Tüketmemi haklı çıkarmaya çalışan arkadaşlarım oldu. “Bunu hak ediyorsun.” dediler. “Çok çalışıyorsun.” dediler. “Sadece bir kez yaşıyorsun.” dediler. Evet sadece bir kez yaşıyorsun ve tadını çıkartman gerekir. Ama bütçeni aşarak borç batağına batman anlamına gelmez. Borçla ilgili hiç bir şey keyifli değildir.
Yukarıdaki paragraf, azalma konusundaki ilgimi bilen sevgili Mine’nin bana hediye ettiği Cait Flanders‘in Alışveriş Yapmadığım Yıl isimli kitabından.

Açıkçası, ben on parçadan oluşan bir gardroba sahip olmanın veya yalnızca minimal ömürlük parçalar giymenin peşinde değilim. İçine girdiğimde hastane hissi veren bembeyaz ve aksesuarsız bir evde yaşamayı da arzulamıyorum. O kadar minimalizmin bana göre olmadığından eminim. Havalı renkli ceketlerimi de, seyahatlerimden topladığım evimdeki aksesuarları da gerçekten seviyorum.
Diğer yandan sürekli daha çok tüketme batağına saplandığımı fark ettiğim andan beri, yaklaşık bir senedir, daha öncesine kıyasla çok az alışveriş yapıyorum ve eşyalarımı da büyük ölçüde azalttım. (Bu maceramı kaçırdıysanız ve eşyalarınızı satabileceğiniz mecralara göz atmak isterseniz sizi şu yazıya alalım!)

Arada sevdiğim alışveriş sitelerine girip beğendiğim ürünleri sepetim yerine favori listelerime ekleyip, hiç bir şey satın almadan çıkıyorum. Ve asıl nokta şu ki, favori listemdeki bu ürünlere aradan zaman geçtikten sonra baktığımda, büyük bir kısmı hiç ilgimi çekmiyor bile.
“Tükendi” yazısını görmek, insanda psikolojik olarak bir kaçırma hissi yaratıyor. Ama tükendiği için alamadığım hiç bir şeyin de somut bir eksikliğini hissetmedim sonradan. Bunları favori listeme eklemek yerine, satın alıp dolaplarıma tıkıştırdığımda da aynı şey oluyordu muhtemelen. Favori listeme ekleyip bıraktığımda ise, hem bunlara para harcamaktan, hem de evimde kullanmadığım bir eşya yığını yaratmaktan kurtulmuş oluyorum.

Cait Flanders, bu kitabında sadece alışverişten vazgeçmesini değil, hayatında dönem dönem yaptığı çeşitli değişim projelerini anlatıyor. Alkolü bırakmasını, daha sağlıklı beslenmesini ve son olarak da alışveriş yapmadan bir sene devirme projesini. Hiç duymadığınız olağanüstü tavsiyeler sunmuyor, ancak bir blogger olarak bütün deneyimini ve tespitlerini çok samimi biçimde paylaşıyor. İlham almak ve gaza gelmek için okunabilecek kitaplardan. Ben özellikle şu tespitini çok sevdim:
Eşyalarım iki kategorideydi. Kullandığım şeyler ve kendimin ideal versiyonunun kullanmasını istediğim şeyler. Bunlar bir zaman alıp da beni ya da hayatımı iyileştireceğini düşündüğüm şeylerdi. Akıllı Cait’in okuyacağını düşündüğüm kitaplar, prefesyonel Cait’in giyeceğini sandığım kıyafetler, yaratıcı Cait’in gerçekleştireceğini sandığım projeler. Ben yeterince iyi değildim ve bu şeyler beni daha iyi biri haline getirecekti.
Aslında bütün pazarlama hilelerinin de temelinde de tam bu var: O şeyi aldığımızda, giydiğimizde, kullandığımızda kendimizin daha mutlu, daha havalı, daha bir şey olacağını bize düşündürtmeleri.

Bu kitabı okur okumaz, alışveriş yapmadan bir yıl geçirmeyi denemeye başlayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bu konuda zaten oldukça iyi ve makul bir noktaya geldiğimi düşünüyorum. Diğer yandan bu kitap bana yepyeni bir projeye başlama konusunda ilham verdi. Konseptim azalmak ve bu sadece kıyafetlerimle sınırlı değil. Dolaplarımın içini dolduran yayıntıları, zihnimde dönüp dolaşan ve tekrar eden düşünceleri, okunmayı bekleyen kitapları, dijital ortamlarda düzensizce ve unutulmuş halde duran binlerce fotoğrafı da kapsıyor.
Oldukça yoğun çalıştığım bir dönemde olduğum için her gün böyle bir şeylerle uğraşmaya zaman bulmam mümkün değil. O yüzden yapacaklarımı günlük değil, haftalık olarak takip etmeye karar verdim. Her hafta da o hafta yaptıklarımla ilgili bir rapor yazacağım buradan, bu hem benim kaytarmama engel olur, hem de umarım size bazı noktalarda ilham verir.
Her hafta:
- Mushaboom Dükkan‘a 10 parça kıyafet yükleyeceğim. Bu da bahara kadar dolabımdan yaklaşık 150 parça azalmam demek. Mushaboom Dükkan’a yüklemeden önce kıyafetler üzerimde fotoğraf çektiğim için, her gün yepyeni ve farklı bir şey giymemi sağlar, tayt ve sweatshirt ikilisine bu kadar yapışmaktan kurtulurum. Bir taşla iki kuş, yes beybii!
- Her hafta 5GB fotoğraf arşivlemek. Bilgisayarımda, telefonumda o kadar çok fotoğraf var ki, üstelik de aynı anda aynı günde çekilmiş birbirine çok benzer fotoğraflar yığını. Bunları ayıklamak, düzenli biçimde arşivlemek, canım istediğinde bakabileceğim bir şekilde saklamak istiyorum.
- Her hafta bir kitap okumak. Hazır haftasonlarımız da evde geçiyorken, yeniden yollara düşeceğimiz ve dışarılarda gezeceğimiz günler gelene kadar okumak istediğim kitapların bir kısmını okumuş olurum böylelikle.
- Her gün yoga yapmak. Bu zaman zaman çok düzenli yaptığım, sonra aylarca semtine uğramadığım – ve bana her zaman çok iyi gelen bir şey. Gerekiyorsa, 15 dakikalık kısa bir akış yapma izni veriyorum kendime- ama her gün o mata çıkılacak! Kendime her gün 30-40 dakika ayıramıyorsam zaten, orada başka bir yanlışlık var.
- Her hafta bu bloga iki yazı yazmak. Bunlardan biri bu proje kapsamında yaptıklarım, okuduklarım, keşfettiklerim, düşüncelerimden oluşan raporum olacak. Diğer yazılarımın da tarzını biraz değiştirmeye niyetliyim. Kendimi seviyorum, kendimden bahsetmeye, her konuda düşüncelerimi buraya dökmeye bayılıyorum. Diğer yandan çok da farklı şeyler yapmadığım, size yepyeni şeyler anlatamayacağım kadar evde ve iş odaklı günler geçiriyorum. Bu yüzden kendimi anlatmaktan ziyade, samimi deneyimlerimi ve yorumlarımı paylaşan yazılara biraz daha ağırlık vermeyi planlıyorum. Ali Express, Siyah Nokta Giderici Cihaz yazıları gibi. Paylaşılan her şeyin reklam reklam koktuğu ve kazanç / komisyon amacı güttüğü bu günlerde, samimi deneyim bulmak gerçekten güç, o açığı kapatmaya niyetliyim.
- Erteleyip durduğum ıvır zıvır bir işi yapmak. Vardır ya bazı işler çok önemli değildir ama yapılacaklar arasında günler aylar devirirler. Bir türlü yapmayıp sürekli günden güne zihnimizde taşırız. Terziye tadilata kıyafet götürmek de olabilir bu, kaydettiğim bir tarifi denemek de. Ucu açık, sadece “bir gün yapılmak üzere” zihnimde, yapılacak işler listemde yer kaplayan bir şey!
Veee bunların hepsini tamamladığım her hafta kendime bir ödül vereceğim. Ödül mekanizmasının her zaman motive edici olduğuna içtenlikle inanıyorum ben. Ödüllerimin de merak ettiğim, hayatıma keyif veya kalite ekleyecek, sürekli kullanılabilir bir şey olmasına da özen göstereceğim tabii ki!
Yeniden seyahat etmeye başlayacağımız günlere kadar, azalma projemleyim!
Eşyaları azaltarak, deneyimleri çoğaltarak kalın!
Ne kadar da kazançlı bir iş heyhat 🙆🏻♀️ kafe restoran kapanması hemen öncesine rastlayan son oturmalı kahve sohbetinin getirisi hem canlı canlı öpücüklü kitabı kapmış, hem dükkandan ciciler almışken keyfim orada bitmiyor. Blogunun müdavimiyken adımı görme keyfi, projenle de benzerlerini yapma ilhamı doluyorum, ne güzel şey tanımak seni ilham perisi 🧚
BeğenBeğen
Ya ne tatlısın sen ❤ Sahi ne güzel bir denkleşme olmuştu o, işlerin arasında ikimize de mola niyetine, hala oturulabilecek cafe'ler varken. İlhamlarımız birbirine kavuşsun, çoğalsın, sonuçta bu yazının ilhamı da senden geldi!
BeğenBeğen
Muthiş motive edici bir yazı olmuş, kendi ertelediğim işlerimle yüzleştim 🙂
En çok da daha çok yazman kısmını sevdim.
BeğenBeğen
Ne mutlu bana! Ah o minicik minicik gibi görünen işler, aslında ne çok yer kaplıyor zihnimizde. Sürekli açık geri plan bilgisayar pencerelerine benzetiyorum ben onları. Yapalım kurtulalım! ❤
BeğenBeğen