Üzerime bir elbise geçirip evden çıktığım, el kadar çantaya birkaç bikini, jean şort ve crop top koyup haftalarca seyahat ettiğim günleri, bronz bacaklarımı, tuzlu su ile hep hacimli duran saçlarımı şimdiden özlemeye başladım bile.
Geçenlerde bir sabah, “Çok soğuk.” diye isyan ederek taksiye binip, kahve termosumu kafama diktiğim anda taksici abi büyük bir sükunetle “150 gün.” dedi. “Çok çok 150 gün sonra yine yaz gelecek.”
Hoşuma gitti bakış açısı. “Dengemi arayacağım, ketojenik besleneceğim ve fazla eşyalarımdan tamamen arınacağım 150 evcil gün.”
Normal düzenime kıyasla evde çokça vakit geçirmeye başlamış olsam da, güzel aktivitelerden kendimi mahrum bırakmıyorum. Hep dediğim gibi, “Eğer sürekli olup biten harika etkinliklere katılmayacaksam, neden İstanbul’da yaşayayım ki?”
Bu aralar keşfedip deneyimlediklerimden notlar karşınızda:
Türk Mutfağı 2.0 Paneli:
Restoran haftası etkinlikleri kapsamında Ortaköy Feriye’de bu panele katıldık. Çok keyifli konuşmalar içeren oturumlar yapıldı, ketojenik beslenmeme darbe vuracak lezzette yiyecekler servis edildi.
Ezel Akay, sürekli olarak geçmiş nostaljisi yapmaya karşı çıktı. “Geçmişte insanlar şişmandı, erken ölüyordu, yalnızca kendi bölgelerinde yetişen sınırlı yiyeceğe ulaşıyordu. Endemik ve oraya özgü de olsa sürekli olarak aynı şeyleri yemek, kaliteli bir beslenme biçimi değildir. Geçmişin iyi yanlarını alıp, revize etmemiz lazım.” diyerek nostalji sevdasının aşırılığından dem vurdu.
Şemsa Denizsel, iyi yemek yapmak ve şef olmak için teknik bilginin gerektiğini, ancak büyürken evde iyi yemek yememiş birinin iyi şef olamayacağını ileri sürdü. “Şimdilerde şef olmak cool bir şeye dönüştü, herkes şef olup, yurt dışına gitmek istiyor. Yuvalama bilmiyorsan, nar ekşisi bilmiyorsan, bu toprakların lezzetlerine hakim değilsen, seni ne farklı kılacak?” dedi.
Antre Gourme‘nin sahiplerinin yazdığı peynir kitabının Gourmand Wolrd Cookbook Awards 2019’da birincilik ödülü aldığını,
Şehrin ortasında dikey tarım yapan Ek Biç Ye İçisimli bir cafe olduğunu,
Domates üretiminin %40’ını çöpe attığımızı, atık gıdalar için şirketlerle ihtiyaç sahipleri arasında güzel bir alt yapı kuran Fazla Gıda isimli bir girişimin varlığını,
Cercis Murat Konağı’nın kurucusu Şef Ebru Baybara Demir’in Mardinli kadınlarla müthiş tarım projeleri yaptığını,
Çok uzak olmayan bir gelecekte bugün yediğimiz anlamda et olmayacağı için laboratuvarlarda sentetik et üretimi denemelerine başlandığını ben bu etkinlikte öğrendim.
Amerika’da yaşayan ve bu alanda çalışan kardeşim de bunu doğrulayıp çeşitli örnekler verdi inanamadım. Bizim burada futuristik konferanslarda konuştuklarımız, şu an orada yaşanıyormuş. Burger King’lerde bu etler şu anda bir dolar ekstra ile “impossible burger” olarak satılıyormuş. Yeni besin devrimi de, böcek proteini olarak anılıyormuş ve çekirge tozundan çeşitli ürünler satıştaymış.
Bana bütün bunlar jetgiller kıvamında absürd gelse de, ketojenik beslenmeye başladığım için mutlu oldum. Et tükendiğinde de vegan hayatı denerim. Çekirge yiyebileceğimden emin değilim. 🙂
Ozzie’s:
Asmalımescit’teki bu mekan aslında kokoreçi ile ünlü olsa da, ben buradaki sosisin büyük hayranıyım. Bu civarlardayken hızlıca bir şeyler yemek için ideal adreslerden biri, aklınızda bulunsun.
Hep Sonradan:
Paris’te sürgünde yaşayan ve açlık grevinin beyninde yarattığı kalıcı hasar nedeniyle geçmişi hatırlamakta zorlanan Salih’in, bütün gençliğini hikayeleştirerek çocuklarına anlattığı bir oyun bu. Ahmet Kaya onun çocukluk arkadaşı olduğu için, Ahmet Kaya’nın hayatına ve şarkılarına bol bol göndermeler içeriyor.
Sahnede bir yandan oyun oynanırken, bir yandan da konu ile bağlantılı biçimde Kardeş Türküler tarafından Ahmet Kaya şarkıları canlı olarak çalınıyor ve söyleniyor. Tiyatro ve konser iç içe bir etkinlik olarak düşünebilirsiniz.
“Herkesin bir Ahmet Kaya şarkısı vardır.”
Şimdilik tek bir gösterim yapıldı. Devamı gelirse, takipte kalmanızı tavsiye ederim.
İkiz Kalpler Meditasyonu:
Ellerinizle dünyaya şifa gönderdiğiniz, çok daha fazlasının size dönmesini sağladığınız bir meditasyon bu. Öncelikle jimnastik gibi hareketler yapıyor, üzerinizdeki ağırlığı tuzlu suya atıyor, sonrasında meditasyona başlıyorsunuz. Manevi bir duş almak olarak nitelendiriliyor.
Detaylara şuradan ulaşabilirsiniz. Pazartesi günleri Taksim’de Bilgi Paylaşım Merkezi’nde yapılan ikiz kalpler meditasyonu seanslarına da katılabilirsiniz.
Genel yargılar, mistik öğretilerin ne kadar müthiş olurlarsa olsunlar modern insanların ihtiyaçlarına karşılık vermediği yönünde olsa da, ben aksine bütün bunların modern insanların stres altında ve aşırı uzun çalışma saatleriyle çalışırken, sağlıklı ve mutlu biçimde hayatlarını sürdürebilmesi için çok büyük destekler olduğu fikrindeyim.
Yoga mı meditasyon mu, hayat rehberleriniz olduğuna inanıp onlarla konuşmak mı, astrolojik haritanıza uygun yaşammak mı, karmanızı çözmek mi, dini ritüeller mi fark etmez, herkes içine sinen yolu tercih edebilir. Ama neyin sizi cezbettiğini bulmak için denemeye açık olmakta fayda var.
Rakı Adresleri: Firuze ve Alaf
Cihangir benim için çok anlamlı, sokakları çok anı dolu bir semt. Benim İstanbul hayatım Cihangir’de başladı. Tek başıma yaşadığım, kira kontratında adım yazan ilk ev de Cihangir’deydi. İlk aşklarımı o sokaklarda yaşadım, ilk ayrılıklarımı da; fakültedeki final dönemi gerginliklerimi de…
O yüzden kızlarla rakı içmek için Firuze’ye giderken, taksiden biraz erken inip, içimden duygular taşarak yürüdüm sokaklarda. Çok uzun zamandır yolumun Cihangir’e düşmediğini fark ettim.
Firuze Cihangir’in göbeğinde konumlanan, minik balkonlu, taze mezeli, yan masalarla bir kaç duble sonra şakalaşmaya başlayacağınız samimiyette keyifli bir mekan. Çok kalabalık olmayan bir ekiple, samimi bir ortamda rakı & meze konsepti için güzel bir tercih olabilir.
Kuruçeşme’deki Alaf’ın terası hala çok keyifli, sulu çiğ köftesi benim büyük aşkım. Şimdi de en alt katı “Alaf 2 Tek” olarak hizmet vermeye başlamış. Gastro rakı barı. Ayak üstü iki kadeh rakı tokuştururken, sıra dışı lezzetlerin eşlik etmesi için muhteşem bir adres.
İki tekten kendinizi mahrum bırakmadan kalın!