Dürüst olmak gerekirse Tayland, benim gitmeyi çok istediğim ülkeler listesinin başlarında yer alan istikametlerden biri değildi. Tayland denildiğinde de aklıma bayi ziyareti adı altında fuhuş turizmi ve balayı geliyordu. Biri içimi acıtan, diğeri ruhumu daraltan iki konsept.

Derken her seferinde farklı ülkelere giden abimin yolu Koh Phangan’a düştü, o günden bu güne kadar – ve beş yıldan uzun bir süreden bahsediyoruz – her fırsatta Koh Phangan’a gitmeye devam etti. Başka nereye gittiyse, Koh Phangan’ı özledi, oraya taşınmayı hayal etti, Covid döneminde seyahat yasakları geldiğinde oraya gidemediği için depresyona girdi… İlk başlarda çapkınlık yapmaya gittiğini düşündüğüm için onun Koh Phangan’ı övüp durmasını çok ciddiye almıyordum, sonra gerçekten o adayla inanılmaz bir duygusal bağı olduğunu anladım. Merak etmeye başladım: Yersiz ve manasız bir takıntı mı geliştirmişti, yoksa gerçekten orası muazzam bir yer miydi?

Sonunda bu yılbaşında hep birlikte onun adasına gitmeye karar verdik. Benim yıllardır arzuladığım bir şeydi; yeni yıla yaz mevsimi yaşanan bir yerde girmek. Bizim festival ekibiyle bir arada, yaz mevsimi yaşarken 2023’e başlamak, aklımı başımdan alan, ayaklarımı yerden kesen bir fikirdi. Benimkine de tarihler uyuyordu, o da katılabilirdi. Bu motivasyonla deli gibi çalıştığım, çok az dışarı çıktığım, işleri bitirme telaşına girdiğim haftalar devirdim.

Hayat bu ya, abimin gönül işleri sebebiyle Türkiye’de kalması gerekti. Ekibin geri kalanı da çeşitli sebeplerle yalan oldu. Biz, seyahat etmek, olağan düzenlerinin bir parçası olan bir çift olarak baş başa kaldık.

Benimki için Christmas, yılbaşından daha anlamlıydı ve kesinlikle Christmas planını önceden netleştirmek istiyordu. Benim içinse yılbaşı önemliydi, bu yüzden seyahat tarihlerimizi ikisini kapsayacak şekilde ayarlamıştık, senenin ilk haftası iş anlamında sakin bir hafta olduğu için, o haftayı da dahil etmiştik ve üç haftadan biraz uzun bir şekilde seyahat edeceğimiz tarihleri belirlemiştik.

Geriye tek bir soru kalıyordu: İstikametimiz hala Tayland mı olacaktı, abimin yokluğunda farklı bir istikamet belirleyip Tayland’ı sonraya onunla birlikte gideceğimiz bir zamana mı saklasaydık?

Güney Afrika’yı düşündük, çok güvenli bir yer olmadığından ve üç haftalık sürede birbirimizden bağımsız takılmak isteyebileceğimiz zamanlar olabileceğinden çok doğru bir istikamet olmayacağına karar verdik. Meksika ikimizi de heyecanlandıran bir istikametti, fakat son zamanlarda Türk vatandaşlarının sınır kapısında kalma sorunları yaşadığı gibi bir gerçek vardı, böyle bir riski göze alamazdık. Sri Lanka’yı da değerlendirdik, ama sonunda Tayland her açıdan ağır bastı. Ve böylece oldukça uzun bir seyahat için Tayland’a yola çıktık.

Ve seyahat boyunca yüzlerce kere, yüzümüzde kocaman gülümsemelerle “İyi ki Tayland’a gelmişiz!” dedik.

Neden Tayland’a Gitmelisiniz? Çünkü ne isterseniz onu verebilecek bir ülke. Parti mi istiyorsunuz, en şahaneleri var. Romantik ve sakin bir seyahat peşinde misiniz, aşırı lüks oteller muhteşem paketler sunuyor. Sağlıklı yaşam için bir kampa mı girmek istersiniz, doğanın içinde harika seçenekler var. Aksiyon ve spor mu istiyorsunuz, tırmanıştan dalışa onlarca aktivite size istediğinizi verecek. Salaş ve bohem bungalov hayatı mı basit; aklınızı başınızdan alacak havalı oteller mi her yerde.

Ve bütün bunları aşırı mutlu insanların arasında, kendinizi hep güvende hissederek, asla hijyen konusunda endişelenmeyeceğiniz tertemiz yerlerde, sürekli şahane masajlar yaptırarak ve İstanbul’a kıyasla oldukça ucuz seçeneklerle yapabilirsiniz.

Sadece ne istediğinize doğru karar verip, ona uygun yere gitmeniz çok önemli. Çünkü ülkenin her yeri bambaşka bir konseptte ve hatta aynı adanın iki tarafının bile ruhu bambaşka. İstediğinize uygun yerde olursanız “Gerçekten bu an yaşanıyor mu? Bütün bunlar gerçek mi?” diyeceğiniz muhteşemlikte anlar yaşarsınız, bunu denkleştiremezseniz hayal kırıklığıyla “Bu ülkeyi mi bu kadar methediyor bu insanlar?” diye hüsrana uğrayabilirsiniz. (Bunun için oldukça detaylı yazılar yazacağım gittiğim her yer ve kaldığımız her otel hakkında.)

Açıkçası ben bir aya yakın bir sürenin dolu dolu geçebileceğine ihtimal vermemiştim. Pek çok günü, pek bir şey yapmadan deniz kıyısında güneşlenerek geçireceğimizi düşünmüştüm – ki bu senaryo bile bana uyuyordu. Fakat beklediğimden çok ama çok daha dolu dolu geçti. Bir iki ay daha zamanımız olsa, aynı keyifle kalırdık Tayland’da. Yalnız bir iki gün kaldığımız bazı yerlerde de aklımız kaldı, “Yalnız burada bile bir hafta geçirebilirmişiz.” diye düşündük ve hatta “İleride buraya yeniden gelelim mi?” dedik.

Tayland’dan Ne Beklemeli? Aralık ayı civarında giderseniz muhteşem bir hava durumu garantili. Tropik meyveler, acı, baharat, deniz ürünü ve hindistan cevizi seviyorsanız yemek konusunda da çok rahat olacağınızı, hatta yemeklere doyamayacağınızı söyleyebilirim. Çok güvenli, defalarca gece ve ıssız yerlerde tek başıma yürüdüm, asla güvensiz hissettirecek bir durum yaşamadım.

Dezavantaj olarak söyleyebileceğim şeylerden biri Taylandlılar asla pratik zekalı değiller. Bir yemekte çok basit bir şeyi değiştirmek istediğinizde mavi ekran veriyorlar. “Margarita istiyorum, bardağın kenarında tuzla birlikte kırmızı biber de olsun lütfen.” dediğinizde karşınızdaki insan şaşkınlıkla on beş dakika boyunca size bakıyor örneğin.

Takside bir yere giderken, taksi şoförüne “Thai AirAsia’yı biliyor musunuz? Güvenli bir hava yolu mu?” diye sorduğunuzda kafası karışıyor, hemen eline telefonu alıp istikamete Thai Air Asia yazmaya kalkıyor.

Acelem var, tostumu paket yapar mısınız diye sorduğunuzda, tost için ideal kutuyu bulmaya yirmi dakika harcayabiliyorlar. Aynı anda iki şey birden sorduğunuzda, kilitleniyorlar.

İkincisi de hiç bir şey için yaklaşık bir standart bile yok. Çok acı ve az acı örneğin çoğu ülkede az çok aynı noktaya çıkar, Tayland’da acı olsun dediğimiz şeylerin acısız; orta acı olsun dediğimiz şeylerin bir kaşık sonra nefes alamayacağımız kadar acı geldiği çok oldu.

Çoğu ülkede fiyat ve yıldız arttıkça otellerin lükslük seviyesi artar; Tayland’da bunun aksine çok örnek yaşadık. Hiç beklentimiz olmadan gittiğimiz bazı otellerdeki lüks ve imkanlar sınırsızken; çok daha pahalı ve yüksek beklentili gittiğimiz yerlerde büyük fiyaskolar yaşadık.

O yüzden Tayland seyahati planlıyorsanız, genel olarak esnek ve sürprizlere açık bir yaklaşımda olmaya kendinizi hazırlamanız faydalı olabilir.

Tayland Seyahatini Nasıl Planlamalı?

İlk olarak uyarmam gereken şey şu ki, eski yazı ve kaynakları kesinlikle pas geçin. Covid ülkede çok şeyi çok değiştirmiş, eskiden muazzam olan bazı şeyler bozulmuş, yepyeni bir sürü harika şey olmuş. Bu nedenle Covid öncesi tavsiye ve önerilere göre giderseniz hem bazı hayal kırıklıkları yaşarsınız, hem de harika bazı şeyleri kaçırırsınız.

Bizim orada son dakika ayarladığımız oteller ve spontane biçimde yaptığımız her şey, gitmeden önce uzun uzun araştırmalar yapıp tavsiyelere göre şekillendirdiklerimizden çok daha güzeldi. (Eden hariç! Eden, hem abimin, hem de benimkinin Bangkok’ta yaşayan bir arkadaşının çok ısrarlı tavsiyesiydi ve hayatımda şimdiye kadar gittiğim açık ara en iyi gece kulübü. Bence elektronik müzik ve dans etmeyi seven herkes mutlaka ama mutlaka yolunu Eden’e düşürmeli! “Tayland’a gideceğim ama tek bir şey yapabilirim, neyi asla pas geçmemeliyim?” diye sorulsa kesinlikle ilk sıraya Eden’i koyarım. )

İkinci verebileceğim harika tavsiye de şu, ki ben bugüne kadar bunu değerlendirmediğim için pişmanım, bundan sonra asla pas geçmem: Black Friday indirimleri! İndirim gibi görünen ama fiyatları şişiren online alışveriş siteleri yerine, gerçek indirimleri seyahat için kullanabilirsiniz. Malesef THY ve Pegasus artık adam gibi indirim yapmıyor; ama Emirates bu dönemde gidiş dönüş alınan biletlerde gerçekten şahane indirimler yapıyor. Booking.com üzerinden de özellikle Genius seviyeniz yüksekse %50 civarında konaklama indirimi yakalayabilirsiniz.

Planlamanız kapsamında asla atlamamanız gereken püf noktaları, her bir şehir ve adanın yazısında ayrıca yazacağım.

Uzakları planlayarak kalın!

View this post on Instagram

A post shared by @zillosh