
Kararsız kaldığınız her noktada fotoğraf çekin.
Bir şeyin iyi mi kötü mü olduğundan veya nerede durması gerektiğinden emin olamıyorsanız çıplak gözle bakmayın, fotoğrafını çekip bakın. Gerçekten fark ediyor. Ben kararsız kaldığım her noktada iki fotoğrafa baktığımda, çok daha kolay karar verdim.
Ayrıca bittikten sonra da odanızın çeşitli açılardan fotoğraflarını çekin. “Ben bu fotoğrafı bir yerde görsem, hoşuma gider miydi? Ekran görüntüsünü alır mıydım? Veya orada olmak ister miydim?”
Bu sorulara “Evet” cevabı verdiğinizde, odanız hazır!
Önümüzdeki hafta boyunca, kıyafet odamı, banyomu düzenlemeyi ve mutfağım için alışveriş yapmayı planlıyorum. Sonrasında dekorasyonu değiştirilecek tek bir yer kalıyor evimde ki bence en önemli yer: Salon.
Salonum oldukça İskandinav olmasına rağmen, salonumu daha 80’ler ruh halinde, eğlenceli ve kitch istediğimi fark ettim. Orası için aklımdaki renk paleti, pembe, altın ve gri. Pinterest board’umu oluşturduktan sonra da aynı fikirde olacak mıyım bakalım. 🙂
Keyifle ve keyifli alanlar yaratarak kalın!
Çok şey öğrendim, mükemmel bir yazı teşekkür ederim 🙏
BeğenBeğen