Bir şeyleri yapmanın yeni yollarını bul. Sabit alışkanlıklarından kurtul. Rutinlere takılıp kalma. Her şeyde yeni yollar keşfet. Bunun hayat prensiplerinden biri olmasını sağla.
Tantra öğretisinin en sevdiğim, yıllar önce öğrendiğim -ve aslında uyguladığımı sandığım- prensiplerinden biri bu.
Rutinlere takılıp kalmadığımı sanıp, farklı restoranlarda yemek yerken, aslında “hep dışarıda yemek yeme” rutinine takılıp kaldığımın farkında bile değildim.
Sürekli yeni şeyler yaptığımı, keşfettiğimi sanırken, değişen mekan ve insanlara rağmen, aslında aynı döngüyü tekrar edip duruyordum.
Yeni yıla başlarken evimi daha çok seveceğim bir alan haline getirmeye ve aidiyet hissim üzerinde çalışmaya karar vermiştim.
Dürüst olacağım bu havalı kararımın arkası çok da dolu değildi. Nereden başlayacaktım? Bir süre sonra sıkılıp “Amaaan ben de böyleyim işte, gezmeyi, tozmayı, keşfetmeyi çok seviyorum.” diye kestirip atmayacak mıydım?
Bilmiyordum.
En basit şekilde başladım: Gelen her plana “evet” demek yerine, “Ben bu aralar kendimi evcil hissediyorum.” diye cevap vererek…
Bunun sonucunda ocak ayında, uyuduğum saatler haricinde evde tam 157 saat geçirdim.
Daha önceki aylarda, benim uyku haricinde evde geçirdiğim süre ayda maksimum 50 saatti. Olağan alışkanlıklarımı ne kadar büyük ölçüde değiştirdiğimi anlatabilmek için bu saatleri veriyorum.
(Böyle aktivitelerinizi ölçmek isterseniz Life Cycle çok kullanışlı bir app. Eylemleri tek tek girmek zorunda kalmamayı, alışkanlıklarınıza göre hareketlerinizi kendiliğinden doğru kategorileyebiliyor olmasını çok seviyorum.)
Kendi rutinime attığım bu çelme, bir anda bir dizi değişikliği de beraberinde getirdi.
1- 100 Gün Projesi:
Evimde keyifli vakit geçirebilmem için, öncelikle evimin biraz derlenip toplanması, depo havasından kurtulması gerekiyordu.
İlk günlerde bu konudaki çalışmalarıma istikrarlı biçimde devam etmekte zorlanınca, yaptığım araştırmalar beni 100 gün projesine itti.
Gerçekten şirkette bir proje yürütürmüş gibi detaylı bir proje planı çıkardım: Gün gün yapmam gereken işleri listeleyip, kontrol noktaları belirledim.
Ocak ayında evimin en çok eşya depolayan alanlarından biri olan çalışma alanımdaki dolapları tek tek düzenledim. Dolapların içini açıp yalnızca düzenleyip yeniden yerleştirmek istediğim sonucu vermeyecekti. Hepsini yere döktüm, dolapların fonksiyonlarını yeniden belirledim.
Bu dolaplarda yaptığım temizlik, adeta bütün geçmişimin temizliği gibiydi. Fotoğraflar, günlükler, artık hayatımda olmayan insanlardan gelen hediyeler…
Çalışma alanımın müthiş güzel ve düzenli bir alana dönüşmesi bir yana (son halini şuradan izleyebilirsiniz), buradan çıkan altı büyük çöp torbasını “Sizi atarak, hayatımda yeni ve güzel şeylere yer açıyorum.” diyerek çöp konteynırına fırlatmak da ruhuma inanılmaz iyi geldi. Hafifledim.
Mushaboom Dükkan üzerinden bir sürü kıyafetimi yeni sahiplerine ulaştırdım. Hem ben azaldım, hem birilerine çok uygun fiyatlarla çok harika parçalar kazandırmış oldum, hem de tekstil üretimi ve atıklarının çevreye zararını göz önünde bulundurunca çevreye ufak da olsa bir katkı sağlamış olduk.
2- Mushaboom8 Instagram Hesabı ve IGTV Videoları:
Kendime hatırlatıcı olarak gün saymak ve bu sürede düşündüklerimi / okuduğum kitaplarda beğendiğim cümleleri kağıtlara yazıp yeni kağıt yığınları üretmemek için yeni bir instagram hesabı açtım.
Yalnızca bir ay olmasına rağmen güzel bir kitle oluşmaya başladı. Herkesin karşılıklı birbirine ilham verici paylaşımlar yapacağı, herkesin deneyimlerini paylaşarak başkasına katkıda bulunabileceği bir mecraya dönüşmesi beni çok mutlu etti.
Bir de anlatmak ve göstermek istediklerim post’lara sığmayınca, IGTV videoları çekmeye başladım. Hayatıma kendiliğinden böyle bir yeni üretim alanı eklendi.
3- Olumlu Yan Etkiler: Podcastler, Evde Denenen Tarifler, Ailemle Etkileşimim, Birikim
Evimi düzenlerken podcast dinlemenin bu süreci daha keyifli hale getirdiğini fark edip, bir podcast canavarına dönüştüm. Dinlediğim podcast’leri yapan kişilerle görüşlerimi paylaşmayı, konuşmalarını sevdiğim kişilerle iletişime geçmeyi alışkanlık haline getirdim. Böylelikle bana ilham veren, yaratıcı ve düşünce yapısını sevdiğim yepyeni kişilerle yolum kesişti.
Akşam dışarıda yediğim yemeklerin sayısı azalınca, kaydettiğim ve not aldığım tarifleri denemeye başladım. Mutfağa girme ve kendime gerçekten çok lezzetli ve sağlıklı yiyecekler hazırlama alışkanlığı kazandım. (Denediğim tarifler arasından en güzel olanları paylaşacağım.)
Annem ve babamla telefon konuşmalarımı genellikle arkadaşlarımla dışarıda olduğum zamanlarda, bir yerden bir yere giderken yaptığım için bunlar daha çok hal hatır sorma çerçevesinde kalıyordu. Evde olunca, onlarla yaptığım telefon konuşmalarının süreleri uzamaya, espriler yapılıp kahkahalar atılan, planlar yapılan çok daha güzel paylaşımlara dönüşmeye başladı.
Ocak ayında maaşımın büyük bir kısmı da hesabımda kalmış oldu. Yıllardır niyetlendiğim para biriktirme konusunda özel bir çaba harcamama gerek kalmadan sonuca ulaştım. Bu yıl altın yatırımı çok önerildiği için kendime bir altın hesabı açıp, ayın sonunda hesabımdaki tüm parayı buraya aktardım.
4- Nicelik Değil Nitelik:
Arkadaşlarımın hiç biriyle daha önceleri olduğu kadar sık görüşmedim. Ama görüştüğüm zamanlarda da gerçekten onlara odaklı kaldım. Bir yandan ellerimizde cep telefonu ile birbirine benzer görüşmeler yaşamadık.
Birbirimizi özlemiş olarak görüştük, yepyeni planlar ürettik, gerçekten keyifli ve güzel sohbetler yaptık.
Bir de çalışmadığım günlerde olduğu gibi bazı aydınlanmalar yaşadım. Beni bir yere çağıran arkadaşlarıma “Ben evcilim bu aralar, istersen bana gel.” dediğimde bu fikre bayıldılar. Projemi ve üzerinde çalıştığım konuları destekleyip, fikirler verdiler.
Bazı arkadaşlarım ise bana gelmek yerine, akıllarındaki planı başkasıyla yapmayı tercih ettiler. Bunu ben “Benim derdim seni görmek değil aslında. Bu plan için, cuma / cumartesi dışarı çıkmak için eşlikçi arıyorum.” olarak tercüme ettim. Bu planlara katılmadığımda da hiç bir şey kaçırmadığımı fark ettim.
Bursa‘ya ve Adana‘ya gittim, bol bol kitap okudum ve güzel filmler izledim. Bu bloga haftada iki yazıyı hiç aksatmadan yazdım. Üstelik de sağlıklı yaşamdan, yeni mekan keşfine ve kendi hayatıma ilişkin düşünceler içeren genişlikte konu yelpazesinde.
Kırıtmanın ve dans etmenin bambaşka bir enerjisi olduğuna, her kadını çok güzelleştirdiğine inanıyorum.
Bunları dışlayacak veya kötüleyecek değilim, ama kendine kalmanın da bambaşka bir etkisi varmış. Beni gören herkes “Sende bir değişiklik var. Cildin parlıyor. Çok dingin ve sakin görünüyorsun.” diyor.
Gerçekten farklı da hissediyorum. Ocak ayı, benim için gerçekten farklı, üretken, dolu dolu ve çok içime sinen bir ay oldu. Bu yılın her ayını böyle dolu dolu geçirebilirsem daha ne isterim. 🙂
Hayat rutininizdeki ufak görünen bir değişikliğin çok büyük etkileri ve sonuçları olabileceğini unutmadan kalın!
“Ocak ’20: Rutine Takılan Bir Çelme, 100 gün projem, evcil yanım” üzerine 3 yorum