Dadadaaam!

Yazdıklarımı uzun zamandır takip edenler, bu başlığı görünce şaşırmış olabilir; çünkü bugüne kadar hiç yazmadığım tarzda bir yazı ile karşınızdayım.

Aslında “şekilci” olmakla suçlanacak kadar kıyafetlere, çantalara ve ayakkabılara düşkünümdür. Bir adama kullandığı çanta yüzünden ilgi duymaya başlayabilir, giydiği gömlek yüzünden farklı dünyaların insanı olduğumuza karar verebilirim. Diğer yandan vurgulamalıyım ki; benim yaklaşımım “moda” ve “marka”dan bağımsızdır. Tercihleri önemserim. Bir kişinin kıyafet ve aksesuar seçiminin, o kişinin hayat tercihleri, görgüsü ve o günkü ruh hali hakkında çok fazla mesaj verdiğini düşünürüm.

Kaliteli çanta ve ayakkabılara büyük tutkuma rağmen, hiç bir zaman modaya uygun giyinmek gibi bir çabam ve merakım olmadı. Alışveriş yaparken, modanın ne olduğuna bakmam, üzerime giydiğimde nasıl hissettiğimi önemserim. Hatta kimsede olmayan parçalara sahip olmaktan çok keyif alırım.

 

Bir de moda ne olursa olsun, benimle özdeşleşen vazgeçilmezlerim vardır; bandaj siyah etekler, markası dışından asla anlaşılamayan siyah Mulberry çantalarım, siyah sivri burunlu stilettolarım gibi…

Bugüne kadar sık sık şöyle cümleler kurmuştum: “Bu sezon moda ne?” sorusunu cevaplamak benim için “Beşiktaş’ın en son maçtaki kadrosundaki kimler vardı?” kadar zor.

Peki ya şimdi niçin, size 2017 ilkbahar ve yaz modasından bahsetmeye kalkıyorum?

Çünkü bir aydınlanma yaşadım. Şu anda adını bile hatırlamadığım, Lego’da çalışan bir konuşmacıyı dinlerken…

Çıkartacakları oyuncakların rengini seçerken, o dönem çıkacak Iphone ve Ipad renklerini tahmin etmeye çalıştıklarını anlatıyordu. Çünkü çocuklar, annelerinin ve babalarının ellerinde görmeye alıştıkları ürünlerin renklerindeki oyuncaklara daha çok ilgi gösteriyorlardı.

O anda fark ettim; aslında moda, kıyafetlerle sınırlı bir alanı kapsamıyordu. Hayattaki her şey birbiri ile bir etkileşim içindeydi.

Örneğin sağlıklı yaşamın ve spor yapmanın bir anda yükselişe geçmesi, hayatımızın olağan bir parçası haline gelmesi ile birlikte, her şeyin -hatta çok şık elbiselerin bile- altına spor ayakkabı giymek moda oluyordu. Ananas yağ yakıyor diye herkesin dolabına girerken, ananas ile çekilen fotoğraflar instagram feedimizi ele geçirirken, bir anda bütün vitrinler ananaslı t-shirtlarla doluyordu. Avokado bütün restoranların menüsünde kendisine vazgeçilmez bir yer edinirken, sezonun moda rengi avokado yeşili olarak karşımıza çıkıyordu.

“Ne iş yaparsanız yapın, trendleri takip etmek zorundasınız.” tavsiyesi bir anda benim için çok ikna edici bir tavsiyeye dönüştü. “Moda” burun kıvırdığım bir konudan, dikkatimi çeken bir konuya geçiş yaptı ve böylelikle daha çok bağlantı keşfetmeye başladım.

Bu kadar derin anlamlar yüklemeyecekseniz bile; bu yazının, dolabınıza bahar temizliği yapmaya başladığınızda, atmamanız gereken parçaları bilmeniz için işinize yarayabileceğini düşünüyorum.

Evet, bu uzun girizgahtan sonra, 2017 ilkbahar – yaz sezonu modasında bizi nelerin beklediğine gelelim: Bir kere, çok keyifli bir karmaşa olacağını söyleyebilirim. Hem romantik, hem zıpır; hem keskin hatlı, hem de darmadağınık olacağız.

Önümüzdeki sezonun en garip trendi bence birbiriyle alakasız parçalardan oluşan tshirt ve sweatshirtlar. Dolabınızda bir tarafı delinmiş, lekelenmiş; ama vazgeçemediğiniz üstleriniz varsa, hemen toplayıp terziye götürün. Parçalı üstlerinizi de şimdiden de giymeye başlayın, “ne acayip üzerindeki” diye burun kıvıranlar daha birkaç ay sonra aslında bir “trendsetter” olduğunuzu fark edecektir. 🙂

Bunun yanı sıra, üstlerde anahtar kelimeler: Volüm, fırfır ve açık omuzlar.

Bootleg Fashion olarak anılan, lüks markalara göndermeler içeren ve bariz sahte olduğunu bağıran yaratıcı tasarımlar bu sezonda da varlığını koruyor. Son dönemlerde vazgeçilmezimiz olan esprili mesajlar taşıyan tshirtlar ile birlikte.

Ancak dikkat etmeniz gereken bir şey var ki; bunları jean pantolonla, siyah etekle kombinlerseniz, olmaz. Gerçekten trend olmak istiyorsanız, bu sezon Hi-lo (high-low) styling kuralına uymanız gerekiyor. Her şeyi karıştıracaksınız: Maaşınızı yatırdığınız tasarım parçalarla, pazardan aldıklarınızı; en spor parçalarla en gösterişli olanları; en şık elbiseleriniz ile basic t-shirtlarınızı…

Ancak bu karıştırma trendinde tarz olmakla rüküş olmak arasında çok ince bir denge var. Paris Fashion Show ile İstanbul Moda Haftası katılımcılarının fotoğraflarını yan yana açarsanız net olarak ne demek istediğim anlaşılır sanırım. Benim son zamanlarda en çok beğendiklerimden bir kaçı karşınızda:

Bomber ceketler hayatımızdaki varlığını ve popülerliğini korumaya devam edecek. Üstelik iş kıyafetlerinin ve en şık elbiselerin üzerinde bile.

Giderek şiddetlenen bir trend de nakışlar ve ponponlar. Üstelik sadece bunlarla kalmıyoruz, el örgüsü gibi görünen nakış elbiseler bu senenin en favorisi. En canlı renklerde ipliklerinizi alıp, anneannelerinizin babaannelerinizin kapısına dayanmanın tam zamanı!

80ler denildiğinde tüyleriniz diken diken oluyor ve gözünüzün önüne çok rüküş kıyafetler geliyor olabilir; ama bu sezon onların sadece tatlı kısmını alıyoruz. Basklı tshirtlar… Tatlı pembeler, yeşiller… Tercihen gök kuşağı motifi veya bol bol pop-art olanları. Bu sezon bir tarafından çizgi geçen -iki tarafı çizgili Adidas eşofmanlarını andıran- pantolonları da bol bol göreceksiniz; ama bu t-shirtları onlarla giymiyorsunuz. Büyük bir tezat oluşturarak gösterişli eteklerle, havalı çantalarla kombilemek gerekiyor. Özellikle süet görünümlü mini çan etekler ile birlikte bu tshirtlar festivallerin üniforması olacağa benziyor.

Piknik örtüsü gibi ekoseler ve çiçekler de bu sezon bizimle ama asıl zirve sahibi desen kalın, güçlü ve renkli çizgiler. Çizgileri baskılı tshirtlar ve spor ayakkabılar ile kombinlemeyi başardığınız zaman bu sezon sizden sorulur demektir.

Sezonun trend anahtar kelimelerini esas alırsak, seksenlerin tatlılığını, Riviera’nın kendine özgü havalı şıklığını, içimizdeki festival kızını ve el işi örgülerin kezbanlığını bir arada taşıyacak, bu ruh hallerinin hepsini karıştırıp giyecek veya aralarında geçişler yapıp duracağız. Veya bunları yapmaya çalışırken rüküşlükten öleceğiz. Hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin çok eğleneceğiz.

Yazı bekleyerek kalın!