Ko Pha Ngan 1: Beach Resort, Seoul Vibe, Hundred Islands, Malibu Beach, Zen Beach, Parti Adasında spora başlamaya karar veren bir sevgili

The Sanctuary‘de geçirdiğimiz günlerden sonra – ki burası adanın diğer her şeyden uzak yalnızca Eden’a yakın bir kısmında kalıyor – biraz da adanın diğer kısımlarını deneyimlemek için kendimize adanın ruhuna uygun olduğunu düşündüğümüz salaş bir bungalov kiralayarak merkeze geçiyoruz.

Nerelerden bahsettiğimin net olması için benimkinin bana “Yine sanatsal bir çalışma yapmışsın.” diye takılmasına sebep olan haritalarımdan birini de paylaşıyorum sizinle. 🙂 Sanctuary ve Eden 1 numara olarak işaretlediğim sağ kısımda kalıyor ve buraya yalnızca 2 numara olarak işaretlediğim Haad Rin’den kayıkla geçerek ulaşılabiliyor.

3 numara olarak işaretlediğim merkez yakınlarındaki Phangan Beach Resort‘tan yılbaşı gününe kadar basit bir bunaglov kiralıyoruz. Benim “Yeni yıl nasıl başlarsa öyle gider.” şeklinde bir inancım var, o yüzden yeni yılın ilk bir kaç gününde kendimi şımartmayı severim. Yılbaşında İstanbul’da bile olsam, mutlaka ayın ilk gününde merak ettiğim güzel bir otelde kalırım, dileklerimi dilerim, kendime jestler yaparım. Bu yüzden salaş bungalovumuzda kalarak adayı deneyimleyeceğimi günleri, yılbaşına kadar olan birkaç gün ile sınırlı tutuyoruz.

Phangan Beach Resort, tam denizin kıyısına kurulmuş, bir oda ve bir banyosu olan basit bungalovlardan oluşuyor. Her bungalovun önünde kendi minik bir balkonu var. Temel ihtiyaçları karşılayacak kadar yeterli. Upuzun sahilinde de güzel bir barı ve restoranı var. Çok yakınında bir Seven Eleven market var ve Tayland’da neye ihtiyacınız olursa (telefon hattı, sigara, yanık kremi…) bu market zincirinden aldığınız için bu önemli bir detay. Yolun tam karşısındaki Chill isimli barda da her akşam değişik bir aktivite yapılıyor.

Her sabah denizin dibinde uyanıp, güneşlenerek sabah kahvemi içmek, sonra sahilde takılmak, benim için çok keyifli olduğu için ben burada kalmaktan oldukça mutluydum. Benimki açısından ise, banyoda bir duş teknesi bulunmadığından için, duş aldıktan sonra bütün banyonun yerlerinin sırılsıklam olması ve bungalovlar birbirine yakın olduğu için tuhaf saatlerde partilerden dönenlerinin gürültüleri sebebiyle sürekli uykusundan uyanması katlanılmazdı.

Dolayısıyla uyku ve titizlik konularında olağanüstü hassasiyetleriniz varsa, bungalov seçimleri çok size göre olmayabilir, ancak benim gibi bunlara çok takılmayanlardansanız çok pratik ve ekonomik bir konaklama seçeneği olarak tavsiye edebilirim.

Phangan’da taksiler oldukça tuhaf. Yalnızca kamyonet gibi araçlardan oluşan ve arka kısmına banklar yapılmış taksiler var, kolayca da bulunuyor. Ancak fiyat tariflerini asla çözemedim, aynı mesafeye her seferinde farklı bir ücret ödedim. Bir de bunlarda tek başınıza seyahat etmediğiniz için, diğer binen kişilerin gideceği noktalara da uğrandığından – yani biraz dolmuş ile taksi karışımı gibi çalıştıklarından – bazen çok dolanmanıza sebep olabiliyorlar.

Diğer yandan bunların bir avantajı da, hiç tanımadığınız bir sürü kişiyle tanışmak, kısa sohbetler yapmak, tavsiyeleri paylaşmak ve sohbet etmek için ideal olmaları. Bu taksilerde tanıştığım kişilerden müthiş tüyolar aldığım gibi, bazılarıyla da instagram arkadaşı olduk.

Yine de en ideal seçenek bir motorsiklet kiralamak. Hem daha ekonomik, hem de daha pratik. Ayrıca yollar çok keyifli, özellikle de adanın üst taraflarına giderken geçtiğiniz tropik ağaçlarla dolu yollar başlı başına bir aktivite sayılabilir. Bir motorun tepesinde, güzel bir müzik dinleyerek, buralarda yol almak insana bir müzik klibinin içindeymiş gibi hissettiriyor.

Adanın merkezine geçmek, bungalovumuza yerleşmek, motor kiralamak ve motoru denemek için biraz gezinmek derken koca bir günü deviriyoruz. Karnımız aç olduğu için şehir merkezindeki mekanlara göz atıyoruz. Çoğu aşırı turistik ve kendine özgü bir tarzı olmayan oldukça standart mekanlar. Tam umudu kesmek üzereyken Seoul Vibe Korean Restaurant‘ı buluyoruz. Gerçekten bir anda Kore’ye ışınlanmışız hissi veriyor. Kimchi ve erimiş peynirli patates kızartmasına bayılıyorum, sek votkaya benzeyen Kore’nin yerli damıtılmış içkisini de ilk defa burada deniyorum.

Gecenin geri kalanında sokaklardaki canlı müzik yapan grupları dinliyor, bungalovumuzun karşısındaki Chill’deki partiye biraz katılıyor ve ertesi günü keşif günü ilan ederek erkenden uyuyoruz.

Sabah hem kahvaltımızı etmek, hem de bitirmemiz gereken işleri tamamlamak için yine bungalovumuza yürüme mesafesindeki Hundred Islands Coffee Bar‘a gidiyoruz. Leziz smoothie’ler eşliğinde acil işlerimizi tamamladıktan sonra, en güzel sahillerin olduğu adanın üst taraflarına uzun bir motorsiklet yolculuğu yapıyoruz. Uzun dediğim bu arada yaklaşık 25-30 dakika sürüyor, Phangan’daki en güzel şeylerden biri bu, hiç bir yer birbirine gerçekten uzak değil.

Adanın üst kısmındaki deniz gerçekten diğer yerlerine kıyasla çok daha güzel. Malibu Beach‘teki bembeyaz kumların üzerindeki bodur ağaçlar sanki oraya süs olsun diye dikilmiş gibi görünüyor. Bu taraflardaki bungalovlar da çok çok daha güzel, bilseydik kesinlikle konaklama tercihimizi Phangan Beach Resort yerine Malibu Beach Bungalows’lardan yana yapardık. Merkeze biraz uzak olsa da, altınızda motorunuz olduğu sürece çok sorun olmayacaktır, bu yüzden bu alternatifi aklınızın bir kenarında bulundurmanızı şiddetle tavsiye ederim.

Bu yakınlarda Kaif isimli çok tarz bir mekan buluyoruz, şampanyalı kokteyllerimizi içerek, denizi izleyerek, hindistancevizi ve köri ile pişirilmiş leziz yemekler yiyerek gün batım saatlerine kadar günümüzü geçiriyoruz.

Gün batımı için abimin şiddetle tavsiye ettiği Zen Beach‘e gidiyoruz. Eden’den sonra, kitlesini en sevdiğimiz yer Zen Beach oluyor. Upuzun bir sahilde herkes havlularını serip oturuyor, müzik aleti olanlar müzik yapıyor, yoga el duruşları konusunda iddialı olanlar akrobatik pozlarını sergiliyor, bira şişeleri tokuşuyor ve gökyüzü ile denizin sınırlarının birbirine karıştığı muazzam bir gün batımı deneyimleniyor. Phangan listenizde Zen Beach’te bir gün batımı izlemek mutlaka ama mutlaka olmalı.

Zen Beach’te güneşi batırdıktan sonra, akşam yemeği için tercihimizi sokak yemeklerinden yana yapıyoruz. Merkezdeki sokak yemeği alanı, şimdiye kadar Bangkok ve Chiang Mai’de gördüklerimizden çok daha farklı ve güzel. Bira bahçelerindekilere benzeyen ahşap masaların yerleştirildiği bir avlu var; sokak yemekleri şahane cam tabaklarda servis ediliyor ve sahnede canlı müzik performansları sergileniyor. Yediğim sarımsaklı kalamar, hem porsiyon ve hem de lezzet olarak aklımı başımdan alırken (ve fiyatı sadece 170 TL idi) ve ona tekilası bol bir acılı margarita eşlik ederken, keyfim çok yerinde. Bir günde hiç acele etmeden, her yerde sakin sakin keyif çatarak bu kadar çok şey deneyimlemiş olmaktan mestim ve adada geçireceğim diğer günler için de çok heyecanlıyım.

Ancak o sırada benimkinin benim aksime hiç keyifli olmadığını fark ediyorum. Ne olduğunu sorguladığımda aldığım cevap ve tepkiler karşısında dehşete kapılıyorum. Özetle bana şunları söylüyor: Boktan canlı müzikler dinlemek ve Eden kadar havalı olmayan gece hayatı ortamları için vücuduna alkol almak istemiyormuş, sağlıklı yaşamaya karar vermiş, muhtemelen bir spor salonu bulup yazılacakmış, ayrıca artık 38 yaşındaymış, dandik bungalovlarda kalamazmış.

Olağan şehir hayatında spor salonuna gitmeyen birinin, parti adasında tatil yaptığımız günlerde sağlıklı yaşamaya karar vermesi bana o sırada kamera şakası gibi geliyor. Gerçekten de bir kaç saniye, şaka yaptığını söyleyerek, margarita kadehini bana tokuşturmasını bekliyorum, öyle bir şey olmuyor. Bu kararındaki mantıksızlığı ona açıklayarak ve 38 yaşında olduğunu buraya gelmeden önce hatırlaması gerektiğini söyleyerek, margarita kadehimi kafama dikiyorum ve oradan çıkıp gidiyorum. Beni hızlı bulamaması için de rastgele bir ara sokağa dalıp yürümeye başlıyorum.

Çok geçmeden motor sesini arkamda duyuyorum, “Ne yapıyorsun bu saatte bu ıssız sokaklarda tek başına yürüyerek? Lütfen atla şuna, nereye gitmek istiyorsan bırakayım seni.” diyor. Elbette bir bara gitmek, partilemek istiyorum. Benimle birlikte gelip, sırf uyum sağlıyormuş gibi eğlenmeden eğleniyormuş gibi yapmaya çalışması beni daha çok geriyor.

“Bak ben senden beni mutlu etmeni beklemiyorum, ben zaten her koşulda kendine keyif alma sebepleri yaratabilen bir insanım. Tek bir beklentim var, benim keyfimi kaçırma.” diyorum. “Tek başına bu kadar mutluysan, bir ilişki yaşamak istediğinden emin misin?” diye soruyor o da.

Tayland seyahatine gelmeden önce, kırk gün boyunca toprak yogasını yapmış, çılgın gibi çalışarak dünyanın işini bitirmiş ve oraya gerçekten keyif almaya gelmiş bir kadınım. Karşımdaki adam hayatını bu şekilde yönetip dengeleyemiyorsa ve bunu bana yansıtıyorsa, onunla bir ilişki yaşamak gerçekten istiyor muyum, bu benim oturup düşünmem gereken bir konu. “Bana bir gün izin ver, düşünmem lazım.” diyorum.

Her zaman sınırlarınızı bilerek ve kendi enerji alanınızı koruyarak kalın!

Reklam

Ko Pha Ngan 1: Beach Resort, Seoul Vibe, Hundred Islands, Malibu Beach, Zen Beach, Parti Adasında spora başlamaya karar veren bir sevgili” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s