Ocak ayında Tayland‘dan döndüğümde, seyahat etmeye doymuş, eğlenmiş ve oldukça huzurlu bir biçimde yeni yıla başlamıştım. Gece dışarı çıkmıyordum, büyük bir şevkle uzun saatler çalışıyor, evimi derleyip topluyor, sağlıklı besleniyor ve yoga yapıyordum. Hatta o günlerde Mushaboom Dükkan üzerinden dolabımdaki kıyafetlerin çoğunu da yeni sahiplerine ulaştırıp, oldukça ferah ve benim için minimal sayılabilecek bir gardroba da kavuşmuştum – sonunda.
Şu yazımda bahsettiğim gibi tek sayı ile biten yıllar benim hayatım mistik bir döngü şeklinde çok hareketli, değişimler içeren hızlı yıllar olduğundan, o günlerde çok sevdiğim bir film repliği aklımda dönüp duruyordu: I like these calm little moments before the storm. It reminds me of Beethoven.

Tam o günlerde Utopia‘daki yoga hocamız olan Seda’nın enerji kart okuması için seans açtığını görmüştüm. Hemen talip olmuştum, bu seanstan açık bir beklentim yoktu – yeni yıl başlamışken, biraz enerji okumasının bana iyi geleceğini düşünmüştüm. Çok keyifli geçmişti, bana önerdiği bir sürü ritüeli de hemen hayatıma eklemiştim.
Örneğin hayatımdaki her şeyi çok çaba harcayarak kendi başıma kotardığım için, ruhumun yorgunluğunu gidermek için temizleyici arındırıcı özelliği olan gülü hayatıma sokmamı önermişti. Gül benim hep biraz arabesk bulduğum için kaçındığım bir çiçek olmasına rağmen bu seanstan sonra evime renkli güller almaya ve saf gül suyundan yapılmış sprey bir yüz toniğini arada sırada yüzüme sıkmaya başlamıştım.
Kesinlikle altın sever ve yalnızca altın takı takan biri olmama rağmen, metalimin bakır olduğunu öğrenmiştim – karmik yüklerim açısından bende işe yarayabilirdi. Ayrıca turkuaz değişim ve dönüşüm için beni cesaretlendirip şans getirecek bir renk olduğundan, kendime turkuaz güderi detayları olan cilasız bakır bir bileklik alıp koluma takmıştım.
Hayatımda netlik olmadığında sedir kokusunun, huzurum kaçtığında portakal çiçeğinin bana iyi geldiğini öğrendiğimden, tütsüler buhardanlıklar alıp evde bunları yakmaya başlamıştım.
Bir de bana “gerekiyor”, “-meli”, “-malı” kalıplarını bırakmamı tavsiye etmişti – ki bu benim çok kullandığım bir söylemdi günlük hayatımda. Bugün şu işleri bitirmeliyim, yoga yapmalıyım, akşam bir arkadaşımla yemeğe gitmem gerekiyor… Bunun yerine “Bugün yoga yapsam ne iyi gelir vücuduma.”, “Bütün işlerimi kolaylıkla toparlayıp akşam arkadaşlarımla buluşmak çok güzel olacak.” gibi cümlelerle değiştirmiştim gündelik söylemlerimi.
Diğer söylediklerinin notlarını almıştım, sonra bunların üzerinde detaylı düşünmeye fırsat bulamadan, fırtına gibi geçen günlerim başlamıştı: Deprem, erkek kardeşimin uzun yıllar sonra Türkiye’ye gelmesi, oldukça yoğun bir iş gündemi, erkek arkadaşımla ayrılmamız…
Tuhaftır bugün o notları yeniden açıp okuduğumda, ne kadar isabetli olduklarını görüp şaşırdım bir kere daha. Aşk hayatım için, uyumlandığımı ve yorulduğumu sonradan anladığımı söylemiş örneğin. Hayatımdaki adamın beni merkezimden uzaklaştırdığını, “ne yapacağım?” diye düşünmek yerine, daha pasif kalarak “neler oluyor?” aşamasına geçmemin benim için daha iyi olacağını; kontrol etmeye çalıştıkça kontrolden çıktığımı…
Buzdolabımın üzerine kocaman harflerle bana söylediği cümleyi yazdım: “Sezgilerine güven, hatırla. Sen yolu bilensin.”
Enerji kartı açılımı, tarot gibi geleceği söyleyen bir açılım değil, daha çok hayat ile enerjiniz arasındaki tutarsızlıkları, iyileşmeye açık yönleri ortaya koyuyor. Bahar başlamadan önce, kendi enerjinize de bir göz atmak isterseniz gerçekten içtenlikle tavsiye edeceğim bir seans, aklınızda bulunsun.


Şubat ayı bütün kaosları ile gümbür gümbür akıp giderken, uzun yıllar sonra Türkiye’ye gelen kardeşim vesilesiyle de Ege yolları tuttuk ailece.
Karaburun Ambarseki köyünün tepeden manzarasının keyfini sürdük, bence Türkiye’deki en lezzetli kalamarı yapan Karaburun’daki Deniz Kızı’nda kalamar ve biraları gömdük, Bademler Köyü’nde leziz gözlemelerle kahvaltılar yaptık, Teos Antik Kenti’nin güzel ve mistik ruhunun keyfini çıkartarak koca bir günümüzü orada geçirdik, dönüş yolunda Can Köfte’te çok lezzetli köfteler yedik.
(Bu adreslerin hepsini harika tavsiyeler olarak bir kenara not edebilirsiniz.)


Bu günlerde izlediğim filmler arasında en sevdiklerimden biri Ticket to Paradise oldu. Çok saçma, sabun köpüğü, ama komik ve iyi hissettiren bir film.
Artık izlemeyen kalmamıştır diye düşünüyorum – zira Oscar ödüllerinde şov yapan bir film oldu. Hala izlemediyseniz Everything Evervwhere All At Once’ı da atlamayın derim.
Vakti zamanında Levent’te bir hukuk bürosunda çalıştığım yıllarda gittiğim Yoga Şala’daki derslerini çok sevdiğim eğitmenlerden biriyle yolumuz yıllar sonra yeniden kesişince “Senin hakkında 2015 yılında üç arkadaşınla birlikte geldiğini not almışım. Güzel, sarışın, avukat” diye çok tatlı bir not paylaştı benimle. Üç sıfatla tanımlanma fikrini çok sevdim. Bunu paylaştığımda bir sürü kişiden beni tanımlayan üç kelime geldi.
Seksi, neşeli, sarışın / Kırmızı, gezgin, cilveli / Çılgın, özgür ruhlu, seksi / Hevesli, seksi, şımarık / İlham, enerji, aşk / Her şeyi uçlarda yaşayan, çok gezen, çok çalışan / İşkolik, kırmızı, güzel dudak / Güzel, akıllı, güçlü / Çılgın, başarılı, neşeli / Avangart, enerjik, güçlü / Şaşırtıcı, esnek, yaratıcı
Hiç kimse başlasının yolladığı mesajı görmüyorken, bazı kelimelerin tekrar ediyor olmasını çok enteresan ve çok keyifli buldum. Dışarıya nasıl bir imaj verdiğinizi görmek için, çok eğlenceli ve çok basit bir yöntem. Denemek isterseniz aklınızda bulunsun.

Güzel enerjilerle kalın!
Mavi fotograf guzel.
Ben de acik, guzel,enerjik diyorum.
BeğenBeğen