Bundan uzun uzun yıllar önce, yemek yemeğe doymaktan ziyade gerçek bir haz aracı olarak yaklaşan ve her öğününü gerçekten önemseyen bir adamın yanına San Francisco’ya gittiğimde, bana “Bu akşam gözünü kapatıp, harita üzerinden bir ülke seç, onun yemeklerini tatmaya gidelim.” oyunu oynatıyordu.
Sadece Bay Area’da ellinin üzerinde michelin star’lı restoranın mevcut olmasının yanı sıra, San Francisco gerçekten yemek anlamında inanılmaz sayıda çok seçenek sunuyor. Canınızın istediği, aklınıza gelen her ülke mutfağının onlarca varyasyonun dışında, restoranın tarzı bakımından da keyfinize göre seçim yapabilirsiniz. Dolayısıyla bu yazının San Francisco’nun en iyileri gibi kapsamlı ve iddialı bir içerikte olmasını beklemeyin, böyle bir yazıyı yazacak kadar deneyimleyebilmek için orada en az on yıl geçirmek gerekebilir. Çünkü çok fazla seçenek ve salaşların içinde de çok lezzetli adresler var.

“İstanbul’da da her şey var canım artık, San Francisco’yu farklı kılan nedir?” diye haklı bir soru sorabilirsiniz. Buna pek çok farklı cevap verebilirim. Bunlardan ilki San Francisco’da çoğu ülke mutfağını yemeye gittiğiniz sokaklarda, çoğu zaman kendinizi o ülkeye gitmiş gibi hissetme imkanınızın olması. Örneğin Hint restoranına gittiğinizde, içerideki müşterilerin çok büyük bir kısmı Hintli. Meksika restoranından çıktıktan sonra, uber beklerken yandaki manavda satılan her şey Meksika’dan gelmiş ürünler gibi. Dolayısıyla tek bir şehirde, bir hafta boyunca bir sürü ülkeye gurme bir seyahat yapıyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. İkincisi de belli bir standardın üzerindeki restoranların hepsinden “Vay beee!” diyerek ve değişik bir deneyim yaşamış olarak kalkıyorsunuz. İstanbul’da restoran sayısı çok olmakla birlikte ve ne mutlu gerçekten kendine özgü olanların sayısı son dönemlerde artsa da, büyük bir kısmının menüsü de dekorasyonu da birbirine benziyor.
Benim en son San Francisco deneyimimde en aklımda ve tadı damağımda kalan adresler karşınızda:
Tabii ki San Francisco’ya gitmişkenbaşta istridye olmak üzere her türlü deniz ürününe saldırmak olmazsa olmaz. Bunun için San Francisco’ya yolunuz düşerse mutlaka ama mutlaka deneyimlemenizi tavsiye edeceğim Anchor Oyster Bar‘dan şurada bahsettim, tekrara düşmemek adına onu pas geçiyorum.
Taqueria El Farolito
Latin Cultura District olan bu bölgeye geldiğiniz anda zaten rengarenk duvarlar, avaz avaz İspanyolca konuşmalar ile kendinizi Amerika’dan çıkmış gibi hissediyorsunuz.


Taqueria El Farolito, burada minicik salaş bir dükkan. Gerçekten önündeki sırada bekleyenler de, içeride oturanlar da bizim dışımızda hep Meksikalılardı. Benim yediğim super quesadilla carne asada oldukça lezzetliydi, domuzlu bir takım taco’lar ise bizimkilerin damak tadına hiç uymadı.

Oradan çıktıktan sonra, yandaki markette vakit geçirmeye ise hiç doyamadık. Herkesin şaşkın bakışları altında, biz sergilenen her sebzeyi elimize alıp birbirimize göstererek, “Bu ne ya?” diye soruyor, google’dan araştırma yapıyor ve şaşkınlık sesleri çıkartıyorduk. Biz sebzeleri incelerken, bir grup Meksikalı da bizi incelemek üzere toplanmaya başladı. Gerçekten düşündüm de markette salatalığı şaşkınlıkla inceleyip arkadaşına gösteren biri olsa örneğin ben de çok gülerdim.


Brendas’s Meat & Three / Soul Food:
Amerika kıtasına özgü malzemelerin Afrika kıtasına uygun usullerle pişirilmesiyle ortaya çıkan bu mutfağı ben daha önce hiç tatmamıştım ve gerçekten merak ediyordum. Bir zamanlarki kölelik kültüründen temelini alan bu mutfak, sonrasında gelişse de kökeninden asla tam kopmuyor.
Çok fazla aynı veya benzer isimli soul food restoranı var; tavsiyemiz şurası.


Biz gumbo,kızarmış bamya, karnıbahar graten ile servis edilen catfish, jambalaya (pilav, sucuk ve baharatlı bir sos) ve beignets isimli tatlıdan yedik.

Çok şaşırdığım bir gerçek olarak, Amerika’da yediğim en benim damak tadıma uygun, en tanıdık yemekler bunlardı. Özellikle elmalı, çikolatalı ve sadesini yediğim beignet aklımı başımdan aldı.

Mensho Tokyo / Ramen
Önündeki sıra asla azalmayan, michelin listesine girmiş küçücük bir ramenci Mensho.


Uzakdoğu mutfağına inanılmaz ön yargılı olan babamı bile tavlayacak, bana “Bu ramense bizim bu güne kadar ramen diye yediklerimiz neydi?” diye sordurtan lezzette ramen yapıyor.
Üzgünüm bugüne kadar İstanbul’da ramen adı altında çok lezzetsiz ve manasız şeyler yemişim, San Francisco’ya yolunuz düşerse ramen’i en favori yemekleriniz arasına taşıyabilecek Mensho’ya mutlaka bir öğün ayırın.
In-N-Out
Sıradışı bir keşif olmasa da olmazsa olmaz fast-food zinciri In-N-Out hala ve hep çok lezzetli. Burada asıl sürprizli konu, “off menu items” yani menüde olmayan seçenekler. Örneğin menüde yazmamasına rağmen, “Benim patatesim animal style” olsun diye sipariş verebiliyorsunuz. Bu konuda detaylar için şuraya göz atabilirsiniz.


Mimosa geleneği ve kahvaltı adreslerinden şurada bahsetmiştim, kokteyl adreslerini daha sonra yazacağım.
Yazılarımın hayatımın hızına yetişememesini hoş görerek ve afiyetle kalın! ❤
“San Francisco: Her akşam yemeğinde farklı bir ülke” üzerine bir yorum