#dahaiyiben: ketojenik beslenme

Uzun ve güzel bir yaz tatili yaparak, seyahat etmeye ve partilemeye doyduğumdan, bu sonbahar – kış sezonunda önceliğimi hayatımı daha düzenli hale getirmek olarak belirlemiştim.

Bütün alışkanlıkları bir anda değiştirmenin mümkün olmadığını kabul ettiğimden ve zaten aşırı düzenli ve çizgili bir hayat da istemediğimden, bütün hayatımı değiştirmeye kalkmak gibi bir niyetim de yoktu.

Yine de gece dışarı çıkmalarımın sayısını azalttım, Avrupa’ya promosyon biletler yakalayan arkadaşlarıma “Ben artık aynı şehirlere defalarca gidip durmak istemiyorum.” demeye başladım, “gitme dürtümü” Adana ve Teos’a ailemin yanına giderek doyurdum, sosyal etkinliklerimi şerefelerden sanatsal etkinliklere çevirdim. Son zamanlarda sürekli sergi yazmamdan da anlamışsınızdır bunu. Evimde tastamam bir odayı kaplayan kıyafetlerimi de Mushaboom Dükkan üzerinden yeni sahiplerine kavuşturarak azaltmaya da tam gaz devam ediyorum.

IMG_2103.jpg

Çalışmadığım yaz döneminde tamamen vücudumun isteğine göre yaşamaya başlamıştım.

Zaman sıkıntısı olmadığından canım ne kadar istiyorsa o kadar uyuyordum. Aynı şekilde beslenmemi de alışılagelmiş yemek saatlerinden bağımsız, vücudumun açlık tepkisi verdiği anlara göre düzenlemiştim. Sürekli dans ediyor, her yere yürüyerek gidiyor, bol bol yüzüyordum. Bütün bunların sonucunda gerçekten yıllardır olmadığı kadar forma girmiştim.

Ne zaman ki tekrardan çalışmaya başladım; sabah işe giderken yoldan bir sandiviç ve portakal suyu alıp kahvaltı eder oldum. Öğlenleri diğer yemekleri çok beğenmediğim için pilav / makarna seçeneklerine yönelmeye başladım. Akşamüstleri bastıran açlık krizlerinde abur cuburlara el atarken buldum kendimi. Aslında aç olmasam bile işe giderken, öğle molalarında ve akşam eve gelince alışkanlık ve koşullama olarak yemek yemeye başladım. Haliyle vücudum da bir anda şişmeye başladı.

IMG_1644.JPG

Kendimi aşırı yorgun hissettiğim için yaptığım planları ektiğim bir akşamüstü, Netflix’te Mucize İlaç belgeselini izledim. Aslında benim beslenme tarzıma hiç uymayan bir beslenme biçimini öneriyordu.

Çünkü benim esas besin kaynağım olan bulgur, nohut, yulaf, meyveler ketojenik beslenmede uzak durulması gereken yiyecekler arasında yer alırken; her zaman çok seçici olduğum peynir, et ve yumurta gibi hayvansal protein kaynaklarını esas alan bir beslenme şekliydi.

Yine de belgeselden o kadar etkilendim ki, ketojenik beslenmeye başladım.

Etrafımda çok fazla kişi yaygara koparmaya başladı. “Sağlıklı değil.” diye. Zaten çok düzenli ve dengeli beslenen biri olsaydım bu yaygaralara daha çok kulak asabilirdim; ama aylarca tek bir öğün (mantı, hamburger, patates kızartması) yemiş, galonlarca kahve ve cin tonik tüketmiştim. Ondan daha sağlıksız olamazdı ya!

IMG_2087.JPG

Ketojenik Beslenme Nedir? Ne yasak, ne serbest? 

Temel olarak vücuda karbonhidrat sokmayı kestiğiniz anda, depolanmış yağları yakmaya başladığını iddia ediyor ketojenik beslenmeyi önerenler.

Ketojenik beslenmede karbonhidratları hayatınızdan çıkartıyorsunuz. Ve yalnızca ekmek, makarna ve beyaz undan bahsetmiyoruz burada. Baklagiller, tahıllar ve kök sebzeler de çıkıyor. Yani nohut, yulaf, buğday, mercimek vs. hiç biri yok.

Bir de şeker -yapay veya doğal fark etmeksizin- ketojenik beslenirken uzak durmanız gerekenler arasında. Dolayısıyla paketli ve şekerli her şey gibi, elma ve muz gibi meyveler de…

Peki ne yiyebiliyorsunuz? Hayvansal her şey ve yağ! Evet evet, yağ tamamen serbest olduğu için aslında bir sürü rejimde ve beslenme biçiminde yasak olan bir sürü yiyecek, ketojenik diyete uygun.

Başka bir deyişle, her türlü et, taze peynirler, yumurta serbest. Yerin üzerinde yetişen bütün sebzeler serbest. Meyve olarak da yaban mersini, böğürtlen gibi glisemik endeksi daha düşük meyveleri tüketebiliyorsunuz.

Yağlara gelince, ayçiçek yağı gibi çok işlenmiş yağlar haricinde, güzel zeytinyağları, hayvansal yağlar, susam yağı, hindistancevizi yağı bol bol tüketebiliyorsunuz.

IMG_3228.JPG

Ben on beş gündür ketojenik besleniyorum. Gözlem ve deneyimlerim karşınızda 🙂

  • İlk günlerde çok aç kaldım. Ketojenik beslenme aç kalmayı gerektirdiğinden değil, hazırlıksız yakalandığımdan. Yemek için zaman ayırmayacaksanız, yenilebilen pratik her şey aslında karbonhidrat olduğu için. Sonraki günlerde yanımda hep avokado ve kuruyemiş taşımaya, yemeklerimi önceden planlamaya başladığımda hiç açlık hissetmedim.
  • Bir anda çok acıkmalar ve yorgun hissetmeler hayatımdan çıktı. Hani yemekten sonra bir ağırlık çöker üzerinize veya bir anda mideniz kazınmaya başlar. Bunlar aslında hep şeker ve karbonhidrat yüzünden oluyormuş. On beş gündür hiç bir anda acıkmıyorum, ara öğüne ihtiyaç duymuyorum ve hiç mayışık değilim. Çok yoğun bir hafta devirmiş olmama rağmen, enerjim çok yerinde. Bu benim ketojenik beslenmenin en sevdiğim tarafı oldu.
  • Arkadaşlarım bir türlü neyi yiyip neyi yiyemediğimi anlayamadı. Çok sağlıklı olduğu için yiyebileceğimi düşündükleri şeylere “O ketojenik değil.” derken, hiç bir rejimde olmayan bol yağlı yiyecekleri mideye indirmem iyice kafalarını karıştırdı.
  • Market alışverişlerimde kasada ödediğim tutar bir anda iki katına çıktı. Genel olarak market alışverişim yulaf, muz ve baklagillerden oluşurken, bunların yerini  karideslerin, böğürtlenlerin almasının doğal bir sonucu olarak.
  • Diğer yandan bir sürü rejim ve beslenme biçiminde yanınızda yemek taşımanız gerekirken -özellikle detokslarda-, ketojenik beslenirken hiç böyle bir şeye ihtiyacınız olmaması çok pratik. Sosyal hayatınızı aynen devam ettirebiliyorsunuz. Her yerde et, yeşil salata, hiç bir şey yoksa menemen bulabiliyorsunuz çünkü.
  • Gerçekten çok kilo vermeye ihtiyacınız yoksa, düşük karbonhidratlı alkol tüketebiliyorsunuz. Bira ve şarap yasak; ama soda ile cin veya rakı içebilirsiniz örneğin. Rakı sofralarındaki mezelerin yarısı da ketojenik beslenmeye uygun. Ekmekten uzak durmanız şartıyla.
  • Yaşadığım evde hiç bu kadar çok mutfağa girmemiştim. Kendime meyveli yulaflar, chia pudingler hazırlıyordum; ama iki haftadır kendi rekorumu kırdım. Omletler, salatalar…
  • Kilo verme konusuna gelince… Benim evde bir tartım yok, ama gözle görülür bir kilo vermedim. Ama hani karın bacaklar filan şişer ya, bütün o şişkinlik yok oldu. Kendimi fit hissediyorum.

Neler yiyorum?

Ketojenik muhteşem tarifler var. Karnıbahardan pizzalar, badem unundan kurabiyeler, balkabağından krepler gibi. Henüz böyle sıradışı şeyler yapmaya başlamadım.

Eve pek et alan ve evde güzel et pişirecek alet edevatı olmayan biri olarak, dışarıda olduğumda genellikle kırmızı et yiyorum. 

RNI-Films-IMG-8AB9A005-BBCE-403D-B6DC-D5055ECAC2D6.JPG

RNI-Films-IMG-5FD7F4EA-0D20-4CDB-923B-6D7EB36A7482.JPG

Evde de kendime burata peynirli semizotu salatası, karidesli avokadolu salata, tahin ve limon soslu marul salatası gibi doyurucu salatalar ile çeşitli omletler hazırlıyorum.

Hayatımda daha önce hiç bu kadar çok yumurta yememiştim.

IMG_2995Processed with RNI Films. Preset 'Agfa Optima 200 Warm'

RNI-Films-IMG-A0271126-AD3E-4696-9A3D-1AE501332C57.JPG

IMG_3370.JPG

Özetle, ben bu ketojenik beslenme vesilesiyle, hiç olmadığım kadar hamarat bir kadına dönüştüm, mutfakta hiç geçirmediğim kadar çok zaman geçirmeye başladım. Alışverişlerimin odağı ıvır zıvır eşyalardan, yiyeceklere çevrildi. Vücuduma abur cubur, yapay ve paketli hiç bir şey girmemesini de seviyorum.

Değişik internet sitelerinden alışverişler yapıyorum, yeni markalar deniyorum. İlerleyen günlerde daha frapan ketojenik tarifler de deneyeceğim. Bunların hepsinden bahsederim. Sizin de tavsiyeleriniz varsa, lütfen benimle paylaşın!

Bence ketojenik beslenme kesinlikle bir denemeyi hak ediyor.

Vücudunuza iyi bakarak kalın!

#dahaiyiben: ketojenik beslenme” üzerine 4 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s